Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
16 YANSIMALAR ŞeŞk KAHRAMANKAPTAN seŞk@kahramankaptan.com / www.kahramankaptan.com Atina’da Kanun Tınıları... K ırk yıllık meslek yaşamımda TürkiyeYunanistan sorunları hep gündemdeydi. Görüşmeler bazen umut verdi, bazen “bu sorunlar sonsuza kadar çözülmez” dedirtti. Başbakanların son görüşmeleri sonrası “sızan” haberlere göre, Ege’nin iki yakası basınında gene iyimserlik rüzgârları esiyordu. İmzalar atılıp uygulama başlamadan, hiçbir “cek”e, “cak”a inanmam! Sanatsal birlikteliklerin ise halklar arasında olumlu ilişkilere katkı yaptığına, pek çoğuna tanıklık ettiğim için yürekten inanıyorum. Son örneklerden birine değinelim. Kanunî Tahir Aydoğdu’yu gerçek bir “dünya sanatçısı” olduğu için takdir ederim. Tahir, babasının el yapımı kanunuyla Bach da çalar, Dede Efendi de... Bakarsınız bir caz grubunun içindedir, bakarsınız İspanyollarla flamenko çalar, ardından Bulgar müzisyenlerle Yıldız İbrahimova’ya eşlik eder... ODTÜ Fizik mezunu bir kanunî olarak, evreni, dünyayı anladığını, müzikteki geniş görüşlülüğüyle kanıtlar. Olumladığım bir yanı da, “Türk Beşleri”nden, yaşamında hak ettiği değeri yeterince bulamamış Ferid Alnar’ın (19061978) Kanun Konçertosu’nu yaşatma, değişik kentlerimizde çalma, yurtdışına taşıma konusundaki ısrar ve gayretidir. Yapıtı tekelinde tutmak gibi bir yanlışın içine de düşmemiş, öğrencilerine öğretmeye, yapıta özendirmeye çalışmıştır. Geçenlerde karşılaştığımızda, “Alnar’ın Atina prömiyerini de yaptık” diye muştuladı. Bu eseri Vitali Efendi’nin öğrencisi bir kanunî olarak yetişen Ferid Alnar, Cumhuriyet devriminin politikası doğrultusunda müzik eğitimi için gönderildiği Viyana’da tamamlamış ve ilk seslendirmesini de yaylı çalgılar beşlisi eşliğinde orada yapmıştı. Konser, Atina Pire Başkonsolosu Beyza Üntuna ile Uluslararası Kültürel Miras ve Müzeler Başkanı Lila de Chaves’in ortak girişimiyle, Yunanistan KültürTurizm Bakanlığı’yla Atina Büyükelçiliğimiz himayesinde düzenlenmişti. Atina Benaki Müzesi’nin 500 kişilik salonunda Aydoğdu’ya, daha önce TürkYunan Gençlik Orkestrası çalışmalarından tanıdığımız şef Anastasios Symeniodis yönetiminde Megaro Musikis AthinonMüzik Dostları Oda Orkestrası eşlik etmişti. Aydoğdu için, orkestrada viyola sanatçımız Ali Başeğmezler’i görmek sürpriz olmuştu. Ali Başeğmezler, müzik yaşamını Atina’da çeşitli topluluklarda viyola grup şefliği yaparak, resitaller vererek sürdürüyor. Konserin nasıl geçtiğini sorunca Tahir, “Başarılı bir organizasyon yapılmıştı, dinleyici de süperdi” diye anlattı: “Başkonsolos Beyza Hanım’ın çevreyle ilişkileri fevkalade iyi. Organizasyonu çok iyi hazırlamışlar. Yüz kişilik bir yemek verdi, Yunanistan Dışişleri’nden, büyükelçiliklerden çok kimse vardı. Konser sırasında orkestra başarılıydı. Şef Symeniodis’le iyi anlaştık, sonuç güzel oldu. Kendimi yıllardır bu orkestrayla çalmışım gibi hissettim. Her şey dört dörtlüktü. O denli alkış alındı ki, tam üç kez bis yapmak zorunda kaldık. Dinleyiciler arasında İstanbul’dan göç etmiş Rumlar da vardı. Bol bol Türkçe konuşma işittim, gelip Türkçe teşekkür ettiler. Kendimi bir an İstanbul’da hissettim.” Tahir Aydoğdu selamda, şef alkışlıyor. NKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başka bir meslek seçtiği halde oyuncu olma hayalini yitirmeyenler, içinde oyunculuk hevesi taşıyanlar, haydi Mavi Sahne’ye... Başkentte kurulduğu günden bu yana sanat alanında pek çok projeye imza atan, kente ilk tiyatrokafeyi kazandıran Mavi Sahne’nin oyunculuk kursları da açıldı. Mavi Sahne Oyunculuk Akademisi’nde, tiyatro sanatına ait her şey, teorik ve uygulamalı olarak öğretilecek. Akademide, Ziver Armağan Açıl, Cengiz Çelik, Sedat Demirsoy, Esin Kartaloğlu, Fatih Kayhan, Nesrin Mutlu, Yavuz Sepetçi ve Özge Yıldırım tara A ‘Oyunculuk’hayalinizigerçekleştirmeşansı fından, “temel oyunculuk”, “seskonuşma”, “şan”, “dans”, “ritm”, “doğaçlama”, “radyo oyunculuğu ve seslendirme” ile “kamera önü oyunculuğu” dersleri verilecek. Sahneye konulacak çalışmalarla öğrenilen bilgiler ve becerilerin deneyimlenmesi oyunculuk bölümlerine girmek isteyen öğrenciler, başka bir meslek seçtiği halde, oyuncu olma hayalini yitirmeyenler” katılabilecek. Mavi Sahne Oyunculuk Akademisi’ne girmek isteyenler arasında seçmeler yapılacak. Adaylar seçmeler için kendi tercih edecekleri bir parçayı ezberleyerek gelecekler. Seçmelerde adayların oyunculuk, dans ve ritm yeteneklerine bakılacak. Seçmeler, pazar günü saat 14.00’te, Mavi Sahne’de yapılacak. (Mavi Sahne Oyunculuk Akademisi ile ilgili detaylı bilgi, tiyatronun Tunalı Hilmi Caddesi, 106/9 Kavaklıdere adresinden ya da 426 26 29 numaralı telefonundan edinilebilir.) Mavi Sahne’nin akademisinde tiyatro kursları başlıyor 5 Kasım 2010 Cuma 331 de sağlanacak. Derslere zaman zaman konuk tiyatro, dizi ve sinema oyuncuları da katılacak. Akademiye, “yaşamını oyuncu olarak sürdürmek isteyenler, fakültelerin SİNEMA TİYATRO ELEŞTİRİ Eren AYSAN L Ankara’da Bir ‘Kaza’ Sonucu: Dün Gece Yolda Giderken Komik Bir Şey Oldu! ga geçiyor. Metin kendi içinde tutarlı bir sahneleme trafiğini barındırıyor. Bu hızlı dolantının sahneye aktarımında ölçülü dekor tasarımı gerçekleştiren Hakan Dündar ile Roma yaşamının gündelik kıyafetleriyle bugünün ölçülerini birleştirerek, seyirciye yabancılık çektirmeden veren kostüm tasarımcısı Sevgi Türkay’ı kutlamak gerek… Oyunun, oyuncuyu zorlayan dramatik yapısını izleyiciye hissettirmeden, fantezilerini performansıyla birleştirerek sunan Levent Çelmen’in başarısına diyecek yok. Ayrıca Nejat Armutçu, Ahmet Burak Bacınoğlu ve Güven Besimoğlu yeteneklerini doyasıya sergiliyor. Ancak Phılıa, metin gereğince “saf” görünümlü bir genç kız olması gerekirken, Sinem İslamoğlu sahnede güzel sesi ve dansına karşın, role uyumsuz bir görüntü sergiliyor. Bu nedenle de metnin ironisi seyirciye yeteri kadar geçmiyor. Oyunun belki de tek zaafı orkestranın zaman zaman şarkı söyleyen oyuncuların anlaşılmasını engelleyecek düzeyde forte çalması… Brodway’in bu özel müzikali, Ankara seyircisinin özlediği tadı veriyor. Geçmişte “kaza” sonucunda vasat ya da altındaki oyunlarla karşılaşan seyirci, şimdi neredeyse “kaza” sonucu belli bir düzeyi yakalayabilen böylesi oyunlara rastlar oldu. arry Gelbart, Burt Shevelove’in Romalı komedi yazarı Plautus’un “Hortlak”, “Palavracı Asker”, “Köleler” oyunlarından esinlenerek yazdığı, Haldun Dormen’in dilimize kazandırdığı “Dün Gece Yolda Giderken Çok Komik Bir Şey Oldu” seyirciyle buluştu. Oyun, ülkemizde ilk kez 1964 yılında Haldun Dormen tarafından sahnelenmiş, kapalı gişe oynamış, bunun üzerine bazı tiyatroların repertuvarında zaman zaman karşımıza çıkmıştı. 1966 yılında aynı adla sinemaya uyarlanan filmi ise Richard Lester yönetmiş, Phil Silvers, Buster Keaton, Mıchael Crayford gibi usta oyuncuların yorumuyla sinema tarihinin en komik yapımları arasında yerini almıştı. Oyun, Roma’da bir kölenin, genç sahibinin kadın tüccarının evinde, fahişelerin arasındaki bakireye gönlünü kaptırdığını öğrenmesi üzerine çevirdiği bir dizi eğlenceli dolapları konu alıyor. Pseudolos sahibinin sevdiğine kavuşunca kendisini azad edeceği sözünü alıp, kolları sıvıyor; tesadüflerin sonunda hem aşk hem de özgürlük kazanıyor. Plautus’un farslarının akıllıca kolajı olan eser, klasik komedya anlayışını çağdaş komedi biçimine uyarlayarak, gülmece anlayışının bin yıllar boyunca değişmediğini vurgularken, aynı zamanda insanın zaaflarıyla da dal