Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet Ankara 229/21 Kasım 2008 Yarışmaktan Korkmayın: Cansın,Doğuş veEmre’nin Uluslararası Başarıları T Yansımalar Şefik KAHRAMANKAPTAN sefik@kahramankaptan.com oplumumuz, “yarışma”nın “düello” olmadığını, yarışanlara deneyim ve katkı sağladığını bakalım ne zaman tam olarak öğrenecek? Bu soruyu gündeme getirmemin nedeni, özellikle sanat eğitimiyle görevli kimi okullarımızdaki kimi öğretmenlerin, yarışmalara sıcak bakmamaları, öğrencilerini ulusal ve uluslararası yarışmalardan uzak tutmaya çalışmaları. Oysa yetkin bir öğretmen; öğrencisinin yarışmalara katılarak pişmesini, düzeyinin kendisi dışında başka hocalar tarafından ölçülmesini istemelidir. Bu öğrenciye olduğu kadar, hocaya da yarar sağlar. Nerede, neyi eksik yaptığını, başkalarının fazlalıklarının ne olduğunu görür. Öğrencinin bir yarışmada dereceye girememesi, ne hocayı üzmelidir, ne de öğrenciyi. Kimse, bu tür ölçümleri “kişilik sorunu” haline dönüştürmemelidir. Özellikle çalgı eğitiminin doğasında yarışma bulunmaktadır. Avrupa’da geleneksel konservatuvar eğitiminden geçerek önemli kurumlardan mezun olmuş ünlü çalgıcılarımızın özgeçmişlerindeki “birincilik ödülü diploması” deyimi bunun nişanesidir. Öğrencilerin yaşlarına göre oluşturulmuş gruplarda bir araya gelerek yarışmaları, onların her yönden gelişimine katkı sağlar. İşte son olumlu örnekler: Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi Hazırlık İlköğretim Okulu viyolonsel öğrencileri Cansın Kara (d.1995) ile Doğuş Ergin (d.1993) Hırvatistan’ın Porec kentinde, 2429 Ekim tarihleri arasında katıldıkları Uluslararası 7. Antonio Janigro Viyolonsel Yarışması’ndan dereceyle döndüler. Cansın Kara kategorisinde, 18 yarışmacı arasında 3.’lük derecesini elde etti. Doğuş Ergin ise 38 yarışmacı arasında mansiyon kazandı. Doğuş Ergin’e, ederi birincilik ödülünün de üzerinde olan Renato Gonski marka el yapımı platingümüş karışımı bir arşe armağan edildi. Cansın Kara Emre Erşahin ödül töreninde Cansın KaraDoğuş Ergin Cansın ve Doğuş’tan Uluslararası Dereceler da, yarışmanın kapanış konserinin solisti olarak seçildi. Bu iki çocuğumuzun, Bilkent’teki hocaları Gara Aliyev’in önerisi üzerine bu yarışmaya katılarak dereceye girip öne çıkmaları, 2008 Nisanı’nda Mersin Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nca düzenlenen Ulusal Viyolonsel Yarışması’nda kendi yaş gruplarında birincilik elde etmelerinin “rastlantı” veya “torpil sonucu” olmadığını da gösteriyor. Bunu, hem Mersin Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nca düzenlenen yarışmaların ciddiyeti, hem de çocuklarımızın yeteneklerinin işlenerek geliştiği ve uluslararası düzeye eriştiğini vurgulamak için özellikle belirtmek istiyorum. Gara Aliyev’i hem viyolonsel hocalığındaki başarısı, hem de çocukların motivasyonu konusunda gösterdiği gayretten, yarışmalara öğrenci gönderme konusundaki ufkundan ötürü kutluyorum. Hepsinin derece alması gerekmiyor, nitekim Gara Aliyev’in iki lisans öğrencisi de aynı yarışmaya katıldılar ama derece elde edemediler. Kazandıkları deneyim yeter. Bu arada, İstanbul’da da gayretli hoca Dilbağ Tokay’ın viyolonsel öğrencilerinin, son iki yıl içinde Avrupa’daki yarışmalarda pek çok derece aldıklarını anımsamakta yarar var. riler önceden ilan edilmektedir. Eğer jüriye güvenilmiyorsa yarışmaya katılınmaz, katılınılıyorsa, kararlara saygı gösterilir. Yarışma kurallarını, katılım âdâbını, sonuçlara saygıyı içeren bir “kültür” daha ülkemizde yeni yeşeriyor. Zamanla hocaların, yöneticilerin, velilerin bu kültürü özümsemesi, kişisel çekingenlikleri veya rekabetleri olumsuz davranışlarla, engellemelerle, kötülemelerle, filizlenmekte olan yarışmalara yansıtmamalarını bekliyoruz. Emre Erşahin’in Paris Başarısı Bir güzel haber de Paris’ten geldi. BASS 2008 – Dünya Kontrbasçılar Konferansı çerçevesinde düzenlenen yarışmada, Hacettepe Üniversitesi (HÜ) Ankara Devlet Konservatuvarı Müzik ve Bale İlköğretim Okulu 8. sınıf öğrencisi Salih Emre Erşahin (d.1995) kategorisinde 3. oldu. Emre Erşahin, ödülünü Fransa Kontrabasçılar Derneği Başkanı ve Paris Operası solo kontrabasçısı Thierry Barbe’nin elinden aldı. Öğretmeni Doç. Alper Müfettişoğlu ve Emre Erşahin’i kutluyorum. Bu derecenin, HÜ Ankara Devlet Konservatuvarı’ndaki başka öğretmenlerce de örnek alınmasını ve öğrencilerini yarışmalara özendirmelerini diliyorum. Örneğin önümüzde gene Mersin Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nca düzenlenen 1. Kamuran Gündemir Ulusal Piyano Yarışması var, umarım ADK’nda yeterli katılım olur. Yarışmalarda tahminler tutmayabilir, yetkin jüri üyelerinin değişik yaklaşımları olabilir. Yapılacak iş, jürinin değerlendirmesini olgunlukla karşılamaktır. Kimi velilerin, kendilerine göre haklı da olsalar, sonuçları haksızlık olarak değerlendirmesi şık olmaz. Çünkü yarışmalarda jü Gara Aliyev, öğrencisi Cansın'la Porec'de 18