Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
u Bazı izleyicilerin bilme-
diği bir de yazarlık tec-
rübeniz var. Geçen yıl
sanırım ilk romanınız
olan Plutonun Düş’üşü, İtha-
ki Yayınları’nda yayımlandı. Yazıy-
la haşır neşir olmaya nasıl başladınız?
Bize kitaptan söz edebilir misiniz?
Okumayı erken sökenlerdenim, yazıyla hep iç
içeydim. Uzun yıllar günlük tuttum, çocuk der-
gilerinde uzun yıllar kendimce köşelerim var-
dı, kitapları da severdim, kendi kendime kara-
lardım. Tabii ki hiçbir zaman bir kitap yazaca-
ğım diye bir hayalim olmadı, kendi kendime ka-
raladığım bir hikâyenin uzaması ve ailemin de
bunun üzerine desteğiyle bir kitap yolculuğuna
evrildi hikâye. Hastalık, aşk, yalnızlık gibi kav-
ramları ressam bir kızla tartışıyoruz ve onunla
birlikte sınırlarda dolaşıyoruz...
15 OCAK 2023
4
İyilik dizisinin “tartışmalı” ismi Damla’yı oynayan Sera Kutlubey, önemli olanın karakterle bütünleşmek olduğunu söylüyor
‘inandığım kadar sınırsızım’
vli bir adamla yaşadığı ilişkiy- psikolojik ama aynı zaman- ları da, travmaları da çok güzel
le izleyiciyi etik tartışmasının da fiziksel bi durum, 12 sa- işlendi... Tek taraıfl bakmadık
için sokan Damla, Fox TV’de ya- at boyunca gülerek oy- hiç. Ben de hep onu anla-
yımlanan İyilik dizisinin en çar- namanın verdiği hissi- maya çalışarak oynadım.
Epıcı karakterlerinden. İşin ilginç yatla ağlayarak oy-
u Sahnelere yönelik
kısmı Damla’nın tüm bu tartışmaların öte- namanın hissiyatı bir
müzik seçimleriniz oldu
sinde, dizilerin alışılmış “kötü kadın” imge- olamaz.
sanırım. Özgür çevik’in
sinden sıyrılmış olması ve izleyicinin onun-
u Evli bir adamla
Ceren Gündoğdu ile ses-
la empati kurabilmesi. Bu
ilişki yaşayan kadın
lendirdiği Tutsak şarkısı
farkı ortaya çıkaran isim-
karakter son dö-
ile bağlantılı ilginç de bir
lerin başında da Damla’ya
nemde farklı dizilerde
öykünüz var. anlatabilir
yaşam veren Sera kutlu-
sıkça işleniyor. ancak
misiniz?
bey geliyor. Başarılı oyun-
pek azı Damla kadar
Evet. Damla için iki şarkı
cu, “tartışmalı” rölünün
izleyiciyle olumlu bir bağ
seçmiştim. Damlanın modu-
kendisindeki yansıması-
kurdu. Burada sizin role nu yükseltmek istediğim an-
nı anlattı.
kattığınız duygunun da önemi larda Ekin Beril - körkütük dinli-
u İyilik çok hareketli ve
yordum. Daha dramatik anlarda öze-l
DEn İz olsa gerek. Siz Damla’yı nasıl değer-
gözü ekrandan ayırmamayı
likle Özgür’den Tutsak’ı dinliyordum. Set-
lendirirsiniz ve rolü oynarken nasıl bir yorum
ülkü TEkİn
gerektiren bir dizi. Bu açıdan
te de çok çok çaldık, dinledik. Bu ka-
katıyorsunuz?
izleyiciyi dizinin odağında
dar bu şarkıyla karakteri bağdaştırmışken
Damla’yı sadece karanlık boyutuyla de-
tutmak konusunda oyunculuk becerisi önemli
Özgür’ün Damla’nın psikoloğu olması ina-
ğil bir insan olarak ele aldık.a yrıca çok da
bir yer tutuyor. Siz dizinin temposuna kendinizi
nılmaz tatlı bir tesadüf oldu...
iyi yazıldı, klişelere kaçılmadı. Genel olarak
nasıl eşlediniz?
birçok iyi karakterden de da-
u “Deneyimleme haliyle iç içeyim” dedi-
Genel hikâyeden bağımsız olarak karak-
ha iyi yazıldığını düşünüyo-
ğiniz bir an yakaladım. Deneyime açık
terle bütünleşmek bence mesele... karak-
rum; iyi kalabildiği yanla-
olmak, oyunculuğun ilk kurallarından
terin temposunun yolculuğu çok ayrı ve
rı da, çocuksu halleri de,
olsa gerek. Siz deneyim kavramını nasıl
dimin daha iyi veya daha farklı bir versiyo-
bir kere o akışa girdikten sonra kopmak da
zaaf- ları da, tutku-
tanımlarsınız, yaşamınıza nasıl bir etkisi
nunu görmem yine bundan geçiyor.
zor oluyor. Damla’nın modunun yüksek ol-
var?
duğu zamanlarla bunalımda olduğu za-
u Oyunculuk mesleğinde kalıpları yıkmak bir
Deneyim insanı diri tutar. çün-
manlarda benim de ruh halim deği-
misyon mudur? “Rol gerektiriyorsa yaparım”
kü temelinde merak güdü-
şiyor. Bu
denir sık sık ama karakterin kitlelere ulaştığını
sü vardır. Bu bahsettiğim fü-
düşünürsek oyunculuğun hem düşünsel hem
tursuzca bir deneme de-
de eylemsel olarak insanları geride bırakan
ğil tabii ki. çok sevdiğim
tabuları yıkmak gibi bir amacı da var mıdır?
bir büyüğümün, çok
Tabuları yıkmak gibi bir misyonum oldu-
sevdiğim bir sözü
ğunu hiç hissetmedim. Tabii ki rol ne ge-
var: “Bir kere yaşa-
rektiriyorsa yaparım, karakteri her zaman
mak yetmeli.” Dene-
hakkını vererek giymek isterim ama bu de-
yimlemeye açık ol-
diğim gereklilik kisvesi altında her şeyi ya-
madan bunun müm-
pacağım anlamına da gelmez. İnandığım
kün olduğunu dü-
kadar sınırsızımdır.
şünmüyorum. ken-
Sera kutlubey’in
u l eave me alone/ amaarae
Spotify’da son
u antidepresan/ Mabel Matiz
u Derinden/ Barış Diri
dinledikleri
Bir kraliçenin imgesinde hapsolmuş ve boğulan kadınların sessiz haykırışı
Asi ve kederli bir kraliçenin
portresi: Korsaj
adın olmak hiçbir şartta, yerde ya da konum-
da kolay değil. Belki bir Versailles kraliçe-
si, belki bir Galler prensesi, belki bir ünlü ya
da güzel bir film yıldızı... Sonuç aynı. Ayrı-
Kcalıklarla dolu bir dünyanın “korselediği” ya-
şamlarda “süslü” ıstıraplar içerisinde kıvranan, bazen bir
sarayda bazen de yalnızca idealize edilmiş bedenlerde ve
dünyalarda yaşamak zorunda kalan kadınlar...
Korsaj (Corsage), tıpkı daha önce tarihin monarşiler,
çalkantılı saraylar, sonsuz protokoller, kolalı elbiseler, pe-
ruklar ve davetler arasına sıkışmış kadın figürlerini betim-
lemiş eşdeğerleri gibi, bilindik bir kişiliğin izini sürüyor
ve Avusturya-Macaristan kraliçesi Elizabeth’i, namı di-
ğer Sissi’yi anakronik bir çerçevede betimliyor. Yakın za-
manda izlediğimiz Pablo Larrain
imzalı Spencer, Sofia Coppola’nın
aY’a SEYaHaT
Marie Antoinette’i ya da ana ka-
rakterinden fazlasıyla nefret etti-
ği için ısınamadığım fakat Marilyn
Monroe’nun hüznü ve melankoli-
siyle konuya uygun olan Blonde...
rının üzerinde ağırlık yapan tacını atma cesareti gösteren
Hepsi güzellikleri kadar keder ya
bir kadın olarak betimleyerek resmi tarihe meydan oku-
da talihsizlikleriyle ünlenmiş bu
yor. Ve bu meydan okumayı kadrajına yerleştirdiği dö-
karakterlerin en ünlülerinden bi-
neme ait olmayan plastik bir kova, bir traktör ya da mo-
ri kuşkusuz, filmin adına da esin
Başak Bıçak
dern bir yorumla sunduğu klasik müzik fonuyla gerçekleş-
olan sımsıkı bağladığı korsesi ve
tiriyor. Avusturyalı yönetmen Marie Kreutzer’in kamera-
basakbicak incecik beliyle ünlü Sissi... Ancak
sı ana karakterini yüceltirken bir yandan da onu boğan her
@gmail.com
burada korse sırf gerçek anlamıy-
ayrıntıyı resmediyor. 40’ına basmış Elizabeth, büyük ve
la değil, kadınların formüle edilen
kasvetli salonlarda, kendisini var eden saray “zemininde”
bedenler ve yaşamlar içinde hap-
yatarak sigara içerken nasıl baygınlık rolü yaptığını anlatı-
solmuşluklarının, nefeslerini kesecek kadar daraltılan dün-
yor, köpeklerine sevgisini dile getirirken sadakatsiz kocası
yalarının simgesi olarak görünürlük kazanıyor. Nitekim
Franz Joseph’i iğneliyor; bir yandan saatler süren güzellik
filmin açılışı da bu imgeyle paralel bir anlam barındırıyor.
bakımları, durmadan yaptığı egzersiz ve hastalığa varan
Elizabeth, hizmetlilerinin korku dolu bakışları karşısında
diyetleriyle yaşlanmaya savaş açarken öte yandan “İkili
suyun altında nefesini tutmuş bir şekilde küvette yatıyor
Monarşi”deki rolünü ve sözde gücünü sürdürüyor.
ki bu sahneyi kısa bir süre sonra akıl sağlığından mustarip
kişileri ziyaret ettiği hastanede karşılaştığı, su içinde teda- pahalı bir korse içinde yok olmak
vi amacıyla kendisine elektrik verilen kadının görüntüsü-
Korsaj dünyanın gördüğü ilk büyük savaşı başlatan
nün peşi sıra yeniden izliyoruz.
Avusturya-Macaristan İmparatoru Franz Joseph’i ve ül-
Görkemli bir yaşamın, moda ikonluğunun ve en önem- kenin içinde bulunduğu siyasal çalkantıları, büyük oran-
lisi güzelliğiyle nam salmış bir kraliçenin perde arkasında,
da Elizabeth’in hayatının vinyeti haline getiriyor. “Bü-
Korsaj’da, suyun altında “nefesi kesilmiş”, yalnız, mut-
yük Savaş”a giden yolda, karakterin ve ülkenin melan-
suz, hırçın ve çoğu zaman ölüme yakın bir kadın var. Ve kolisi birbirine karışıyor; farklı zamanlarda çocuklarını
film sırf kadın olduğu için, bir sahnede de belirtildiği üze- kaybeden Elizabeth’in acısı, Vicky Krieps’in donuk ifa-
re, “doğal olarak melankoliye meyyal” bu kraliçeyi sessiz
desinde somutlaşıyor. Elizabeth’in yaşamı seven ve can-
bir isyan içinde portrelese de ustalıklı bir yaklaşımla onu lı yapısının tersine, ifadesine yansıyan mutsuzluk ve do-
yüceltmek ya da feminist bir idol çıkarmak peşine düşmü- nuk bakışlar filmin tezat anlatısının temellerini inşa edi-
yor. Tarihi gerçekliğin dışına çıkarak onu yeni icat olmuş yor. Şatafat içinde sefalet çekmek, pahalı bir korse içinde
sinemanın kıymetli bir parçası, bazen protokollere karşı yok olmak... Korsaj, sınıf ayrımı gözetmeksizin “boğulan
duran huysuz bir hanedan üyesi veya hiç kesmediği saçla- ve yok edilen” kadınların bir tezahürü...
Hastalık,
aşk,
yalnızlık
puanım: 7.5/10