Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet Ankara 246/20 Mart 2009 Yazar ve avukat Emin Değer, CKM’deki söyleşide, 12 Mart’ı ve Uğur Mumcu’yu anlattı NKARA (Cumhuriyet Bürosu) Yazar ve avukat Emin Değer, geleneksel “Cumartesi Söyleşileri” kapsamında Cumhuriyet Kültür Merkezi’nde (CKM) başkentlilerle bir araya geldi. CKM’de “12 Mart” konulu bir söyleşi gerçekleştiren Değer, “Askeri darbeler ülkelerin kaderi değildir. Türkiye’de asker durup dururken darbe yapmak istemez. Güney Amerika’da defalarca darbe yapılmışsa bunun sebebi ABD ile olan ilişkilerdir. Ben 12 Mart’ı yaşayan bir insan olarak olayın tam içindeydim” dedi. Uğur Mumcu’nun 12 Mart sürecinde tutuklanmasının ve katledilmesinin sebeplerini anlatan Değer, şunları söyledi: “Ben, Mumcu’nun avukatıyım. Ölümünden bir gün öncesinde Uğur’la konuştum. Telefonda konuşmamız sırasında bana, Askeri Akademi’de 500 tane kurmay subayla bir buçuk saat konuştuğunu coşkuyla anlattı ve ardından, ‘500 subay beni ayakta alkışladı’ dedi. Ben de, ‘Keşke alkışlamasalardı’ dedim. Çünkü bu sivil yönetimin kesinlikle hoşuna gidecek bir hareket değildi. Telefon konuşmasının sonunda, ‘Seni en yakın zamanda görmeye geleceğim’ diyerek telefonu kapattı. Ertesi gün öğle saatlerinde oğlum aradı ve ‘Baba, Uğur Mumcu’yu vurdular’ dedi. Uğur’un davası yıllarca sürdü. Onu vuranlar bulunamadı ama neden vurulduğu belliydi. Cumhuriyete, Atatürkçü düşünceye bağlı olması ve toplumu yönlendirebilecek bir kalemi olmasıydı bütün mesele...” Zamanın Genelkurmay Başkanı Doğan Güneş’le, Mumcu’nun katledilişini konuştuğunu dile getiren Değer, “Güneş, ‘İçim yanıyor, ölümüne çok üzüldüm’ dedi. Neden öldürüldüğü sorusuna ise, ‘O konuya fazla girmek istemiyorum’ dedi. Öldürülmesinin sebebi çok açık: Nitelikleri ve dürüstlüğü...” diye konuştu. Değer, konuşmasına şöyle devam etti: “Askeri darbeler ülkelerin kaderi değildir. Türkiye’de asker durup dururken darbe yapmak istemez. Güney Amerika’da defalarca darbe yapılmışsa bunun sebebi ABD ile olan ilişkilerdir. Ben 12 Mart’ı yaşayan bir insan olarak olayın tam içindeydim.” Söyleşiye katınlara Uğur Mumcu’yla nasıl tanıştığını da anlatan Değer, Mumcu’nun özelliklerini şöyle sıraladı: “Onu önce yazılarından tanıdık. Türkiye İçin Devrim gazetesinde yazardı ve hukuk fakültesinde öğretim görevliliği yapardı. O sıralar kendisini tanımasam da ona karşı bir hayranlık başlamıştı içimde. 12 Mart dönemiyle ilgili bir soru sormak için benimle görüşmek istedi Mumcu. Saygılı, bilinçli, gözünü budaktan sakınmayan bir kişiliğe sahipti. 12 Mart sürecinde tutuklandı. Hiçbir arkadaşı onu savunmayı üstlenmemişti. Ben onur duyarak kabul ettim avukatlığını. O, devletin hışmına uğrayan bir aydındır. Cezaevinden mektup yazardı bana. İlk mektubunda şunları söylemişti: ‘Cezaevinin duvarları turnusol kağıdı gibi. Dostluğun sınırını burada öğrendim.’ Atatürkçü düşüncenin bayrağı olduğu için bu katledilişe mahkum edildi. Antiemperyalist, laik, kendi çıkarlarının üstüne çıkabilen ve halkı için bütün iç ve dış güçlerle savaşan biriydi Uğur. Babaevinde Kemalist yetişen bir aydındı.” ‘Mumcu,yeridoldurulamaz biraydınlıksavaşçısıydı’ A ‘Görüşleriniparaylasatmadı’ 1983 yılında parti kurultayında Bülent Ecevit’in, Mumcu’ya “Geçici olarak genel başkan olur musun” önerisini sunduğunu anımsatan Değer, “Mumcu ise, Ecevit’e, ‘Siz benim piyon olabileceğimi nereden çıkardınız’ diyerek Ecevit’le ilişkisini asgari düzeye indirir. Uğur, dünya görüşünü parayla satmayan bir kişilikti. Öyle ki, 1990’lı yıllarda Cumhuriyet içindeki çalkantılar sebebiyle Milliyet Gazetesi’ne geçen Mumcu, Milliyet’in patronları tarafından astronomik ücretler, evler ve arabalarla ödüllendirilmek istenmiş ama bunu kesinlikle kabul etmemiştir. Uğur, Cumhuriyet’e ruh verdi. ‘Ben, Atatürkçüyüm, ben laikim, ben cumhriyetçiyim, ben terörün karşısındayım’ dedi. Cenaze töreninde, onu milyonlarca insanın uğurlamasının sebebi de bu özellikleridir. İlke ve inançları uğrunda ölümü göze almak zordur. Bugün bile Mumcu’nun nitelikleri bir ışık olarak yurttaşlara yol göstermektedir” dedi. Uğur Mumcu’nun hiçbir zaman yerinin doldurulamayacağına dikkat çakan Değer, “Uğur’dan sonra onun gibi bir yazar gelmedi. O, yeri doldurulamaz bir aydınlık savaşçısıydı. Laiklik ilkesinin en büyük sahiplerindendi. Bir mum söndürmek istediler ama bin mum yandı ve yanmaya da devam edecek. Ülkesini ve laik cumhuriyeti konu edinen Atatürk’ten aldığı tarih bilinci de, onun ilkesi olmuştur. Bu bilinç olmadan ulusallık ve bağımsızlıktan bahsetmek imkansızdır. Uğur deyince akla, Atatürk, milli egemenlik, demokrasi, insan hakları, ödünsüz çağdaşlık ve koskoca bir yürek geliyor. Onun devrimci, sönmez yüreğine seslenmek geliyor içimizden. Uğur, hepimiz, bugünümüz ve geleceğimizdir” dedi. Değer, söyleşinin ardından kitaplarını imzaladı. 12