Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
14 31 Ekim 2011 Pazartesi Dünyanın merkezi kentler olunca... İsveç’teki Lund Üniversitesi’nin Helsingborg’daki kampüsünde gerçekleşen ‘Eşit ve Sürdürülebilir Altyapılar Konferansı’nda sürdürülebilir su kullanımından cinsiyet eşitliğine, atıkların ihtiyaç duyulan kaynaklara dönüştürülmesinden kentsel yenileme projelerine kadar farklı konular tartışıldı. ğustos ayında LERU (League of European Research Universities) tarafından organize edilen “Equal and Sustainable Infrastructures” (Eşit ve Sürdürülebilir Altyapılar) konferansına katıldım. İsveç’teki Lund Üniversitesi’nin Helsingborg’daki kampüsünde gerçekleşen konferansta sürdürülebilir su kullanımından cinsiyet eşitliğine, atıkların ihtiyaç duyulan kaynaklara dönüştürülmesinden kentsel yenileme projelerine kadar farklı konular tartışıldı. Sabah oturumlarında kendi alanlarında uzman olan araştırmacıların konuşmalarının ardından günün geri kalanında konferansa katılan öğrenciler farklı tartışma guruplarına ayrılarak daha önceden belirlenmiş sürdürülebilirlikle ilgili çeşitli konularda fikir üreterek bilgi alışverişinde bulunma fırsatı buldu. Avrupa’nın 20 farklı noktasından felsefeden tarihe, tıptan mühendisliğe farklı alanlarda eğitim Çise Ünlüer gören 110 öğrenci katıldı. Konferans BEng MSc DIC University of Cambridge konusu eşit ve sürdürülebilir Yüksek İnşaat Mühendisi altyapılar olunca, konuşmalar da eşit ciseunluer@gmail.com ve sürdürülebilir bir altyapı oluşturmak için şehir düzenlemesi ve yapı inşaatları nasıl olmalıdır sorusu ile başlıyor. Konferansın esas amacı eşit ve sürdürülebilir yapılar hakkında tekrardan düşündürme ve bunu başarmak için nasıl adımların atılacağı konusunda belli bir bakış açısı A Konferansta ilk adım olarak düzenli bir şekilde oluşturulacak olan altyapı sistemlerinin dünyanın yakın tarihte en önemli taleplerinden biri olduğuna değiniliyor. belirlemek. İlk adım olarak düzenli bir şekilde oluşturulacak olan altyapı sistemlerinin dünyanın yakın tarihte en önemli taleplerinden biri olduğuna değiniliyor. Toplam 6.8 milyar insanın yaşadığı dünyada bu nüfusun 50%’den fazlası kentsel alanlarda yaşıyor. Daha geniş çalışma veya eğitim fırsatları için kırsal alanlardan kentlere göç eden insanlar çoğu zaman geldikleri yerlerdeki yaşam şartlarından daha kötü, çevresel açıdan güvenli olmayan koşullar altında yaşıyorlar. Herhangi bir yerleşim yerinde yaşam standartlarını belirleyen en önemli etkenlerden birinin temiz suya ulaşım rahatlığı olduğu vurgulanıyor. Bu doğrultuda, su ile bulaşan hastalıkların veya erken ölümlerin önüne geçmek, tüm insanlara sağlıklı içme suyu sağlayarak olur. Ancak yüksek yoğunlukta insanların yaşadığı şehirlerde arıtılmadan temiz su sistemlerine katılan evsel ve endüstriyel atıksular yüzünden bu ekosistemlerin dinamiği ve dolayısıyla biyoçeşitliliği bozularak sadece insan hayatına değil tüm canlıların devamı için tehlike arz eden bir durum ortaya çıkıyor. Bu duruma getirilecek herhangi bir çözüm iyi planlanmış atık su şebekeleri ve arıtım sistemlerinin bu yerleşim yerlerine entegre edilmesi ile olur. Nerde olursak olalalım, yemek, kıyafet, enerji, hijyen gibi tüm ihtiyaçlarımızın ortak paydası: su. Dünya üzerinde içilebilir su miktarının sınırlı olduğunu biliyoruz ve bu bilinçte davranmamız gerekiyor. Bu soruna ancak ekonomik bir yaklaşımla çözüm getirilebileceğine inananlar çoğunlukta. Suyun fiyatını artırarak insanların günlük hayatta tükettikleri su miktarının kontrol altına alınabileceği konuşuluyor. Ancak bu durum tartışmasız eşitlik sorunlarını da yanında getirecektir. Böyle bir durumda, maddi açıdan zorluk çeken insanlar yeterli suya erişemeyebilir. Buna getirilecek bir çözüm tüm insanlara belli bir miktar su kullanma hakkı vererek, önceden belirlenen sınırın üzerine geçenlerin bu fazlalığı ödeyeceği bir sistemle olabilir. Bu şekilde gereksiz su kullanımı sınırlandırılabilir. Her insana belli bir miktar su kullanım hakkı vermek, bir başka değişle insanların kullandığı suyu kısıtlamak, toplam su talebimizi azaltma yolunda olumlu bir adım olacaktır. Örneğin, kendilerine verilen su miktarı limitinin üzerine çıkmamak için insanlar hangi alanda ne kadar su harcayacaklarını kendileri kontrol etmek durumunda kalacağından bu alanda şimdi olduğundan çok daha dikkatli davranacak ve ister istemez su kullanımı konusunda bilinçlenecekler. Peki bu sistemde suyun fiyatlandırmasını kim ya da hangi kuruluşlar yapacak? Her insana ne kadar su paylaştırıldığını kim kontrol edecek? İlk akla gelen fikir global bir anlaşma ile dünya çapında yapılacak bir anlaşma esasında tüm ülkeler arasında su paylaşımının sağlanması. Fiyatlandırma ise zamanla oluşacak arztalep ilişkisinin dengeye oturmasıyla belirlenebilir. Bu şekilde suya ödenen fiyatın belirlenmesinde tüm insanlar rol oynayabilir. Tabii bu söylenildiği kadar kolay değil. Su kullanımını kontrol altına almayı hedefleyen herhangi bir çözüm yolunda ülkeler arası rekabetten ekonomik güç ve hayat şartları farklarına kadar cevaplanması gerekilen birçok soru ortaya çıkacaktır. K İsveç’te hem tarihe hem çevreye saygı binalara verilecek herhangi bir zararı önlemek için bu yapılara güneş panelleri ve benzeri yenilenebilir enerji aygıtları takılmasına izin vermiyor. Ancak bölgede yaşayan gençler bir araya gelerek bu ve benzeri konularda adımlar onferansın dışında ülkede gözlemlediğim birkaç noktaya değinmek istiyorum. İsveç’in bir güzel yanı yaygın bir şekilde ülkenin tüm noktalarına kolay ulaşımı sağlayan toplu taşımacılığı. Helsingborg dahil olmak üzere çoğu şehirde arabaya ihtiyaç duymadan yaşanılabiliyor. Kentin taşlı sokaklarından bisikletleri ile geçen insanları görmek insana mutluluk veriyor. Bisikletle gidilemeyecek mesafeler de rahatlıkla tren veya otobüslerle gidilebiliyor. Ayda 110 Euro kadar bir ücrete 1 ay boyunca Scania şeklinde adlandırılan İsveç’in tüm güney bölgelerini sınırsız miktarda ziyaret edebilirsiniz. Scania (İsveçce’de “Skane”) bölgesi İsveç’in güneyindeki 25 ili içine alan bölge. Scania’nın en büyük şehri olan Malmo 300,000’lik nüfusuyla İsveç’de en çok insanın yaşadığı üçüncü büyük şehir. Konferansın yer aldığı Helsingborg kenti tarihi binalarla dolu. İnsanlar tarihle iç içe yaşıyorlar ama çevreye olan saygılarından herşey yüzlerce sene önceki gibi aynen duruyor. Her ne kadar da hayranlık duyulacak bir olay olsa da, İsveç yönetimi, nerdeyse tümü tarihi önem taşıyan İsveçlilerin “Lagom” diye bir sözü var. Lagom “ne çok az ne çok fazla” anlamına geliyor. İsveç ne çok gösterişli ne de çok sıkıcı – tam kararında. Yeşil doğası, insan sevgisi, saygı ve eşitliğe verilen önemi ile İsveç’i ilk görüşte sevmemeniz imkânsız! atıyorlar, tarihlerini yok etmeden geleceklerini kurma yolunda çalışıyorlar. Girişimlerinden bir tanesi yaşadıkları bölgelerde kendi organik yiyeceklerini yetiştirmek. Bu gençler, biraraya gelerek kendi yarattıkları şebekelerde ürettiklierini birbirleri ile paylaşıyor, yetenekli oldukları alanlarda başkalarına yardımcı oluyorlar. Bize biraz uzak olsa da çoğumuzun evinde İsveç’ten bir parça var – IKEA! İsveç kökenli uluslararası mobilya mağazasının, çoğu Avrupa, Kuzey Amerika, Asya ve Avustralya’da bulunan, tolam 38 farklı ülkede 313 mağazası bulunuyor. Ülkesinin yeşil yaklaşımına paralel olarak, IKEA dünyadaki tüm firmalara örnek olacak bir harekette bulundu ve kullandığı enerjinin tamamını yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlamak için 2012 yılının başında İsveç’te inşaatına başlanacak olan rüzgar türibini çiftiğine ek olarak İngiltere’de 39000 adet güneş paneli kurmayı planladığını açıkladı. IKEA’nın bugün Danimarka, Fransa, ve Almanya’da rüzgar santralleri bulunuyor. Bu plana eklemek istediği yeni girişimleri ile birlikte firma yenilenebilir enerji konusundaki yükümlülüklerini yerine getiriyor. IKEA getirdiği bu yenilikler sayesinde 100% yenilenebilir enerji hedefine biraz daha yaklaşarak yenilenebilir kaynaklardan üretilecek olan elektriğin sağlayacağı tasarrufu fiyatlarına da yansıtarak müşterisi sayısını ve memnuniyetini artıracak.