Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
P E 0 R T RE Z M I R S ö Z seslenir: "Eve götürün, yatırın onu. Hi unutmadım" diyor "bu sözü." Oysa o eve götürülüp yatırılacak in san mıdır? Sarılır akordeonuna, yolcu luk vakti gelmiştirçoktan: "llyan küçii ğüm ve dinle / bir tan vaktinin minörün / senin için yazılmıştır o çünkii / bir ru hıın ağlayışmdan / aç pcncereni / ban; tatlı bir bakış yolla / işte o zaman sönc bilirim küçüğüm / evinin öniinde bir k<i 12 Eylül olunca onun da kitapları y. kılır. Liseyi bitirdikten sonra, İstanbul'; gelir. Boğaziçi İJniversitesi Psikoloj bölümünü ka/anmıştır. Yepyeni, coş ku dolu bir çevreye girer. Lukaes'ı, Gramsci'yi, Marks'ı arkadaşlan kasete okur, o da zevklc dinler. Ya kabartrm yazılı kitaplar? Türkiye bu konuda öy lesine yoksul bir iilkedir ki. Körler Fedcrasyonu'nun bu sorunları çözecek ufku. gücü ve isteği yoktıır. Oysa 1( milyon liraya malolacak bir malbaıj makinesiyle kabarlma kitap sorunu ço zülür. Amcrika'da bir kütüphanede kıı | bartma kitap sayısı 1800 bini aşmaktj dır. Teşbihte hata olmaz! Rembeliko'nun yolculuğu daha h;ı kiki gelir ona ve psikoloji bölümünü ıkinci sınıftaykcn bırakır. Üstelik gcçmı denen o ateşten gömlek vardır sırtında. Tire'nin son urgancısı olan babasına hiç yük olmamıştır hem. Mecidiyeköy'de Sıvaslıların kurduğu bir düğün salonunda çalmaya vc söylemeye baş lar. Burada daha önce Taner isnıinde bir başka âmâ müzisycn varmış. İnsanlar Muammer'e dc Tancr demeye devam etnıişler: "Bizim halkımız biitün âmâları birbirine benzetir" diyerek giilmeye başlıyor. Sonraları Çatı'da, Star 88'de, Mülkiyeliler Birliği'nde, Sokak Bar'da, Cabare Cine'de çalmaya başlar, söylemeye Kanatlarım vardı bir kartal gibi / Vc uçardım, çok yükseklerdcn uçardım / ama tapılacak bir el / taptığıın bir el / kesherdi kanatlarımı / uçmayayım diye yükseklerde / kanatsız bir kartalım şimdi / sevgisiz ve sevinçsiz. Onu tanıdıkça cesaretim artıyoı Mahremiyetine usulcacık giriyorum "Ya kadın"lar diyorum. Hani neonlarla, ne onlarsız olduğumuz. Aşkın eziyetli ve gülümseycn yüzleri. "Çok sevdim" diyor "âşk denen o kanundışı iilkcye çok gidip geldim. Ama durunıumu biliyorsun. Bir kadına âşık oluyorum, içi1 mi açıyorum, bir ıımııt diyorum, ama lıcp ( benzcr bir yanıt alıyorum: "Biz scninle arkadaş değil miydik?" Bugüne dek iki kadınla birlikte olmuş. Şimdi ikinci sevgilisiylc birliktcHisar'da bahar kokulu, kuş sesli birevdeyaşıyorlar. Ses. Muammer önce seslere sarılıyor, önce seslerden umut kesiyor. Scslerle başlayıp, seslerle bitiyor her şcy onun iD E R O İ 9 Ş U B A T 1 9 9 2 S A Y I 3 0 9 Rembetiko ve karanlık Muammer'in gözleri görmüyor, ama İstanbul'un en ünlü "rebetes"i. Onu ta Atina'dan dinlemeye geliyorlar. Kör olmak onun ne müziğini ne aşklarını ne de öğrenme tutkusunu engelleyememiş. Türkiye'nin sunduğu biitün dezavantajlara rağmen... nu Rembetiko filminde tanıdım. Sakallıydı, gençti, yanında, kolunda scvgilisi vârdı. Filmi izlcrken kendinden geçti. çok U7aklara gidip gidip geldi. Gözyaşlannı gizlice sildi. Gözlcri görmüyordu. O bir