24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

30 Nisan 2011 Cumartesi 7 Nar Taneleri’nin umuda yolculuğu sürüyor... “Zaten hayatım bana verilmiş bir ceza diye düşünürdüm. Bir de toplum beni iterek cezalandırırsa, nereye gidebilirim. Kendimden kaçsam toplum cezalandıracak, toplumdan kaçsam ben kendime cezayım. Yok, şimdi böyle düşünmüyorum. Çok güzel sözler duydum, bu projede. Bazen güzel sözler duymak bile güzel hayaller kurmaya yeter” Bu sözler bir nar tanesine ait. Şimdi nar tanesi de kim diyeceksiniz? Nar taneleri Türkiye’nin yetiştirme yurtlarında yetişmiş 1824 yaş arası genç kadınlar. Yaşıtlarından onları ayıran en önemli fark aile ortamından ve sevgisinden uzakta büyümüş olmaları. Buna bir de yoksulluk, yoksunluk eklenince; üstüne üstlük kadın olmaları ve de genç olmaları da ilave edilince yaşadıkları ayırımcılık da ziyadesiyle fazla oluyor. Daha ilköğretim yıllarından itibaren başlıyor dışlanma. Okul sıralarında öğretmenlerin sordukları “adresin neresi?” sorusuyla bakışlar yurt çocuğuna çevriliyor. Toplumsal kabulda başlayan bu sorunlar eğitim ve istihdam süreçlerinde devam ediyor. Sonuçta kendilerini yetersiz ve eksik hisseden ve buna bağlı özgüven sorunu yaşayan bireyler haline geliyorlar. Boyner Holding, Peryön ve UNFPA (Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu) işbirliği ile 2009 yılında başlatılan ve “Yetiştirme yurtlarında yetişmiş 1824 yaş arası, en az lise mezunu genç kadınları güçlendirmeyi ve istihdama katmayı” hedefleyen “Nar Taneleri” projesi için düzenlenen toplantıda bunları dinliyoruz. İş arama becerisi kazanmaları, iş gücü piyasasına katılmaları için Nar Taneleri 'mentorları' rehberliğinde eğitimden geçiyorlar. Mentorluk burada son derece önemli çünkü bu Nar taneleri Türkiye’nin yetiştirme yurtlarında yetişmiş 1824 yaş arası genç kadınlar. Boyner Holding, Peryön ve UNFPA (Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu) işbirliği ile 2009 yılında başlatılan ‘Nar taneleri’ projesi ile her yıl 40 genç kadının eğitimlerini sürdürmeleri, istihdama katılmaları ve bireysel güçlenmeleri sağlanıyor. “Yurtların yerini çocuk evleri alıyor” Toplantıda SHÇEK Genel Müdürü İsmail Barış SHÇEK’te yaşanan değişimi anlattı. Barış, ‘Artık yurtlar olmayacak. Gelişen çağda bu sistemden çoktan kurtulmamız gerekiyordu. 5 yıl içinde yurtlar kapanacak. 330 çocuk evi açtık, her evde 56 kişi kalıyor. Her evde bir sosyal hizmet uzmanı var. Amacımız çocukları ev ortamında büyütmek’ diyor. Bunlar son derece önemli. Ama bütüne baktığımızda, yetiştirme yurtlarında 40 bin çocuğun genç kadınların en fazla ihtiyacı olan konu kişisel gelişim. Mesleki eğitimin iç dünya ile bütünlük kazanmaması halinde başarılı olmaları mümkün değil. Proje ile 40 genç kadına ulaşılıyor. Yani bu yılın sonunda 120 nar tanesi topluma kazandırılmış olacak. Ümit Boyner projenin 5 yıllık olduğunu ama süreyi uzatabileceklerini söylüyor. 2009 bulunduğunu göz önüne aldığımızda yılında 'Nar alınacak daha hayli yol olduğu taneleri' projesine görülüyor. Barış’ın vurguladığı bir dahil olan genç nokta kamuoyunda yurt ve kadınların yüzde bakımevi çocuklarının karıştırılması. 82'si istihdama Barış “yurt çocukları katılmış, yüzde salim çocuklar. Bir 15'i eğitimine kısmının ailesi var. devam ediyormuş. Bakamadıkları Mentonluk desteği için devlet hem Boyner koruması altına Grubu alınan çocuklar Gönüllüleri hem bunlar. Bakım de PERYÖN evleri ise evden Gönüllüleri kaçan ya da kötü tarafından alışkanlıklar sağlanıyor. Genç edinen çocuklara kadınlar yönelik sorunlarını mentor rehabilitasyon merkezleri. ablalarıyla da Bunların başına birşey gelince ve görüşebiliyor. medya başlığı “yurt çocukları diye Projenin önemli atınca toplumdaki algı da olumsuz bir özelliği de Nar etkileniyor” diyor. Tanelerine , devletten bağımsız olarak yaşayabilecekleri ve “ev çocukları” ile aralarındaki uçurumu kapatabilecekleri bir ortamı sağlamaya çalışması. Zaten bu bağlamda toplantıda söz alan mentorlardan Saide Kuzeyli’nin “Henüz “nar tanesi” olmadan, dalda çiçekken bu çocuklara dokunmak gerekiyor” sözleri daha bir önem kazanıyor. Proje kapsamında nar taneleri ile yüzyüze uzun görüşmeler sonunda ortaya bir de sosyolojik araştırma raporu çıkmış. Raporun özgünlüğü; Türkiye’de dezavantajlı gruplara ilk kez uygulanan mentorluk desteğini analiz etmesinden kaynaklanıyor. “Ben Değerliyim” başlıklı raporu hazırlayan Nihan Bozok bakın neler anlatıyor: “Yurt Çocuğu” ifadesi onlar için kanayan bir yara. Ev hayali, önlerinde bir rol modelin bulunmaması, aile kavrayışlarındaki eksiklik daima hayatlarında çok etkili belirleyenler olarak varlığını sürdürüyor. Bir nar tanesinin sözlerini aktaralım: “Tabii diğer insanların dışlaması ağırıma gidiyor. Bir amir mesela ‘bu damı yetimhaneden’ diyor. Ben de ‘hee yetimhanedenim’ diyorum. O etiketi o damgayı yapıştırmaları içimi acıtıyor” İş ararken özel sektöre karşı mesafeli durmaları da ortak bir özellikleri. Onlarda “devlet babanın’ çocuğu olma imgesi hep daha güçlü. Dış dünya ile kurdukları ilişkide güven sorunu yaşıyorlar. “Yurt çocuğu olmak” damga gibi hep üstümüzde
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle