02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

İşgal, Hüzün, Hazırlık Ahmet Rasim Sokak No:14 06550 Çankaya Tel: 442 30 50 6 AY Alev COŞKUN CUMA PARASIZ EKİ BSO Sanat Yönetmeni ve şefi Işın Metin, Cumhuriyet Ankara’nın sorularını yanıtladı ‘Kültürdedevletdesteğişart’ Y ? Selda GÜNEYSU aşamını klasik müziğe adamış bir isim Işın Metin. Bilkent Senfoni Orkestrası’nın (BSO) Sanat Yönetmenliğini ve şefliğini üstleniyor. Aynı zamanda Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi Dekan Vekili olarak görev yapıyor. Özellikle ilkokul çağındaki çocuklara yönelik verilen sanat eğitiminin çok önemli olduğunu düşünüyor. Çünkü Metin’e göre bugün özellikle ilkokul çağındaki çocuklara yeterli sanat eğitimi verilemiyor. Işın Metin, ülkenin kültür sanat politikasında uygulanan devletçilik ilkesinin eleştirilmesine anlam veremediğini de belirtiyor. “Devlet destekçi olmalı mı olmamalı mı üzerinde tartışmaya gerek yok. Türkiye’de eğitimin, konservatuvarlar dahil devlet eliyle sunuluyor olması çok güzel. Keza sağlık hizmetlerinin de... Kültür denen şey de bu oluşumun bir devamı” diyor. BSO Sanat Yönetmeni ve şefi Işın Metin ile ülkedeki sanat eğitimini ve Türkiye’deki çoksesli müziğin yerini konuştuk: Türkiye’deki çoksesli müzik çalışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Size göre Türkiye’de yeterli sayıda senfoni orkestraları var mı? I Kabul etmek gerekir ki Türkiye hırslı bir ülke. Klasik müziğin ülkede yaygınlaşması için üniversiteler başta olmak üzere, var olan orkestralarımız büyük çaba sarf ediyor. Klasik müziğin ülke için önemini düzenlediği konserlerle anlatmaya çalışıyor. Örneğin, bizim bu sezon açılış konserlerimizden biri, Viyanalı besteciler üzerindeki Türk etkileri konuluydu. Yani Türk müziğinin, Ludwig Van Beethoven ve Wolfgang Amadeus Mozart gibi dün yaca ünlü, değerli besteciler üzerindeki etkilerini işledik bu konserde. Osmanlı’nın özellikle son dönemlerinde sultanların klasik müziğe ilgi duyduklarını biliyoruz. Hatta Osmanlı Sarayı’ndaki bazı şehzadelerin özel törenlerine operaların davet edildiğini de... Tabii klasik müzikteki asıl gelişme, Cumhuriyetin ilanı ile yaşanmıştır. O dönem bir kültür devrimi yaşanmıştır tüm ülkede. Bu devrim elbette ki eskiyi ortadan kaldırmak amacı gütmemiştir. Eskiyle birlikte yeniye karşı yüzümüzü çevirme amacı vardır devrimin altında yatan nedende. O dönem, Cumhuriyetin bütün kurumları devlet eliyle oluşturulmuş. Bugün bu oluşum, yani devletçilik politikası eleştiriliyor, ancak o dönemin koşulları iyi değerlendirildiğinde bu gelişmeyi asıl devletin yapması gerektiğini çok iyi anlıyoruz. Bugün İş Bankası’nı kuran, özel işletmelerin önünü açan da aynı devlet değil mi? Bir de bugün klasik müzik çalışmalarında yeterli düzeyde olmadığımız söyleniyor. 1920’lerden itibaren klasik müziğin ülkemizde gelişmeye başladığını kabul edersek, bu çok yeni bir tarih. Oysa biz konserlerimizde 1600’lü yıllara dayanan, nereden baksanız 400 yıllık eserleri seslendiriyoruz. Böyle değerlendirmek gerek. Ülkenin kültürsanat politikasında, devletçilik ilkesi neden eleştiriliyor bugün? Hatta eleştirildiği için bazı orkestraların yerel yönetimlere devredilmesi konusu da bir dönem gündeme gelmişti... I Türkiye’de diğer ülkelere göre farklı bir yaklaşım var. Bugün Avrupa ülkelerinde de devletin sanat kurumlarına desteği var ama devlet doğrudan bu sanat kurumları üzerinde idareci konumda değil. Baktığınız zaman bir Alman Devlet Operası mevcut ama. Avrupa ülkelerinde ayrıca yerel yönetimlere bağlı orkestralar da var. Bizim ülkemizde bu türlü kurumlar doğrudan Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı. Çünkü bizde merkezden yönetim anlayışı söz konusu. Bu anlayış da bazen “eski komünist ülkelerde böyle bir anlayış var” şeklinde eleştirilebiliyor. Bana göre devlet destekçi olmalı mı olmamalı mı üzerinde tartışmaya gerek yok. Türkiye’de eğitimin, konservatuvarlar dahil devlet eliyle sunuluyor olması çok güzel. Keza sağlık hizmetlerinin de... Kültür denen şey de bu oluşumun bir devamı. Tabii ki kültürde devletin desteğinin olması gerekir. Önceki devletlere bakarsanız, örneğin Osmanlı’da sultanların, Avrupa ülkelerinde de kralların desteğinin olduğunu görüyoruz. Krallar yeni beste yapmaları için ülkelerindeki bestecileri desteklemiştir. Yani bu desteği anormal görmüyorum. Güncellenebilir mi, yenilenebilir mi? Elbette. Çeşitli düzenlemeler yapılabilir. Bir de bugün devlete bağlı sanat kurumlarında çalışan arkadaşlarımız, kurumlardaki mevzuattan şikâyet ediyorlar. Mevzuatlar gözden geçirilebilir belki. Sanat kurumlarımıza yeterli bütçe ayırabiliyor muyuz? I Türkiye kalabalık bir ülke. 70 küsür milyon insan yaşıyor. Jeopolitik açıdan da önemli bir yerde bulunuyor. Bu nedenle kaynaklarımızın durumuna bakmak gerekir. Örneğin bir Japonya, savunmasına bütçesinden bizimki kadar pay ayırmayabilir. Ama bizim böyle bir vazgeçilmezimiz var. Kore’nin de böyle bir vazgeçilmezi var. Böyle değerlendirmek gerekir. Ama tabii kültüre de bütçeden önemli pay ayrılmalı. Klasik müziğe gelince ister kabul edilsin ister kabul edilmesin, bizler bu konuda iddialıyız. Bizdeki orkestraların çoğu kalabalık bir nüfusa, 70 küsür milyona hizmet veriyor. ‘Bambaşkabir nesilyaratabiliriz’ Ülkedeki klasik müzik eğitimini nasıl değerlendiriyorsunuz? I Eğitim çok önemli tabii. Sanat bazen günlük yaşamda elzem bir şey değilmiş gibi geliyor insana. Önce birtakım ihtiyaçlarımızı giderelim sonra sanat olsun diye düşünüyoruz. Oysa öyle değil. Elbette bedenimizi aç bırakamayız ama ruhu aç bırakmak da mümkün değil. Ruhun beslenmesi çok önemli. Eğer ruh açlıktan yorgun düşerse, siz vücudunuza isteğiniz kadar iyi bakın yaşamın bir anlamı kalmaz. İlkokul çağındaki çocuklarımıza gezegenlerin yerlerini ya da matematik kurallarını öğretiyoruz. Ama estetik anlamda çocuklara bir şey vermiyoruz. Oysa çocuklarımıza sanat eserlerini takdir edebilmeyi öğretebilsek... İşte o zaman onlara çok farklı değerler yüklemiş oluruz. Bir resme bakıp, onunla gerçekten ilgilenen biriyle, o resme bakmadan geçen insan birbirinden farklıdır. Müzik eserleri için de öyle. Bir müzik eserini neden dinlemeleri gerektiğini öğretebilirsek çocuklarımıza, bir bestecinin hangi duygular içinde beste yaptığını anlatabilirsek bambaşka bir nesil ortaya çıkar. Bize biraz da BSO’dan söz eder misiniz? BSO’nun kuruluş amaçlarından biri Anadolu’da klasik müziği yaygınlaştırmak değil mi? I Evet, BSO ilk kurulduğu andan bu yana Türkiye’nin her yerine klasik müziği yaygınlaştırmayı amaç edindi. Anadolu’da gerçekleştirilen her türlü festivale katıldı. Her ay ilk konserini Erzurum’da verdi. İdil Biret, Gürer Aykal gibi çok değerli sanatçılar da Erzurum’da konserler verdiler. Yani Ankara’ya kim geldiyse, Erzurum’daki konserlere de o isimler katıldı. Bir de eğitim konserleri düzenledik bu sezon. Eğitim konserlerimizde, konserden yarım saat önce konser hakkında bilgiler verdik. Bu konserler yurttaşlar tarafından çok ilgi gördü.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle