23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

2 28 Eylül 2014 Pazar Organik gıda ne kadar u Organik tarım, pek çok paydaşı barındırıyor içinde. Herkesin üzerine düşen sorumluluk büyük. Ancak yine de büyük iş bireylerde bitiyor. Tüketici sorumluluğunu bilmeli, hakkını aramalı. Talebin olmadığı yerde arzın niteliğini sorgulamak zor. Ayrıca bunu yapabilmek için de bilgi sahibi olmak gerek. Peki üretimden tüketime organik kavramını ne kadar biliyorsunuz? Tükettiğiniz gıdanın değeri sizin için ne kadar önemli? S o ZUHAL AYTOLUN on yıllarda yaşanan kuraklık, kentlilerin sağlıklı ve doğal gıdaya ulaşmadaki sıkıntısı, artan hastalıklar, kötü beslenme biçimleri, küresel iklim değişikliği... Listeyi çok daha uzatabileceğimiz tüm bu sorunlar, aslında doğaya saygılı bir yaşam biçimi belirleyemeyişimizden kaynaklanıyor. Kapitalist sistemin tüketme hırsı, büyük şirketlerin daha fazla kazanma hedefi; daha, daha, daha çığlıkları... Gıda politikaları da bunun bir parçası. Son yıllarda adından söz ettiren bir kavram “organik gıda/ organik tarım”. Onunla ilgili herkesin bir fikri var. Fakat ne kadarı bilgiye dayalı, ne kadarında insanlar bilinçli; tartışılır. Bu yüzden organik nedir diye söze başlayıp, üretimin geleceğine kadar geniş bir kapsamda konuyu değerlendirmeye aldık ve Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği başkanı Güneşin Güneşin Aydemir Aydemir’le konuştuk. Organik üretim, insan ve doğaya zararlı olduğu bilinen sistemik kimyasalların kullanılmadığı, doğal süreçlerden faydalanılarak yapılan, toprak iyileştirmenin temel alındığı bir üretim biçimi. Ancak bu şekilde üretimle yapılan her ürün organik değil. Güneşin Aydemir, “Burada anlaşılması gereken nokta, organik kelimesinin organik tarım kanunu ile koruma altına alınması. Eğer bir kişi bu yollarla ürettiği ürününü organik olarak satmak isterse, sertifikasyonla bunu ispatlaması gerekir. Sertifikasyona tabi tutulmayan ürünler, üretimi öyle olsa bile organik adıyla satılamaz” diyor. Yani organik üretim aynı zamanda kontrollü ve sertifikalı, kayıt altına alınan, denetlenen üretimdir. Dolayısıyla bu ürünlere güvenmemek için bu denetim sisteminin nasıl işlediğini de iyi kavramak gerek. Çözüm yine bizde Güneşin Aydemir: “Gelecek hem iç açıcı değil, hem de umut var. İnsanlık olarak geleceğimizi ellerimizle zora soktuğumuz bir gerçek. Çözümler de bu batağın içinden çıkacak. Nasıl derler, küllerimizden yeniden doğacağız, ama çözüm odaklı çalışır, hayal gücümüzü devreye sokar, birlikte üretime odaklanır ve bitmez tükenmez bir aşkla deneyip yanılırsak bir şansımız olabilir. Aksi takdirde çöküş kaçınılmaz.” Organizasyonu Derneği ile Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nin çalışmaları büyük önem taşır. Halk sağlığının giderek bozulması ve doğaya karşı duyarlılık arttıkça talep oluşmaya başladı. 2000’li yılların ilk yarısı bu taleplerin oluşması için çok uğraşıldı. Bu konuda tüketicinin bilgi düzeyinin artırılması için Buğday Ekolojik Yaşam Dergisini anmamız gerekir. Ve ardından Buğday Ekolojik Yaşamı Derneği’nin yoğun çabalarıyla 2006 yılında kurulan ilk %100 Ekolojik Pazar ve ardından gelen diğer pazarlar sayesinde organik üretim hem arttı, hem çeşitlendi. Böylelikle küçük de olsa bir grup üreticiye ekmek kapısı olurken, bir grup tüketici için de bir kaynak haline geldi. Bunlara paralel olarak Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı (o zamanki adıyla Tarım ve Köyişleri Bakanlığı) Türkiye’nin Ulusal Organik Tarım Eylem Planı’nı hazırladı. Bakanlık nezdindeki yapılan ve halen de sürmekte olan çalışmalar ile organik üretimin kurumsal ve mevzuat altyapısı güçlendirilmeye uğraşılıyor.” Peki önemli sorulardan biri de şu: “Organik ürünler gerçekte ne kadar organik?” Aydemir yanıtlıyor: “Bu konuda ben sertifika ne derse, ona inanırım. Organik ürün sertifikası varsa organiktir, inanmayan, güvenini tazelemek için özel bir çaba sarfetmeli. Bu konuda ‘organik ürün sertifikasına güvenmiyorum’ cümleleri artık üreticiden ve kontrol ve sertifika kuruluşlarından, bu denetleme mekanizmasından ziyade tüketiciye sorumluluk yüklemeli diye düşünüyorum. Sertifikayı beğenmeyen, kendisi denetlesin, buna kalkışsın. Buna cesaret eden tüketiciler dış talepleri karşılama amaçlı başladığı için, tarihi 1980’lere kadar gidiyor. Ama o dönemde ve uzunca da bir süre bu ürünler ihraç ediliyor, bu nedenle çeşitlendirilemiyor. Aydemir, iç pazarın da bu ürünlerle tam olarak tanışamadığını dile getiriyor: “Bir tüketim döngüsü oluşamadı ve fiyatlar da fahiş boyutlarda kaldı. Bu dönemde üreticilerin teknik sorunlarına çözümler üretilmesi konularında Ekolojik Tarım Söylenmeyin, harekete geçin Aydemir, “‘Burası Türkiye, burada hiç bir şeye güvenilmez’ demekle olmaz. Bilgi sahibi olmadan yargılamak da bizim geleneğimiz olduğu için sözü edilen temkinin arkasında nasıl bir bilgi kaynağı var, bu da önemli” diyor. Türkiye’de organik tarım, ihracata yönelik olarak
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle