Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
14 OKURKEN Türey KÖSE 17 Haziran 2011 Cuma 363 Türkiye’de bir ilki gerçekleşti Semprun’un ‘Büyük Yolculuğu’ Bitti spanyol asıllı Fransız yazar Jorge Semprun’u geçtiğimiz günlerde yitirdik. Semprun İspanyol iç savaşı yenilgisinden sonra ailesiyle birlikte Fransa’ya kaçmış bir komünist. Burada Fransız direnişine katılmış ve Gestapo tarafından tutuklanıp Nazi toplama kampı Buchenwald’a götürülmüş. Yaşamı boyunca aktif politikanın içinde olan Semprun, İspanya’daki sosyalist Felipe Gonzalez hükümetinde 19881991 yıllarında kültür bakanı olarak görev yaptı. Fransız olmadığı halde ünlü Goncourt Akademi’ye kabul edilen ilk yazar olan Semprun, “iki dilli” yazarlardan. Buchenwald kampı Semprun’un tüm yaşamına silinmez damgasını basmış. Yazar, 20 yaşındayken götürüldüğü ve iki yıl kaldığı bu kampta yaşadıklarını ancak 20 yıl sonra yazabilmiş. Hayatın sanata yol verecek kadar geride kalmasından ve İspanyol Komünist Partisi’nden atıldıktan sonra. Semprun, “düşüncesinin kısmen ve partizanca buzullaştığı” yılları geride bıraktıktan sonra B ü y ü k Yolculuk’u yaz Jorge Semprun mış. Semprun, dilimize önce Ölüme Yolculuk, daha sonra da Büyük Yolculuk adıyla çevrilen bu ilk romanından dilimize son çevrilen romanı Beyaz Dağ’a dek tüm kitaplarında ölümün içinden geçenleri ve “belleğindeki küller”i anlatıyor. “Duman” olmuş milyonları unutuluştan kurtarıp insanlığın ortak belleğine kazıyor... Büyük Yolculuk otobiyografik bir anılar bütünü değil, yazınsal bir dönem başyapıtı. Nazi kamplarında yaşananlar üzerine çok şey yazıldı, çok şey anlatıldı. Ancak, hayatı bir belgeselci gibi kayda geçirmek başka, roman yazmak başka. Semprun, büyük hayatlar yaşayan Hemingway’ler, Malraux’lar, Gray’ler kuşağından. Büyük hayatları, insanlığın o dehşet milatlarını Semprun gibi usta bir yazar kaleme aldığında Büyük Yolculuk gibi bir dönem klasiği ortaya çıkıyor. Yazmak ya da Yaşamak adlı kitabında, yaşadıklarını yazarken her şeyi yapmacıksız, olduğu gibi anlatmak gerektiğini söyleyenlere bir edebiyatçının yanıtını veriyor: “İyi anlatmak demek, anlaşılacak şekilde anlatmak demektir; bu da bir miktar sunilik olmadan olmaz. Anlatılanların sanat olması için yetecek kadar sunilik.” Nazi kamplarından geçen milyonlar giderek resmi istatistiklere, hayatları da tarih kitaplarındaki soğuk bilgi notlarına dönüşüyor. 20. yüzyılın tanığı, büyük yazarlarından Semprun kitaplarında hayatına sızan, damgasını vuran ölümü anlatırken, bu milyonların yaşadığı dehşeti de ölümsüzleştiriyor. Yazar, bir kitabında “artık yanan insanın kokusunu anımsayanların kalmadığını” söylüyordu. Evet, bu “koku”yu bilenlerden biri daha aramızdan ayrıldı. İ Tiyatro kütüphanesi açıldı SELDA GÜNEYSU ANKARA Devlet Tiyatroları (DT), bir ilki gerçekleştirdi. Tarihe tanıklık eden Ulus’taki Küçük Tiyatro binasında Türkiye’nin ilk tiyatro ihtisas kütüphanesi açıldı. Devlet Tiyatroları Refik Ahmet Sevengil Tiyatro Kütüphanesi’nde, DT’nin oyun görüntüleri ve görsel malzemeleri dijital sistemle arşivleniyor. HalukYüce’ye ikiödül ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Uluslararası Çocuk ve Gençlik Tiyatroları Birliği (ASSITEJ) ve Sahne dergisi işbirliği ile bu yıl ilk kez gerçekleştirilen, yalnızca çocuk ve gençlik tiyatrosunu kapsayan “ASSITEJ ve Sahne Dergisi Çocuk ve Gençlik Tiyatrosu Ödülleri”nde sonuçlar açıklandı. Başkentte kukla tiyatrosu yapan Tiyatro Tempo’nun kurucusu Haluk Yüce, “En İyi Yapım” ve “En İyi Reji” ödüllerine değer görüldü. Ödüller sekiz dalda sahiplerini buldu. Ödül için başvuran 23 oyun, yedi kişilik jüri tarafından bir ön elemeden geçirildi. Ödüller şöyle: En İyi Yapım: Uçaneller Kuklaevi, “Gün Işını” En İyi Metin: Ahmet Önel, “Uçmak Özgürlüktür”, Tiyatro Tempo En İyi Reji: Haluk Yüce, “Uçmak Özgürlüktür”, Tiyatro Tempo En İyi Erkek Oyuncu: Erdal Gürcan, Mustafa Doğan Ayhan, Bülent Patoğlu; “Otobüs Durağında Üç Bencil” Antalya Büyükşehir Belediye Tiyatrosu En İyi Kadın Oyuncu: Gonca Yakut, Zuhal Lale, “Merhaba Gölgem”, Eskişehir Büyükşehir Belediye Tiyatroları En İyi Özgün Müzik: Nedim Yıldız, “Nasreddin İnadın Sonu”, Pınar Kido Çocuk Tiyatrosu En İyi Sahne Tasarımı: Ebru Çulpan, “Sakarca”, İzmir Devlet Tiyatrosu En İyi Işık Tasarımı: Halit Akgül, “Don Kişot”, Antalya Devlet Tiyatrosu En iyi Obje Kullanımı: Tiyatro BeReZe, “Kayıp Eşya Bürosu” Jüri Özel Ödülü: Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu, “Selam Sana Shakespeare” DT, 1949’da, Tatbikat Sahnesi’nin bir aşaması olarak, Devlet Tiyatro ve Operası adıyla kuruldu. Konservatuvarın kurulduğu 1936 yılından 1947 yılına kadar, tiyatro bölümünü Alman tiyatro yöneticisi Carl Ebert yönetti. 1940 yılında ise “Tiyatro ve Opera Tatbikat Sahnesi” kuruldu. 1947 yılında Türkiye’den ayrılan Carl Ebert’in yerine, tiyatro sanatçısı Muhsin Ertuğrul getirildi. 27 Aralık 1947’de de Küçük Tiyatro, Ahmet Kutsi Tecer’in üç perdeden oluşan “Köşebaşı” adlı oyunu ile açıldı. Türk tiyatro tarihine tanıklık eden Küçük Tiyatro’nun binası artık kütüphane olarak da hizmet verecek. 2 bine yakın oyun... DT Genel Müdürü Lemi Bilgin, kütüphanenin Türkiye’de bir ilk olduğunu vurgulayarak, mekânda, tiyatroya ilgi duyan herkesin oyunlara ilişkin metinleri ve tiyatro sanatını anlatan kaynaklara ait en sağlıklı bilgileri bulabileceğinin altını çiziyor. Bilgin, “Türkiye’de ilk diyebileceğimiz, önemli olan kısım, Devlet Tiyatroları’nda 1949 yılından bu yana oynanmış bütün oyunların afişleri, broşürleri ve resimleri ile 2 bine yakın oyunun, video çekimleri olan, bütün oyunlarımızın dijital ortama aktarıldığı, bunların çok kolay izlenebileceği dijital bir kütüphane yaptık” diyor. Bilgin, kütüphaneye ilişkin şu bilgileri veriyor: “Bizim önemli bir tekst zenginliğimiz var. 3 bin tekste sahibiz. 10 bine yakın da kitabımız var ama giderek zenginleşecek. Böylece hem çalışanlarımızın hem rejisörlerimizin hem oyuncularımızın hem öğrencilerimizin hem de tiyatroyla ilgili bütün amatör ve profesyonellerin yararlanabileceği, aradıklarını hemen anında görebilecekleri dijital ağırlıklı bir kütüphanemiz oldu. Güzel bir mekân, manzarası da güzel. Huzur içinde çalışma yapılacak bir yer oldu. Bu bakımdan çok mutluyuz.”