Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
<ayserı grubu ve Almanlar, devam ctmeme <ararı alıyorlar. Bizler, karı söke söke 4200 netreye doğru yola çıkıyoruz. öğle üzerı 4200. Çadırımı kuruyorum. Saat 15.00 sularında herkes kamp vaziyeti almış duruında. 4200'de on üç rakamı 4200'deki üçuncü gün: Hava muhalefeti yüzünden çıkış gecikiyor. Yiyecek durumu pek parlak değil. Saat 10.00 sularında, Ankara Polisgücü'nden çıkışa kaiılan Cevdel Şenliirk ve Pakistanlı Rahal Ali arkadaşımız, Erdogan Knrslıoglu yonetiminde geri dönüş kararı alıyorlar. Bır Yugoslav sporcu da daha sonra onların bu "iniş grubıTna 'iltihak' ediyor. Bir donuni noktasındayız: 35 kışiyle başlamış olan "Ağrı çıkışı", bundan böyle 13 kişiyle sürdürülecek. Aman dikkat, "13" rakamı morallerimizi ctkilemesin; dondurucu soğuk altında "batıl inanç" gibı bir "lükse" katlanamayız!.. On üç kişilik çıkış başladığında bir ara geride kalıyorum... önümdeki ilk grupta, Recep Çatak, Tlıfan Sevinçel, Türker Ak ve Murat Yıldırım var; 4400'e doğru onları seçebiliyorum. 4700'e ulaşırken de yanlarındayım. Gece 21.00 civannda zirveye ulaşacağımızı hesaplıyoruz. Çıkış iyi gidiyor. Ancak saat 15.00 sularında tipi başlıyor. Pusulalarımız ve tüm araç gereç donuyor: Isı, eksi 45 derece. Tırmanışa devam ediyoruz; bir saat sonra şartlara alışmış gibiyiz. TUfan'ın burnu ve ben dahil gruptaki birçok arkadaşın gözkapakları donuyor. Aşırı tipi yüzunden, kar gözlüklerimızi kullanaııriybruz. 515Ometredeyiz: Üstünde durduğumuz plato, cam gibi bıız tutmıış. Ortalık, tipi yuzünden akşam karanlığına bürunmuş gibi. önumuzde birden üç dört metrelik bir kar seti beliriyor. Seti aşamıyoruz, yön duygumuzu da yitirmiş durumdayız. Elimizdeki telsize davranıyoruz, kampa ulaşmak olanaksız. Bu arada Doğubeyazıt .landarma Karakolu ile tenias kuruyoruz: Gece kampa gerı dönemeyeceğimizi bildiriyoruz. Elimizdeki altimetre çalışıyor. Kampın hizasını hesaplamaya çalışarak 4200 metreye iniyoruz. Ancak tipi, platoyu seçmemize engel oluyor. Korkunç buzulların ve uçurumların inişi tıkadığı "öküz Deresi" mevkiine de gelnıiş olabiliriz. Her birimizde birer litre su ve bir miktar da yiyecek var. Kampı aramaklan vazgeçerek, kendimizi kara gömmeye karar veriyoruz. Yanımızda üç bivak var. Bir benzelme yapmak gerekirse bu bivaklar kürk paltoların kılıDarı gibi ağzı iple bağlanabilen birer torbaya bcnzer. Çadır kurma olanağı ve buna yeterli zaman bulunmayan arazilerde, birer uvku tulumu misali bu bivaklar kullanılır... fşte biz de açtığımız çukurlara sığınıp, ıkişer ikişer bivaklarımızın içine girdik... feyi, bizım ıçın 200 metreye kadar indirebilmişti demek... Daha önce ana kampta kalmış yedi kişi, bu kez ayrı bir grup oluşturarak zirvc için kendi şanslarını denemeye çıktılar. Ağn'nın ender olan güneşli günlerinden birı yaşanıyordu... Ağrı tırmanış rotası Aslında Ağrı'ya tırmanış için gelenler tırmanışa geçmeden dağı "pek ciddiye almak" istemezler. Birçok dağcı, Ağrı'yı, "bir ovaya boşaltılmış kum yığınına" benzetir... Ancak tırmanış rotasının başlangıç noktası olan Eli Köyü'ne gittiğiniz zaman, lav akıntılarının oluşturduğu küçük tepeciklerin bile büyüyüp birer "dağ yavrusu" oluşturduklarını nayretle izlersinİ7. Her zerresinde volkanik yapının izlerini taşıyan Ağrı Dağı'nm Ökü* Deresi'ne paralel yükselen çıkış yolunun hemen başlangıcından sonra hissettiğiniz yüksek irüfa dolayısıyla güç nefes alma ve yorgunluk başladığında ve buna yaz kış "sık susama" olayı eklendiğinde zirveye ulaşma tutkusu, pek zayıflamaya caktır. Tırmanıştaki her metre, tam tersıne "işi yarım bırakma" duygusunu törpüleyecektir. Ağrı tırmanışı rotasında, mağaralardan sonraki ikinci kamp, 3000 metrede Halis Çeven'in yaylasında yapılmakta. Üçüncü kamp için ise olanaklar pek fazla değil. 