21 Eylül 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Cumhuriyet Ankara 249/10 Nisan 2009 AnkaraDenemeSahnesioyuncularınınizleyiciilebuluşturacağı‘Misafir’de,hemkahkahahemdehüzünvar Türk işçilerinin dramı nkara Deneme Sahnesi oyuncuları bu kez hem kahkahayı hem de hüznü barındıran bir oyunla çıkıyor başkentlilerin karşısına. Yazar Bilgesu Erenus’un Anadolu insanını ve özellikle 1960’lı yıllarda yaklaşık 3 milyondan fazla insanın Almanya’ya yaptığı göçü konu edinerek yazdığı “Misafir”, geleneksel Türk tiyatrosunun motiflerini taşıması bakımından da önemli. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü Başkanı Prof. Dr. Nurhan Karadağ’ın yönettiği oyunda, Mustafa Koçyiğit, Özgür Başkaya, Umut Karadağ, Fuat Kale, Gündüz Turan, Ulaş Karadağ ve Yavuz Sepetçi rol alıyor. Pek çok uluslararası festivalde de sahnelenen oyunun müzikleri ise Hasan Yükselir’e ait. Küçük Tiyatro’da, 13 ve 20 Nisan’da saat 20.00’de başkentlilerin beğenisine sunulacak oyunda, kemanda Nedim Yıldız, bağlamada Erkoç Torun ve ritm çalgılarda Devrim Gençay görevli. Oyunun yönetmeni Prof. Dr. Nurhan Karadağ ile “Misafir”i konuştuk: “Misafir” Türk tiyatrosunun en önemli oyunlarından biri olarak kabul ediliyor bugün... I Bilgesu Erenus, oyunu yazmadan önce, Akşehir’e gitmiş, Akşehir yarenleriyle görüşmüş, onların sıra gecelerine katılmış, bu sıra gecelerinde neler yaptıklarını çok iyi gözlemlemiş. Salt sıra gecelerini gözlemlememiş tabii. Akşehirlilerle konuşmuş, onların sosyal ve ekonomik sorunlarını da gözlemlemiş. Sonra bu gözlemlerinden yola çıkarak, çok önemli bir gerçeği, Anadolu gerçeğini kaleme almış. Dünyanın aslında kültürel ve hümanist açıdan küreselleşmediğini, sadece kapitalist açıdan küreselleştiğini gözler önüne sermiş bu eserde. Yani eser, Akşehir’in yaren geleneğini önde tutması bakımından, salt Akşehir’in değil, Anadolu’nun ekonomik ve kültürel yapısını gözler önüne sermesi bakımından çok önemli. Eserde, bir başka gerçek de anlatılıyor. “Almancıları”, yani 1960’lı yıllarda başlayan göçle, yaklaşık 3 milyondan fazla insanın Almanya’ya iş bulmak için gerçekleştirdiği göçü, Almanya’daki Türk işçilerin yaşadığı sıkıntıları da konu ediniyor. Türk işçilerin başka bir kültür altında nasıl ezildiklerini işliyor. Bu bakımdan özel ve önemli bir oyun. Bize biraz oyundan bahseder misiniz? Yaren geleneği oyunda izleyiciye nasıl anlatılıyor? I Oyunun baş karakteri Musa. Musa, uzun yıllar Almanya’da çalışan Türk işçisidir. Türkiye’ye kesin dönüş yapmıştır. Maddi anlamda çok şey kazanmış A ? Selda GÜNEYSU tır. Örneğin dönüşte, bir ev ve bir araba satın almıştır. Ancak çok şey de kaybetmiştir. evi bile yüksek fiyatlarla satmışlardır Musa’ya. Bir de Türkiye’de kendine yeni bir dükkân açmıştır. Ancak sadece makarna ve ekmekten başka bir şey satamamaktadır dükkânda. Yani oyunda, Musa’nın ailesi ile birlikte yaşadığı sıkıntıları izleriz. Yaren