Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet Ankara 227/7 Kasım 2008 Sevim Burak’ın yazdığı oyunu bu kez öğrenciler sahneleyecek Birpsikolojikçözümleme SahibininSesi nkara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi (DTCF) Tiyatro Bölümü 3. sınıf öğrencileri, Türk tiyatrosunda ayrı bir önem atfedilen Sevim Burak’ın yazdığı “Sahibinin Sesi” adlı oyunu başkentli izleyici ile buluşturmaya hazırlanıyor. Oyun, uzun süre Osmanlı himayesinde yaşamış Türk halkının, yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’ndeki farklı ve modern yaşam biçimine alışma sürecini konu ediniyor. Bu süreç oyunda, oyunun baş karakteri Bilal’in içinde bulunduğu psikolojik durumla izleyiciye aktarılıyor. Oyun, farklı reji tekniklerine açık olması bakımından da önem taşıyor. Öğrencilerin yıl sonunda, DTCF Tiyatro Bölümü Melahat Özgü Sahnesi’nde sahneleyeceği oyunda, Bilal karakterini, Anıl Sepetçi ve Atilla Can Çelebi canlandırıyor. Oyunun yönetmenliğini ise DTCF Tiyatro Bölümü Başkanı Prof. Dr. Nurhan Karadağ üstleniyor. Prof. Dr. Nurhan Karadağ, Anıl Sepetçi, Atilla Can Çelebi ve oyunda görev alan diğer DTCF Tiyatro Bölümü 3. sınıf öğrencileriyle “Sahibinin Sesi” adlı oyunu konuştuk: Bize kısaca oyunun konusundan bahseder misiniz? I Oyun, uzun süre Osmanlı himayesinde yaşamış bir halkın, yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’ndeki farklı ve modern yaşam biçimine alışma sürecini konu ediniyor. Biz oyunda bu süreçte kişilerin yaşadığı kimlik bunalımını, oyunun ana karakteri Bilal’le görüyoruz. Bilal aslında bir asker kaçağıdır ve aranmaktadır. Bu nedenle telaşlıdır. Yeni yaşam düzenine de alışamamıştır. Çünkü o, Osmanlı yaşamının egemen olduğu tavır halindedir. Ayrıca sürekli kuşkuları olan bir insandır. Kuşkaları nedeniyle çevresine güven de duymaz. Oyun her ne kadar Bilal üzerine şekillense de konusu itibariyla toplumsaldır. Oyun ne zaman izleyici ile buluşacak? I Biz oyunu 27 Mart Dünya Tiyatro Günü’nde sahnelemeyi düşünüyoruz ancak sizin de bildiğiniz gibi, DTCF Tiyatro Bölümü’nün sahnesi tadilatta, yenileniyor. Onun için prova aşamasında birtakım sorunlar yaşıyoruz. Bu oyun için geleneksel Türk tiyatrosunun izlerini taşıyor diyebilir miyiz? I Geleneksel tiyatro demeyelim de, Türk tiyatrosunda çok özel ve önemli bir A ? Selda GÜNEYSU yere sahip olan bir oyun diyelim “Sahibinin Sesi” için. Oyun ayrıca dünya tiyatrosu için de özel ve önemli çünkü, metni çok farklı. Metin, bir kişinin psikolojik çözümlemesini çok iyi tahlil ediyor. Bu tahlili yaparken de somutla soyutu içiçe sarmalıyor. Biraz önce sözünü ettik, oyunun baş karakteri Bilal son derece kuşkulu ve tedirgin bir adam. Oyunun sonuna doğru Bilal’in bu kuşkularının giderek daha da arttığına, hatta kâbuslara dönüştüğüne tanık oluyoruz. Öyle ki Bilal, en yakınlarını bile kedi, köpek vb. şekillerde görmeye başlıyor. Bunun yanı sıra oyundaki en önemli göstergelerden birisi, Bilal’in topuğuna batan iğne. Bu iğne Bilal’in vücudunda yürümeye başlıyor ve kalbine yaklaştığı zaman Bilal’in kâbusları ve kuşkuları da büyüyor. Oyunun geriliminin doğruğa ulaştığı nokta bu. Bugün, Türk edebiyatında ve oyun yazımında psikolojik yönü ağır basan eserleri görmek pek mümkün değil. Sizce bu durumun en önemli nedeni nedir? I Bu durum biraz Türk tiyatrosunun politikasıyla ilgili. Bugün biz, yeni oyunlar yazması için kişilere itici güç sağlayamıyoruz. Toplumsal bazda eleştirel ağırlığı olan oyunları da çok fazla tercih etmiyoruz. Psikolojik yanı ağır basan oyunlar, tiyatro sanatı için ayrı bir derinliğe sahip olan oyunlardır aynı zamada. Bu türlü oyunlarda, bizlerin ruhsal dönüşümü çok iyi betimlenir. Bu bakımdan da önemlidir diye düşünüyorum. Böyle bir oyunun tiyatro bölümü 3. sınıf öğrencileri tarafından sahnelenecek olması, onlara nasıl bir bakış açısı kazandıracak? Siz neden öğrencilerinizin sahnelemesi için böyle bir oyunu tercih ettiniz? I Çünkü bu oyun birbirine zıt iki kültürü çok iyi betimliyor. Oyun, dönemin tarihsel boyutunu da çok iyi bir dille anlatıyor. Ayrıca oyun, reji ve oyunculuk biçemlerine de çok açık. Oyunda Bilal’in gördüğü rüyaları iyi bir yönetmen çok güzel bir şekilde izleyiciye aktarabilir. Bu durum oyuncuya da ayrı bir haz verir. Bu açıdan bakıldığında, oyunu öğrencilere çok şey katacağını düşünüyorum. ‘Oyundakigöstergeler dikkatçekici’ Türk tiyatrosu açısından özel bir öneme sahip olan bu oyunda başrolde siz görev alıyorsunuz. Peki siz oyunun baş karakteri olan Bilal’i nasıl tanımlıyorsunuz? I Anıl Sepetçi: Yeni kurulan bir devlet ve bu devlette kimlik bunalımı yaşayan bir kişi Bilal. Bir İstanbul beyefendisi, çok iyi Fransızca konuşan biri. Ancak bunun yanında çevresindeki insanların da “avam tabakası”ndan olduğunu düşünen ve bu nedenle büyük bir kuşkuyla onların yaşamlarını gözetleyen, bu gözetlemeyi de kendisinde bir hak gören kişi. Tabii böylesine güç bir karakteri sahneye taşımak da hayli sıkıntılı. Her şeyden önce teknik birtakım sıkıntıları içeriyor ve bir oyuncu bu teknik sorunların üstesinden gelemediği takdirde oyun, izleyiciye beklenileni de veremez. Örneğin oyun metninde Bilal 35, 40 yaşlarında tasvir edilmiş. Benim yaşımsa 22. 40 yaşındaki bir insanın olgunluğunu izleyiciye nasıl yansıtacaksınız? Bunun da ötesinde, oyunun anlattığı dönemi çok iyi bilmeniz gerekiyor. Bilal’i delirme aşamasına getiren süreç ne olabilir? Bu süreç izleyiciye nasıl yansıtılır? Ben bu nedenle, dönemin özelliklerinden daha çok Bilal’in psikolojisi üzerine çalıştım. Çünkü Bilal’in psiklojik durumu dönemin özelliklerini de içinde barındırıyor. Ayrıca oyunda kullanılan göstergeler bana göre ayrı bir önem taşıyor. Örneğin iğne neden Bilal’in topuğundan batıyor da kalbine saplanmıyor? Neden ölen babasının yatağında otururken batıyor iğne? Bu göstergelerin de ayrıca çözümlemesinin yapılması gerekiyor. I Atilla Can Çelebi: Bilal karakteri oyuncuları fiziksel olarak da çok zorluyor. Çünkü sahne Bilal’le açılıyor ve Bilal’le kapanıyor. Bilal sürekli kabuslar görüyor ve bu kabuslardan uyanması, birden normal bir yaşama geçmesi süreçleri de oyunculuk açısından hayli sıkıntılı. Yani, çok fazla inişleri ve çıkışları olan bir oyun bu. Bu iniş çıkışlar oyunda sizi, Bilal karakterini canlandıran oyuncuyu, zirveye de çıkarabilir, tam tersi bir etki de uyandırabilir izleyicide. 16