4200 metredeki sırt üstündeki çadır yerleri ya da bu mevkiye paralel "Yeşil Çadır Kampı", karşı nıza çıkacak iki seçenek. 4700 metredeki "Yaser Kampı" ise, Ağrı Dağı tırmanışa kapalı iken askerlerin bir tepecikte oluşturduğu küçük bir düzlükten ibaret. Bu noktadan sonra ise doğrudan zirveye yürünür. 5000 metredeki İnöniı zirvesini geçtikten sonra oldukça düzleşen plato, tamamen buzlarla kaplıdır. Bu platodaki derin çatlaklar, eğer kar ile örtulü değilse, son derece güzel bir görüntu oluştururlar. Karla kaplı olduklannda da çevreyi iyi tanımayanlar için tam birer "ölüm tuzağı"dırlar. Ağn'nın zirvesine ulaştığınızda yükseklik tutkusunun ne demek olduğunu, kendi kendinize bir kez daha anlarsınız. Aşağıda, kuçtlk tepecikler misali uzanıp giden dağlar sonsuzluk duygusu içinde doğayla buluşturmuştur sizi... "Ağrı T\rmanışı"nın ertesinde arkadaşım Başar Tknaz ile buluşup, bu kez Dogu Karadeniz'e geçiyoruz. Yörenin en güzel yaylalarından birini Çamlıhemşin'in Pokul Yaylasını, kar örtüsü altında seyretmek ve Ağrı'daki tutkunun ötesinde daha yumuşak, ama daha yoğun bir kucaklaşma tatmak istiyoruz doğa ana ile. Tam 24 saat yurüdükten sonra ulaştığımız Pokut Yaylası'nda üç metreden fazla kar var. Karşımızda Kaçkar Dağı tUm ihtişamıyla parıltılar içinde bize bakıyor. Misafir kaldığımız yayla evinin bahçesinden ise Amlakit Vadisi gözüküyor. Yazın, "havadan geçen kuşu kaptıgı" söylenen o coşkulu dereden eser yok. Ağrı'da bıktığım kar suyundan kurtulmak için Başar'la dört metrelik bir kar kuyusu açarak ulaşabildiğimız yaylanın pınarından tatlı suyuyla demlediğimiz çay, guzinemizde kaynarken, fırınında da ekmeğimiz pişiyor. Ve onca yorgunluk, onca sıkıntının karşılığı tabii bu kadar muhteşem bir keyif içinde yaşanmah diyorum. Ağn'nın yükseltileri hırçın, kaprisli bir sevgili gibiydi. Oysa Pokut'un tepelerinde doğa, anaç ve sevecen bir âşık... Ama ikisinin de tadı ayrı tabii!.. D Zamanın yok olduğu nokta Bır "Ağrı "nrmanışı"nda, "ısınmak" kavramını kullanmam yanlış. Sorun burada "ısınmak" değil elbette; sorunumuz, donmadan hayatta kalabilmek. Ayaklarımızı donmaktan kurtarabilmek için ayakkabılarımızı da çıkarıp sırt çantalanmıza koyuyoruz... Bundan sonrasını "olayı yaşamamışlara" anlatabilmek çok zor. Zaman kavramı oldukça belirsizleşiyor ve somut, açık, sonuca götüren dağdaki durumumuzla ilgili şeyler ya da "ölum" gibı düşünceler gelmiyor aklımıza: Yalnızca, yok olan zamanın ıçındc bir boşluk duygusu... ^ 4t Hayatla öliim arasındaki 200 metre Sabah bıvaktan kafamı çıkardığımda, sevinç çığlığıma diŞer arkadaşlarım da eşlık ediyorlar: O gece, tırmanışta karşılaştığımız en sert tipiden sabah eser kalmamıştı. Ustelik hava iyice açıyordu ve biz, ilk düşundüğümuz gibi " ö k u z Deresi" civannda da değildik!.. Kampımızın solıında değil, iki yüz metre sağında tam da çadırlarımızın hizasındaydık. Böylece sabahın altısında kampa döndük. Tipiııin şiddeti, hayatla ölum arasındaki mcsa Tarıh, 19 Şubat 1988' Üçüncü Ağrı tırmanışının 3800 metredeki ilk kampı Pakistanlı dağcı Rahat Ah ve Türkıye Dağcılık Federasyonu Başkanı Dr Abdülmecıt Doflru, çadırları fırtınaya hazırlıyorlar Tırmanışın ıkıncı günü (ırtına ortalıöı kasıp kavuracak Gece çadırların içindekı ısı, eksi 14 dereceye düşecek 13