geleneğine de tanık oluruz. Oyun bugüne değin Türkiye’nin pek çok yerinde sahnelendi değil mi? I Evet. Ben de birkaç kez bu oyunu sahneye taşıdım. Çünkü anlattığım özellikleri barındırdığı için özel ve önemli bir oyun. Ben oyunu, İstanbul Şehir Tiyatroları’nda çalışırken, o zaman İstanbul Şehir Tiyatroları’nın Genel Sanat Yönetmeni Gencay Gürün’dü, Gürün’den bir ricada bulundum. Yaren geleneğini tanımak istediğimi söyledim. Birkaç kostümcü ve oyuncu arkadaşla birlikte bir trene bindik ve Konya’ya gittik. Yarenlerin kendi aralarında nasıl oyun çıkardıklarını gördük. Çok çağdaş enstrümanları kullanarak oyunlarını sahneliyorlardı. Yaren geleneğini Akşehir’de izledikten sonra, İstanbul Şehir Tiyatroları’nda çalışmaya başladım. Gürün’e, oyunun galasına yarenleri çağırmayı da teklif ettim. Önce onlar kendi geleneklerini sahnelesinler, ardından biz oynayalım dedim. Nitekim öyle de oldu. Sonra yarenlerin kullandığı müzikleri müzisyen Hasan Yükselir’e ilettim. O da yeniden bizim için uyarladı. Zaten kanımca Türk tiyatrosunun çok önemli iki yapıtı vardır. Bunlardan biri bizim de daha önce Ankara Deneme Sahnesi’nde oynadığımız “Bozkır Dirliği”, ki Ünal Akpınar’ın yazdığı bir oyundur; ikincisi de “Misafir.” Hatta yazarı “Bozkır Dirliği” için “Türkiye’nin tarihi” diye de bir nitelendirmede bulunuyor. ‘Ayaktaalkışlandık’ Bu oyunla pek çok uluslararası festivale de katıldınız... I Evet. Pek çok ülkede uluslararası festivaller aracılığıyla sahneledik oyunu. Belki inanmayacaksınız ama yabancılar oyun Türkçe sahnelenmesine karşın çok ilgi gösterdiler. Söz gelimi İspanya’da ayakta alkışlandık. Hatta bir Alman hanım, bizimle görüşmek istediğini belirtti. Oyunda ayrıca Almanların Türkleri ikinci sınıf yerine koyma olgusu vardır ya, onu çok iyi gözlemlemiş kadın, bizi pek çok festivale davet etti. Biz de gelmeyi çok istediğimizi ancak Ankara Deneme Sahnesi’nin o kadar yıl geçmişine karşın bir yol parasının dahi olmadığını anlattık. “Ne var ki, Kültür Bakanlığı’na söylersiniz, o size yardım eder” dedi. Ama yardım alamadık tabii. Sizin yönettiğiniz oyun, reji bakımından da diğerlerinden ayrılıyor değil mi? I Çünkü, reji biçemiyle oyunun, kendi kültürel yapısına uygun olarak sahnelenmesi gerektiğini düşündüm. Tamamiyle Anadolu kültürü egemen bu oyunda. Oyunun giysileri ve dekoru da yine geleneğe uygun. Sahneler de çok hareketli. Musa’nın köyde çalışması var, keçeci dükkânında çalışması var, bu arada karısının doğum sahnesi var, trenle Almanya’ya olan göçü var, Almanya’daki fabrikada çalışma öyküsü ve çalışırken bir parmağını çarklara kaptırması bile var. Sonra çocuklarının bakımsız bir evde büyümeleri, bu nedenle gelişimlerini çok geç tamamlamaları bile var. Temposu hayli yüksek bir oyun “Misafir.” Bu bakımdan da çok ilgi göreceği kanatindeyim. (Ankara Deneme Sahnesi Tel: 385 32 71) 16
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle