18 Haziran 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 Mart 2011 Cuma 348 15 SERGi TiYATRO GÖRÜNÜM A. Celal BİNZET Ressam İbrahim Balaban’ın yaşamı, Bursa Cezaevi’nde kaldığı sıralarda, kendisinden 20 yaş büyük dünyaca ünlü şairimiz Nâzım Hikmet’le tanışmasıyla bir anda değişiyor. Hikmet’in desteği ve ilgisi sayesinde resim sanatına olan yeteneği ortaya çıkıyor. Balaban cezaevinde, felsefe, sosyoloji, ekonomipolitik konularıyla da ilgileniyor. Bugün “Anadolu insanının yaşamından yola çıkarak toplumsal gerçekçi yapıtlar üreten ressam” olarak da tanınan ressamın sergisi, yarın ARETE Sanat Galerisi’nde açılacak; 29 Mart’a değin görülebilecek. (440 08 81) Daver Darende’nin İstanbul’u CUMHURiYET ANKARA’NIN SEÇ TiKLERi Pazartesi gününün stresinden biraz olsun kurtulmak, haftaya sanatla başlamak isteyenler için önerimiz, Osmanlı sarayındaki iktidar mücadelesini ve savaşan güçlerin eylemleriyle yazgıları belirlenen genç kadınların yaşadığı Harem’deki entrikaları konu edinen “Harem” balesi. “Harem”in öyküsünde, mutlak ve her şeye kadir olması gereken bir padişah vardır. Ancak zayıf bir kişidir ve yaşamı annesinin tehdidi altındadır. Eser, 7 ve 31 Mart’ta saat 20.00’de, Opera Sahnesi’nde. (324 22 10) BALE “Yeni haftayı sanatla iç içe geçirmek istiyorum, özellikle de tiyatro izlemek bana göre” diyenler için Cumhuriyet Ankara olarak Mavi Sahne’de sahnelenen “Henry ve Alice’nin Gizli Hayatları” adlı oyunu öneriyoruz. Oyunda, toplumun en küçük ama en önemli yapı taşı olan ailenin iletişimsizlik sorunundan payını aldığı, küçücük bir çatı altında sıkışıp kalan insanların, sorunlarından kurtulabilmek için birbirlerinden kaçmaya başlamaları, komik unsurlarla anlatılıyor. Oyunun kahramanları Henry ve Alice’in kaçış yolları ise kurdukları hayaller... Musa Arslanali’nin yönettiği, Özge Yıldırım ve Cengiz Çelik’in rol aldığı oyun, 10, 18 ve 29 Mart’ta izlenebilecek. (426 26 29) S SERGi kavramsal ve siyasal sanatın buluştuğu “İçim ParSoyut, çalanıyor” serisi, Bedri Baykam’ın üç yıldır ürettiği 4D işlerinden sonra sergilenecek yeni tuvalleri. Baykam, bu serisiyle, Yüce Önder Atatürk’ten, geçen yıl yitirdiğimiz gazetemiz Başyazarı İlhan Selçuk’a; 1993’te bombalı saldırı sonucu yitirdiğimiz gazetemiz yazarı Uğur Mumcu’dan; Ergenekon davası kapsamında tutuklu yargılanan gazetemiz yazarı Mustafa Balbay’a, eski Başkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal’dan, İP Genel Başkanı Doğu Perinçek’e, gazeteciyazar Tuncay Özkan’a; ; İkinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’ye kadar önemli tarihsel ve siyasi imgeleri; soyut ve kavramsal sanatla iç içe sergiliyor. Sergi, 31 Mart’a değin görülebilecek. (433 12 35) KONSER Orhan Kemal’in başyapıtlarından biri kabul edilen “72. Koğuş”, bugün vizyona giriyor. 1940’lı yıllarda, İkinci Dünya Savaşı’nın da etkisiyle Türkiye’de yaşanan kıtlık gibi konuların yanında, cezaevinin 72. Koğuş’unda, çeşitli suçlardan yatan insanların acılarını, özlemlerini, yaşama dair düşüncelerini, aşkları ve onurları üzerine verdikleri savaşı anlatan film, “bir insanlık öyküsü” olarak da tanımlanıyor. Filmde, başlıca rollerde, Hülya Avşar, Kerem Alışık, Yavuz Bingöl rol alıyor. SiNEMA Hafta sonunu konserlerle geçirmek isteyenler; dünyaca ünlü piyanistimiz Fazıl Say, bugün ve yarın Bilkent Senfoni Orkestrası’nın konuğu olacak. Şef Gürer Aykal’ın yöneteceği konserde Say, G. Gershwin’in “Piyano Konçertosu, Fa majör” adlı eserin yanında, kendi bestesi “İstanbul Senfonisi”nin Ankara’daki ilk seslendirmesini de yapacak. Bilkent Konser Salonu’ndaki konser, bugün ve yarın saat 20.00’de. (290 17 75) anatçılarla kentler arasında görünmez bağlar bulunur. Geçmişte ya da şimdi, paylaşılan yerler, duyulan özlemler bu sanal bağ üzerinde yaşar gider. Yaşamının bir dönemine tanıklık etmiş sokaklardan evlere ve alanlara uzanan her yer sanatçının kutsalına benzetilebilir. Sanatçı, gitmese/gidemese bile, düşlerinde o kentin aralıklarında eski duygularını yedekleyip dolaşır her gün. Hele bu kent İstanbul ise, sonsuzca açılan kapılardan, deniz kokulu sokaklarından ve baharın habercisi erguvanlardan söz etmemek olanaksızlaşır. Daver Darende için İstanbul, işte böylesine bir tutku. Her noktasını duyumsadığı bir masal kentinin kendinde kalan izlerini taşıyıp durur tuvaline. Eski İstanbul’dan bugüne ne kaldığı sorusu gelebilir akla. Günümüzün karmaşası yeterli gelmiyorsa eğer, kartpostallarda kalan görüntülerin izlerini sürüp gitmek de olası. Ama Darende, belleğinin anı odalarında koruduğu izlenimlerden yola çıkarak resminin çatısını kurmayı yeğliyor. Uzun yıllara dayalı birikimlerin ışığında kotarılan düzenlemeler bir çırpıda bitirilmiş etkisi uyandırıyor izleyende. Peki öyleyse, nedir bu bir çırpıda çıkarılmış tuvallerin ardındaki giz? Kırmızı ve mavinin en canlı tonlarıyla bezenmiş düzenlemelerde bizi çeken nasıl bir yapılanmadır? Sorularla çoğaltılan kuşkuları gidermek çok kolaydır aslında. Nasıl ki, tutkuyla sevdiğinizde akla hesap kitap yapmak gelmezse, öylesine uçsuz bir boşluğa yuvarlanmaya benzer söz konusu durum. Bugüne değin yurt dışında ve içinde çok sayıda kişisel sergi açmış olan sanatçının Sandans Sanat Galerisi’ndeki bu son sergisinde tüm soruların karşılığı vardır. Öncelikle vurgulanması gereken nokta, bu resimlerde, başka yerlerde ara sıra karşılaştığımız şablon görüntülerden uzak bir anlatım bulunduğu gerçeğidir. Denizle kucaklaşan bu kentin sularında uçan tekneleri, balıkçı kayıklarını, kıyılara yaslanmış evlerle birlikte yansıtmış sanatçımız. Beyoğlu’nun tramvayını, uzaktan seçilen Galata Kulesi’ni ve eflatunlarla patlamış erguvanlarını da unutmamış Daver Darende. Bu coşkulu anlatımı hangi anlatım kalıbı içinde yorumlamak gerekir diye düşünmeden geçemiyor insan. Nejad Melih Devrim’in, onun resimleri için söylediği “Tablolarındaki renk cümbüşü yaşamın coşkusunu yansıttığı ve insan duygularına seslendiği için çok önemli” sözlerini anımsayınca kuşkuların yersiz olduğunu anlıyorsunuz. Sanatçı, resimleriyle olduğu kadar İstanbul üzerine yazdığı kitaplarıyla da bu tutkusunu sürdürüyor ısrarla. Tuvallerine yansıyan aynı renkli anlatımı yazılarında da bulmak işten bile değil. Günümüz politikaları eşliğinde hırpalanan, yağmalanan güzel bir kente duyulan özlemden başkası değildir yazılarında gizlenen. Yapılan olumsuzlukları önleyemediğine göre sanatçıya, bu noktada, tarihe sanatın tarihine de not düşmekten başka iş kalmıyor gibi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle