Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
8 29 Nisan 2014 Salı Kentsel dönüşümün gerçek yüzü kesim için tahmin edilemeyecek kadar önemli olan ağlar yok ediliyor. Küçük evinden çıktığı sokaktaki arkadaşlıklar, akrabalıklar, borç alma, veresiye vermeler... İnsanların yaşam koşullarına uygun olmayan, içerisiyle dışarısının organik bir bağının olmadığı hatta balkonu dahi olmayan 13 katlı binalara yerleştirdiğinizde; aidiyet, yabancılaşma ve memnuniyetsizlik başlıyor. Yaşam standardı daha yüksek görünen evinden, gecekondusunu düşününce “Eski evimiz cennet gibiydi” sözü boşuna değil. Çünkü kentsel dönüşüm, sadece binanın yeniden yapılması değil. Bu sürecin toplumsal, ekonomik ve sosyal ayakları da dikkate alınmalı! o ZUHAL AYTOLUN uKentsel dönüşümle birlikte, dar gelirli Fotoğraf: Ali Öz K entsel dönüşüm yıllardır konuşuluyor, parça parça uygulanıyor. Ancak hala kent sorunları, ulaşım, çevre, yaşam kalitesi konularını tartışamıyoruz bile. Çünkü hala konumuz, bu çarpık dönüşüm anlayışı. Türkiye koşullarına ve gerçekliğine uygun bir dönüşüm uygulanmadığı kesin. İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları tarafından yayınlanan ve Doç. Dr. Asuman Türkün’ün hazırladığı “Mülk Mahal İnsan: İstanbul’da Kentsel Dönüşüm” kitabındaki sonuçlar bu açıdan oldukça dikkat çekici. Başıbüyük, Derbent, Aydınlı, Tarlabaşı, Tozkoparan ve Bezirganbahçe bölgelerini kapsayan, Türkiye’deki kentsel dönüşüm modelini sorgulayan, mahallelerde yaşayanların/yaşayamayanların durumunu en gerçekçi haliyle ortaya koyan kitabın yazarları ise Aslı Sarıoğlu, Asuman Türkün, Besime Şen, Binnur Öktem Uysal, Esra Kaya, Hade Türkmen, Mücella Yapıcı ve Şükrü Aslan... Biz de Kentsel Dönüşüm’ü Asuman Türkün’le konuştuk. İşte anlattıkları... l Kentsel dönüşümü tanımlayarak başlayalım söze. Kentsel dönüşüm ne demek, uygulayıcılar ne anladı, ne uyguladı, uyguluyor? Kentsel dönüşüm literatürde, yaşam standartları açısından yetersiz ya da fiziksel koşulları açısından dezavantajlı bölgelerin dönüştürülmesi anlamına geliyor. Bu tabii ki yalnızca fiziksel bir dönüşüm değil; buna ekonomik ve sosyal başlıklar da dahil edilmeli. Batı literatüründe kent sorunları farklı olduğu için “regeneration” kavramını kullanıyorlar. Orada da süreç, en çok da yoksulları ve dar gelirli kesimi vuruyor. Peki Türkiye’de yalnızca fiziksel olarak algılanan dönüşümün esası neye dayanıyor? Kentsel dönüşüm uygulanmış mahallelerin sakinleri şimdi nerede ve nasıl bir yaşam sürüyor? Ya önümüzdeki süreçte neler olacak? u Kentsel dönüşüm mağdur etmeye devam ediyor. Bu Avrupa’da tarihi bölgelerde kesinlikle yenileme kavramı kullanılmaz. Bizde ise yasası bile yenileme adıyla çıktı. İşte Sulukule’de gördük. Tarihi bölge, bir iki bina dışında yeniden yapılandırıldı. l Ya Tarlabaşı? Orası, orta gelirli kesim için mütevazi bir şekilde yapılmış bir bölgeydi. Konut tipolojisi de bitişik nizam, küçük parseller üzerinde üç dört katlı binalar şeklindeydi. Tek ailenin kullanımına uygun yani. Oysa Cihangir ya da Galata öyle değil. Dolayısıyla bu bölgeler piyasa içinde dönüşüme bırakıldı. Ancak Tarlabaşı’na tepeden inme bir proje getirildi. Hatta her bir ada, farklı bir mimara verildi. Yine başa dönersek, bizdeki sorun kentsel dönüşümün tamamen fiziksel bir durum olarak algılanması. Oysa toplumsal ve ekonomik dönüşüm de gerek. Sanki bir yer fiziksel olarak dönüştüğünde oradaki sorunlar da buharlaşacakmış gibi bir algı var. Halbuki siz Sulukule’yi Tarlabaşı’nı yıkıyorsunuz, oradaki tüm toplumsal dokuyu yok ediyorsunuz. İnsanları aslında çok daha kötü koşullarda yaşamaya mahkum ediyorsunuz. İşte bu, kentsel dönüşüm değildir. l Bu süreçte semtin yaşayanlarına fikirleri soruldu mu, soruluyor mu? Güya soruluyor. Örneğin Sulukule ilk uygulamaydı ve yasa da acele kamulaştırma yetkisiyle geldi. Bu insanlar belediyeye çağrıldı, bilgilendirme yapıldı. Fakat anlaşmaya da zorlandılar. Anlaşma yapmazsanız kamulaştırırız dediler. Yoksul kesim o kadar kolay ses çıkaramıyor, devletin gücü karşısında direnmek boşa çaba gibi geliyor. Hal böyle olunca en karlı nasıl ayrılırız diye düşünüyorlar. Tarlabaşı kent merkezleri boşaltıldı, değeri kaybetmiş bölgeleri yeniden canlandırma yoluna gitti çoğu belediye. Yeniden canlandırma kısmında bir soylulaşma sürecinden bahsetmek mümkün aslında. Kullanıcı değişiyor. Dünyada böyle bir eğilim var evet. Kimi zaman yenileme oluyor, kimi zaman yeniden canlandırma... l Peki bizde durum nasıl? Biz kentsel dönüşümü bir şemsiye kavram olarak kullanıyoruz. Birkaç türlü dönüşüm mevcut aslında. Onlardan biri yenileme, diğeri iyileştirme, bir diğeri de yeniden canlandırmadır. Bizde yapılan kentsel dönüşüm uygulamalarına bakıldığında dönüşüm neredeyse eşittir yenileme olarak algılanıyor. Türkiye’de ilk hedef alanlar, gecekondular. İkinci hedef alanı 50’li yıllardan sonra yapılan sosyal konut alanları, üçüncüsü ise tarihi bölgeler. Mesela Şehir, çeperlerine doğru genişliyor Asuman Türkün l Hem kentsel dönüşümle hem de yeni kentleşme anlayışıyla birlikte insanlar artış şehrin çeperlerine yerleşmeye başladı. Bu nasıl bir sosyal dönüşüm aynı zamanda? Eskiden sanayiler kent merkezindeydi. 50’lerden sonra sanayi bölgelerinin etrafına gecekondular yapılmaya