Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet Ankara 288/8 Ocak 2010 DOB,CSO, BSOveŞimdide Huzurlarınızda Ankara Filarmoni... Ankara Filarmoni Orkestrası sefik@kahramankaptan.com / www.kahramankaptan.cokm K Yans malar Şefik KAHRAMANKAPTAN işinin düzenli olarak “canlı” yayımlanan bir programa katılması hayli bağlayıcıdır. Yıllar boyunca, her çarşamba, TRT Radyo3’de Vefa Çiftçioğlu’nun “Müzikli Söyleşiler” programına telefonla katılarak, başta Ankara’nın müzik gündemi olmak üzere çeşitli konularda katkıda bulundum. Buna iş gezisinde veya toplantılarda yakalandığım çarşambalar da dahildir. Vefa cep telefonundan arar ulaşırdı bana... Bu emek ve katkı için TRT, bir kuruş bile ücret ödemedi! Geçen yıl da, “programda fazla konuşma var” denilerek bu bağlantıların kaldırılması istenmiş, böylece ben de çarşambaları özgürlüğüme kavuşmuş oldum! 2009’un son çarşambası, bir yandan çalışır, bir yandan radyoda programı dinlerken, telefon çaldı, karşımda Vefa, “Birazdan bağlanacağız, yılın bir değerlendirmesini yapsanız” demez mi? Kafamı ancak toplamaya çalışırken bağlantı sağlandı, ben de kısaca kurumlara göz atıverdim. Uzun süredir unutulmuş, yetişkin şancıların da kaliteli şan pedagoglarıyla çalışması gerektiği gerçeği anımsandı geçen yıl... Finlandiya işbirliğiyle ünlü şan eğitimcisi Tom Krause ile drama ve anlatımdışavurum uzmanı Eija Tolpo, Ankara’da on günlük bir ustalık sınıfı düzenlediler. Aspendos’tan başka, İstanbul’da da bir opera festivali düzenlenmesi kararlaştırıldı. Bir zamanlar “Lir” adıyla yayımlanan OperaBale gazetesi de yeniden yayımlanmaya ve izleyicilere dağıtılmaya başlandı. Balede, iki genç dansçı Kadir Okurer ve Can Bezirganoğlu’nun yurtdışı yarışmalarda kazandığı ödülleri de unutmamak gerek. gene iyi tanıdığı şancılardan bir veya iki solist davet ederek program yapmış olmasını tercih ederdik. Oda müziğinde yeni bir girişim Bizde bir heves başlayan oda müziği grupları nedense süreklilik göstermiyor. Sonunda iş, “Dışişleri talep yaptığında bir araya gelir çalışır, gider istenilen yerde çalarız” anlayışına dönüşüveriyor. Bu konuda müzisyenleri “motive” edecek “duygusal” bir ortam da ne yazık ki pek bulunmuyor! Oysa oda müziği, çalgıcıların kendi olgunlaşmaları bakımından da önemli bir araç. Ankara’da nice dörtlü kuruldu, hiçbirinin sesi soluğu çıkmıyor! Bu kez 12 kişilik çekirdek kadrolu bir oda orkestrası için ilk adım atıldı. Girişimci CSO’nun Müdürü arpist Çağatay Akyol’du. Orhun Orhon’un şefliğinde çalışıp Çankaya Belediyesi ÇSM’de ilk konserlerini yapan “Ankara Filarmoni Orkestrası”nda CSO’nun değişik yaştaki “genç”lerinden Hasan Tura, Nurperi Yücesoy (keman), Barış Uluçınar (viyola), Onur Şenler (viyolonsel), Umur Koçan (kontrabas), Başkent’ten Özgür Baskın, Senem Büyükkaragöz Akgöl, Ceren Keyman, Damla Bozkurt (keman), Hacettepe’den Ulaş Başkaya (viyola), Bilkent’ten Nazlı Avcı (keman) ve Ece Delikçi (viyolonsel) yer aldılar. Yılbaşına uygun valspolka ağırlıklı bir programla dolu salondan büyük alkış, Çankaya Belediye Başkan Yardımcısı Ali Ulusoy’dan da kocaman bir çiçek aldılar. “Filarmoni” sözcüğü, müzikseverlerin, çalgıcı ya da dinleyicidestekçi olarak katıldığı oluşumları anlatır. Üyeleri daimi ve kadrolu değildir, konsere, programa, müzisyenlerin durumuna göre değişebilir. Bu tür bir denemeye yıllar önce Vefa Çiftçioğlu da “Anycra” adı altında önayak olmuştu ama topluluk uzun ömürlü olamamıştı. Bu tür topluluklar, takviyelerle daha geniş kadro isteyen yapıtları da seslendirebilirler. Dileriz, bu orkestra gerçek filarmoni anlayışına uygun olarak, gerekli desteği bulur ve süreklilik kazanır. CSO dinleyiciyi yeniden kazanıyor Önemli yabancı solist ve şeflerin getirtilebilmesi için destekçi bulma gayretlerinden olumlu sonuçlar alınmaya başlandı. Son iki yılda sınavla alınan gençlerle orkestra yeni bir ivme kazandı. Bunda Doğuş’un yenilediği salonun müzik için olumlu koşullar yaratmasının da büyük etkisi oldu. İnternet üzerinden bilet satışına başlanmasıyla dinleyici sayısında artış da görülüyor. Ayrıca Genel Müzik Direktörü Rengim Gökmen’in özenle üzerinde durduğu, seslendirilmesi geniş kadro ve çokça prova isteyen büyük senfonik yapıtların programlarda yer alması, Türk bestecilerin yapıtlarının kayıt altına alınmaya başlanması olumlu gelişmeler. Ancak CSO 2009’u da başkemancısız geçirdi. Birinci derece keman üyelerinin sırayla başkemancı sandalyesine oturması uygulaması devam etti. Bakalım ne zaman önce başkemancı yardımcısı sınavı açılacak ve orkestranın ne zaman sürekli bir başkemancısı olabilecek? DOBGM’de yapılanma Gerçekten de acaba geriye dönüp baktığımızda, iz bırakıcı ve kurumsal anlamda yapıcı neler kalmıştı geriye? Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü’nün eşgüdüm sağlayıcı bir üst kurum olarak yapılanması ve böylece Ankara’nın da, diğerleri gibi bir müdürlük olarak çalışmaya başlaması önemliydi. Yapıtların kentlerarası değişimine başlanması, tüm müdürlüklere her yıl en az bir Türk bestecinin yapıtının sahnelenmesi ilkesinin getirilmesi, duyarlılıkla uygulanması gereken olumlu ilkeler. Bir yılda daha yeni başlanabilen yapıt değişimi uygulamasıyla sağlanan tasarrufun 500 bin lira civarında olduğu geldi kulağıma. Demek ki 2010’da tasarruf daha büyük olacak ve yeni yapımlara daha fazla kaynak ayrılabilecek. Umuyorum, yerli tasarımlı, bizim bestecilerimizin özgün müzikleriyle, “ben yaptım oldu!” demeden, iyi ekip çalışmalarıyla hazırlanacak kaliteli işlerin sayısında da artış görülmeye başlanır. Güloya Altay K. Weise Bilkent’te dinleyici profili değişiyor Dinleyici sorunu hiç yaşamayan Bilkent, 2009’da çizgisi korurken, “Mybilet” sistemi üzerinden satış uygulamasıyla sayıyı arttırdı ve çeşitlendirdi. Büyük talep alacak kimi konserler artık iki gün olarak konuluyor programa... Ancak CSO ile BSO’nun konser günlerinin çakışmasının 2009’da da önüne geçilemedi. BSO, 2009’u Genel Müzik Direktörü Klaus Weise’nin “gösteri”siyle uğurladı. Yeni yıl konserleri genellikle hafif müziklerden oluşan programlarla hazırlanır, içinde küçük şakalar, espriler, skeçler yer alabilir! Weise, ilerlemiş yaşına karşın, zinde bir şef olarak, piyanodaki maharetini de sergilemek istemişti. Gershwin’in Mavi Rapsodi’sini yer yer doğaçlamalara kaçarak seslendirdi. Piyanoyla birlikte birinci keman ve viyolonsel gruplarının yer aldığı platformu icra sırasında indirterek, yeni kazanılmış dinleyicilere sahnenin asansör sistemini de sergilemiş oldu. Korno grubuna bu yıl Frankfurt Operası’ndan gelerek katılan Güloya Altay da şefin verdiği mizansene uygun olarak şuh bir biçimde piyano başına gelip bir soloyu çalarak, Weise’nin gösterisini renklendirdi. Yılbaşı konserinin tek eksiği “insan sesi”ydi. İyi bir opera şefi olan, tiyatroya yeteneğini de her vesileyle sergilemekten hoşlanan Weise’nin, kendi piyano solistliğinden başka, A. Ulusoy O. Orhon 18