Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
BAŞKENT G Ü N L E R İ Müşerref Hekimoğlu Nesuhi Ertegün'ün ardından Harlem'de sabaha uyanırken Yıl 1976: Soldan sağa, Arif Mardin, Ahmet Ertegün ve Nesuhi Ertegün, AA'nın muhabirine Turkiye'deki plak ve kaset korsanlığının uluslararası sonuçlarını anlatıyorlar. Olumünden kısa bır sure önce de Nesuhi Ertegün, bu alandakı uOraşlarının gerçekleştığini O'Vecek, "Türkıye llsans konusunda rekor kırdı", diyecektl.. ris'ten, modadan konuşuyorlar. Çocuklardan, şimdiki Kraliçe Elizabeth ile Selma Ertegün'ün yaşıtlığından söz cdıyorlar. Çağrışımlar önlenemiyor; bu anı tazelenirkcn bir süre önce Başbakan Özal ile Semra Özal'ın Ingiliz Sarayı'na gitmesinı de anımsadım. Prcnses Ann ile Bayan özal'ın çizgilerinde hiçbir benzerlik yokttı değil nıı? Eş elbiselerle bir karşılaşmayı da Hasan Esal Isık'ın kardcşi Tomris Atikkan'dan dinledim bu kez. Yıllar önce Ankara Palas'ta bir baloda, Bayan tııönü, gcce mavisi bir tuvaletlc kapıda görununce, Fransız sefiresi sapsarı oluyor. Gece mavisi tuvaletin bir başka rengi de onun sırtında. Mevhibe lnönii, Fransız sefiresi ile aynı tuvaleti giydiğini fark ctseydi; Ingiliz kraliçesi gimi gülümserdi bence. Ancak Fransız sefiresi bu gülüşü görmeden balodan ayrılıyor. Modacıların sürprizi protokol dinlemiyor değil mi? New York'ta bir gece Belleğimin karanlığında New York'un ısıklarıparlıyor birden; yıllarca önce San Francisco dönüsü eski dostlarımla buluşuyorııın New York'ta. Birlesmis Mılletler delegenıi/ Orhan Kralp o zaman. Adnan Kural'dan sonra Belgrad'dan Nevv York'a atanmıştı. Jale Eralp güzel bir sol'ra hazırlamıs, çevresine herkcsı toplamış. Sinan Korle, Sara Korle, Altemur Kılıç (o /aınan Guzide ile evlenmemibti), Lalife ve Arif Mardin, Kiliz vc Reşal Arııtı, Tunç Yalman ile Ankara'yı, ortak dostları konusuyoruz. New York'ta ünlü "Hair" muzikali oynuyor, ama bilet yok, Sinan Korle buluyor elbet. l^tıl'e ile "Hair"ı seyrediyoruz, sonra Arif Mardin ile bulusmaya gidiyoruz. Kocaman bir salona giriyoruz, Hiimeyra çarpıyor birden. "Yol"u söylüyor, Atlantik Plak Studyosu'nun çağda; tcknolojisi ile başka boyutlara varan bir şarkı. Dinlerkeıı düslcrc dalıyorum, Humeyra'yı düşünüyorum, Melike'yi dUşünuyorunı. Frtegün kardeşlerin desteği ile Hümeyra'ya açılacak ufukları düsünüyorum. Ertcgün kardeşleri o gece Mardinlerden dinledim uzun uzun. Neler yapmıslar, neler yapacaklar. Arif Mardin ve caz dünyasına Türkiye'den bir uzantı o zaman. Siyahlar arasında beyaz bir Tanrı gibi, Harlem'de sabaha uyanırken daha çok hissetiim bu gerçeği. Stüdyodan sonra bir restorana gittik, sanaı çılar, politikacılarla New York'un kalbi orada atıyor. Yanımızdaki masada birini lanır gibiyim, tüm masalar sevgiyle selamlıyor onu. Kaybeden galip, diye sesleniyorlar. O da gülümsüyor. Onu TV'den tanıyorum, kuşkusuz başkan adayı "Humpfrey." Kaybeden bir başkan adayının böylesıne sevgiyle selamlanması beni çok etkiledi o Nevv York gecesinde. Bir ölüm haberi ile nerelere uzandık bakııı. Dinolar ya da Batular'la karşılaşsak daha nerelere uzanırız kimbilir! Nazım Kalkavan neler anlatabilir... Abidin'in ya da Avni Arbaş'ın en güzel resimleri de Nesuhi Ertegün'ün duvarlarında galiba. Resim sevgisi duvarlara sığmıyor. New York'taki, Fransa'daki, Bodrum'daki evlerinde birbirindcn güzel tablolar var. Onlarla çağdaş bir sanat müzesi oluşabilir. Hilton'daki buluşmada bana böyle bir tasarıdan da söz etti; ama o tasarı hangi aşamada bilmem. Araya ölüm girmese gerçekleşırdi bclki... I ! S on gunlerde Ankara'da mıyım, İstanbulda mı, Nevv York'ta ya da Bodrum'da mı şaşırdım biraz. Gazetede bır haber, bir resım, eski bir dost, nostaljik çağrışımlarla baska dünyalara göturuyor beni. Karanlık bir gecede gökyü7üne bakarkcıı yıldız yağmuru yaşar gıbı... Bcllcgimin karanlığında anılar parlıyor, acı tatlı duygular birbirine karışıyor. Hayrünisa Ertegun, Çamlıca'da özbekler Tepesi'nde yatıyor şimdi. Oğlıı da yanında... Annesine çok benziyordu Roosevelt'in büyük dostu Nesuhi Erlegun'ün ölumünu okuyorum; 1940'lara, 50'lere dönüyorum. Dolmabahçe açıklarına demirlcyen Mıssouri gemisi, sokaklarda coniler... ABD'den bır gcmi ilk kez geliyor tstanbul'a. Washington'da ölen Büyıikelçimız Miitıir Frtegun'ü getiriyor. Görkemli törenler yapıhyor. Herkes Munir Ertegün'den söz ediyor; saygın kişiliğinden, Baskan Roosevelt ile yakın dostluğundan. Washington'dakı elçiliğimizin alt katında bir odada sık sık buluşuyorlar. Biri saal onarıyor, öteki lakılaı yapıyor, söyleşiyorlar. 1940'larda Washington'da bir Türk Büyukelçisi, Başkan Rooscvelr ile baş başa saatlcr geçirıyor, TUrk Büyükelçiliği'nin bir odasında hobilcrini geliştiriyorlar. Masal gibi değil mi? O buyukelv'i, Lozan Konferansı'na da katılmış bir diplomat... Elçiliğin başka bir odasında da Nesuhi ve Ahmel Ertegün kardeşler, caz yapıyorlar. Zenci arkadaşları ile bırlıkte... Münir Ertegün'ün ölümünden sonra onlar Türkiye'yc gelmediler. Ben annclcri Hayriinisa Ertegun'u yakından tanıdım. Ycğcnı Dürriinisa Safagil, Sabiha Sovdan ile birlıkit1 çok guzel söylcşiler yapardık. Uzun sefiıciik yıHarıtıdan gü/cl olaylar anlalırdı bızc. RerTkli bır ya^amöyküsü. Lozan, Paris, Londra ve VVashıngton'u kapsayan yıllaı... Nesuhi Ertegun, az görduğütn, ama çok tanıdığım, daha doğrusu, dinlediğim bir kişi. Paris'te Abidin Dino'dan dinledim. Gençlik yıllarından bu yana guzel bir dostlukları var. lstanbul'un zarif modaeısı Şehnaz söyledi; bu yaz buluşmayı da tasarlıyorlar, ama araya ölüm girdi. Nitekim Buyukelçi Hamil Balu vc cşi de buluşma sevincini değil, sevgili bir dostu yitirmenin acısını yaşadılar. Bir oluııı haberi kaç kişiye bir den döndürdü benı. Batular'ı duşUndüm, Dinolar'ı düşündüm, Kralpler'i, Nermin ve Turgut Menemencioğlu'nu, Nuyan ve Na/ım Kalkavan'ı ve de Latife vc Arif Mardin'i Birkaç yıl öncc bir kasım gecesi Hilton'un kral dairesinde ne güzel saatler yaşamıştık. O saatlerde aynı sulonda bir anma loplantısı yapılacağını kim düşünürdü? Nesuhi Ertegün ile konuşurken annesini seyretmiştim yüzundc. Hayrünisa Ertegun de masamızdaydı sankı. Bir öyküsünü anlatınca gözlerf parladı, bana tcşckkür etti. Bana bilmedigim bir şey anlaltınız, çok duygulandım, dedi. Hayrünisa Ertegün'ün Londra sefiresi iken yaşadığı olayı daha önce dc yazdım. 1950'li yıl larda Saraçoglu'ndaki evde Vesamet Kutlu'nun da bulunduğu bir akşam, beyazperdcnın iki yıl dızının ya^adığı bir olaydan söz ediyorduk. Gina Lollubrigida ve Sophia Loren'in bir rcsmikabulde aynı elbiseyi giymeleri skandal diye yansıyordu basına. HayrUnisa Ertegün, gu/.el bir kahkaha attı. Ben de böyle bir olay yaşadım, dedi.. Münir Ertegun, Parib Büyükelçiliği'nden I>ondra'ya atanıyor. Kumral saçları, pembe beyaz saydam teni ile bir şeftali çiçeğine benzeyen sevgili eşine mujdeyi veriyor. Ama o biraz üzülüyor. Paris havasından ayrılmak hoşuna gitmiyor. Genç bir sefire için Londra, saray protokolü kolay değil. Büyükelçi Ertegun, her şeyi kolay gösteriyor eşine. Londra'ya gidiyorlar. Türk Büyükelçiliği'ne yerleşiyorlar. Birkaç gün sonra Buchingham Sarayı'ndaıı bir çağrı. HayrUnisa Ertegün'ün kalbi çarpıyor. Saraya nasıl gidecek, kraliçcnın karşısına nasıl çıkacak, ne konuşacak, nasıl oturacak, nasıl kalkacak. Munir Ertegün gülüyor, her şeyin çok kolay geçeceğini söylüyor. Ama Hayrünisa Ertegün çarpıntılar içındc. Buluşma günü gelince tngiliz Sarayı'nm geleneksel arabası Türk Büyükelçiliği'nin kapısında duruyor, atlar, sırmalı askerlerle Buchingham Sarayı'na görkemli bir yolculuk. Turk sefiresi merdivenlerden çıkıyor, kapılar açılıyor önünde, kraliçenin bulunduğu salona gelinince çarpıntıdan kalbi duracak gibi. Kraliçeye dogru ilerledim; ama hiçbir şey görmüyorum. Elini sıktım, birkaç adım geriledim. Ancak o zaman bakabildim kraliçeye. Bir de ne goreyim, tngiliz kraliçesiyle aynı elbiseyi giyiyoruz! Paris'ten ayrılmadan o zamanın unİii modacısı Coty'e gillim, uçuk pembe faydan bir elbise aldım, kaplin sapkası, gül koncaları, cldivenleri, şemsiyesi, iskarpinleri ile Buchingham Sarayı'na giderken çok >ık olmayı düşündiim. O elbisenin mavisini kraliçenin alacagı aklımdan geçmedi hiçt Üstelik ilk karşılaşmada! Hayli ilginç bir rastlantı, ama Ingiliz Kraliçesi, Türk sefiresini gülümseyerek selamlıyor. Bir kraliçe zerafeti ile: Giyimde zevklerimfz benziyor, diyor. Pa 10