22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

16 Aralık 2011 Cuma 389 13 GÖRÜNÜM A. Celal BİNZET İnsan hakları mücadelesinde bir çınar: Halit Çelenk ‘Gönülanıtımıza konulan çelenk’ Ç NKARA (Cumhuriyet Bürosu) Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının, 12 Eylül döneminde de pek çok davanın avukatlığını yapan Halit Çelenk’in yaşamı boyunca demokrasi ve insan hakları için verdiği mücadele, “İnsan Hakları Günü”nde dile geldi. Çelenk, Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde düzenlenen söyleşiyle anıldı. Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı öncülüğünde, Türk Hukuk Kurumu (THK), Türkiye İnsan Hakları Vakfı Kurumu (TİHAK), Çankaya Belediyesi ve gazetemizce ortaklaşa, geçen hafta düzenlenen “Demokrasi ve İnsan Hakları Mücadelesinde Halit Çelenk” adlı etkinlikte, Çelenk’in insan hakları alanında yaptığı çalışmalar anlatıldı. Etkinliğe, Çankaya Belediyesi Başkanvekili Hüseyin Ünlü, Belediye Başkan Yardımcısı Ali Ulusoy, Çelenk’in avukatlığını yaptığı Türkiye Öğretmenler Sendikası (TÖS) ve Tüm Öğretmenler Birleşme ve Dayanışma Derneği (TÖBDER) üyeleri, Köy Enstitülü dostları, Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı Başkanı Erdal Atıcı, gazetemiz yazarları Işık Kansu ve İlhan Taşcı’nın yanı sıra eşi Şekibe Çelenk ve kızları Ferda Çelenk Özyurda ile Serpil Çelenk Güvenç katıldı. Yurtdışında bulunan Çankaya Belediye Başkanı Bülent Tanık da toplantıya telekonferans yöntemiyle eşlik etti. Tanık, “Halit Çelenk’in Depremin Donmuş Görüntüleri A oğulları ve kızlarını selamlıyorum” diyerek başladığı konuşmasında, onun, “insan hakları mücadelesinde bir çınar” olduğuna dikkat çekti. Gazetemiz yazarı Işık Kansu, “O artık gönül anıtımıza konulan bir çelenktir” dedi. TİHAK adına konuşan Nevzat Helvacı Çelenk’in çalışmalarının insan hakları hukuku açısından önemine dikkat çekerek, “Yalnızca hukuki çerçeveden bak madığı insan haklarına, demokrasi ve özgürlük savaşına örgütlü biçimde katılarak mücadele etti” dedi. Helvacı, 12 Eylül’de gerçekleşen insan hakları ihlalleri ve yarattığı tahribatları da anımsatarak, Çelenk ile birlikte bu tahribatları ortadan kaldırabilmek adına kurdukları TİHAK gibi birçok kurumda onun kurucu veya yönetici olarak görev aldığını vurguladı. ‘Coşku ve umudu bugüne taşıdı’ Konuşmaların ardından Çelenk’in kızları Özyurda ve Güvenç’in hazırladığı sinevizyon gösterimi yapıldı. Çelenk’in konuşmalarından derlenen sinevizyon gösterimi esnasında da duygulu anlar yaşandı. Daha sonra Özyurda söz alarak, “İnsan Hakları Günü”nde Çelenk’i unutmamak ve unutturmamanın önemine dikkat çekti. Ardından Atıcı’nın yönettiği panele geçildi. Panelde eski Bosna Hersek İnsan Hakları Mahkemesi Yargıcı Prof. Dr. Rona Aybay, “Çelenk’le insan haklarının iç içe geçmiş kavramlar olduğunu, Çelenk’in pozitif hukuku çok iyi bildiğini ama olanı değil olması gerekeni aradığını” söyledi. Günümüzde de 12 Eylül’ü aratmayan insan hakları ihlalleri yapıldığına dikkat çeken Aybay, Devlet Güvenlik Mahkemeleri’nin yerini bugün özel yetkili mahkemelerin aldığını söyledi. TİHAK adına konuşan Vahap Erdoğdu ise TİP’te yollarının kesiştiğini söylediği Çelenk için “68 kuşağının eğilip bükülmeyen bir yıldızı daha söndü” ifadesini kullandı. “6070’li yılların her yerde isyanların olduğu bir dönem olduğunu” belirten Erdoğdu, “68 kuşağı ve Halit Çelenk o koşullarda umuda doğru koşmuşlardır” dedi. Bugün işçi sınıfının bayrağının “faşizmin ve emperyalizmin çizmeleri altında çiğnendiğini, devrimin aş ve sevda demek” olduğunu dile getiren Erdoğdu, “Umutsuzluğun, korkunun devrimcilikte yeri yoktur. Halit Çelenk o günlerin coşku ve umudunu günümüz kuşaklarına taşıdı” diye konuştu. Deniz’lerin avukatlarından Erşen Şansal ise “Çelenk’i en iyi anlatanın avukatlık sıfatı olduğunu” dile getirdi. Son konuşmayı yapan YargıSen Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu ise panelde Çelenk’in ardından değil, onunla birlikte konuştuklarını söyledi. Bilsay Kuruç söyleşisi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ankara Nâzım Hikmet Kültür Merkezi, kitap söyleşilerinde bu hafta Prof. Dr. Bilsay Kuruç’u ağırlıyor. Söyleşi, 1920’li ve 30’lu yılların Türkiyesi’ni ve dünyasını iki bölümde anlattığı “Mustafa Kemal Döneminde Ekonomi Büyük Devletler ve Türkiye” adlı kitabı üzerine. Yarın 16.30’da Nâzım Hikmet Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilecek söyleşinin ardından Prof. Dr. Kuruç kitabını okurları için imzalayacak. ok değil, yaklaşık bir ay geçti üzerinden. Van depremi eşitsizliğimizi, geri bıraktırılmışlığımızı ve her şeyin nedenini göklerde arayıp bulamamanın açmazını bir kez daha yüzlerimize vurdu. Vurdumduymazlar için vurulacak yüz olmadığından böyle bir sorun yok doğallıkla. Kış ortasında evsiz ve umarsız kalanların, yakınlarını kaybedenlerin yardımına yine bu toplumun insanları koştu. Onların içinde bulunan gazeteciler de ortaya çıkan tabloyu yansıtmak üzere yıkıntılar arasında yerlerini aldılar. Şimdi unuttuk olan biteni. İnsanlar önlerine atılan yalan dolan haberlerle çoktan depremin yarattığı ortamdan uzaklaştılar. Öyle ki, o yıkıntıların, ölümlerin orta yerinde yaşama tutunmaya çalışırken futbol karşılaşmasını izletmek için televizyonlar kuruldu çadırlara. Yaşanan bu dramlara tanıklık etmek içinse, bölgeye giden gazetecilerden ikisi görevleri sırasında yıkıntılar altında kaldı. Foto muhabirleri Sebahattin Yılmaz ve Cem Emir’in adlarını bu nedenle öğrendik. Cumhuriyet Kültür Merkezi, ölümlerinden sonra makinelerinden çıkan görüntülerle, başka bir grup gazetecinin objektiflerine düşen deprem görüntülerinden oluşan bir sergi açtı. Serginin düzenlenmesinde Türkiye Foto Muhabirleri Derneği’nin (TFMD) katkıları bulunduğunu vurgulamak gerekiyor. Necati Savaş, Cem Bakırcı, Ozan Güzelce, Adem Altan, Ümit Kozan, Murat Şahin, Ali Ekeyılmaz, Tolga Bozoğlu, Fevzi Kızılkoyun, Cem Türkel ve Ümit Bektaş sergiye fotoğraflarıyla katkı sağlayanlar arasında. Fotoğrafın anlatım gücü bilinen bir gerçeklik. Burada, sıcağı sıcağına yaşanan bir dramın izlerini görebiliyoruz. O dramın gerisinde yatan bir başka gerçeklikse depremde yıkılan binaların hangi koşullarda yapıldığına ilişkin nasıl bir ekonomipolitiğin yattığıdır. Bu bilgiyle yola çıktığımızda sergi fotoğraflarının, bizlere, birden çok gerçekliği anımsattığını söylemek olası. Öncelikle, değişmeyen gerçeğimiz, kurulan kentlerimizdeki yapılaşmanın içeriğini göstermesidir. İkincisi, böyle bir doğal yıkımın sonunda insanının yardımına koşması gerekenlerin nerede olmadığının resmidir. Nerede diye soracak olanlara, Ortadoğu’nun ve Kuzey Afrika’nın değişik ülkelerinde kendi yönetimlerine karşı ayaklananların ve bunun kışkırtıcısı büyük yönetimlerin yanına bakmaları önerilir. Sergideki her fotoğraf sözü edilen gerçeklikleri tüm ayrıntılarıyla yansıtıyor. Orada yer alanlar kendi görüntümüzden başkası değil. Bir de fotoğrafın çekildiği o an, soluğunu tutarak titremenin önüne geçen ve bu işi yaparken gördükleriyle düşüncelerini çakıştırıp, deklanşöre basan parmağın ilişkisi var. Bilinçten başlayıp görmeye ve makineye aktarılan küçücük harekete değin süren süreç ölümsüzleşmiştir artık. Bizim gördüklerimiz, sonsuzca durağanlaşmış o anlardan başkası değil.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle