Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
26 Kasım 2013 Salı 15 “Çalışmak Sağlığa Zararlıdır” kitap YEMEZLER! Dr. Yavuz Dizdar /Hayykitap Çok değil, olsa olsa otuz yıl kadar önce hayatımızda “bozulabilen” gıdalar vardı. Çürük yumurtanın berbat koktuğunu, günlük sütün fazla bekletilince kesildiğini, tavuğun tencerede birbir buçuk saatten önce haşlanmadığını bilirdik. O zamanlar yoğurt dayanıklı beyaz eşya gibi değildi, ekşirdi. Oysa şimdi... Market raları ve buzdolapları isteseniz de bozulmayan yumurtalar, ekşimeyen yoğurt, bozulmayan UHT süt, yirmi dakikada pişiveren piliçlerle dolu.Endüstri, insanın mikrop fobisini sonuna kadar kullanarak steril gıdalar üretmeyi başardı ve bunu yaparken Batı bilimini de arkasına aldı, dolayısıyla hiç kimsenin söyleyecek sözü kalmadı. Dr. Yavuz Dizdar beslenme konusundaki okumaları, gözlemleri, paylaşımları, özellikle kanser hastalarıyla ilgili klinik deneyimi ışığında beslenme “ilmi”ni gözden geçiriyor. Batı biliminin 1800’lerin sonlarından başlayan verilerini mercek altına alan Dizdar, biyolojinin ve başta kanser olmak üzere hastalıkların mekanizmalarını farklı bir bakış açısıyla bakıyorr. Doğal döngülerle ve insanın doğasıyla uyumlu olmayan, “bozulmayı bile beceremeyen”, dolayısıyla aslında insanın hak ettiği sağlıklı gıda kapsamına girmeyen endüstriyel ürünler ve Batı biliminin kâğıttan kuleleri için YEMEZLER! diyor. H u 2013 yılında kadınlı erkekli en az 1106 işçi yaşamını yitirdi. 2012’de 759 işçi hayatını kaybetti. Bu resmin görülmeyen daha vahim tarafı, bu rakamların yalnızca medyaya yansıyan can kayıpları olması. Artan işçi ölümlerinde durum aslında çok daha kötü. er gün fabrikalarda, atölyelerde, ofislerde, tersanelerde, tarlalarda, yollarda, kısacası iş hayatının her alanında sakat kalabiliyor, sağlığımızı kaybediyor, ruh halimiz bozuluyor ve canlarımızı bırakıyoruz. Bu acıların sebebi de bir ömrün doğal olarak tükenmesiyle ilgili değil. “İnsan eliyle”, daha doğrusu adına “iş organizasyonu” denilen, insan odaklı olmayan çalışma koşullarından kaynaklanıyor. Kimisi yaşamını yitiriyor, kimisi sağlığını... Sağlık Çalışanlarının Sağlığı Kongresi için Türkiye’ye gelen “Çalışmak Sağlığa Zararlıdır” kitabının yazarı Annie ThebaudMony, aynı zamanda Yangın Kulesi’nin, yani İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin de konuğu oldu. Söyleşi ve forum olarak gerçekleştirilen etkinlikle ilgili Yangın Kulesi, şu açıklamayı yapıyor: “Kapitalist çalışma rejimi küresel niteliğiyle Fransa’daki işçi sınıfı ile buradaki işçi sınıfının çalışma ve işçi sağlığıgüvenliği koşullarını birbirine sanılandan çok daha fazla yakınlaştırmış durumda. Kestirme bir değerlendirmeyle işçi sağlığı ve güvenliği koşullarının ülkemize özgü bir “3. Dünya” tipi çalışma rejiminin sonucu olarak geri olduğu, ileri kapitalist ülkelerde “daha güvenli çalıştırma” olduğu zannedilir, oysa gerek bilimsel veriler, gerekse aktarılan somut deneyimler durumun böyle olmadığını, burada bazı yönlerden geriye doğru bir eşitlemenin geçerli olduğunu gösteriyor. Örneğin kanser hastalıkları teşhislerinde mesleki kanser vakalarının tespiti ülkemizde yüzde 0 (yüzde sıfır)! Fransa’da ise sadece yüzde 0.5. Oysa bu rakamın en az yüzde 6 ila 10 arası olduğu tahmin edilmekte. Kapitalizm kanser ediyor, ancak işçilerin bunu belgelemesi ve hesap sorması olanakları her iki ülkede de inanılmaz derecede geri bıraktırılmış, bloke edilmiş durumda. Veya bizde çok sık görülen ve yine kestirme bir yaklaşımla “doğu toplumlarına özgü” zannedilen “kan parası” uygulamasının Fransa’da da olduğunu öğrenince şaşırmayın. Annie ThébaudMony konuşmasında bunun somut örneklerini sıralıyor.” Kişisel Karbon Ayak İzi Rehberi Devin Bahçeci/ Yeni İnsan Yayınevi Küresel iklim değişikliği, her geçen yıl büyüyen bir tehdit olarak kendini daha fazla hissettiriyor. İklim değişikliğini durdurmak öncelikle politik mücadele yaparak mümkün. Öte yandan sivil toplumun, yurttaş inisiyatiflerinin mücadelesinin önemi çok büyük. Hepimiz iklim değişikliğine neden olan salınımları çok iyi biliyoruz. Alternatif, temiz ve sürdürülebilir enerji kaynaklarını da o derece iyi biliyoruz. İyi ve temiz olanı istemek, herkesin hakkı ve ödevi. İklim değişikliğinin toplumsal yanı böyleyken bireysel çözümleri de ihmal etmemek gerekiyor. Yani, bir yanıyla okyanusa deniz yıldızlarını atan adamı toplumsal mücadeleye davet etmeli, öte yandan deniz yıldızlarını okyanusa atmasına yardım etmeliyiz. Peki acaba her bireyin ya da hane halkının karbon ayak izi ne kadar? Bunun hisabını yapmak, kişisel yaşam alışkanlıklarımızı sorgulamak, sürdürülebilir bir gezegenin ön koşullarından. Elinizdeki hesabın öncelikle ülke ortalaması, ardından dünya ortalaması ile karşılaştırılması ve sırasıyla bunların kişisel karbon ayak izinizi azaltmak için hedef alınması zorunluluk. Devin Bahçeci, bir iklim aktivisti. Yaşıyla karşılaştırıldığında çok uzun bir zamandır küresel iklim değişikliğini durdurmak için çabalıyor. BM’nin düzenlediği iklim konferanslarında bulunuyor, savunuculuk ve politika yapma süreçlerine dahil olmaya çalışıyor. Bu kitap da o yüzden çevre için önemli bir rehber olma özelliği taşıyor. Her ses bir nefes! Polisan Boya Ana Sponsorluğu’nda “25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Uluslararası Dayanışma Günü” temasıyla gerçekleştirilen “Her Ses Bir Nefes 3” sergisi kadına yönelik şiddete “hayır” demek ve toplumsal birlik oluşturmak için 66 ünlü kadını bir araya getiriyor. Denizlerin korunması adına... E fsanevi okyanus bilimci ve kaşif Jacques Cousteau’nun torunu olan Céline Cousteau, kendini çevre bilincinin arttırılmasına ve özellikle denizlerin korunmasına adamış. Eğitimci ve film yapımcısı olan babası Jean Michel Cousteau’nun kurduğu Ocean Futures Society’nin Uluslararası Program Koordinatörlüğü görevini başarıyla sürdüren Céline Cousteau, çevresel konularda sözcülük yapıyor ve kadınları çevre ile ilgili konularda daha mücadeleci olmaları için cesaretlendiriyor. “Görevimi, hepimizin ortak sorumluluğu olan çevreyi, özellikle de okyanuslarımızı koruma bilincini insanlara ve özellikle yeni jenerasyona aktarmak olarak görüyorum” diyen Céline Cousteau, La Prairie’nin yeni Advanced Marine Biology Cream’inin tanıtımında destek olmayı önermiştir. Advanced Marine Biology Cream formülündeki içerikler, eşsiz deniz bitkilerinin mariponik adı verilen yenilikçi teknoloji sayesinde karada üretilmesiyle elde edildi. Okyanusların korunmasında üstlendiği sorumluluğu ve desteği vurgulamak amacıyla La Prairie, yapılacak olan her Advanced Marine Biology Serisi ürünü satışından Ocean Futures Society derneğine belirli bir miktar bağış yapacak.