Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Dünya Çingenelerinin ilk durağı: Bizans M.S. 1000 yıllarında Hindistan'dan yola çıkan Çingene aşiretleri, Bizans'ın kozmopolit havasını pek beğenmişlerdi. Beki Bardavid İspanyol ozanı Federico Garcia Lorca'nın "Çingene Türküleri"nde, genç Çingene kadınlarının memeleri "sümbül sapları" gibi, kalçaları ise "ürkek balıklar" mısalıdır Oysa ilk Çingene kafilesı 1427 yılında Parıs'e geldığınde, Notre Dame Kllisesl'nin papazlanndan bıri, günlüğüne şunları not etmiştı " . Ulkelerinden çıktıklarında bınlerce kişiydiler Oysa buraya vardıklarında yüz ya da yüz yirmi kişilık bir kafıle oluşturuyorlardı. Erkekler de, kızlar da inanılmaz derecede kurnazdı... Ancak kapkara ve kıvırcık saçlı erkekler kadar, kadınlar da kara ve çirkındıler, atkuyruğu saçlannın karalığından daha kara yüzleri kırışık içindeydı. Gıysı olarak da omuziarına tutturdukları büyük örtülerı vardı. ." Oysa Merimee'nın öyküsündekı "Carmen" ya da Victor Hugo'nun romanı "Notre Dame'ın Kamburu"ndakı Çingene kız Esmeralda" gızemlı, buğulu bir guzelhğe sahıptirler Bugün sayıları 23 mılyonu bulduğu hesaplanan Çingene toplulukları, Ispanya'dan Yugoslavya ya ve Türkıye'ye kadar birçok ülkenın topraklarına yerleşmışler ve çağımızda da, Paris'e ilk ayak bastıkları 1427den pek farklı şartlarda değiller. Açlık, dınsel ve sıyasal kavgalar gıbı nedenlerle ilk yurtları Hındistan'ın Pencap eyaletınden M.S. 1000 yılları civarında batıya doğru yola çıktıkları sanılan Çıngenelerın 'uzun yürüyüş'u, onları Bızans'ın büyülü kozmopolıtızmine çekmıştı. 9 yüzyılda Bizans kaynaklarında, 1322'den 1512'ye değın Girit'te, Korfu, Yunanıstan, Bohemya, Transılvanya, Macaristan ve Çekoslovakya'da, "büyücü" ve "falcı" gezgınlerden söz edılır. Aynı yıllarda Ingiltere'de, devlet adamlarınca korunan "Mısırlılar"dan dem vurulur. Mısır'dan geldıklerı, iik yurtlarının bu ülkedeki Amgyptos kentı olduğu sanılan bu gezgınlere, bu yüzden Ingıliz dılınde, "gypsy" adı verilır. Gerçekten, Hindistan'dan çıkan bir kol, Bızans'a gıdenlerden ayrılıp Mısır'a gitmiş ve Iran, Surıye ve Anadolu'dan geçerek Kuzey Afrika'ya, İspanya'ya, hatta İngıltere'ye kadar uzanmıştır Yine 9. yüzyılda, Yunanistan'a gelen bir aşiretin adına izafeten "Atzıngan" diye anılan Çingeneler, Italya'da "Zingari", Almanya'da "Zıgeuner", Fransa'da ise, "Tsıgançs" diye anılmaya başlamışlardı. Kendi dıllerınde Ermenıce, Farsça ve Kurtçe sozcüklere rastlanan Çıngeneler, bulundukları ulkelerin dıllerınden de etkılenmışlerdir İNGENE E S İ B A H A R I HIDRELLEZİ bile bilirlerdi. Halta bcnim deınirciliğimdcn, ailcmi/in so>adları bile Örs, Kısaç, Korüklii, Çekiv. Ocak, Makas. Ama şimdi bura>a >erleştik, meslek öldu. 11 nüfusa bakı>orum. Tombalacılık >aparak. Duriısl ge(,innıe\e çaItşnordum. Yorleşik du/en bo/du bi/i. Şimdi Çeriba>ı senin kolundan tutlu /orla şarap aldırdı. Bi/inı eski Çeribasılanmız bo>le değildi. Kskiden Hıdrelle/i Suloglıı'nun karabaş mevkiinde kutlardık. 501 (H) çadır olıırduk; ha>vanlarınıiA, arabalarımı/ vardı. Sonra Çcribaşılarımı/ı seçerdik. Dunisl, namuslu, haklarımızı savtınaeak insanlar arasından. Ama şimdi, bu Çeribaşı, 30 \ıldır lepedcn inme. (, ünkü nc zaınan buraya yerleşlik, dürüsllük, namııs kalmadı. Gençleriıniz şchirli gibi yaşamak Lstedi; iş bulamadılar, ga>ri mcşru >ollara başvurmak zoruııda kaldılar..." Biz Ahır Menzil Mahallesı'ni terk ederkeıı.' yorgun ve uykusuz belleğimiz de eski bir Çingeııe türkusünu yakalamanın peşine düşmüştiı: "Maşacıyım maşacı / Ah, kokozluk pek acı / Kocam değirmcn yapar / Kaynatam da sopacı..!' : ' K A R Ş I L A R K E N Elinıizde rakı ve şarap şişeleıi, yenider Çeribaşının karşısına geçtiğimizde, afyonu paılamış ve neşesi yerine gelmişti. Ama yine de sorularımız ya'nıtsız kaldı. O sırada, Çeribaşının kapı kotnşusu, yanıtsu kalan sorularımızla bizim melül nıah/un halimize acımış olacak ki, Çeribaşının sulalesindeîı dem vurarak söze girdi: "Bu dandik Çeribaşı, senin sorduklarını bilme/., boşuna çeneni yorma be kı/an!" 70 yaşındaki Çeribaşı Salih Kuçükcivan pek sıkkındı olup bitenlere, "Hadi, resmiıtıiı çekin degidin!" diye bizi başından savdı. Biz de Çeribaşının evinde edindiğimiz gönüllu yardımcılar vasıtasıyla, "senıtin en bılgilisi"ni ziyaret edip görüşmek üzere, Gogo Sokağı'ndan mahallenin sırtlarındaki oldukça bakımlı bir eve doğru yöneldik. Kapıda, 25 yaşlarındaki Sedal Zımba ile babası Se/.ai Zımba karşıladılar bi/i. Sözu döndürüp dolaştırıp "Çingeneliğe" gelirdiğimizde, Sabahalliıı Ali'nin ya da Maksiın (îorki'nin hikâyclerindeki Çingencleri, onurlıı birer hurriyet düşkünu olan, kırbav gibi diıııdik o dclikanhlan göremeyeeeğimizi öğrendik. "Açlık, sefalet ve şehirlinin horgörüsiı bu insanları degiştirdi," diyordu Sedat Zımba. Edirne civanna 30 yıl önce yerleştiklerini söyleyen Zımba, "Bu 30 yılda, bu mahalleden devlct dairesinde çalışan bir lck insan çıkmadı; kimse kcndini kurtaramadı. Hoş bir iki kiiji sayalıiliri/ hi'lki; ama unlar da zalen çin(•cnclikliTİni inkâr edi>orlar," diye hayıftandı. Ahır Men7İl Mahallcsi'ndo hiçbir Çingenenin "düzenli bir i> sahibi" olamadığını, 8 bin hanelik bu nıahalle sakinlerinin, tombalacılık, hamallık, ayakkabı boyacılığı yaptığıııı, at arabası ile yük ta^ıdığını öğrendik. Yaz geldiğindc, Tunca Nehri'ndcn kurbağa loplanıak ve yağmurlar başladığında salyango/ peşine düinıek de mahalle sakinlerinin bellibaşlı işleıindendi. Daha sonraları, çapa mevsimine girildiğinde, kabak, pancar, ya da ayçiçeği çapalanıaya giden Çingeneler, Kııkpınar'a dogrıt, "orağın lavı geldiginde", orak bi^meye gidijorlar. K.adın!ar ise "çöp loplaına" iv>k* uğraşırlarmı>, ama arlık, "(,'oplerdın de bir şe> çıkınıyor"nıus. Sedat Zımba'nın bnba.sı Sczai Zımba, kcndisinin "goçerlikıe, en iyi demircı" oldugunu belittcreV., "Beni, llacı Danşimenl, Siilejman Dan^inıen;, ömerova, Yağcık köyündt