Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 26 Şubat 2011 Cumartesi Sulak alanlarımız J ÖZLEM GÜVEMLİ Y eryüzünün en üretken ve en zengin ekosistemleri olarak bilinen sulak alanlar Türkiye’de hızla yok oluyor. Son 40 yılda 3 Van Gölü büyüklüğündeki alan yani 1.3 milyon hektarlık sulak alan kayboldu. Sulak alanların tehdit eden etkenlerin başında da son dönemde sayıları binlerle ifade edilmeye başlanan HES projelerinin de dahil olduğu plansız su alt yapı Enerji ihtiyacını karşılamak için pek de sürdürülebilir yöntemler tercih etmeyen Türkiye, birçok doğal kaynağını olduğu gibi sulak alanlarını da bu uğurda feda ediyor. projeleri geliyor. Tarımda aşırı su kullanımı, kirlilik, yasak avcılık ve balıkçılık, otoyol ve maden gibi büyük ölçekli yatırımlar, yönetimde çok başlılık da sulak alanları yok eden diğer unsurlar. Doğal Hayatımı Koruma Vakfı (WWF) Türkiye, 2 Şubat Dünya Sulak Alanlar günü nedeniyle her yıl olduğu gibi yine hazırladığı rapor ile önüne geçilemeyen kayıpların tablosunu gözler önüne seriyor. Yukarıda kısaca özetlediğimiz tehditleri vakfın raporundaki verileri kullanarak biraz açıklayalım. HES’ler yapıldığı yöredeki tüm ekosistemi Sulak alanların biyolojik çeşitliliği de zamanla yok oluyor. olumsuz yönde etkilerken sulak alanların da bundan nasibini veya bu ekosistemleri besleyen yeraltı sularından almaması mümkün değil elbette. “Akan her yoğun su çekiminin sonuçlarını tahmin etmek zor damla su kaynağını enerjiye dönüştürme” değil. yaklaşımı ve havza bazında Evsel, endüstriyel ve yapılmayan planlamalar tarımsal atıklarla kirletilen sonucunda akarsularla sulak alanların biyolojik birlikte hidrolojik çeşitliliği de zamanla yok sistemin bir parçası olan oluyor ve geçimini bundan sulak alanlar da yok oluyor. sağlayan yöre halkı en büyük HES’ler nedeniyle yeteri kadar mağduriyeti yaşıyor. su ile beslenemeyen sulak Sürdürülebilir olmayan alanların çevresindeki balıkçılık uygulamaları ile balık gibi biyolojik sulak alanların doğal yapısı çeşitlilik değerleri de da dengesi de bozuluyor. tahrip oluyor. Tarımda Sulak alanlar üzerinde hala vahşi sulama olarak doğrudan ve dolaylı olarak adlandırılan ve yüzde 92 tam 18 kurum söz sahibi. oranında tercih edilen Yetkili kurum sayısındaki geleneksel yönteminde fazlalık uygulamada da bir doğrudan sulak alanlardan dizi sıkıntıya davetiye çıkarıyor. Bilanço ağır Sulak Alanların Korunmasına Yönelik Uluslararası Ramsar Sözleşmesi'ni imzalayarak yasal bir bağlayıcılığı kabul eden Türkiye, çıkardığı yasalar ve yönetmeliklerle tuhaf bir çelişkiye imza atıyor. Uluslararası sözleşmeyle koruyacağını vaat ettiği sulak alanlarına ilgili yönetmelikte 2010 yılında yaptığı değişiklik, Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Yasa Tasarısı, Yenilenebilir Enerji Yasası ile darbe vuruyor.