17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

26 Mart 2011 Cumartesi 7 Eğlen, Öğren, Hijyen... Unilever Türkiye’nin Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı (TEGV) ile güçlerini birleştirerek hayata geçirdiği yeni sosyal sorumluluk projesi “Eğlen, Öğren, Hijyen” projesi ile 3 yıl boyunca Türkiye'nin dört bir yanından 1 milyonu aşkın çocuk yaşamsal önemi bulunan hijyen konusunda eğitilecek. ikropların çoğalarak en kolay ulaşabildiği ve bulaşabildiği grubun çocuklar olmasından yola çıkılarak Unilever Türkiye’nin Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı (TEGV) ile güçlerini birleştirerek hayata geçirdiği yeni sosyal sorumluluk projesi “Eğlen, Öğren, Hijyen”. Proje ile Nisan 2011 itibarı ile 3 yıl boyunca Türkiye’nin dört bir yanındaki binlerce çocuk, yaşamsal önemi bulunan hijyen konusunda eğitilecek ve küçük yaşlarda hijyen alışkanlıkları kazandırılacak. Unilever Türkiye’nin, Domestos ve Lifebuoy markaları sponsorluğunda ve TEGV işbirliği ile yurt genelinde başlatılan “Eğlen, Öğren, Hijyen” projesinin Türkiye’de enfeksiyona bağlı hastalıkların azaltılması ve çocuklara daha sağlıklı bir gelecek sağlanmasını amaçlıyor. TEGV’in İstanbul’daki Sema ve Aydın Doğan Eğitim Parkı’nda gerçekleştirilen basın toplantısında konuşma yapan Unilever Türkiye Ev ve Kişisel Bakım Pazarlamadan Sorumlu Başkan Yardımcısı ve Yönetim Kurulu Üyesi Zeynep Yalım Uzun, “Birçok Kadın sorunu ekoloji sorunu mu? 2M: Mart ve Mor Aylardan mart ve renklerden mor, kadın mücadelesinde önemli bir yer tutar. Kadınların yaşamlarında toplumsal, ekolojik, iktisadi açılardan bütünsel sürdürülebilirliğin erkeklerden daha sorunlu olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Kadının konumu hakkındaki cinsiyete dayalı eşitsizlik, ataerkil mülkiyet kavramı, kadın üzerinde egemenlik vb. birçok düşünsel tartışma, Aristo ve Platon’a dek uzanır. Siyasal feminizmin ilk adımları 17. yy’da görülür. Feminizm liberal feminizm, toplumcu feminizm vb. kategorilere ayrılmıştır. Toplumcu feministlere göre, erkek ve kadının toplumsal konumlarının göz önünde tutulduğu sınıf yapısı üzerine odaklanılmalı; kadınerkek eşitsizliğinin tümüyle ortadan kalkması için anamalcı iktisadi yapıdan ve bunun ataerkil yapısından kurtulunmalıdır. Kadının görünmeyen ev emeği de kentsoylu sermayedarca, erkek işgören üzerinden sömürülmektedir. Bu ev içi emek, işgücünün yeniden toplumsal üretimidir aslında. MPM’den Nuray Kansız ve Şebnem Acuner’in Trabzon’da yaptıkları yeni bir çalışmada kadının görevine ait yanıtlarda ilk sırada yüzde 38 ile ev işi yapmak çıkmış! Feminizmde toplumculuğa doğru M enfeksiyon hastalığının bulaşmasında ortak yaşam alanlarının hijyenik temizliği ve doğru el yıkama alışkanlığı gibi basit kişisel önlemler, yaşamsal değere sahip. Sadece düzenli olarak el yıkamak bile, çocuklarımızın solunum yolları enfeksiyonuna yakalanma riskini yaklaşık %23 oranında azaltıyor. Türkiye’de 714 yaş grubundaki çocukların 2008’in son 6 ayı içinde yaşadıkları hastalık sorunlarının oranlarına bakıldığında; enfeksiyon kaynaklı hastalıklar %46.2 ile ilk sırada yer alıyor.” diyerek bazı önemli hastalık verilerini paylaştı. TEGV Genel Müdürü Nurdan Şahin ise TEGV olarak, 16 yıldır çocuklar için çalıştıklarını belirterek, mutlu bir çocukluk için olmazsa olmazların oyun, eğitim ve sağlık olduğunu söyledi. Bu çerçevede “Eğlen, Öğren, Hijyen” projesini çok önemsediklerini belirten Şahin, “Mart 2014’te bitecek olan proje kapsamında, çocuklarımız, gönüllülerimiz ve yakın çevreleri ile birlikte yaklaşık 1 milyon kişiye dokunulması hedeflenmektedir”dedi. Gençlerle Alternatif Çevre Politikaları Projesi Sabancı Üniversitesi Toplumsal Duyarlılık Projeleri kapsamında uygulanan “Gençlerle Alternatif Çevre Politikaları” ile meslek lisesindeki geleceğin ustabaşları ile Sabancı Üniversitesi'nde okuyan gençler alternatif çevre politikaları üretiyor. abancı Üniversitesi öğrencileri, Gebze Organize Sanayi Bölgesi (GOSB) içerisindeki GOSB Tadım Jale Yücel Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi öğrencileriyle birlikte, Toplumsal Duyarlılık Projeleri kapsamında yeni uygulanmaya başlanan “Gençlerle Alternatif Çevre Politikaları Projesi” ile küresel ve bölgesel çevre sorunlarına karşı duyarlılığı geliştirmek amacıyla 6 aydır ortak çalışmalar sürdürüyor. Her hafta düzenli olarak bir araya gelen gençler birey olarak onlara ve şirketlere düşen sorumlulukları tartışıyorlar. Proje birkaç yıl içinde ‘ustabaşı’, ‘mühendis’ ve ‘yönetici’ olacak gençleri bir arada düşündürmeye yönlendirmesiyle de öne çıkıyor. Bugün ve gelecekte uygulanmasını diledikleri çevre politikalarını tasarlayan lise ve üniversite öğrencileri, şirketlerde ve fabrikalarda yürütülen çevre politikalarını inceliyor, sorguluyor... İlk gezilerini GOSB’daki ilk ve tek yeşil bina olan Siemens’in fabrikasına düzenlediler. “Yeşil Bina”nın inşaat yüksek mühendisi Tolga Özdemir’den çevre dostu teknolojiler konusunda eğitim alan gençler, bu teknolojilerin üretilmesi, inşa edilmesi ve çevre politikalarının çalışanlara benimsetilmesi konusunda bilgi sahibi oldular ve süreçleri yakından incelediler. S Ekofeminizm konusuyla ilk ilgilenmem, Ağaçkakan dergisinin 13. sayısına (EylülEkim 1993) bir ekofeDoç. Dr. minizm eki yapılacağı zaman kimse istekli olmayınca, yazma işinin bana MEL H düşmesiyle başlamıştı. Doğa ve kaBAŞ dın ilişkisinde başlangıç, MIT’e giren ilk kadın ve çevre kimyası, beslenme öğretim görevlisi olan Ellen Swallow (18421911)’dur. Daha sonra birtakım açılımlar getirilmiş ama, bu konudaki yazında esas patlama 1970’lerde olmuş, 1980’lerden bu yana daha da büyümüştür. 1972’de Fransız Françoise d’Eaubonne, EcologieFeminisme adıyla bir hareket başlatmış ve gezegenin erkeklerin elinde kaçınılmaz bir biçimde tahrip olacağını ilan etmiştir. Ekofeminizme göre, ekolojik sorunların kaynağı erkeksi değerler ve buna dayalı toplumsal yapıdır. Ekofeministlerin kimi toplumsal ekolojiden etkilenirken (C. Merchant, M. Mellor, Türkiye’den sevgideğer dostum Emet Değirmenci), kimileri de spritüel temelli derin ekoloji akımından (Ör. C. Spretnak, Vandana Shiva, Türkiye’den Günseli Tamkoç) etkilenmişlerdir. Tindirimbilimsel (psikobiyolojistik) ekofeministler, kadınların biyolojik yapılarına bağlı olarak bakıcı, esirgeyici, besleyici, büyütücü özelliklerinin erkeklere göre daha fazla olduğunu, bunun kalıtsal kökleri bulunduğunu söylemektedirler. Bu öbeğe göre, hem kadın sorunlarının, hem de ekolojik krizin kaynağında erkeklerin kadını doğayla eşleştirme saplantısı vardır. Doğa üzerinde egemen olma düşüncesi doğal olarak diğer biçiminde kabul edilen kadın üzerinde de varolmaktadır. Toplumcu ekofeministler örneğin, C. Merchant, kadınların ve işçilerin özgürleşmesinin üretim kalıplarının ve cinsiyetçi kalıpların birlikte devrimiyle olacağını söylemektedir. Merchant, bu sorunun çözümünün çocukluk döneminin ilk yıllarında aile içi düzenlemelerle olanaklı olabileceğini de vurgulamaktadır. Son sözü, eski dostum Emet Değirmenci’ye verip, Kadınlar Ekolojik Dönüşümde adlı kitabından bir alıntıya kulak verelim: " ...kadın ve doğanın aynı ataerkil endüstriyelkapitalist kültür tarafından tahakküm altına alındığını belirtmeliyim… kuşaktan kuşağa tekrarlanarak gelen patriarkiyi sökmek oldukça uzun zaman gerektirecektir… cinslerarası eşitliğin sınıf gibi bileşenleri de içerdiğini göz önünde tutmalıyız. ” Ekotoplumcufeminizm
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle