26 Haziran 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

18 ANKARA AKKARA Talât HALMAN 11 Mart 2011 Cuma 349 Ankara’daki aydınlatma direkleri aynı zamanda baz istasyonu olarak kullanılıyor Ankara’da Vicdan İsyanı ustafa Balbay’ın “eza evi”nde tutukluluğu iki yılı geçti. Bu hem Türkiye’de kamu vicdanımızı incitiyor, hem dünyadaki pek çok aydının öfkelenmesine yol açıyor. Prof. Dr. Mehmet Haberal, Tuncay Özkan ve başka “sanıklar” için de “tutuklama” cezasının uygulanmakta olmasını vicdanlı insanlar affedemiyor. Üstelik, son haftalarda ve son günlerde yapılan yeni tutuklamalar da bazı şüpheler yaratıyor. Sayın Cumhurbaşkanımızın “kaygı” duymakta olduğunu dile getirmesi, anlamlı ve önemli. TBMM Başkanının “rahatsızlık” duyması da. Türkiye, “bozuk adalet”e çözüm ve çare bulmak zorunda. Suçu sabit olmuş bazı mahkumlar serbest bırakılıp yurtdışına kaçmışken, hüküm giymek şöyle dursun, henüz savunmaya fırsat bulamamış gazeteci ve yazarların, profesör ve komutanların iki yıl hapiste tutulması, uygar bir ülkenin adalet sisteminde rahneler açar. Demokrasiye de aykırıdır, ahlâka da, insanlığa da... Balbay’a reva görülen haksızlığı protesto etmek, kalemi güçlü yazara manevi destek vermek için 5 Mart günü, Ankara’da birkaç bin vatansever toplandı. Vicdansız işlemlere, özellikle “tutuklama” bahanesiyle ceza ve ezaya karşı cesur sesler yükseldi. Çankaya Belediye Başkanı Bülent Tanık, Türkiye Gazeteciler Sendikası Başkanı Ercan İpekçi, değerli yazarlar Özgen Acar, Bekir Coşkun, Meriç Velidedeoğlu, Faruk Bildirici sarsıcı konuşmalar yaparak, yanlış adalete itirazlarını yönelttiler. Balbay, toplantıya bir “edebî şaheser” denecek güzellikte mektup göndermişti. Yıldız Kenter, o dokunaklı mesajı okurken nefeslerini tutarak dinleyenler de vardı, gözlerine yaş dolanlar da, hüngür hüngür ağlayanlar da, haklı öfkelerine yenik düşmemek için sessiz kalanlar da... Balbay’ın mektubu Türk demokrasisi için bir ağıt gibiydi, hem de bir umut... M Hemaydınlatma hemradyasyon NKARA Tüm Türkiye’de baz istasyonlarının kanseri tetikleyip tetiklemediği yönündeki tartışmalar sürerken Ankara’da baz istasyonları kendilerine yeni yayılma alanları buluyor. Son alarak saklanarak konutların çatılarına ve cami minarelerine yerleştirilen istasyonlar, artık sokak aydınlatma direklerine kuruluyor ve üzerleri görünmeyecek şekilde kapatılıyor. Ankaralıların baz istasyonlarının yayılmasına karşı gösterdikleri tepkiler sürerken, sokak aydınlatma direklerinin üzerine kurulan baz istasyonlarının sayısı da giderek artıyor. Cadde ve sokaklarda neredeyse her köşedeki aydınlatma direklerinin üzerinde cep telefonu firmalarının ayrı ayrı istasyonları bulunuyor. Direklerin üzerinde direğin bir parçası gibi görünen farklı şekillerdeki kutular içerisinde insan sağlığına zararlı olduğu iddiasıyla çok tartışılan baz istasyonları görülüyor. A netmeliğinde açıkça ifade olunduğu üzere yerleşim sınırları içerisinde kalan cadde, sokak, meydan ve bulvarlarda yer alan aydınlatma tesislerinin TEDAŞ’a ait olmak üzere, ilgili elektrik dağıtım şirketlerinin sorumluluğundadır” açıklamasını yaptı. ‘Baz kirası faturaya yansıyor’ Yapılan açıklamaya göre BEDAŞ’ın sorumluluğunda olan aydınlatma direkleri üzerine kurulan baz istasyonlarından kira geliri elde ediliyor. Elektrik piyasası mevzutına göre dağıtım varlıkları üzerinden elde edilen gelirlerin gelir gereksiniminden düşüldüğünün dile getirildiği açıklamada, “Bu kapsamda baz istasyonlarından elde edilebilecek kira gelirleri dağıtım şirketlerinin (BEDAŞ’ın) bir gelir unsuru olmamakta ve direk tüketicilerin tarifelerine bir avantaj olarak yansımaktadır” denildi. Balbay’ın kuvvet ve vakar simgesi eşi ile tatlı kızı Yağmur da törendeydi. Balbay’a zulmedenler gelselerdi belki biraz utanç ya da vicdanî ürperme duyarlardı. Fazıl Say kısa bir resital verdi. Bir bestesini Yağmur’a adayarak çaldı. Geçen cumartesi Ankara’da özgürlük sevenlerin “vicdan isyanı” oldu. Demokrasi kurbanı Mustafa Balbay’ın Silivri’deki “eza evi”nde kaleme aldığı yeni kitabının adı çok anlamlı ve üzücü: “Düşünüyorum, O Halde Sanığım: Zulümname”. Balbay, daha ne kadar eza çekecek “zulümhane”deki hücrede? Özgürlüğe kavuşması hakkında iyimser olmak kolay değil. Okumak istediği kitaplardan bazılarını kısıtlamak istiyorlarmış. Yasama, yürütme, yargılama adlı “üç kuvvet”in bağımsızlığı, bizde henüz gerçeklik kazanmadı. Bazı iktidarlar, aşırı güçlü bir çoğunluğa sırtını dayayınca yürütme ve yönetim üzerinde sultasını kurar ve sürdürürler; yargı sistemini açıktan açığa ya da gizliden gizliye kendi amaçları doğrultusunda kullanırlar. Bizatihi hukuk bir toplumsal garanti ve güvenlik düzeni değildir. Bazı bünyelerin iskeletidir. Aynı bünyelerin eti, canı adalettir. Ama o da yetmez. En doğru, en ahlâklı, en güvenilir yön, vicdandır. Vicdan zayıfsa ne laik hukuktan hayır gelir, ne din ve imandan. Vicdanı güçlü bir siyasete ve adalete kavuşacağımız günleri özlüyoruz. BEDAŞ izin veriyor Sokak aydınlatması için kurulan direklere bas istas yonu kurulması işlemlerinin cep telefonu firmalarıyla BEDAŞ arasında yapılan sözleşmeyle gerçekleştirilebildiği öğrenildi. Cumhuriyet Ankara’ya açıklama yapan BEDAŞ yetkilileri, Enerji Piyasası Yasası’na göre, dağıtım faaliyeti için gerekli olan işletme ve varlıklar üzerindeki mülkiyet hakkının TEDAŞ Genel Müdürlüğü’ne ait olduğunu, BEDAŞ’ın ise özelleştirilen dağıtım bölgesinde sözleşme ile işletme hakkına sahip bulunduğunu belirtti. BEDAŞ, “Aydınlatma yö
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle