Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet Ankara 260/26 Haziran 2009 Ankara’nın İmgesi B ? Prof. Dr. Necdet ADABAĞ SevdaCenap And Vakfı Kadınlar Çoksesli Korosu Urbino’da konserde Bu yazıyı yazmayacaktım. Nasıl olsa Sevgili Şefik (Kahramankaptan) Cumhuriyet’in sayfalarına taşımıştı haberi. Haber, SevdaCenap And Müzik Vakfı’nın Kadınlar Çoksesli Korosu’nun İtalya’nın Urbino kentinden aldığı bir çağrı üzerine vereceği konserle ilgiliydi. Şefik, konser öncesini yazdı, ben konseri ve konser sonrasında yapılanları, konuşulanları yazmak istiyorum. Urbino’yu çoğu kimse bilmez Türkiye’de. Raffaello’yu bilir ama doğduğu kenti bilmez. Raffaello da Michelangelo ve Leonardo ile birlikte okullarda öğrendiğimiz üç isimden biridir. Fazlasını da bilmeyiz çünkü okullarımızda sanat tarihi dersleri gerektiği biçimde öğretilmez. Yalnız okullarımızda mı? Üniversitelerimizde, dahası, olmazsa olmaz, edebiyat fakültelerimizde… Urbino ufak bir kent. Apeninlerin eteklerine kurulmuş sanat ve ekin merkezi bir yer. Rönesans’ın en önemli merkezlerinden biri. Floransa ve Ferrara ile yarışacak kadar ünlü. Dük’ün Sarayı’nı yapan mimar Laurana da Rönesans tarihinin önemli isimlerinden biri. Ne ki daha önemlisi Moltefeltro Dükü Federigo ve oğlu Ubaldo’dur. Kent devletlerinden biri olan Urbino’yu bir sanat ve kültür merkezi olarak kalkındırmış olmalarından ötürü tarihin sayfalarında adları büyük harflerle yazıldığı gibi, gelmiş geçmiş tüm kuşaklarca önemsenmiş ve hak ettikleri yere oturtulmuşlardır. Ne mutlu kıymet bilene! Rönesans’ın Rönesans olmasında birbirleriyle yarışma içinde olan kent devletlerinin ve mesen yöneticilerinin payı büyüktür. Konser başarılı geçti. İzlencede yer alan Türk ve yabancı şarkılar büyük bir ustalıkla söylendi ve Türk ezgilerinin çoksesli ola rak söylenmiş olması da İtalyan izleyicilerinin beğenisini topladı. Bu başarıda koro şefi Cihan Can’ın büyük çabası ve emeği var. Otuz kişilik koro amatör bir koro ama şefleri Cihan Can, piyanoda eşlik eden Ayşe Ediz, klarinet eşlikçisi Erdal Gültekin ve soprano Müfide Özgüç profesyonel kişiler. Şirin bir konuk evinde ağırlanan koro Urbino’da kaldığı günlerde kenti dolaşmak fırsatını bulduğu gibi Raffaello’nun kentte açılmış olan sergisini de yerinde görmek ve büyük bir ilgi ve beğeniyle izlemek olanağı bulmuştur. (Raffaello sergisi bir başka yazının konusu olabilir). Koro ayrıca San Marino Cumhuriyeti’nden aldığı bir başka çağrıyla bu küçücük devleti de ziyaret etmiş ve kentin Meclis meydanında kısa bir konser vermiştir. Konserin çekimi yapılarak San Marino televizyonundan yayımlanmıştır. Bu çağrıları yapan Cappella Musicale’nin başkanı Dr. Tonino Fabi, San Marino Cumhuriyeti Ankara Büyükelçisi Giorgio Girelli’ye teşekkür ederiz. Doğal olarak SevdaCenap And Müzik Vakfı’na bu girişimlere ön ayak olduğu için. Bundan böyle ikili işbirliğinin sürmesini bekliyoruz. Urbino, Cappella Musicale ya da Pesaro Rossini Konservatuvarı’dan gelebilecek bir orkestranın Ankara’da ağırlanabilmesi iki ülke ara sındaki dostluğu da pekiştirici bir bağ olur kanısını taşıyorum. Bu yazıyı yazmayacağımı söylemiştim. Ne ki CHP İzmir Milletvekili Canan Arıtman’ın Cumhuriyet’e verdiği demeci okuduğumda duramadım. İyi de oldu. Böylece gerek koronun başarısını siz değerli okurlarla paylaşmak, gerekse, ki daha önemlisi, Türk kadınının bırakmış olduğu izlenimi yansıtmak olanağını buldum. Sayın Arıtman, Fethullah Gülen cemaatinin ABD’de yaşayan Türkleri ikiye böldüğünü; yurttaşlarımızı “biz ve onlar” şeklinde tanımladıklarını söylemiş. Dahası, Türkiye’nin tanıtımına yönelik “alternatif etkinlikler” düzenlediğini ve bu etkinliklerde ABD halkına bambaşka bir Türkiye’nin tanıtıldığını öğrendiğini ifade etmiş ve laik Türk derneklerinin kendi yarattıkları mali kaynaklarla Türk kültürünü tanıtmaya çalıştıklarını söylemiş. Gerçek kimliğimizin yurtdışında cemaatlerce çarpıtıldığını ilk kez duymuyoruz ve ilk kez de yazmıyoruz. Türkiye’de elli, artık, altmış yıldan bu yana sağ iktidarlar Atatürkçü kimliğimizin yok sayılmasına göz yummuşlar ve yerine alternatif kimlikler getirilmesini benimsemişlerdir. Sol muhalefetler de uluslararası kuruluşların çağrılarını kulak ardı edip bu olumsuz gidişe seyirci kalmışlardır. Sayın Arıtman’ın gidip yerinde bu olguyu saptamış olması iyi bir rastlantı olmuştur. Umarım bundan böyle partisi daha duyarlı olur. Bizlerin uyarıları işe yaramadı; partinin önde gelen bir milletvekilinin gözlemleri uyarıcı olur. SevdaCenap And Müzik Vakfı Kadınlar Korosu’nun İtalya konser yolculuğunu bir de bu açıdan değerlendirmek yerinde olur inancındayım. Yazının başlığını “Türk Kadının İmgesi” olarak da atabilirdim. Giyimleri, kuşamları, duruşları, bilgileri ve uğraş verdikleri gerçek meslekleri ve amatörce ama heyecan ve coşkuyla yaklaştıkları müzik tutkularıyla Türk kadının gerçek kimliğini sergilemiş olan ve Obama’nın avutucu sözlerine karşın Amerika’nın değişmeyen siyasası doğrultusunda sözde “Ilımlı İslam” etiketini Türkiye’nin üzerinden elinin tersiyle iten kadınlarımızı kutluyorum. Sayın Mehmet Başman’a kadınlarımıza verdiği destekten ötürü teşekkür ediyorum. Atatürkçü çizgide devinen ve laiklik, çağdaşlık adına savaşım veren insanlarımıza övünebilecekleri çok şey içinde bir de SevdaCenap And Müzik Vakfı Çoksesli Kadınlar Korosu’nun olduğunu anımsatmak istiyorum. Koroyu Cihan Can yönetti 2