Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
D B OĞADA YAŞAM Haldun Aydıngün RASGELE Raif Ertem Zamane büyükleri vlağa gidiyoruz. Balığa! Çatalca yoluna döndük. Bozbulanık duman. Ovaya çökmüş. Günün ilk ışıklan. Bütün renkler griye dönmüş. Yaprağın yeşili, samanın sarısı! Gölün mavisi, gökyüzünün mavisi! Kara toprağı Aşık Veysel'in! Çekmece'de, Mimar Sinan'da! Çatalca yolu. Aman kamyonlara dikkat! Teneke uygarlığt... Ataol Behramoglu'nu Taksim'in ortasında buldu. Yatağa bağladı. Sağ çıkamayız sonra! Taş yüklemişler salkını saçak. Birbirlerini çiğneyecekler. Yol vermiyorlar, yolumuzu kesiyorlar. Ocakla fabrika arasına demiryolu döşetebilecek bir güç! Var mı acaba? Çekmece sahillerinde salatalık. kavun yetişirdi. Ünlüydü. Kalmadı. Yerini evlere bıraktı. Şimdi Çatalca'ya doğru, Çatalca'dan sonra... Evler, evler!.. Kentleri yaşanmaz hale getirdik. Denizlerin içine ettik. Yöneldik ormanlara, tarlalara. Kesiliyor, yakıhyor. Yapılar mantar gibi bitiyor. "Haram para ya binaya ya da ünaya gidermiş!" Kamyonlar ondan yarışıyor... Dereboyu. Birikinti su. Evcekiz. Yayıldık. Çocuklar iki, oltamız tek. Tolga, Boran, Ozgiir çalıştıran. Çekiştirmekteaoltayı salamıyorlar. Araya girdik. Beş dakika biriniz, beş dakika biriniz. Bizleri doyuracak sizsiniz. Tam beş dakika dolarken balık geliyor. Çıkarıncaya kadar zaman geçiyor. Dengelenemiyor. Kavga büyüdükçe büyüyor. Mangalı yaktık. Balık bekliyoruz. Hanım dayanamadı. Mezelerimizi hazırladı. Hava sertleşmesin. Esprileriyle doyurmağa çalıştı. Çocukları unuttuk. Ses kesildi. Balıklar da geldi. Bir Tolga, bir Boran. En iyi yolu kendileri bulmuşlar. Zamanı kaldırmışlar. Tutuncaya dek kuralını koymuşlar. iu zamane çocuklan... şe yaramanın gururu. Gözlerinden okunuyor. Ellerinde olta. Dereboyu, birikinti su. Tek tek çekiyorlar. Çalımla getiriyorlar. Her seferinde tadını soruyorlar. "Oglura siz yemeyecek misiniz?" Yanıtlamaya zamanları yok. Mutlular. Kentlerde ice kapanık, çekingen çocuklar. Doğada kendilerini buluyorlar. Yazık ediyor çocuklarımızı kentlerimiz. Çarpık yapılaşma. Ne park kaldı ne de bahçe. Kalanlarında büyükler futbol oynuyorlar. Sokakları da el koyunca teneke uygarlığı. Evlerde tutsak kaldı çocuklar. Doğayla tanışttramazsak eğer! Korkarım insanlığmı unutacaklar! Süslü eşya tutkunu. Pabucun, pantolonun markası. Okulda, televizyonda! Günün konusu... Bu sırada bir konuştuğumuz geldi. Güngörmüş biri olduğu giyinişinden belli. Çocukların yanına gitti, "Böyle tek tek uğraşılır mı", dedi. "Ben inşaattaki jenaratörden kablo çekiyorum. Şoka veriyorunı. Bayılıyorlar, karaya vuruyorlar. Topluyorum..." Şu zamane büyükleri!.. Rasgele!... U Karadağ'ın meşeliklerinde u sayfada sık sık yeni yerler keşfetmenin doyulmaz keyfini dile getiriyoruz.Bulduğunuz yürüyüş parkurlarını ya da tırmanış kayalarını gururla anlatıyoruz, ve daha onca şeyin keşfedilmeyi beklediği bakir bir ülkede yaşamanın ayrıcalığından söz ediyoruz. Bütün bu pembe tablolann bir de arka yüzü var. Keşfetmenin hiç bir garanlisi olmadığı, keşfedilecek bir yörenin ismi üzerinde bilinmeyen ve soru işareıleriyle dolu olduğu, yeni bir yer bulacağım diye insanın kolayca güzelim tatilini zehir edebileceğini çok fazla ortaya koymuyoruz... 1983 yılı mart ayıydı. Gökyüzünün Bursa'nın Uzerinde masmavi olduğu bir günde, ilk kez görüyormuş gibi: Bakacak tepesini seyrediyordum. Çünkü daha önce hiç fark etmemiş olduğum iki paralel kar kulvarı, neredeyse şehrin içinden başlayıp zirveye kadar çıkıyor gibiydi. Kulvarlann uzunlukları, rahatça 600700 metre olabilirdi ve lstanbul'dan bu kadar kolay ulaşılabilir, bu uzunlukta bir kar tırmanış rotasını keşfetmek müthiş bir duyguydu. Hemen araştırmaya başladık. Çocukluğu o yörede geçen babam Bakacak'ın eteklerine ulaşan yolun Softaboğan vadisinden geçtiğini söylüyordu. 15 gün sonra da iplerimiz, kar kazmalanmız ve kramponlarımızla oradaydık. Bütün bir hafta sonu boyunca bir görülüp bir kaybolan patikalarda, meşeliklerde debelenip durduk. Kar kulvannın başlangıcına ulaşamadığımız gibi neredeyse çadırları kuracak düz bir yer bile bulamıyorduk. Amaçladığımız tırmanış rotasını gerçekleştirmeden, ama çok eğlenmiş olarak geri döndük. Deli gibi akan dereleri aşmak, çökmüş toprak yerlerden ip emniyetiyle tırmanmak tam anlamıyla maceraydı. Her şeye rağmen Softaboğan vadisini çok beğenmiştik, keşif gezilerine devam ettik. Kar kulvarlarından vazgeçip artık Bursa ovasından Uludağ'ın platosuna çıkan yürüyüş yolu arıyorduk. O günden sonra 12 gezi daha yaptık ve iki ayrı yol keşfettik. Ancak bu rotalar o kadar tatsızdı ki kimsenin aklına tekrarlamak ya da başkalanna önermek gelmedi. Bir anlamda onca gezinin sonucu sıfır çıktı. Bir başka açıdan ise haftasonları kaçıverilen bu gezilerde, pek çok yeni arkadaş dağ ve doğa sporlarıyla tanıştı, tatsız geziler, tatlı dostluklarla hatırlanır oldu. Bütün bunları, geçenlerde Bandırmalı yürüyüşçü dostum Naim Sur'dan almış olduğum bir telefon üzerine yazıyorum. Eşi ve üç arkadaşıyla birlikte, ilk kez keşfe gittikleri Karadağ'da iki günlük bir haftasonu gezisi olarak başlayan etkinlikleri, sonunda üç günlük bir karabasana dönüşmüş. Gezilerinin amacı, Bandırma'dan yirmi km ötede, kuzey doğusundan başlayan Kurşunlu sırtları ve Karacabey boğazına kadar uzanan Karadağ'da yeni yürüyüş parkurları açmakmış. Ancak doğru dürüst bir haritaları olmadığı için yöre hakkındaki yegane bilgileri avcılardan öğrenip gitmişler. 8 eylül sabahı, Yenice köyürıden başlayıp iki saat kadar sahile paralel giden toprak yolda ilerle A Î Bandırmalı yuruyuşçü Naım Sıir, Karadağ'da yeni bir parkur keşfetmek amacıyla, arkadaşlarıyla birlikte meşe ormanında kendılerıne yol açmaya çalışıyorlar.. Yöre hakkındaki tek bilgilen. avcılardan aldıkları taritler... mişler. Yol bittikten sonra sahili takip etme istekleri ise kumsaldaki kayalıkların geçit vermemesi üzerine yarıda kalmış. Çaresiz son derece sık ve meşelik olan ormana sapmışlar, belirsiz patikalardan yürümeye gayret etmişler. Zaman zaman Naim elindeki palayla yol açmak zorunda kalıyormuş. Havanın kararmasına az bir süre kala, sularını tamamen bitirmiş olarak buldukları bir düzlükte kamp kurmuşlar. Vahşi hayvan sesleri ve susuzluk ekipte moralleri oldukça bozmuş. Ertesi gün buldukları bir dere yatağını takip ederek olukça zorlukla sahile ulaşmışlar, ancak orda sıkışıp kalmışlar. Hiç hesapta olmadan bir geceyi de sahilde geçirmişler. Ancak bu kez derenin tatlı suyu sıkıntılarını, biraz olsun dayanılır kılıyormuş. 10 eylül pazartesi günü, ormanın içinde tam anlamıyla sürünerek küçük yara berelerle geçip akşam beş sıralarında Kurşunlu'nun ilk evlerine ulaşabilmişler. Elime gezinin raporu ve resimleri geçtikten sonra iyice emin olduğum bir nokta var, çevremizi tanımamızın daha kolay bir yolu yok. Birilerinin gidip oraları araştırması gerekiyor. Bilinmeyeni deşip bilinir hale getirmek. lçindeki güzellikleri ayıklayıp başkalanna hazır şekilde sunabilmek, olağanüstü bir çaba ve heves gerektiriyor. Naim'in Kapıdağ yarımadasını nasıl karış karış dolaşıp öğrendiğine geçen yılın kasım ayında bizzat tanık oldum. Onca zamanda oluşturduğu birikimin güvencesiyle, iki gün peşinden yürümek son derece keyifliydi. Tüm doğa severlerden dileğim ara sıra da olsa hafta sonlarını, ya da tatillerini zehir etmeyi göze alarak yeni yerler bulmak için çaba göstermeleri. Kimbilir belki de böylelikle çevremizi çok daha iyi tanıyan insanlar olabiliriz.D 25