Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
06 17 Aralık 2010 Cuma 337 bir göç başladı. Kars’ın köklü aileleri göçtü gitti. Şimdi de ne zaman Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası ya da diğer sanat kurumları Doğu bölgelerimize turneye gitse, ‘Bitlis Bitlis olalı böyle zulüm görmedi’ türünden sözler sarf ediliyor gazetelerde. Öyle kızıyorum ki bu söze... Neden bir klasik müzik dinlemek, operaya ya da tiyatroya gitmek zulüm olarak nitelendirilsin ki? Haksızlıktır bu.” ‘Müziğe önem verilmiyor’ Esin Talınlı da “Üç Soprano” grubunun fikir babası. “Üç Tenor” grubu kurulduktan sonra “Üç Soprano” için girişimlerde bulunduğunu anlatıyor. Amaç aynı. Esin Talınlı, günümüzde müzik eğitimine daha az önem verildiğini kaydediyor. “Müzik eğitimi eskiden çok daha iyiymiş. Derslerde öğrencilere mutlaka dikte yaptırılır, böylece onların notaları tanımaları sağlanırmış. Eşimin babası anlatır hep; onlar Fransızca parçalar, kantolar söylerlermiş. Günümüzde de çocuklar mutlaka bir enstrümanla tanıştırılmalı. Bu çocuklarımızın psikolojik ve sosyolojik gelişimi açısından da çok önemli” diyor. Şenol Talınlı da eşinin bu sözlerine Köy Enstitüleri’ndeki eğitimi örnek göstererek, destek veriyor; enstitülerde verilen eğitimin “benzersiz” olduğunu vurguluyor. Konservatuvar eğitiminnden memnun olan Aleyna Talınlı da bir dileğini paylaşıyor Cumhuriyet Ankara ile: “Herkesin yaşamında müzik kocaman bir yer edinse keşke.” Aileboyu müzik NKARA Ankara Devlet Opera ve Balesi’nin (ADOB) iki sanatçısı, Şenol ve Esin Talınlı ile onların henüz 11 yaşındaki kızları Aleyna için “müzik” demek, tam anlamıyla “yaşam” demek. Şenol ve Esin Talınlı salt opera sanatıyla yetinmeyip, fikir babaları oldukları “Üç Tenor” ve “Üç Soprano” gruplarıyla birlikte, yurtiçinde ve yurtdışında sayısız konser veriyorlar. Amaçları ise çoksesli müziği tüm Anadolu’ya yaymak. Aleyna ise yine müziğin içinde, anne ve babasının izinden viyolonsel çalarak gitmeye başlamış. Şenol Talınlı, Karslı bir ailenin çocuğu. Müzikle ailesinin desteği ve çaldığı bir enstürmanla tanışmış. Yaşamını kazanmaya Talınlı ailesi için müzik en büyük tutku A SELDA GÜNEYSU devlet memurluğu ile başlayan Şenol Talınlı, bir dönem Devlet Halk Dansları Topluluğu’nda dans ediyor. Bir yakınının özendirmesi ile konservatuvar eğitimi almak üzere memuriyetini bırakıyor. Konservatuvarda eşi Esin Talınlı ile tanışıyor, 1991 yılında evleniyorlar. Devlet Opera ve Balesi’ne katılıyorlar. Ardından Aley na dünyaya geliyor. Şenol ve Esin Talınlı çifti ilgili hissettikleri Aleyna’nın da sanat eğitimi alması için konservatuvarın viyolonsel bölümüne gönderiyorlar. ‘Kars’ta Bolşoy izlerdik’ Şenol Talınlı’ya müziğe ilgisini sorunca, çocukluğuna ve Kars’a dönüyor:“Biz Kars’ta öyle bir kültürle büyüdük ki... Türkiye’de henüz televizyon yokken, Kars’ta siyahbeyaz televizyonlarda Bolşoy Tiyatrosu’nun oyunlarını izliyorduk. Herkesin evinde mutlaka bir piyano ya da bir müzik enstrümanı vardı. Sonra, 1970’li yılların sonunda büyük ‘Estonya’yıfethedenTürk’ Tenor Şenol Talınlı, salt Türkiye’deki eserlerde rol almıyor. Bu yıl Estonya’da sahnelenen Verdi’nin ünlü operası “Maskeli Balo”nun başrolü, kral rolüne çıkıyor. Talınlı, Estonya’da kendisinden “Estonya’yı fetheden Türk” olarak söz ettiğini belirtiyor. “Bir Türk opera sanatçısından, yabancı bir ülkede bu şekilde söz edilmesi beni çok grurlandırıyor” diyor. Talınlı kurucusu olduğu “Üç Tenor” adlı gruplarını şöyle anlatıyor:“İki buçuk yıl önce kuruldu ‘Üç Tenor’ grubu. Ayhan Uştuk, Aykut Çınar ve ben. Amacımız, çoksesli müziği Anadolu’nun en ücra köşelerine taşımak. Grubumuz salt aryalar seslendirmiyor. O canım kültürümüzün ürünleri türküleri de dinleyicilerin beğenisine sunuyoruz.”