17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

26 Mart 2011 Cumartesi 11 bitiyor mu? kaldığı biliniyor. Zaten Akkuyu’daki santralın yapılacağı bölgenin 500 yıllık bir enerji birikimine sahip olan Ecemiş Fay Hattı’nın çok yakınında bulunması da tehlikeyi ikiye katlıyor. Japonya da Sinop’ta kurmayı planladığı santral tipine ABD’den lisans alamadı. Hantal bir teknoloji olan nükleer endüstri artık ciddi bir kriz yaşıyor. Çin, Almanya, İsviçre, Venezüella yeni nükleer santral yapımını durdurdu. Nükleer lobiler de ellerinde kalan teknolojiyi satmak için Türkiye gibi ülkeleri kendine hedef seçti. Nükleer endüstrinin kazalarla dolu tarihine bakacak olursak şöyle bir tablo çıkıyor ortaya: Sellafield İngiltere: 10 Ekim 1957’de İngiliz nükleer programına plütonyum üreten Windscale Reaktör1’de yangın çıktı. Radyoaktif maddeler havaya karıştı. Radyoaktif bulutlar İsviçre’ye kadar ulaştı. Yerel olarak radyoaktivite ile kirlenmiş binlerce litre süt imha edildi. Kazanın detayları, hâlâ İngiliz devleti gizlilik kanunları çerçevesinde saklanıyor. Kyshtym Rusya: 29 Eylül 1957’de bir soğutma aksaması nedeniyle sıvı atık tankında yangın meydana geldi. Patlama sonucu 2.5 metre kalınlığındaki beton parçalanarak yeraltındaki tank havaya uçtu. 7080 ton yüksek radyoaktif içerikli madde açığa çıktı. Binlerce kilometrekarelik alan yüksek dozda kirlendi. Kaza 1970’lerin ortalarına kadar gizlendi. 30 kadar yerleşim biriminin adı haritadan silindi. Harrisburg Pensilvanya ABD: 28 Mart 1979’da insan hataları ve teknik hataların birleştiği kazada çekirdekte meydana gelen kısmi erime Three Mile Adası Santrali 2 numaralı reaktörde meydana geldi. Radyoaktif gazlar açığa çıktı ve yaklaşık 3500 çocuk ve hamile kadın tahliye edildi. Çernobil Ukrayna: 26 Nisan 1986’da Çernobil nükleer santralında 4 numaralı reaktörde güvenlik testi sırasında operatörler çekirdek erimesine neden oldu. Patlama çok büyüktü, 1000 tonluk çatıyı uçurarak Avrupa’yı radyoaktif bulutlara maruz bıraktı. Ukrayna ve Belarus’ta çok geniş araziler radyoaktif kirlenmeye maruz kaldı. Radyoaktivitenin uzun vadeli etkileri özellikle çocuklarda yeni görülmeye başladı. ABD Ohio: 2002 yılında David Besse reaktöründe facianın eşiğinden dönüldü. Tüm çekirdek erimesini kontrol eden basınç ünitesini çökertebilecek bir metal aşınması fark edildi. Olaydan sonra reaktör 2 yıl kapalı kaldı. 2017’ye kadar çalışabileceğine dair sertifika verildi. Fransa: Aralık 2003’de Cruas 3 reaktöründe sel nedeniyle oluşan zararlardan dolayı Fransız Nükleer Güvenlik ajansı acil durumlar için kuruldu. Temmuz 2008’de Tricastin’de yaşanan kazada 100 görevli radyasyona maruz kaldı. 30 bin litre uranyum içeren sıvının nehre karışması üzerine yerel halka nehir suyunu kullanmama uyarısında bulunuldu. Sadece Fransa’daki nükleer santrallarda her yıl ortalama 900 olay meydana geliyor. Ermenistan saatli bomba gibi T ürkiye sınırına 16 km. uzaklıktaki Ermenistan Metsamor Nükleer Reaktörü saatli bomba gibi. Büyük depremde hasar gören daha sonra onarılarak devreye alınan reaktörde meydana gelebilecek kazaya karşı Türkiye’nin aldığı hiçbir önlem yok. Yıllardır bu konuda yetkilileri uyaran bilim insanları Japonya’daki kazadan yola çıkarak Türkiye’nin dikkatini bu tehlikeye çekmeye çalışıyor. Nükleer karşıtı nükleer fizikçi Prof. Dr. Hayrettin Kılıç, santralde kaza olması halinde ilk 24 saate çıkan radyoaktif bulutun Aras Nehri’ni geçip Iğdır Ovası üzearinden Türkiye’ye dağılacağı konusunda uyarıda bulunuyor. 1988’de Ermenistan’da meydana gelen depremde çalışan Rus tipi iki reaktörün yerle bir olduğunu anımsatan Kılıç, “AB ve ABD’nin yardımı ile birini tamir ettiler diğerini kapattılar. Metsamor’daki ise yılda sadece 67 ay çalışabiliyor. Bu santral bir saatli bomba. Her an çok ciddi kaza olabilir” diye konuşuyor. Birkaç yıl önce katıldığı Kars Kurultayı’nda santarlin yöneticileri ile yaptığı görüşmeyi anlatan Kılıç “Kaza olması halinde ne boşaltma planları vardı, ne de hastanelerde akut radyasyona müdahale edecek araç gereç ve doktorları.. Kaza halinde hamilelere ve diğer yurttaşlara dağıtılacak potasyum hapının duymamışlar bile..” Akkuyu’da Kuzey Doğa Derneği Başkanı Utah Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Çağan Şekercioğlu da aynı tehlikeye vurgu yapıyor. Şekercioğlu, “1973’te inşaatına başlanılan nükleer santral Ermenistan’ın enerji ihtiyacının yaklaşık yüzde 40’ını karşılıyor. 1995’te nükleer santralin ikinci reaktörü tekrar faaliyete geçti. Aynı tip reaktörün 1200 Megawatt üreten modeli olan VVER1200 de, planlanan Akkuyu Nükleer Santrali’nde kullanılacak. Metsamor’un birinci reaktörünün deprem direnç sistemi yok” diyor. Ermenistan’ın da 1. derece deprem bölgesinde olduğuna dikkat çeken Şekercioğlu “Depremin aynısı kullanılacak Sovyet teknolojisiyle yapılmış Metsamor Nükleer Santrali’nde bir radyasyon sızıntısına sebep olması işten bile değil. Başta Erivan, Iğdır ve Kars olmak üzere en az 1.5 milyon insanın, onbinlerce dönüm verimli tarım arazisinin, bölgenin zengin kuş, bitki ve memeli hayvan çeşitliliğinin kalıcı şekilde zarar görmesiyle sonuçlanabilir. Santralin kapatılmamasıyla Ermenistan ve Türkiye hükümetlerinin aldığı risk korkunç boyutlarda” yorumunu yapıyor. Şekercioğlu şu noktalara dikkat çekiyor: “ABD Jeoloji Enstitüsü’nün deprem risk haritasına baktığımızda, Metsamor’un deprem riskinin ve olabilecek depremin boyutunun, İstanbulGebze bölgesiyle aynı kategoride olduğunu görüyoruz. Ermenistan vatandaşlarının dahi karşı çıktığı bu nükleer santralin bir an önce kapatılması gerek. Yoksa tüm bölge ülkeleri depremle tetiklenen yeni bir nükleer felaketle karşı karşıya kalabilir. Metsamor’un birinci reaktörünün bir deprem direnç sistemi yok. İkinci reaktör ise Richter ölçeğinde 8 şiddetinde bir depreme dayanacak şekilde yapılmış. Fakat en tehlikelisi, Japonya’da patlayan reaktörlerin aksine, Metsamor’un nükleer yakıtını koruyacak bir koruma havzasının dış koruma zırhı olmamasıdır. Japonya’daki tsunami, Fukushima Daichii nükleer reaktörlerinin soğutma pompalarını devre dışı bıraktı. Reaktörlerin nükleer yakıtını acilen soğutmak için kullanılan deniz suyunun buharlaşması sonucunda ise reaktörlerin dış cephesi patlamıştı. Ama reaktörün iç çekirdeğini koruyan havza dış koruma zırhı, şu ana kadar görevini yapmış ve merkezdeki nükleer yakıt Çernobil’deki gibi eriyerek büyük bir nükleer sızıntı yaratmadı. Benzer bir durumun Metsamor’da yaşanması durumunda, nükleer yakıt havayla temas ederek reaksiyona girecek, çekirdek erimesi hatta patlaması yaşanacak ve yeni bir Çernobil vakası tüm Doğu Anadolu’yu ve çevre ülkeleri etkileyecektir.”
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle