Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
25 Mart 2011 Cuma 351 21 Zeynep Eren, Anadolu kadınının yaşamını heykellerine ve resimlerine aktarıyor Kadınıkildenyaratıyor “İyi ki antropoloji üzerine eğitim almışım. Hiç pişman değilim. Resim sanatına ilgim hep vardı. Belki babamdan ötürü... Hani o, tuval karşısına geçip, fırçasını her boyaya daldırdığında, ben de onun gibi resimler yapmak isterdim. Antropoloji beni resim sanatına yakınlaştırdı. Öğrencilik yıllarımda gezdiğim müzeler, müzelerde gördüğüm eserler, sanatıma yansıdı. Dünya görüşüm değişti” diyor Eren. ‘Tombul kadınlar...’ Resim yaparken bir yandan da heykel sanatına ilişkin çalışmalarını sürdürmüş Eren. Ama 1990’lı yılların başına kadar hiç heykel sergisi açmayı düşünmemiş. Bir sanat galerisinden gelen teklif üzerine, heykel sergisi açmaya karar vermiş. O günden sonra da heykel de tıpkı resim gibi yaşamında bir “tutku”ya dönüşmüş Eren’in. Eren’in kimi zaman küçük, kimi zaman büyük boyutlardaki “tombul kadın” heykelleri aslında Anadolu kadınlarını betimliyor. Kendi deyimiyle, “Tıpkı Anadolu kökenli Ana Tanrıça Kibele gibi...” Eren de zaten Kibele’den çok etkilendiğini dile getiriyor. Çünkü Kibele demek, doğa demek, doğurganlık demek, anaçlık demek, güzellik, güç demek Eren’e göre. Bu nedenle de Eren’in “tombul kadınları”nı kimi zaman sanki dünyanın tüm dertlerini sırtına almış, uzak diyarlara gitmek isteyenler olarak, kimi zamansa çektiği acılar yüzünden yüzünü avuçları arasına saklamak isterken görüyorsunuz. Eren, kilden yaptığı heykellerin her birini 1000 derece sıcaklıkta pişirdiğini söylüyor. Kilden başka bir malzemesi de yok... Zeynep Eren, tüm başkentlileri yarın CKM’de açacağı resim ve heykel sergisine davet ediyor. Resimde ve heykelde özdeşlik kurulsun diye... SELDA GÜNEYSU A NKARA Kadınları, bazen sanki dünyanın tüm dertlerini sırtına almış, uzak diyarlara gitmek isteyen; bazense bir yere uzanmış sessizce kitap okurken görüyorsunuz ressam ve heykeltraş Zeynep Eren’in heykellerinde. Bir bakmışsınız kadınlar, acılarını belli etmemek adına yüzlerini saklamışlar avuçları arasına... Ama her biri doğurgan, her biri anaç, güçlü “tombul kadınlar” bunlar. Tıpkı Anadolu kökenli Ana Tanrıça Kibele gibi... Eren, yarın Ankara Büromuzdaki Cumhuriyet Kültür Merkezi’nde (CKM) açacağı resim ve heykel sergisine başkentlileri, özellikle de kadınları, kendileriyle özdeşlik kurmaları için davet ediyor. Resim sanatı denildiğinde ilk akla gelen isimlerden Cemil Eren. “Her şey bir yana, resim bir yana” diyenlerden... Zeynep Eren de Cemil Eren’in kızı. Kendisini şanslı kabul ediyor, çünkü o Cemil Eren gibi bir ustadan almış ilk derslerini... Gençken grafik alanında eğitim görmek istemiş. Ancak Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi (DTCF) Antropoloji Bölümü’nü kazanmış. YARIN AÇILIYOR ‘Babambiziözgürkıldı’ Çok küçük yaşlarda başlamış resim yapmaya Zeynep Eren, ağabeyi Barış Eren’le birlikte. Kimi zaman yaptığı resimleri hiç beğenmemiş, kimi zamansa çok mutlu olmuş tuvale yansıyanları görünce... Babası Cemil Eren, hiç karışmamış, resimleri hakkında hiç yorumda bulunmamış. Önceleri babasının bu tavrını anlayamamış Eren. “Sonra sonra anladım. Aslında babam bizi özgür kılmak istemiş. Söyleyeceği her sözün bizi yönlendireceğini düşünmüş çünkü. Biz özgür kılındığımız zaman, özgünlüğe erişebilirdik çünkü” diyor. “Babanız, beyaza tutkun bir isim. Beyaz bir tuvale beyazı resmeden biri. Sizin de babanızdan etkilenip, beyaza tutkunluğunuz var mı?” diye soruyoruz; şu karşılığı veriyor Eren: “Ben maviyi seviyorum. Çünkü mavi özgürlük, sonsuzluk, mutluluk demek... Yeşili kullanmayı da severim resimlerimde. İnsan bir ormana, yeşile, ya da bir denize, maviye, baktığında mutlu olur.”