Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet Ankara 292/5 Şubat 2010 MalikBulutile‘Sürü’adlısergisiüzerinebirsöyleşigerçekleştirdik ‘Ülkemizde heykele ilgi az ama öz’ ? Selda GÜNEYSU “Taşa şiirler yazan heykel sanatçısı” olarak da tanınıyor heykeltraş Malik Bulut... Ona bu unvan, Sıvas olayları sırasında Madımak Oteli’nde yakılarak katledilen aydınlara adadığı “Cumhuriyet Güneşi” adlı heykeli nedeniyle verildi. Mersin Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölümü’nden mezun sanatçı, Armoni Sanat Galerisi’nde, “Sürü” adlı sergisiyle yeniden gündemde. Sergi 12 Şubat’a dek görülebilir. Bulut’la bugünün siyasi olaylarına gönderme yapan ve “özelleştirmeye” karşı duran sergisi “Sürü”yü ve heykel sanatını konuştuk: Serginiz Türkiye’deki siyasi olaylara gönderme yapıyor. Bu nedenle de adı “Sürü.” I Bu serginin çok hoş bir hikâyesi var. Zaten eserleri bu hikâyeye dayandırarak oluşturdum. Hikâye şu: Afrika’nın bir ülkesinde öküz sürüsü ile az sayıda aslan sürüsü yaşarmış. Öküz sürüsü aslan sürüsünden korkarmış. Çünkü aslanlar zaman zaman öküzleri sıkıştırırmış. Bir gün aslanlardan bir tanesi öküz sürüsüne yaklaşmış ve “Sizinle barış imzalamak istiyoruz. Çünkü barış içinde yaşamak istiyoruz. Ama şu sizin sarı öküz canımızı sıkıyor. Onu bize verin bir daha size bulaşmayacağız” demiş. Genç öküzler toplanmış, karara varmışlar. “Verelim gitsin sarı öküzü. Kurtulalım” demişler. Bilge öküz itiraz etmiş: “Sarı öküz bizim sonumuz olur.” Bilge öküzün itirazlarına karşın vermişler sarı öküzü. Bir hafta, on gün rahat yaşamış öküz sürüsü. Sonra bir aslan yeniden yanaşmış öküz sürüsüne. “Sizinle barış içinde yaşamak istiyoruz. Ancak kör öküz canımızı sıkıyor. Onu da bize verin” demiş. Derken böylelikle, kör öküz, kısa kuyruk, topal öküz tek tek aslanlara verilmiş. Tabii öküz sürüsü zayıflamış. Aslanların sayısı artmış. Daha fazla tehdit etmeye başlamışlar. Öküz sürüsü dağılmış. En sonunda düşünmeye başla mışlar: “Biz nerede hata yaptık?” Bilge öküz bağırmış: “Sarı öküz... Sarı öküz...” Sürü psikolojisi işte. Bir kere vermeye başladınız mı gerisi gelir. Sonu olmaz. Bugün de öyle değil mi? Heykellerin bir dili olduğu söylenir hep... I Çok doğru. Heykelin öyle bir dili, formu vardır ki, ama nedense bizler pek önemsemeyiz. Şöyle bir örnek vermek istiyorum. İlkçağlara bakın. Biz ilkçağlarda yaşayan insanların kültürlerine ilişkin bilgileri nereden ediniriz? Taşlara, duvarlara yapılan figürlerden. O figürlerden o çağlarda insanların yaşamlarını nasıl sürdürdüğünden tutun da kadınların statülerine değin bilgiye bu figürlerle ulaşıyoruz. Buradan da hareketle elbette heykelin bir dili vardır. Ayrıca belirtemek isterim ki, Anadolu dünyanın en büyük iki atölyesini içinde barındıran bir topraktır. Bunlardan birisi Efes’tir. Yapılan arkeolojik kazılara bakın, topraklarımızı eşelediğimiz her yerden bir tarih çıkıyor. Bugün resim ve heykel sanatında çok sayıda taklit eserin ortaya konulduğu yönünde eleştiriler var. Siz ne düşünüyorsunuz? Sizce hâlâ resimde ve heykelde özgün eserler ortaya koyamıyor muyuz? I Eserlerde etkilenme olabilir. Herkes doğar doğmaz sanatçı olmaz bana göre. Sanat emek ister. Gerçekten sanatçı olmayı hedefleyen kişiler de kendisinden önce yapılan eserlere mutlaka bakarlar, o eserlerin tekniğinden bir şeyler öğrenmeye gayret ederler. Gayret etmelidir ki, “Ben olsaydım böyle yapardım” diyebilsin. Bu durum “taklit” anlamına gelmez. Ayrıca dünyanın her yerinde konular aynıdır, değişmez. Aşk aşktır, mavi mavidir, acı da acıdır. Önemli olan hislerini yansıtabilmektir. Heykel, hem çok yetenek isteyen hem de çok fikir sahibi olmanız gereken bir sa , esBir de bugün Türkiye’nin her yerinde yazel şigü geli fa, tara bir tetik değeri olanlar ... iyor den at” “san a adın ve var er pılmış heykell im. gezd il I Ne yazık ki çok doğru. Pek çok yeti’nin Gördüğüm şu: Her yere Türkiye Cumhuri ini yaeller heyk ’ün türk Ata kurucusu Yüce Önder . Ancak birpıyorlar. Çok güzel olanlar var şüphesiz sun. İşte bu çoğu da ne yazık ki estetik değerden yok e benzeürk’ Atat . Atatürk’e yapılmış saygısızlıktır yorlar. Hem meyen, ilgisi olmayan pek çok heykel diki yoğun olğin trafi ne, dibi n rtma Apa de çok orantısızca. mıyorsan yapduğu yerlere... Eğer Atatürk heykeli yapa e. Böyle davgütm ma, o işten para kazanma kaygısı ürk’e sayAtat ki, n düşü ak ranma, gerçekten sanat olar . orum nüy düşü gısızlık etme. Böyle ‘Atatürk’e saygısızlık ediyorlar ’ nattır. Bu iki durum da dengede olmalıdır. Eğer yetenek çok ön plana geçer ancak fikir olmazsa, o zaman işçilik öne çıkar. Ama fikir var, yetenek yoksa o zaman da esere duyguyu aktaramazsınız. Ben bir eserime istediğim duyguyu yansıtamadığımı düşünüyorsam eğer, yaptığım eseri o anda parçalarım. Çünkü önemli olan önce benim beğenmemdir. Önce ben beğeneceğim ki sonra başkaları beğenecek. Hani bir söz vardır: “Bir sanatçının en büyük düşmanı kötü yapıtıdır” derler. Çok doğru. Ben eserimle düşman olmak istemem. Ülkemizde heykel sanatına olan ilgiyi nasıl değerlendiriyorsunuz? I Ülkemizde heykel sanatına ilgi çok az ama öz. Keşke bu sayı daha fazla olsaydı ama ne yazık ki değil. Tabii heykel sanatına ilgi duyabilmek için de belli bir estetik bilince sahip olmak gerekir. Örneğin Rusların geleneğinde evlerde bir tablo, bir heykel ya da piyano bulundurmak önemlidir. Bir misafir kabul ettiklerinde eğer misafir o evde sanata dair bir şey bulmuyorsa ev sahibini ayıplar. Ama bizde önemli olan, evimizin temizliği, koltuklarımızın durumu ya da perdelerdir... Bugün öyle değil midir? Bizde bu bilinç gelişmiş değil. Bir de heykel ne yazık ki hep dinle özdeşleştirilmiş. Heykelleri bugün hâlâ put gibi görenler var. 9