17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 NİSAN 2021 3 Aslıhan Dağıstan Aysev, gerçek masallar yazıyor Cici değil cesur kızların zamanı CeSsuugrrueKrvççıe’zetlyakkaaerakznçsKadııdnlüidıltknıaü.arpAkhihayrssahatienrmyvaoe,amsr“niu’Kalnmınıkiz”lnahçdrioillkikcayâiuotykare.lnlaeırşrısinıni Aslıhan Dağıstan Aysev’in kız çocuklarına ilham vermesi için kaleme aldığı “Cesur Kızlara Yol Arkadaşları” adlı kitabı, kısa sürede ikinci baskıyı yaptı. Kitapta, farklı başarılara imza atmış 31 kadının hikâyesini, sade ve akıcı bir dille anlatıyor Aysev. Aslında tam tamına masal gibi! Adile Naşit, Afife Jale, Azra Erhat, Duygu Asena, Halet Çambel, Leyla Gencer gibi alanında öncü olan kadınlar, Canan Dağdeviren, Sümeyye Boyacı, Şahika Ercümen gibi genç kuşaktan çığır açan isimler bir arada. Aysev, ikinci bölümü yakında baskıya gidecek olan kitabın geliriyle Suruç’ta bir Cesur Kızlar Kütüphanesi kurdu. Aslıhan Dağıstan Aysev KÖY ÇOK KARAMSARDI Aysev, kütüphanenin kurulmasını şöyle anlatıyor: “Tek bir kitap Suruç’u buldu. Suruç’taki AbACIZ PRENSES MASALI YERINE dülkadir Öğretmen, bu Yazar, marka danışmanı Aslıhan tek kitaba öyle kıymet Aysev, iki kız çocuğu annesi. verdi ki bantlayıp öğ Cenevre’de yaşıyor. ODTÜ mezunu. rencilerine okuttu. Kızlarına, tek özellikleri güzellikleri bilen çocuklar ve aydın Telefonda hem miolan aciz prenses masalları anlatmak bir öğretmen görmek isnik Nevşin’e hem istememiş. Baş kahramanın kız olduğu teyenler baksın diye.” d‘?işOdnklNı’eeıaknmnddNedhkiayıaoöreeşebvcn.zHb.aeşic.ikhoiynreNnöitcamyid,yeaylsehvimüeaoşaşnckirtiymıüdadinnatnnaua.ıtdızmıbBkdşneımivı:edmtAaanaıırpşb.tdaisütleymdayiaza.dksb“aıiağtAlyanylıonapochkrlnlıaiaıY”kkerbo,âkadaulbyodiAryleuyımanelrueskklaslratimaolykitraadaraıuimunpazmnşmtnşı;labkşlacaıaC.ânşatrşm7.ne,eı.a.ssüdyıkruşıaeıziz.ltrnüşaaSoıKlrnbhlmoıuııdnninzüçnaılrıaşckaTaraivnüba,eklrikaırkpzetrıganegündnönisrrueeksmdızbmüdeslüBramaeaüyrisrluırsüiainkştnklctalbMlliaieiçmdnidrrşeaıyse.tğtsiiçıraÇyralionmloeloökeltlmknaedymcruieço?ıeğşgonağyiuüsktueastcdonailküzopzdkaldğluiiduğtıç.aa,.imo.nrbkıi Çoğu evde internetin olmadığı Ya prenses ya kurban... İşe masallarbir köy. Bunu duyan eşim dostum, dan başlamak lazım gerçekten, çocuklar sosyal medyadan edindiğim yeni dostlarım masal diliyle öğreniyorlar. el uzattılar. Hem koli koli kitap hem de Cesur Kızlara Yol Arkadaşları kitabımı çocuku İsimleri neye göre belirlediniz? lara yolladılar. Binayı da kitap geliriyle elden 200’e yakın kadının hikâyesini okudum, öngeçirdik. Velhasıl tek kitaptan binlerce kitaba cü ve iz bırakmış kadınlar olmaları önemliyevrilen bir dayanışma doğdu, kütüphane ime di ama esas önemli olan cesaret göstermiş olce usulü hayata geçti. Abdülkadir Hocam di maları, hayal gücünü kullanmalarıydı. Hepsi yor ki ‘Köy çok karamsardı. Bu kütüphaneyle zorlukların üstesinden gelmiş, önlerine konuköye bir umut geldi. Herkes sürekli gelip ki lan engelleri aşmış. Cesaret, hayal etme gücü, tap okuyor, yaşlı genç.’ Kitabımı ve başka ki azim, çalışma disiplini… Asıl vermek isteditapları çocuklara gönderen herkesin bu umut ğim mesajlardı. Erkek çocukları da okuduklata payı var. O bantlı kitap müzelik: Kıymet rında kadınlara saygı duysunlar isterim. H İLAL KÖSE Aysev, toplumsal cinsiyet eşitliğini genç kuşaklardan başlatmanın şart olduğunu vurguluyor: “Cesur kelimesiyle kız çocuklarını ilişkilendirip güzel, cici gibi alışılmış kavramların üstüne taşımak istedim. Türkiye’nin dünyaya meydan okuyan 30 kızının hikâyesini bu nedenle kaleme aldım.” Kitaptan Afife Jale bölümünden: Bazı insanlar sahnede olmak için dünyaya gelirler. Küçük Afife de işte böyle bir kızmış. Ancak onun yaşadığı devirde, Müslüman kadınların sahnede rol aldığı görülmüş şey değilmiş. Duygu Asena “Bir zamanlar ağzından ‘Neden’ sorusu düşmeyen Duygu diye bir kız yaşarmış. Daha küçücük bir çocukken, kızlarla erkekler arasındaki eşitsizliği fark etmiş. Oğullarına ‘Oku da adam ol!’ derken kızlarına ‘Boş ver okumayı, evlenecek adam bul!’ diyen aileler olduğunu görmüş. Düşünmeye başlamış: Neden erkeklere her şey tamam, ama kızlara haram?” “Koskoca Osmanlı İmparatorluğu bir gün gelmiş yıkılmış. Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmasıyla yıllarca geri planda bırakılan Türk kadınının önü açılmış. Tam da bu değişim sırasında Sabiha isimli, aklına koyduğunu yapan bir kız yaşıyormuş. O, ‘Kızlara uygundur ya da değildir’ diye düşünmez, ‘Ben ne yapmak istiyorum?’ diyerek hedefine yürürmüş...” (İlk Türk kadın inşaat mühendisi, voleybolcu Sabiha Rıfat Güreyman) REHBER ODASI FİGEN ATALAY ŞIZOFRENE BAK! Günlük hayatta sık kullanılan damgalama sözleri: u Ruh hastası mıdır nedir? Ne dediği belli değil. u Şizofrene bak. u Otistik misin nesin? Anlamıyor musun? u Dengesiz dengesiz hareketler. Tam bipolar yaa! Gençler, ‘damgalama farkındalığı’ için çalışıyor Öyle söyleme! Günlük hayatta farkında olarak ya da olmayarak sık sık “damgalama sözleri” kullanan çok. Birilerine kızınca ağızdan hemen “Ruh hastası mıdır nedir?”, “Şizofrene bak” gibi sözler çıkıyor. “Öyle Söyleme!” hareketi elçisi gençler, ruhsal hastalık yaşayan bireyleri ötekileştiren ve toplum dışına iten dil ve davranış alışkanlıklarının değiştirilmesi için yaşıtları ve kendi sosyal çevrelerine öncülük ediyor, herkesi kendi düşünce ve sözlerinde bir davranış değişikliği başlatmaya çağırıyor. Abdi İbrahim Otsuka’nın 2019 yılında yaptığı “Türkiye Şizofreni Algısı, Bilgi Düzeyi ve Şizofreniye Bağlı Damgalama ve Ayrımcılık” araştırması sonuçları, çağdaş tıp ve bilimsel anlayış ile toplumu oluşturan bireyler arasındaki uçurumu ortaya çıkarmıştı. Araştırmadan çıkan sonuçlar ışığında, ruhsal hastalık yaşayan bireylerle yakınlarının hayatındaki en büyük engellerden biri olan dilde damgalamayı ortadan kaldırmak amacıyla 2020 yılında “Öyle Söyleme!” hareketi başlatıldı. “Görmezden Gelmeyelim” çatısı altında başlatılan bu harekete, Şizofreni Dernekleri Federasyonu, Bipolar Yaşam Derneği, Türkiye Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Derneği, Türk Nöropsikiyatri Derneği de destek verdi. Doğrudan ruhsal hastalığı olanlara söylenmese de kullanılan bazı sözcükler ruhsal hastalıklar ile mücadele edenler ve yakınlarının hayatına zarar veriyor. Bu olumsuzlukların ilk sırasında ise tedaviden kaçma ve normal hayata dahil olabilecekken yabancılaşma ve uzaklaşma var. Fark edilmese de ruhsal hastalıklar ile mücadele edenler ve yakınları bu sözcüklerin hakaret olarak kullanıldığını biliyor, duyuyor. Bu nedenle de “Öyle Söyleme” denilerek damgalamanın önce dilde bitirilmesi hedefleniyor. GENÇLER ‘ELÇI’ OLUYOR Hareketin, toplumun tüm kesimlerine yayılması ve hatta küreselleşmesi için bu yıl da çalışmalar sürüyor. Abdi İbrahim Otsuka “Öyle Söyleme!” hareketinin elçisi olmak için başvuran lise ve üniversite öğrencileri arasından 50 genç seçilerek eğitimlere başlandı. 42 üniversite, 8 lise öğrencisi, 1.5 ay süren eğitim programında psikiyatrist ve uzman psikologlardan online platform üzerinden eğitim aldı. “Öyle Söyleme” elçisi gençler, özel tasarlanmış eğitimler sonrasında, projeyi en az 5 arkadaşına anlatacak. Ruh ve sinir hastalıkları, empati ve iletişim gibi konular hakkında bilgi sahibi olan gençler, herkesi günlük dilde ruhsal hastalıklara olumsuz anlam yükleyen damgalayıcı söylemlerden uzak durmaya, bu tip söylemlerin farkında olmaya çağırıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle