Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
31 Ekim 2011 Pazartesi 3 olarak kullanılmak üzere ithal edilmesine izin verme yolunda Doğa, Kent, Toplum... Van’daki deprem Türkiye’nin gerçeğini bir kez daha ve yine acı bir şekilde gözler önüne serdi. İnsanların inşa ettikleri çürük yapıların çökmesi yüzünden yaşamlarını yitirdi yüzlerce kişi. Diğer doğal afetlerde de aynı şey olmuyor mu? Dere yatağına inşa edilen binaları sel atıp götürüyor. Arazi açmak uğruna yok edilen ormanlar yüzünden toprak erozyonu yaşanıyor. Bilinçsizce avlanma yüzünden denizlerde balık nesilleri tükeniyor. Kendi yaşam alanlarımızı kendimiz mahvediyor sonra da dövünüp ağlaşıyoruz. Her yıl Karadeniz Otoyolu’nun başına gelenleri izliyoruz. Uzmanların tüm uyarılarına karşı inşa edilen...Çarpık yapılaşmanın, kuralsızlığın, kural olsa da denetimsizliğin, rantçılığın, adam sendeciliğin, eğitimsizliğin bedeli bunlar. Anlayacağınız asıl düşman kendi içimizde.. Ekim ayının ortalarında önemli bir toplantıyı izleme fırsatım oldu. Mimarlar Odası’nın 2010 yılında Sinop’ta başlattığı, Hatay ve Van’da sürdürdüğü “Kent, Kültür, Demokrasi” forumunun sonuncusu 1316 Ekim arasında İstanbul’da gerçekleştirildi. Doğal afetlerden emekmekan ilişkilerine, yürütülen hukuk mücadelesine kadar kentin gündemindeki bir çok önemli konu masaya yatırıldı. Uzmanlar, akademisyenler, sivil toplum kuruluşlarının liderleri sorunları ve çözüm önerilerini tartıştılar. Forumun mekanı ise İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nin Maçka’taki yerleşkesindeki oldukça büyük bir toplantı salonu idi. Peki kimler izledi? Ne yazık ki bir avuç insan.. Üniversite içinde yapılmasına karşın öğrencilerin ilgisi neredeyse yok denecek kadar azdı. İçimde acı ile izledim toplantının tematik açılışını yapan Prof. Dr. Doğan Kuban’ın anlattıklarını. Kuban Büyük kentler zenginlik alameti değil. Londra ve Paris’i saymazsak ÖZLEM Avrupa’nın neresinde büyük ve kalabalık YÜZAK kentler var?” diye sordu. Gerçekten de büyüklük sayıca fazla olmak, yüksek katlı binalar inşa etmek övünç kaynağı mı? Şu anda Frankfurk’tayım. Yazımı burada yazıyorum. Nüfusu sadece 500 bin olan bir kent. Derli toplu, tüm insani ihtiyaçları karşılayacak altyapıyı oluşturmuş. Geniş bulvarları, yeşil alanları, parkları, toplu taşıma sistemi...Düşünün bir depremin vurduğu Van’da Erciş’te böyle bir kentleşme oluşturmak çok mu zor? Sadece 23 katlı binalara izin vermek, yaygın bir kent modeli oluşturmak...Hadi İstanbul’u şu an için geçelim. Kocaman bir kent diyip bir kenara bırakalım. Neden Van’da Erciş’te yapılmasın ki böyle örnek bir kent yapılanması. Ve bir soru daha...Örneğin Eşkişehir nasıl başardı “doğru kentleşmeyi”? Alın size kenti içimizden bir örnek. Tamam orada da belli sorunlar olabilir ama başardılar işte. Başta da dediğin gibi asıl düşman kendi içimizde.. Çarpık yapılaşmanın, kuralsızlığın, kural olsa da denetimsizliğin, rantçılığın, adam sendeciliğin, eğitimsizliğin bedeli bunlar. Bu mantık, bu kafa sürdükçe değişmedikçe daha çok canlar yanacak... ozlem.yuzak@cumhuriyet.com.tr yine soframızda! düzenlemeler son 2 yıl içinde hızlı bir aşama kaydetti. 2010 yılı Mart ayı içinde Biyogüvenlik Yasası Meclis tarafından kabul edildi. Mart ayında yasa kabul edilmesine karşın, 26 Eylül 2010’da yürürlüğe girdi. Bu süreç içinde GDO üretimine dayalı hammadde kullanan pek çok şirketin ürünleri halk tarafından tüketildi. Biyogüvenlik Yasası ile GDO içeren gıdalarda bu oran binde dokuzun üzerindeyse etiketlenme şartı konulmuştu. Ancak şirketler bu standarda dahi uymadı. Bu standardı denetleyecek idari mekanizmalar hükümet tarafından oluşturulmadı. Biyogüvenlik Kurulu’nun bugüne kadar kamuoyu görüşüne açtığı 13 mısır çeşidine ilişkin raporların ve bu raporlar doğrultusunda verilen kararların tek tip olması dikkat çekiyor. Daha önce kamuoyu görüşüne sunulan genetiği değiştirilmiş 3 mısır çeşidi ve 21 Eylül itibariyle kamuoyu görüşüne açılan 10 mısır çeşidi ile ilgili Sosyo Ekonomik Komite raporlarının tamamı aynı. Tek kalemden çıkmış raporlar, genetiği değiştirilmiş ürünlerle ilgili yasal mevzuata uyulmadığı kuşkularını doğuruyor. Her gen için ayrı ayrı rapor hazırlanmasına rağmen rapor içeriği mısır geninin adı hariç kalıp olarak aynı. Rapor ve kararlardaki tek tip uygulama tüm genlerle ilgili aynı komitenin karar aldığı izlenimi veriyor. Bu raporlara ilişkin kamuoyu görüşünü aldıktan sonra nihai kararı Resmi Gazete’de yayımlayarak ithalat izni vermesi bekleniyor. Böylece daha önce ithalatına izin verilen genetiği değiştirilmiş 3 soya çeşidi, kamuoyu görüşü alınan 3 mısır çeşidi olmak üzere toplamda 16 çeşit GDO’lu ürüne ithalat izni çıkmış olacak. Tarımsal üretim yasak ama... Şu anda ülkemizde GDO’lu tarımsal üretim yapılması yasak. Ancak, bir süre önce Biyogüvenlik Kurulu, genetiği değiştirilmiş 10 mısır çeşidinin daha yem amaçlı kullanılmak üzere ithal edilmesiyle ilgili olarak hazırlanan bilimsel risk ve sosyoekonomik değerlendirme raporlarını sitesinde yayınlayarak halkın görüşüne açtı. “Kurumsal Sosyal Sorumluluk Çözümleri Pazaryeri” Kadir Has Üniversitesi’nde K urumsal Sosyal Sorumluluğu, kurum kültürü olarak içselleştiren şirketlerin, çözümlerini sunması amacıyla Türkiye Kurumsal Sosyal Sorumluluk Derneği (KSSD) tarafından düzenlenen " Türkiye Kurumsal Sosyal Sorumluluk Çözümleri Pazaryeri" 09 Aralık 2011 tarihinde 09:00 – 18:00 saatleri arasında Kadir Has Üniversitesi Cibali Kampüsü'nde kuruluyor. CSR Europe bünyesinde 2005 yılından bu yana Avrupa’nın birçok ülkesinde gerçekleştirilen etkinlik düzenleniyor. KSSD tarafından yapılan açıklamada “dernek olarak 2023 yılı, Türkiye’nin Stratejik Vizyonuna katkı sağlamak amacında olan sorumlu şirketlerimizin uluslar arası arenada örnek olacak Kurumsal Sosyal Sorumluluk çözümlerini göstermek amacı ile 2011 Pazar Yerini “İşletme 2023” adı altında düzenlemekteyiz” denildi. Pazar Yeri ödülü ise bu sene İşletme 2023 vizyonuna uygun olarak 4 farklı kategoride verilecek. “Geleceğin Şirketleri” teması ile altında düzenlecek etkinlik ile kamunun, şirketlerin, STK’ların ve akademik dünyanın birbirleri ile yakın ilişki içinde çalışmalarını sağlamak hedefleniyor. Etkinliğe kurumsal ya da bireysel olarak katılmak mümkün. Daha fazla bilgi için serdar.dinler@kssd.org ya da kssd@kssd.org adresine başvurabilirsiniz. İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Miyase İlknur Editör: Özlem Yüzak Görsel Yönetmen: Tutku Talınlı Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ Yönetim yeri: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No. 2 Şişliİstanbul Tel: 0 212 343 72 74, Fax: 0 212 343 72 64 Reklam: Cumhuriyet Reklam, Genel Müdür: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal Reklam Koordinatörleri: Hakan Çankaya Rezervasyon Yönetmeni: Onur Tunalı Tel: 212251 98 7475 Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri, Yerel Süreli Yayın