Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
6 29 Ekim 2013 Salı Çevre ve kentlilik bilinci için yaşadı... D oğa ve kent mücadelesine adanmış olmalı...’ Sulukule’de, Tarlabaşı’nda, FenerBalat’ta bir yaşam onunki... Doğru bildiğini semt sakinlerini kovarak zenginlere konut yapıp söyleyen, bu konuda insanları daha pazarlamak: Kimse demiyor ki ‘kardeşim bu kentsel fazla bilgilendirmek için çalışan, her soykırım. Asıl yapılması gereken yıpranmış semtleri türlü talana karşı duran biriydi o; insanlarından boşaltmadan iyileştirmektir...’” Oktay Ekinci. Artık bedenen aramızda değil. Ama onun yarattığı bilinç ve verdiği mücadele hep bizimle. Kentleşmedeki bu çarpıklıkları birebir yansıttı O yüzden yazılarından bazılarını tekrar hatırlamakta yazılarıyla... Tam da beton yığını haline dönen yarar var. Her biri ayrı bir mücadelenin duruşunu İstanbul’dayken söz, akıllı binalarla ilgili yazdığı sergiliyor. Zaten hastanede yazdığı yazı da, “Biliyor “Akıllı Binaların Aptal Yer Seçimleri” yazısına da bir musunuz, bu manzaranın bozulmaması için ben bir göz atalım... ömür verdim”sözleri de yine bütün hassasiyetiyle “Fulya, bir ‘dere’nin adı... İstanbul’da vaktiyle aktığı verdiği çevre ve kent mücadelesinin bir göstergesi... semte de adını veren derenin tam üzerinde ise bugün İstanbul’a bir bakın. Azalan yeşil alanlar, “Fulya Deresi Sokak” var! Mecidiyeköy’den artan beton yığınları... Sürekli Beşiktaş’a dik yamaçlardan inen yükselen, yükselen, yükselen ve derenin“betonlaşmış” yatağında Oktay şehirde yaşayanları yutacakmış şimdi sayısız apartman, hastane, Ekinci; kent, çevre gibi bakan... Burada gökdelen rezidans, AVM, Ekinci’nin “Memleket dev oteller, işyerleriyle ve yaşam alanlarındaki Yükseliyor” başlıklı 17 Temmuz’da yanan “ülkeye ve topluma zararlı yazısını hatırlamakta yarar “Polat Tower” (kule) de uygulamalar”ın 2013’te daha var. Diyor ki Ekinci bulunuyor. (...)” yazısında: fazla sorgulanacağına inandığını “Aydınlanma Soruyor ardından belirtmişti bir yazısında. bilgelerimizden Melih da Ekinci: “Fulya’daki “Doğaya ve kültüre indirilen Cevdet Anday’ı yapıların yer seçimlerinde 2002’de 87 yaşındayken izlenen “aptal”ca imar darbelere karşı gözlenen ‘sivil yitirmiştik. Ünlü anlayışını acaba ne zaman uyanış’ın daha da yükseleceğini “Apartman” şiiri şöyleydi; sorgulayacağız? Hangi umuyorum” demişti. “Dün iki katlıydı / “akıllı” ülkede “mahalle Bugün üç katlı arasında gökdelen”e izin Bu umudu ve kararlı Derken… veriliyor; hangi “aklı başında” mücadelesiyle de hep Dört katlı, beş katlı, altı katlı ülkede”dere yatağı üzerinde dimdik durdu. Yükseliyor efendim yükseliyor, kentleşme” var? (...)” Memleket yükseliyor..” Anday bunları yazarken ortada ne Soruyu da Stockholm’de yaşayan AKP vardı; ne TOKİ; ne de her boş yeri mimar Abdullah Tuncel’den gelen emektubu “site”lerle dolduran emlak holdingleri... Mahalle özetleyerek paylaşıyor: “Stockholm’ün merkezine aralarına bile rezidanslı veya AVM’li kuleler diken yapılması düşünülen bir gökdelenin projeleri basına gökdelen sevdalıları... yansıyınca kıyamet koptu! Çünkü burada bir gelenek Ama “kalkınma” deyince sadece “apartmanlaşma”yı var, 7 katı geçen yapılar tartışmaya açılır. anlayanlar hep iktidardaydılar. O kadar ki eski evleri Önce Stockholm ilinin yetkilileri tepki gösterdiler; yıkıp ne kadar çok apartman yaparsak o kadar çabuk sonra da siyasi partiler karşı çıktılar. Bunun üzerine “Küçük Amerika” olacağımıza inananlar, sadece belediye başlangıçta cılız kalsa da tepki göstermek siyaseti değil, gazete köşelerini de parsellemişlerdi. zorunda kaldı. Şimdi sivil toplum örgütlerinin de Şimdi ise ülkenin düzmece ve gerçek gündemlerine muhalefetleri bekleniyor. baktığımızda, Melih Cevdet’in bugünleri de Resmi ağızların tepkileri kısaca şu gerekçelere gördüğünü düşünmemek mümkün değil. (...)” dayanıyor: 1) Bu gökdelen, Stockholm’ün geleneksel siluetini Bu yükselişin güncel örneklerine bakmayı da bozacak. ihmal etmiyor: “İstanbul’un iki yakasına birer 2) Tarihi çevrenin ‘genel peyzaj’ına ciddi zarar milyonluk yeni kent eklemek: Kimse demiyor verecek. ki: ‘Kardeşim İstanbul doldu, bari son kalan 3) Stockholm’ün merkezini “karaktersiz”leştirecek. ormanı, yeşili de bu apartman sitelerine kurban 4) Kentin merkezine trafik, hava kirliliği, altyapı vb. etmeyelim...’ Çamlıca’ya en büyük camiyi yapmak: açıdan çok gereksiz bir yük getirecek.” Kimse demiyor ki: ‘Kardeşim Osmanlı’nın bile cami İsveçliler “rant kuleleri”ne karşı kentlerini böyle dikmediği Çamlıca’da asıl yapılması gereken kaçak koruyor. apartmanları ve izinsiz televizyon kulelerini kaldırmak Ne diyelim? Darısı başımıza...” Ekinci, müthiş bir bilgi birikimi ve büyük bir çalışkanlıkla hep mücadele etti. Büyük bir sorumluluk duydu, yaşadı, gereği için uğraştı. Hepsinin yanı sıra, örnek oldu herkese. Ne sustu, ne de derin sessizliklere izin verdi. Söyledi, söylemeye devam etti. Yalnızca yazıları değil, onu tanıyan herkese aktardı bilgisini, görgüsünü. Şimdilerde şehir boyunca sergilenen Başbakan’ın “Hayaldi, gerçek oldu” sloganı, Ekinci’nin 25 Mayıs 2011 tarihli “Hayal bile edemezdik” başlıklı yazısını hatırlatıyor: “Başbakan’ın “Hayaldi, gerçek oldu” afişlerine her bakışta aklıma, bizim “hayal bile edemezdik”lerimiz geliyor... Örneğin İnsanlık Anıtı’nın yıkılışı. Kim derdi ki gün gelecek, Türkiye’yi yönetenler sanata “ucube” deyip yıkılmaları emrini verecekler! Kimin aklına gelirdi ki Kars’taki inşaat tabelasının üzerinde “İnsanlık Anıtı’nın kaldırılışı” diye yazacak… “Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli kültürdür” diyen Atatürk’ün ülkesinde, hayal bile edebilir miydik? Ya da kent merkezlerinde, yeşil alanlarında, tarım arazilerinde yükselen uygunsuz ve özensiz TOKİ ucubeleri! Gün gelecek, kentlerimizi “tek tip” beton yığınlarına dönüştüren yapsat bloklarının “daniska”larını devletin yapacağını kim hayal edebilirdi? Kamunun asıl görevi kente ve çevreye uyumlu mimariye önder olmakken, çok daha çirkinlerini “Başbakanlık”a bağlı bir kamu kurumunun gerçekleştireceği aklımıza bile gelmezdi. (...)” Ekinci, bu yazısında yaşanan kabul edilemezleri, hayal bile edilemezleri anlatıyor ve hatta şöyle bitiriyor: “(...) Erdoğan afişlerde diyor ki: ‘Hayaldi gerçek oldu…’ Sakın bizim hayal bile edemediklerimiz, Başbakan’ın hayali olmasın? Gerçekleştiğine göre!” Şaka gibi değil mi aslında? Belki şakayla gerçeğin birbirine karıştığı başka türlü bir gerçeklik bu yaşadığımız. Gelin o zaman şimdi de 1 Nisan 2012 tarihli “1 Nisan Haberleri” başlıklı yazısına bakalım Ekinci’nin...