Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
H A F T A N I N K O N U K L A R I 'Eski adamlar plastiğe rağbet etmez!' Tüm Türkiye'de fıçıcı olarak on dükkân sayamayız diyen ustalar, bir zamanlar her evde bir turşu fıçısı bulunduğunu, tereyağı ve krema makinelerini de kendilerinin yaptığını, şimdilerde ise çiçek saksılarının ~ ^ürümüyle yetinmek zorunda kaldıklarını dile getiriyorlar "* " olarak tamir yapanlar da birkaç kişi. Tüm Türkiye'de fıçıcı olarak on dükkân sayamayız. Plastik bidonlar ve polyester depolar yerini aldı fıçının..!' • Eskiden, iyi zamanlarda nasıldı bu iş ibrahim usta? • "Zajnarunda, sözgehmı Trakya'ya panayırlara beş kamyon, on kamyon mal sevk ederdik. Bu elli kiloluk, yüz kiloluk fıçıları panayırcılar gelıp alırlardı bizden. Sonra götürüp panayırlarda satarlardı. Her evde bir turşu fıçısı vardı o zaman. Hâlâ eski adamlar vardır ki plastiğe koymazlar turşularını. Buraya gelırler taa nerelerden. Fiyatına da bakmazlar kaca, maca... Ellı kiloluk, bir kırk bin liradan fazladır bugün. Cinsine göre yüz, yüz elli bine kadar çıkar... Sonra efendim, şarap fıçıları, tankerler yapardık o zamanlar, şimdi ise polyesterden yapılıyor. Tereyağı, krema makineleri yapardık, şimdi 'paslanmaz çelikten yapılıyor. Komple tereyağı makınesi yapıyorum fıçı fiyatına; alan yok!.. Eskiden yetiştiremezdik. Çiçek saksısı yapıyoruz ancak şimdi. Bir de kaplamacılara kazan yapıyoruz..:' Devasa bir fıçıyı onaran İbrahim Baş usta (yanda) ve İrfan Karakuş usta (üstte) Ittanbul'daki fıçı ustalarının son dörtbeş erbabından Iklsl... Blzans dönemlnden berl, İstanbul'un günlük yasamında onemll bir yerl olan fıçıcı esnafı ve onların fıçıları, artık yalnızca dlllmlzdekl llglnç deylmlerde kalmısa benzer: Şemsettln Saml'nln ünlu sdzlüğünde, "fıçı dlbl" tablrl, "meyhane köşesl" anlamına kullanılır. Şarap meraklılarına "şarap fıçısı", blrden parlayıp kızgınlara, "barut fıçısı", oldukça şişmanlara da "fıçı gibi" deyımlerlnln yakıştırılması, bugün de dllimizdeki yaygınlığını korumaktadır... İbrahim usta ile kahvelerimizi içerken, Necdet Yuksek usta katılıyor söyleşimıze. Fıçıcılık onun da baba sanatı. Ama babasının babası gemiciymiş. O zamanlar tnebolu'dan kürek çeke ceke, bazen yelkenle on beş, yirmi günde Istanbul'a gelirmiş yük getirmeye. Sonra gerisin geriye aynı zorlu yolculuk. Onun için oğlunu denızci yapmak istememiş "kara sanatına" vermış bir fıçı yapımcısı Rum ustanın yanına. Eskiden hep Rummuş fıçıcılar... • "Babam on sene oldu öleli, biz devam ediyoruz... 1960'a kadar Eminönü'nde idi fıçıcılar, 6O'ta Unkapanı yolu açılırken, oraları yıkılınca bir kooperatif kurduk, bu dükkânları yaptık. Bizım sanatımızda günde on ıki saat çalışmak şarttır. Ben sabahleyin altıda kalkanm Erenköy'den gelip saat yedi buçukta bu dükkânı açmış olurum. Ne var ki, bir istıkbal göremiyorum bu meslekte artık. Geçende, bir eski Rum ustamız vardı Ortaköyde, o öldü. Kızkardeşi geldi bıze takımlarını satmak içın. Bilıyorum, takırnları çok güzeldir, pahalı da değil, üç milyon istedi kadıncağız. Ama alıp da ne yapayım?" • Fıçı yapmanm yöntemini anlatır mısıniz biraz? (Necdet usta de ibrahim usta bırbırle'rinı doğrulayarak anlatıyorlar.) • "Birinci sınıf meşe ağacını, ki hiç budak Fıçı esnafı İbrahim Baş, Necdet Yüksek ve İrfan Karakuş anlatıyor Oral Gönenç ünzevi sözcüğünün anlatnı, "inziva etmiş" demek. Yani köşesine çekilmış. Eyüp'teki Fıçıcılar Sokağının hali de gerçekten öyle. Çamur içinde bir sokak. Bazılannda dökümcüler çalışıyor dükkânlann. Birkaçı da fıçıcı. Can çekişen rnesleklerden birinin son kalıntılarının ızlendiği anlasıhyor kolayca. Oysa "fıçı"nın tarihten günümüze öneminı, yaşamda aldığı yeri anlatmaya ne gerek var? Eski Yunan'ın ünlü filozofu Sınoplu Diyojen bile (MÖ. 413327) yalınayak dolaşır, kuru ekmek yer, ev olarak da kocaman bir fıçıyı kullanırmış ya. Bunları düşünerek sağa sola bakınıyoruz. Bir adam kocaman bir fıçının içinde ayakta durarak çalışıyor. İbrahim Baş usta bu, Kadıköy'deki turşucu müşterisinin gönderdiği dev fıçıyı tamir edıyor... "Meşe ağacından yapılmadır yirmi senelık. Tamirinden sonra daha on beş sene iş görür. Bugün yapmaya kalksak beş mılyon liraya mal olur. Tamiri iki milyon kadar tutacak..!' • Bıraz mesleğinızden söz eder mısıniz? • "Ak meşe kullanılır fıçı yapımında, budaksız olacak. Altı milyon liraya bir metrekübü. öldü bu meslek gayri. tstanbul'da dört kişi kaldık. Üç arkadaş da tzmir'de var. Ayak işi