rembetiko ustası dediler, bir akerdeon büyücüsü. Rembetiko filmini hepimizden iyi görmüştü... Sonra dost oldıık. Beııi defalarca rebetiko (o ısrarla rebetiko diyor) yolcııluklarına çıkardı. O acılı hüzünlü, alayı kara müziğe, o sefil göç yolculuğuna. Yarını kalan aşklara; haşhaşla dumanlanan ıı/un gece yolculuklarma. Yunanistan'da rembetiko ustalarına "rebetes" derlermiş. Şimdi ben de ona "Rebetes Muammer" diyorum. Rembetiko onun geçmişi geleceği, o edcbi ıstırabıyla eridiği lıüzün coğrafyası. Rembetiko onun doğduğu ve defalarca öldüğü bir yer... Rembetiko'dan sonra, Makedon şarkıları, Sırp havaları. Çek polkaları, Rus Çingene şarkıları geliyor. Akordeonun onurlu ve nıelankolik sesi eşliğinde bu şarkılan yenidcn yaşatıyor yeniden yorumluyor. Ama rembetiko söylerken sesi öylesine deyişiyor, öylesine yanmaya başlıyor ki, ona dalıa da yakmlaşmak için gözlerimi sımsıkı yumuyorum. Onun sesine vurumaya başlayınca lıer dcfasında aklıma tarla kuşu efsanesi geliyor. Sanki görmeyen gö/Jeri rebetikoyla görmeye başlıyor. Dinleyenlerin de gönül gözü açılıyor... Öylesine gü/el çalıyor ki, zaman zaman Yunanlı dostları ona takılıyorlar: "Sen Türkiye'de sürgün sayılırsın, Yunanistan'a gel, seni krallar gibi yaşatırız." Oysa bilmezler ki Muammer hiç görmediği bu karanlık ülkeyi ne kadar scver; bu ülkenin o güzelim diline ne O 'Rebetes Muammer'in müziği Tire'den Makedonya'ya oradan da Rusya'ya kadar uzanıyor. kadar aşıktır. Yunanistan'ı kardeş ülke sayar; ama orada asla yaşamayı düşünmez. Hem rembetiko denen o hüziin yolculuğunun ilk durağı bu ülke değil midir?.. Çocukluğunun o muazzam yalnızlığını annesiyle paylaşmış. Ona sarılarak hep ufka bakmış. "Tire'de bahar çok güzel" olur diyor. "Bahar mı?" diye soruyorum, biraz afallayarak. Hafifçe gülümsüyor. "Baharın gelişini anlamak için, görüyor olmak gerekmez" diyor. "Baharın kokuları ycter, artar bilc." Dayısı trompet çalarmış. Yaratıcı, başına buyruk bir insanmış. İlk müzik bilgilerini, scvgisini ondan almış. Ve fıkri hiir, vicdanı hür olmayı ondan öğrenmiş. Siyasi partilerin bando mızıka takımları görevden alınınca, müzisyenlerin çeşitli müzik aletleri haraç mezat satılmış. Bir akerdeon da ona düşmüş. Artık annesiyle yalnızlığı arasına aker deonun onurlu melankolisi girmiş. Lise yıllarında politikayla tanışır. Devrimci şarkılarla, halk türküleriyle yıkanır. Teodorakis'ten oldukça etkilenir. Birgün yakın bir arkadaşı: "AI sana, değişik bir kaset" diyerek Yunanlı rebetes Yorgos Daiaras'ın kasetini getirir, Muammer'in böylece hayatını değiştirir. Sabaha kadar dinlcr f)alaras'ı ve her an onu derin bir aşkla sevdiğini, itiraf eder. Bağlılığını sunar ona. Yorgos Dalaras: 1969"dan bcri Yunanistan'da hem kaliteli müzik üreıen, hem de çok sevilen (nasılsa?) bir rebetes. Sonra Stavros Kuyumcus, Manos Laizos geliyor ve elbetteki Monos Hacıdakis. Politikayla uğraştığı lise yıllarında arkadaşlarıyla birlikteyken üzerinde bildiriyle yakalanırlar. Polisler onun bu işlerlc uğraşmasına şaşırırlar. Çıkarlarken bir polis, arkadaşlarına şöyle 16 C U M H U R İ Y E T