Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet ENERJİ 5 Ekim 2010 19 4 PİYASACI ANLAYIŞ TAHRİP EDİYOR Su kaynaklarımız piyasa kurbanı Cengiz GÖLTAŞ EMO Yönetim Kurulu Başkanı on yıllarda ülkemizin birçok bölgesinde farklı tip ve özelliklerde hidroelektrik santral (HES) projeleri gündeme gelmekte ve bu yatırımlardan dolayı da ciddi toplumsal tepkiler oluşmaktadır. Bu alanda süren tartışmalar ise bütünlüklü bir yaklaşımdan uzak, enerji ve çevre ikilemi içerisinde, her yörenin kendi özgün konumu ile sınırlı olarak sürdürülmektedir. Son iki yıl içerisinde (özellikle Doğu Karadeniz, Çoruh ve Munzur Vadisi olmak üzere) ülkemizin hemen her yerinde irili ufaklı akarsular üzerine özel şirketler eliyle inşa edilmeye başlayan HES projeleri, ne kurulacak santralların özellikleri, ne yer seçimleri, ne de toplumsal fayda ve maliyetler açısından doğru bir analiz yapılmadan gündeme getirilmektedir. Oysa küçük ölçekli HES projelerinde yapılması gereken şey, enerji ve çevre ilişkisini doğru bir zemine oturtup, mevcut yatırımları toplumsal yarar temelinde bilim ve tekniğin ışığında yöre insanları ile birlikte tartışmak ve sonuçlarını bütün kamuoyu ile paylaşmak olmalıdır. Ancak böyle bir gerçeklik üzerinden doğru bir öncelikler sırası belirlenerek yapılacak yatırımlarla, enerji alanında yüzde 74’e ulaşan dışa bağımlılığımız belirli bir dengeye getirilebilir. Ülkemizin normal koşullarda her yıl belli bir düzeyde artmaya devam eden elektrik enerjisi talebini karşılamak üzere, yenilenebilir enerji kaynaklarımız olarak tanımlanan hidrolik, rüzgar, jeotermal, güneş, biyokütle ve biyogaz olmak üzere doğayla barışık temiz üretim teknolojilerini kaynak çeşitliliği içerisinde değerlendirmek enerji politikalarının esası olmalıdır. Başta küçük ölçekli HES projeleri olmak üzere ülkemiz gündemine gelen bir çok enerji yatırımında sorun tam da bu noktada düğüm l en m ekt e, konu enerji yatırımları ve yöresel tepkiler ekseninde, doğa ve insan yaşamında ortaya çıkacak olumsuzluklar üzerinden mühendislikteknoloji ve üretim karşıtlığına varan bir karşı çıkışa dönüşmektedir. Bu tepkilerin temel nedeni ise, gündeme getirilen projelerde gerçek bir havza planlaması, çevresel S etki değerlendirme (ÇED) ve uygulanabilirlik koşullarına bakılmaksızın yörede yaşayan insanlar yok sayılarak hareket ediliyor olmasından kaynaklanmaktadır. 7 yıllık hayalin sonucu 500 MW Özel sektör HES projelerinin sorunlarının giderilmesi için temmuz ayında DSİ’de yapılan toplantıda su kaynaklarının özelleştirilmesini sağlayan 26 Haziran 2003 tarihli Su Kullanım Hakkı Anlaşması Yönetmeliği Türkiye için milat olarak sunulmuştur. Açıklamalara göre o tarihten bu yana 24 bin 969 megavat (MW) toplam kurulu güce ulaşacak 1611 adet HES projesinin 1583’ü için başvuru alınmış bulunmaktadır. Milat kabul edilen tarihte Türkiye’nin toplam hidroelektrik kurulu gücünün 12 bin 578 megavat olduğu, bunun da 11 bin MW’lık bölümünün kamu tarafından yapılmış hidroelektrik santraları tarafından oluşturulduğu görülmektedir. Milat kabul edilen 2003 yılında toplam 35 bin 587 MW olan kurulu güç içerisinde hidroelektrik santrallarının payı yüzde 35.3’tür. Aradan geçen 7 yıllık zaman içerisindeki gelişimi incelediğimizde hidroelektrik kurulu gücünün yüzde 20 artışla 15 bin 95 MW’a ulaştığı, toplam kurulu gücümüzün 46 bin 304 MW olduğu, toplam kurulu güç içerisinde hidroelektrik santralların payının ise yüzde 32.6’ya kadar gerilediği ortaya çıkmaktadır. Söz konusu serbest piyasa mantığının işletildiği dönem içerisinde yapılan hidroelektrik santral yatırımları ile sadece 2 bin 500 MW’lik yeni yatırım devreye alınabilmiştir. Yani dillendirilen 2324 bin MW’lık yatırımın yalnızca 2 bin 517 MW’ı gerçekleşmiş olup, bunun da 2 bin MW’lık bölümü kamunun önceden yatırımı başlanmış olup tamamlanan projeleriyle sağlanmıştır. Özel sektörün HES yatırımı yalnızca 500 MW ile sınırlı kalmış olup, bu da 7 yıla yayıldığında yıllık 71 MW gibi çok düşük bir düzeye işaret etmektedir. Nitekim günlük yaşama da bu gerçek leşmeyen yatırımlar HES lisans tüccarlığı olarak yansımıştır. Ülkemizin teorik olarak 433 milyar kilovatsaat (kWh), teknik olarak da 216 milyar kWh’lık potansiyele sahip olduğu, bugünkü üretimin ise 51 milyar kWh’de kaldığı dikkate alındığında da hidroelektrik potansiyelin değerlendirilmesinin kar hırsına bırakılamayacak kadar önemli bir konu olduğu ortaya çıkıyor. Karadeniz’de HES sancısı Halen yoğun olarak tartışılan HES projelerinde özellikle nehir tipi hidroelektrik santral lisans sayısında ciddi bir artış yaşanıyor. Doğu Karadeniz’de yoğunlaşan HES projeleri içinde Trabzon, Rize, Giresun ve Artvin’de 341 firma, hidroelektrik santral yapımı için kurumlara müracaat etti. Bunların 73’üne izin verilirken, 17’sinin inşaatı ise mahkeme kararıyla durduruldu. Trabzon’da 76 HES projesi geliştirilmişti. Bunlardan 27’sinde halen çalışmalar devam ediyor. Rize’de geliştirilen 67 HES projesinden 8’inin inşaatı fiilen Karadeniz ve Tunceli'nin bazı vadilerine kurulan hidroelektrik santrallarına ilişkin tartışma bütüncül bir yaklaşımdan uzak sürüyor. Santral projeleri, özellikleri, yer seçimleri, getireceği toplumsal fayda ve maliyet analizi yapılmadan gündeme getiriliyor. başladı. HES’lerden 17’si hakkında ÇED olumlu raporu alınırken, kalan 42 proje henüz fizibilite aşamasında bulunuyor. Giresun’da 82 HES projesi için müracaat yapılmıştı. Bunlardan uygun görülen 12’sinin çalışmaları halen devam ediyor. Doğu Karadeniz yöresinde 116 projeyle en çok HES başvurusu yapılan