Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet Ankara 276/16 Ekim 2009 ASOve CSO: Açılışa Yakışır İkiKonser Ateş Pars ASO sahnesinde sefik@kahramankaptan.com / www.kahramankaptan.cokm eni sanat sezonunun açılışında verilen konserlerin havası bir başkadır. Yapıtların ve solistin özenle seçilmesi gerekir. Orkestranın konum ve durumuyla, seslendirilecek yapıtların özbiçim ilişkisi yönünden de ters düşmemesinde yarar vardır. Geçtiğimiz hafta izlediğim sezon açılış konserlerinden ikisini paylaşacağım sizlerle... Önce Eskişehir’de Anadolu Üniversitesi’nin akademik yıl açılış töreniyle akşam verilen sezon açılış konserini izledim. Yılmaz Büyükerşen’in kurduğu bu üniversitede, bayrağı devralan her Rektör sanata özel bir önem verdi. Şimdiki Rektör Prof. Dr. Fevzi Sürmeli de ASO için, “Üniversitemizin yalnız eğitim ve bilim değil, kültür ve sanat alanlarında toplumun öncü kuruluşlarından biri olduğunun en güzel örneğidir” diyor. Bu açılışta özellikle bulunmamın nedeni, konserin programıydı. Hem üniversitenin konservatuvarından yetişmiş, Çaykovski Konservatuvarı’nda tamamladığı sanatta yeterlilik çalışmasıyla ilgili diplomasını almak üzere konserden sonra hemen Moskova’ya giden genç piyanist Gökhan Aybulus’u (d.1982, Eskişehir) dinlemek, hem de Türkiye’den 35 yıldır kimsenin arayıp sormadığı 1957’nin “hârika çocuk”u, besteci Ateş Pars’ın 3. Senfonisi’nin dünya prömiyerine tanıklık etmekti amacım. Rus devlet sanatçısı Prof. Naum Starkman’ın son öğrencisi olan Aybulus, piyano edebiyatının zor yapıtları arasında yer alan Lizst’in 2. Piyano Konçertosu’nu, hiç zorlanmadan müzikal bir yorumla seslendirdi. Ardından alkışlar karşısında Prokofief’den bir parça çaldı... Eskişehir, kendi içinden yetişmiş evladını yoğun alkışlar ve “bravo”larla bağrına bastı. Konserin ikinci yarısında Ateş Pars’ın (d.1942, İstanbul) iki bölümlük, kendisinin “serbest atonal yapıda” diye nitelendirdiği Op.55, Üçüncü Senfonisi’ni dinledik. AdeGökhan Aybulus Burak Tüzün Y Yans malar Şefik KAHRAMANKAPTAN ta 20. yüzyıldan 21. yüzyıla geçiş döneminde hissedilen, hâlâ da dünyanın, ülkemizin yaşadığı “ani gündem değişiklikleri”ne atıfta bulunurcasına, Pars’ın müziğinde de ani ritmik değişimler gözleniyordu. Birinci bölümü lirik bir andante, ikinci bölümü renkli bir marşı andıran allegretto olan senfoni, usumuzda renkli, tını zenginliğine sahip bir karışım olarak yer etti. Yapıt, insanı eğlendirmek değil, düşünceye yönelten, konservatuvarı bulunan bir üniversitenin araştırmacı, tartışmacı ortamına yakışır nitelikteydi. ASO’nun genel müzik direktörü ve daimi şefi Burak Tüzün, Cumhuriyet Türkiyesi’nin aydınlık bir üniversitesine yakışır bir açılış programı yapmış, hem Eskişehir’den yetişenlere, hem de Türkiye’den vefasızlık gösterilen ama Almanya’da “Coburglu besteci” diye kendisine ödül verilen bir Türk bestecisine hak ettiği değeri vermişti. nıtını almıştım. CSO’DA OTURAKLI BİR AÇILIŞ Rastlantıya bakın, Eskişehir’den sonra CSO’nun açılış konserinde “anıtsal piyanistimiz” İdil Biret (d.1941) çalıyordu. Şef Rengim Gökmen (d.1955) yönetimindeki orkestra, Biret’e, rahmetli İsmet İnönü’nün üçüncü bölümündeki viyolonsel soloları nedeniyle pek sevdiği Brahms’ın 2. Piyano Konçertosu’nu seslendirdi. Her zamanki gibi ciddi ve zinde biçimde, Gökmen’in de dikkatli eşliğinde konçertonun duygulu yapısını başarıyla yansıttı. Yoğun alkışlara karşın önce Brahms’ın Macar Dansı, ardından Schumann’ın Uçuşan Hayalleri’yle dinleyiciyi ödüllendirdi. Kendisini kutlarken, Ateş Pars’ı sonunda bulduğumu ve yapıtının seslendirildiğini anlattım, hemen “Kayıt var mı?” diye sordu, “Müthiş yetenektir o, mutlaka dinlemek isterim” diye ekledi. İkinci yarıda ise Rahmaninov’un 2 numaralı “Nostaljik” Senfoni’si Gökmen’in özenli yorumuyla, sezon başı olmasına rağmen üstün bir performansla seslendirildi. Sololarda Orçun Civelek (klarinet), Kaan Civelek (obua), Güzin Bilgen (korangle), Utku Ünal (korno) özel olarak alkışlanmayı hak ettiler. Bestecinin bu en ezgisel ve en uzun senfonisi, sezon açılışına, hem nitelikleri, hem de yarattığı duygu yoğunluyla yakıştı. CSO böylece hem adı orkestrayla özdeşleşmiş İdil Biret, hem de büyük bir senfoniyle oturaklı bir açılış yapmış oldu. Gökmen’in birkaç kilo verdiğini düşündüğüm performansı aklıma “önce şef, sonra bürokrat” nitelendirmesini getirdi. Dinleyiciler arasında Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay da vardı, hem de ön sırada değil, pek sevdiği orta koridorun ön sırasından dinledi konseri. ATEŞ PARS KİMDİR? 1942’de İstanbulTaksim’de dünyaya gelen Ateş Pars tenor Umur Pars ile Handan Pars’ın oğluydu. Eve annesi için alınmış piyano sayesinde müziğe olan yeteneği ve güçlü kulağı keşfedilmişti. 1948’de İdilSuna Yasası olarak çıkarılan Hârika Çocuklar Kanunu, 1956’da başka yeteneklere de uygulanabilecek biçimde 6660 sayıyla yenilenmişti. Özellikle beste denemeleriyle dikkati çeken Ateş Pars’ın kompozitör olarak yetiştirilmesi sınav heyetince karara bağlanıyor, önce Ankara Devlet Konservatuvarı’nda bir süre kaldıktan sonra 1957’de 15 yaşındayken ailesiyle birlikte Paris’e gönderiliyordu. Kompozisyon öğretmeni, 20. yüzyılın bu alandaki en önemli ismi olan Nadia Boulanger, piyano öğretmeni ise Prof. V. Perlmutter’di. Özellikle Boulanger’den takdir ve teşvik alıyor, ünlü hoca Pars’ın kimi bestelerini evindeki toplantılarda ünlü piyanistlere çaldırıyordu. Paris Konservatuvarı’ndan diplomayı alır almaz 1964’te Türkiye’ye döndü. Saygun, bu genç besteciyi kendi kompozisyon öğrencisi olarak yasa kapsamında tutmaya çalıştı ama kısa bir denemeden sonra Ateş Pars, tercihini opera piyanistliğinden yana kullandı. Paris’te yaptığı besteler ise, çekmecesinde bekliyordu! Ankara Operası’nda tanıştığı soprano Neşe Demirdeş’le 1968’de yaşamını birleştiren ve bir kız çocuk sahibi olan Ateş Pars’ın aradığı ortamı bulduğu söylenemezdi. 1973’de yurtdışına gittiler, Viyana, Linz ve Bern’den sonra geldikleri Coburg’da karar kıldılar. Neşe Pars Coburg Operası’na solist olarak kabul edilmişti, Ateş Pars da hem operada piyanistlik yaptı, hem de piyano dersleri verdi. Coburg’daki Prens Albert Müzik Lisesi’nde sürekli piyano öğretmenliğine getirildi. 2. Piyano Sonatını Coburg’da kendi seslendirdi, Envansiyonları “Coburglu Besteciler” konserinde orgla çalındı. Sekiz yaylı çalgılar dörtlüsünden ikincisini Bamberg Dörtlüsü seslendirdi. Obua Sonatı büyük beğeni topladı. Emekliye ayrıldıktan sonra kendini iyice beste çalışmalarına verdi. Günümüze kadar 55 yapıt besteleyen Ateş Pars’ın 3. Senfonisi, ülkemizde seslendirilen ilk yapıtı oldu. Besteciyi bulmaya çalıştığım dönemde sorduğum İdil Biret, “Ateş çok yeteneklidir, çok severim kendisini. Hârika prelüdleri vardır ama yıllardır haberleşemedik, şu anda nerede olduğunu bilmiyorum” ya İdil Biret Rengim Gökmen CSO Açılışında 18