Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
16 YANSIMALAR ŞeŞk KAHRAMANKAPTAN seŞk@kahramankaptan.com / www.kahramankaptan.com 17 Haziran 2011 Cuma 363 Yazarımız Kırıkkanat, ‘Kriz ve Kuzey Akdeniz’ üzerine söyleşi gerçekleştirdi u yazıyı, 12 Haziran sabahı, oyumuzu kullandıktan sonra, Cumhuriyet’in Ekonomi sayfasındaki haberi okuyunca yazmaya karar verdim. Haberin spotu aynen şöyleydi:“Yayımlanan kanun hükmünde kararname ile 4/B’li sözleşmeli çalışanların kadroya geçirilmesine karşın, bu haktan 4/C’li sözleşmelilerin yararlandırılmaması tepki çekiyor. Sendikalar açıklamasında, 4/C kapsamında istihdam edilenlerin kadroya alınmamasının ‘ayrımcılık’ olduğunu belirtti.” Peki, rakam ve harf tanımlaması bulunmayan, resmî metinlerde “diğer sözleşmeliler” diye geçen, çoğunluğunu “sanatçı”ların oluşturduğu gençlerin durumunu düşünen yok muydu? Göründüğü kadarıyla yoktu! Yaklaşık bir ay öncesine döndüm, Opera Solistleri DerneğiOPSOD’un düzenlediği Çalıştay’da dikkatle dinlediğim hukukçuavukat, Bilkent mezunu master ve sanatta yeterlilik dereceleri sahibi soprano Burcu Soysev’in sunduğu bildiri usuma geldi. Onbir yıldır Ankara Operası‘nda solist ve koro sanatçısı olarak “sözleşmeli” görev yapan Soysev’in bildirisinden bazı tümceleri alıntılıyorum: “... Ankara Operası benim görev yaptığım on bir yılda gözlemlediğim kadarıyla, korosu için bir tek soprano sanatçı bile alamamıştır. Bununla birlikte, yevmiye usulü çalışan soprano, mezzo soprano, tenor, bariton ve bas, yüzü aşkın arkadaşımız, Türkiye genelindeki altı operamızda kadrolu sanatçılardan farksız bir iş yüküyle çalışmakta ve ayda maksimum yirmi altı gün üzerinden ücretlendirilmektedirler... Sanatçının hayat şartlarını karşılamaya yeterli olmayan ve yaklaşık üç ay hiçbir gelirleri bulunmadan bu statüde kadrosuz çalışan sanatçılar, operalar için hayati önemdedirler... Yüz binlerce sözleşmeli personelin çeşitli sektörlerde kamuya alındığı ülkemizde sayıları onluyüzlü rakamlarla ifade edilen yevmiyeli sanatçılar, yıllarca açılmamış veya yetersiz sayılarla açılmış kadro sınavları nedeniyle bir yığılma yaşamakta ve kadrolu sanatçılardan farksız bir tempoyla uzun yıllar boyu çalışmaya devam etmektedirler... Misafir sanatçı sahneye çıktığında seyirci gözüyle kadrolu sanatçıdan ayırt edilemez, seyircinin beklentileri misafir ve kadrolu sanatçıya göre ayrı ayrı şekillenmez... Solist ve korist olarak opera perdesini açan misafir sanatçıların yapılan görev açısından kadrolu sanatçılardan bir farkları yoksa, yaşam standardı olarak da farkları kalmamalı, sanatçılar huzur içinde ve özellikle yazın nasıl geçineceklerine dair sorularla kendilerini bunaltmaktan uzak oldukları bir ortamda sanatlarını sergilemelidirler.” Sırf “meraklısı” için, bu bildirinin tamamını kendi kişisel sitemde “Bildiriler” butonunun altına yerleştiriyorum: (http://www.kahramankaptan.net/bildirileri/133yevmiyelisopranosoysevinbildirisi.html). Bu yazı yayımlandığında seçim sonuçları çoktan alınmış ve Kanun Hükmünde Kararname yetkisi devam ediyor olacak. Artık bir süre “oylarına gereksinim bulunmasa” da, hükümet bu “yevmiyeli” olarak ihtiyarlamaya başlayan gençlerin eşitsiz durumuna bir “vicdanî” yaklaşımda bulunsa! B Sözleşmeli Sanatçının Kadrosu ‘Patlıcan’ mı? ‘Küreselekonomininhukukuyok’ vurgulayan Kırıkkanat, “Herkes bir şekilde birbirine mal satmaya çalışıyor ama küresel ekonominin hukuksal altyapısı yok. Afrika yeniden şekilleniyor. Mesela dünyadaki tatlı su kaynakları tükeniyor. Sudan ve Libya topraklarında tatlı su kaynakları bulundu. Yani Afrika’nın yeniden yapılandırılması tesadüf değil” dedi. Tarihin gidişatını durdurmanın zor olduğuna vurgulayan Kırıkkanat, sözlerini şöyle sürdürdü: “Hiçbir ırkı bir dine, dile mahkum edemezsiniz. Mesela İtalya’daki Sicilyalılar Fas’tan, Cezayir’den gelen Araplarla İtalyanların karışımıdır. İş vatanseverlik meselesi değildir. Mesele millet mi olmak istiyorsunuz, ümmet olmak mı? Özgür bir toplum mu olmak istiyorsunuz, yasaklı bir toplum mu meselesidir.” NKARA (Cumhuriyet Bürosu) Çankaya Belediyesi ile gazetemizin ortaklaşa düzenlediği “ÇankayaCumhuriyet Söyleşileri”nin 5.’sinde, yazarımız Mine Kırıkkanat, “Kriz ve Krizin Kuzey Akdeniz Ülkelerine Olan Etkisi” üzerine söyleşi gerçekleştirdi. Kırıkkanat söyleşide, “Herkes bir şekilde birbirine mal satmaya çalışıyor ama küresel ekonominin hukuksal altyapısı yok” dedi. “ÇankayaCumhuriyet Söyleşileri”nin bu ayki konuğu gazetemiz yazarı Mine Kırıkkanat’tı. Kırıkkanat’ın Ortadoğu ve Avrupa’da baş gösteren kriz ve toplumsal olayları irdelediği “Kriz ve Kuzey Akdeniz” başlıklı paneli öncesi Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası (CSO) Çello Quartet grubu üyelerinin, Onur Şenler, İbrahim Aydoğdu, Yiğit Tan ve Yaz Irmak’ın, sunduğu çello dinletisi izleyicilerden büyük alkış aldı. Panelin açılış konuşmasını yapan Çankaya Belediye Başkanı Bülent Tanık, dünyanın hızlı bir dönüşüm yaşadığını, küresel bir krizden geçtiğini ve bu sıkıntılara karşı direnebilmenin yolunun sağlıklı bilgilere ulaşmaktan geçtiğini anlattı. Daha sonra Kırıkkanat, izleyicilerle sohbet tarzında bir söyleşi gerçekleştirdi. Dünyanın küreselleşmeye doğru gittiğinden bahsedildiğini A Batıkent’temüzikşöleni ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Batıkent Şubesi’nin halk ve sanat müziği koroları, art arda verdiği konserlerle Batıkentlileri büyüledi. ADD Batıkent Şubesi’nin kültür etkinlikleri devam ediyor. Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı Kültür Merkezi’nin inşaatına derneğin yöneticileri, “Burası eski Halkevlerinin işlevini üstlenecek” sloganıyla başlamışlardı. Kültür Merkezi açılalı henüz üç yıl oldu. Bu üç yıl içinde dernek amacına büyük oranda ulaştı. Merkezde, 1400 kursiyer, halk danslarından el sanatlarına; halk müziğinden sanat müziğine; çocuk korosundan gitar, ud, bağlama kurslarına değin her alanda eğitim görüyor. Derneğin halk ve sanat müziği korolarının geçen haftalarda verdiği konser yurttaşlardan büyük ilgi gördü. Aydın Bazin ve öğrencilerinin bağlama dinletisi de büyük alkış aldı. NKARA (Cumhuriyet Bürosu) Bel ve boyun fıtığı tedavisinde cerrahi müdahaleye alternatif sağlayan DRX cihazı 4 aydır Ankara’da hizmet veriyor. Cihaz bel ve boyun ağrılarına neden olan omurların arasını açarak negatif basınç uyguluyor. Eski tedavi yöntemleri gibi tüm omurlara basınç uygulamak yerine yalnızca hastalığın olduğu omurda çalışıyor. DRX Spinal Dekompresyon Cihazı dünyada birçok ülkede, 2000’den fazla klinikte kullanılan bir fizik tedavi cihazı. Cihazla ilgili detaylı bilgi veren Uzman Fizyoterapist Dr. Elif Özkaleli tedavide yüzde 86 başarı sağlandığını belirterek, “Doğru tanı konduğu Fıtığaameliyatsızçözüm A taktirde ciddi başarı elde ediliyor” dedi. Tedavinin verimliliğinin hastanın yaşıyla ve fıtığının oluş şekliyle ilintili olduğunu belirteren Özkaleli, “Nasıl her ilaç her hastalığa uygun değilse bu cihazın da uygun olduğu hasta grubu farklı. Doktor muayenesinden geçmeden hiçbir hastayı almıyoruz. Sağlıkta standart bir şey yoktur. Her şey kişiye özeldir” diye konuştu. Her hastanın cihaza girmesinin mümkün olmadığını söyleyen Özkaleli, “Felçli ve kanserli hastalar ile ke mik erimesi ve omurga kırığı olanlar cihaza giremez” dedi. Daha önce ameliyat olmuş ancak şikâyetleri devam eden hastaların da tedavi edildiğini söyleyen Kaleli, “Sonuç alınamayan hastalar fizik tedaviye cevap veremeyecek cerrahi vakalardır. Onlar da genelde ‘Ameliyat olmadan bir deneyelim’ diyenlerdir” diye konuştu. DRX ’de tedavi süresi 8 ila 22 seans arasında değişiyor ve hasta cihazda yarım saat kalıyor. Bel hastaları ilk 10 seans her gün cihaza giriyor. Son haftada ise 2 veya 3 seansa düşerek devam ediyor. Cihazın içinde olduğu sırada müzik dileyen ya da film izleyen hasta yatar pozisyonda tedavi oluyor. Ankara’da yalnızca Fonksiyon Manuel Terapi Kliniği’nde bulunan cihaz, Türkiye’de 5 senedir kullanılıyor.