17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

31 Ekim 2011 Pazartesi 11 Sürdürülebilir inovasyon, düşük karbon ekonomileri yeşil bina uygulamaları gibi konuların tartışıldığı Yeşil İş Konferansı’nda günlük yaşamımızın vazgeçilmezi haline gelen plastik poşet gerçeği de masaya yatırıldı Biyoplastik gerçeği ve sürdürülebilirlik Şimdi Ekim Zamanı... slında burası tam da sözün bittiği nokta... Okul bahçesinde arkadaşları ile ip atlarken ertesi gün evlendirilen çocuk gelinlerin; çatısı sıvısı olmayan bir evde barınan 9 çocuktan 6'sının sağır dilsiz olduğu 11 kişilik ailenin yoksulluğunun; şiddet gören kadınların, toplumdan dışlanan engellilerin... Sabancı Vakfı'nın, kadınlar, gençler ve engellilere eşit fırsatların yaratılmasına katkıda bulunmak ve topluma aktif katılımlarını desteklemek amacıyla başlattığı “Toplumsal Gelişme Hibe Programı” kapsamında geçen yıl destek alan 11 projenin sahibi sivil toplum kuruluşlarının bir araya geldiği “Deneyim paylaşım toplantısı''ndayız. Türkiye’nin 70 ilinde yürütülen ve 60 bine yakın kadın, genç ve engelliye ulaşan bu , projelerinin sonuçlarını, projelerini hayata geçirirken yaşadıkları deneyimleri, gelecek dönem için planlarını ve projelerden yararlanan insanların hikayelerini paylaşıyor STK yöneticileri. Y eryüzündeki atıkların azaltılması ve sağlıklı şekilde doğaya karışabilmesinin sağlanması hayati önem taşıyor. Doğaya karışabilecek şekilde tasarlanmış plastikler, biyoçözünür (biodegradable), biyoçözünür ve biyobazlı (biyobased) ve son olarak tamamen biyobazlı olmak üzere üç farklı şekilde üretilmiş olabilirler. European Bioplastics firmasının Genel Müdürü Hasso Von Progrell’in konuşmasında belirttiği üzere, bu üç yöntemle üretilmiş plastikler mikroorganizmalar tarafından tamamen tüketilerek sağlıklı şekilde doğaya karışıyor; ancak özellikle ilk iki yöntemde 70°C sıcaklık ve yüksek nemli ortamda sıkıştırma yoluyla (composting), doğaya karışmanın hızlandırılması, tercih edilmesi gereken yöntem. Biyobazlı plastik, nişasta ve selüloz gibi organik hammaddelerle üretiliyor. Von Progrell, üzerinde “oxobiyoçözünür” yazısıyla piyasada yer alan plastikler konusundaysa, bunların gerçek biyoçözünür olmadığı uyarısını yapıyor. Geleneksel yöntemle üretilen ve ağır metal ve toksik maddeler içeren bu plastikler, çözünmeyi sağlayan bir katkı barındırıyorlar; fakat doğada çözündüklerinde zararlı kısımlarını da toprağa karıştırmış, hatta besin zincirimize sokmuş oluyorlar. Dolayısıyla Von Progrell, oxobiyoçözünürün bir “greenwashing” örneği olduğunu savunuyor. Bugün tükettiğimiz bazı gıda markalarının ambalajları biyoplastik. Tüketicilerin bilinçli tercihle bu ürünleri seçmeleri, şüphesiz, üreticileri biyoplastiğe teşvikte büyük bir etken. Ancak tabii ki tüketici bilinci bu konuda yeterli olamaz. Yerel yönetimlere ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na da pek çok görev düşmekte. A Atık yönetiminde belediyeler ne yapıyor? Büyükçekmece Belediye Başkanı Hasan Akgün ve İzmit Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Müdürü Havva Açıkgöz, Yeşil İş Konferansı’nda, atık yönetimi konusunu yerel yönetimler açısından değerlendirdi. Bu iki belediyede, belediye kanunu ve çevre kanunu çerçevesinde katı atıklar toplanıp, işlenmek üzere tesislere gönderiliyor. İnşaat ve bahçe atıkları, tıbbi atıklar, cam atıklar, atık piller, bitkisel atık yağlar, ömrünü tamamlamış lastikler ayrı ayrı toplanıyor. Atık ve geri kazandırma konusunda eğitimler veriliyor. Büyükçekmece sınırları dahilinde naylon poşet yasaklanmış durumda; biyoçözünür poşetlerin, bez ve file çantaların kullanımını teşvik söz konusu. İzmit’te ise atık yağlardan, araçlarda kullanılabilecek kalitede biodizel üretildi. Bugünkü teknoloji, soğutucu ve buzdolaplarını geri dönüştürmede başarısız. Bu nedenle buzdolaplarımızın ne olacağı şu an için bir muamma. Buna benzer şekilde, geri dönüşüm teknolojilerinin, eksiklikleri ve uygulamada yetersizlikleri olsa da, gittikçe geliştiği ve yayıldığı umut veren bir gerçek. İnsanların öyküleri acı yüklü, ancak yürütülen projelerden alınan sonuçlar umut verici. Deneyim Paylaşım Toplantısı”na “Ekim Zamanı” adını verilmiş. Zaten Sabancı Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı da hibe programından yararlanarak toplumun gelişmesi için çalışan projeleri filizlenen tohumlara benzeterek şöyle söylüyor: “ Projelerin kimi halk eğitim merkezlerine yeni bir engelli bakım eğitimi müfredatı kazandırdı, kimi Türkiye için yeni bir gençlik merkezi modeli yarattı. Bazıları kız çocukları gelin olmasın diye çalıştı, bazıları da engelli öğrencilerimize eğitim hakkı için çalıştı. Sonuçta, hibe verdiğimiz 20 projeden çalışmalarını tamamlayan 11’i, toplumun her kesimini çözüm süreçlerine dahil ederek toplumsal gelişmeyi hedefledi. Bu projelerle 70 ilde 60 bin insanın hayatına dokunmuş olsak da, sosyal değişimin kalıcılığı için daha çok çalışmamız, daha çok tohum ekmemiz lazım.”
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle