Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet Ankara 295/26 Şubat 2010 nkarCl Hiç konuşmadan anlaşabilir miyiz? • Kamuran Feyzioğlu kamuranfeyzioğlu@gmail.com A sıl kızımızm çok hoşuna gitmişti hiç konuşmayan bir sevgili... "Başka Dilde Aşk" fılmi, bu ana tema üzerine kurulmuş. Geçtiğimiz hafta Onur Cantimur'un yine bu köşede çıkan yazısmda da değindiği gibi Türkçe altyazılı ilk Türk fılmi unvanma sahip. Türkçe altyazı özellikle işitme engeli olan bireylerin izlediği filmleri anlayabilmesi açısmdan çok önemli. Filmi ilk izlediğimde, işitme engelli bir gençle, bir kızm aşkıydı izlediğim. Çok beğendiğim fılmi, etrafımda izlemek isteyeceğini düşündüğüm başka arkadaşlanmla tekrar izlemeye gittiğimde, bu defa sadece bir işitme engelinden ve engel tanımayan aşkından bahsetmediğini fark ettim. Film, başlı başma sahip olduğumuz önyargılanmız, duygusal engellerimizle bezenmiş de farkına varabilmem için iki defa izlemem gerekiyormuş. Ana karakteri oynayan erkek oyuncu Engel tanımamaya tanık oluyoruz fılm gereği işitme engelli. Fiziksel bir engeli var, bu engeli aşabilmek için elinden geleni yapıyor. Tek başma bir yaşam kurmuş, ayaklarmm üzerinde durabiliyor. Kız arkadaşı olan karakter, ailesinden ayn tek başma bir yaşam mücadelesi içerisinde. Asıl kızımızm eski sevgilisi, terk edilmişliği bir türlü hazmedememiş, bu duygusal engeli aşmak yerine etrafma ve ilişkilerine zarar vermekle meşgul. Aynı zamanda işyerinde kötü bir yönetici, bu engeli de bir türlü aşamıyor. Alt komşuları ve aynı zamanda ev sahipleri olan iki kardeşten erkek olanın bir engeli var. Travmatik bir olay sonucu tüm güvenini yitirmiş ve eve kapatmış kendisini. Neredeyse hiçbir beklentisi yok denebilir hayattan, ta ki bir gün ana karakterdeki kız oyuncunun, sokakta yapayalnız kaldığmı görene dek... Beklentilerinin nasıl harekete geçip, engel tanımadığma tanık oluyoruz bu sahnede. Gerçek engel olarak bildiğimiz ve kabullendiğimiz "işitme engeli" filmde gördüğümüz ana karakterde mevcut. Kısacası engellerine mahkum olanlarm ve engel tanımayanlann hikâyesini anlatıyor bize bu fılm. Aslmda birçok filmde sunulan pasajlarla baş başa da bırakıyor, ne niyetle izlediğinize bağlı. Engellerimizden sıyrılmalıyız Yönetmen İlksen Başarır'm da dediği gibi; önce kendi engellerimizden sıyrılmalı ve tüm duyulanmızı hayatımızm içine katarak hissedemediklerimizi, engellediklerimizi hayatm içine katabilmeliyiz. Filmden sonra kendi engellerime baktım. Ne çoktular! Gerçekten de filmde canlandırılan karakterler üç aşağı beş yukan bendim ve bizdik. Bazen aslmda gerçekten duyma özürlüyüz; dinlemeyi unuttuğumuz anlarda. Bazen gerçekten duygusal engelliyiz; bir şeyleri yanlış hissettiğimiz zamanlarda. Bazılan beynimizin bize oynadığı oyunlar iken, bazılan ise tamamen kendimizden kaynaklanan bohemliğimiz. Bütün bunlarm kaynağı biz iken değiştirmememiz ise biz "düşünen hayvanlar" için çok düşüncesizce bir tutum. Bütün bunlan düşünürken elektronik posta kutuma şöyle bir ileti düşüyor: "Bir haftanın yorgunluğundan sonra baba, pazar sabahı kalkmış, eline gazetesini almış ve akşama kadar oturup dinlenecek olmanın keyfîni çıkartmaya başlamış. Ama baba bunlan düşünürken oğlu yanına gelerek kendisini parka götürmek için geçen hafta söz verdiğini hatırlatmış. Canı hiç dışarıya çıknıak istemediği için bir bahane bulup evde oturayım, dinleneyinı, diye düşünnıüş. Birden gazetenin promosyon olarak verdiği dünya haritası gözüne ilişmiş. Bu haritayı henıen parçalara ayırmış ve oğluna uzatmış: 'Bu haritayı birleştirebilirsen hemen gidelim parka' denıiş. Ardından da içinden derin bir oh çeknıiş: 'Dünyanm coğrafya profesörlerinden birini getirsen yine de toplayamaz bunu, iyi akıl ettim', diyerek sevinmiş. Aradan 10 dakika geçmeden çocuk koşarak babasının yanına gelnıiş. 'Baba haritayı düzelttim parka gidebiliriz' denıiş. Adam önce inanmamış ve görmek istemiş. Görünce de şaşırarak nasıl yaptığını sormuş. Çocuk denıiş ki: 'Bana verdiğin haritanm arkasmda insan resmi vardı. İnsanı düzeltince, dünya kendiliğinden düzeldi." Ankara Fotoğraf Sanatçıları Derneği (AFSAD) tarafından hazırlanmıştır.