29 Eylül 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

8 25 NİSAN 2021 Kaçırmayın EMRAH KOLUKISA u Netflix’in yeni dizisi ‘Fatma’ B aşrolünü Burcu Biricik’in oynadığı yeni Netflix dizisi “Fatma” 27 Nisan’da izleyiciyle buluşuyor. Kaybolan kocasının akıbetini araştırırken son derece belalı işlere bulaşan bir temizlikçi kadının hikâyesini anlatan “Fatma” gerilim ve aksiyon düzeyi yüksek bir dizi. 6 bölümlük dizide Uğur Yücel, Hazal Türesan gibi isimler de var. u Arkeolojide bir delikanlı T ürkiye’nin en saygın arkeologlarından Muhibbe Darga’nın 13 Haziran 1921’de Acıbadem’de bir köşkte başlayan yaşamı, arkeolojinin gizeminin peşinde öğretmekle geçti. YKY etiketiyle çıkan nehir söyleşi kitabı “Arkeolojinin Delikanlısı Muhibbe Darga” bu dolu dolu yaşama içtenlikle açılmış bir pencereden bakıyor. u Amin Maalouf ile çevrimiçi I nstitut Français Türkiye’nin düzenlediği Edebiyat Salonu çevrimiçi etkinliğine bu ay eserleri 38 dile çevirilen Amin Maalouf katılıyor. Etkinlik 28 Nisan tarihinde saat 19.00’da Zoom platformunda düzenleniyor. Maalouf’a, eserlerini dilimize kazandıran çevirmen ve yazar Ali Amin Maalouf Berktay da eşlik edecek. u Bozlu Art Project’te ‘Hafıza Sarayları’ Bozlu Art Project’in etkinliklerini düzenlediği Şişli’deki tarihi Mongeri Evi, Dr. Özlem İnay Erten küratörlüğündeki “Hafıza Sarayları”na ev sahipliği yapıyor. Sergi, Meliha Sözeri, Server Demirtaş ve Evren Erol’un yapıtlarını “Hafıza Sarayı” kavramıyla bir araya getiriyor. u Field Music’ten yeni albüm İngiliz rock grubu Field Music’in yeni albümü “Flat White Moon” yayımlandı. Plak meraklıları çoktan siparişlerini vermiştir diye umuyorum, zira geçen yıl çıkardıkları “Making a New World” ile yüksek not alan grup son 15 yılın en sağlam ekiplerinden. u Kundurama’da üç film Kundura Sinema’nın çevrimiçi izleme platformu Kundurama’nın yeni seçkisi “Rüyanın Öte Yakası” yayında. New York merkezli platformu Kinescope’un kurucusu ve sinema yazarı Pawel Wieszczecinski’nin küratörlüğünü yaptığı seçkide yer alan filmler 19 Temmuz’a dek Kundurama’da Türkçe altyazılı ve ücretsiz izlenebilir. BURCU AKKAYA burcuakkaya.c@ gmail.com Müzeler şimdi Covid önlemleri nedeniyle kapalı. Yine de böyle kütüphanelere ilginiz varsa Klementinum’u internet üzerinden 3D sanal turlarla gezebilirsiniz. Prag’a giderseniz Klementinum’u ziyaret etmeden dönmeyin Çekya’da film seti gibi kütüphane K lementinum adını duyunca, bizim gibi 80’lerde çocuk olanların aklına ilk Clementine (Klementin) adlı biraz tuhaf ama merak uyandıran çizgi film gelecektir muhtemelen. Müziğinin tınısı hâlâ kulaklarımda, filmde, Clementine adlı küçük kızın geceleri mavi küresinde dünyayı gezdiği sihirli bir dünyası vardı. Klementinum kütüphanesinin uzun adıyla Çek Cumhuriyeti Millî Kütüphanesi’nin masalımsı kulesinde, kiremit rengi çatılarıyla eski Prag manzarasını izlerken kendinizi Clementine’nin küresinde gibi hissedebilirsiniz belki. Yuvarlak balkonuyla Galata Kulesi’ni andıran, yaklaşık 70 metrelik kuleye çıkarken, bir kişinin geçebileceği darlıkta, dönen metal bir merdivenle ulaşılan tarihi bir rasathaneyi geçeceksiniz. Bu ahşap kokulu ve ahşap dokulu katta, yıldızları gözlemlemeye yarayan oldukça eski hava gözlem düzeneklerini de inceleyebilirsiniz. BAROK M İMARİSİ DİKKAT ÇEKİYOR Müze kütüphaneler, daha çok edebiyatçıların doğdukları ya da bir dönem yaşadıkları evlerde, çeşitli eşya ve özel baskılı kitaplarının sergilendiği yeni müze türleri... Genellikle butik otel odalarında veya köşklerde oluşturuluyor. Yaklaşık 2 hektârlık oldukça geniş bir arazide yer alan bilim ve sanat merkezi Klementinum kompleksininin kütüphanesi ise altın renginde ve bütün görkemiyle kocaman bir kütüphane. Bu tür benzersiz mimarisi olan yapıları, gündelik yaşamda sadece fantastik filmlerde görüyoruz. İçeri girdiğimde “Gözlerimizi kocaman açıp burası gerçek mi yoksa bir film seti mi?” diye düşündüğümü hatırlıyorum. Bilim, sanat eserlerinin yanı sıra, tarihi taç giyme törenlerinden kalma, nadir, el yazması Teoloji kitaplarının da yer aldığı bu 17. yüzyıl yapısı, tavan freskleri ve barok mimari tarzıyla etkileyici. Bazı bölümlerinde fotoğraf çekilmesine izin verilmiyor. En değerli kitapların ve kürelerin olduğu ana salonun fotoğrafını müzenin girişinde satılan kartpostallardan çektim... Çekya, AB üyesi ancak para birimi olarak Avro değil Çek Korunası kullanıyor. Müzeye giriş biletleri, yaklaşık olarak 75100 TL’ye denk geliyor. Astronomik Kule Kuleden manzara ÖZEL İZİNLE ÇALIŞMA YAPABİLİRSİN İZ T aş köprüleri, bol rivayetli, mistik hikâyeleriyle Ortaçağ mimari yapılarını günümüze taşımayı başaran 10 milyon nüfuslu Çekya’nın başkenti Prag’a giderseniz UNESCO’nun da dünya hafızası mekânlarından biri olarak kaydettiği, sayılı kütüphanelerden olan bu müzeyi görmeden dönmeyin. Raflarındaki 20 binden fazla kitabıyla bir mücevher gibi korunuyor. Kapısında havadaki dondurucu soğuğa rağmen kışın bile bilet kuyruğu oluyor. Müzeye, size binayı ve içindekileri anlatacak rehber eşliğinde, maksimum 2025 kişilik gruplarla giriyorsunuz. Turlar yaklaşık olarak 50 dakika sürüyor ve İngilizce yapılıyor. Bireysel olarak ziyaret edip kitap karıştırabileceğiniz ya da masalarında çalışabileceğiniz bir kütüphane değil. Tamamen turizme kazandırılmış. Eğer akademik amaçlı bir arşiv çalışması yapmak istiyorsanız ancak kütüphanenin bağlı olduğu üniversiteden özel izinle girilebiliyor. Kütüphane Prag’daki Charles Üniversitesi için de kitaplar barındırıyor. Komplekste bir de her turda açık olmayan Ayna Şapeli var. O bölümde de genellikle klasik müzik konserleri düzenleniyor, zaman zaman da evlilik törenleri yapılabiliyormuş. Biliyorsunuz bu, Dostoyevski’nin bir romanının başlığıdır. Ben de Joseph Frank’ın bin sayfalık Dostoyevski biyografisini çevirdim. Joseph Frank yalnızca Dostoyevski’nin biyografisini yazmamış, yazarlığıyla hayatı arasındaki iç içeliği sergilemek de istemiş, o bakımdan yapıtlarını da tek tek ele alıp çözümlüyor. O bin sayfada öyle çok şey anlatılıyor ki, hangi biri aklımızda kalsın! Ama benim aklımda, özellikle Raskolnikov’la ilgili, beni çok etkileyen bir çözümlemesi kaldı. O çözümleme bana çok ilginç ve çok anlamlı geldi. Hele bugünlerde bazen hiç anlayamadığım, vicdana, insanlığa sığdıramadığım insan davranışlarını sanki o çözümlemeden sonra anlar gibi oluyorum. HHH Raskolnikov’un ne yaptığını biliyoruz. Bir cinayet işledi, tefeci bir kadını öldürdü. İnsanların yoksulluklarını ve parasızlıklarını, çaresizliklerini sömürüp servet kazanıyor diye öldürdü kadını. Güya toplumu bir sömürgenden kurtarmak istedi yani birtakım insani ve iyilikçi amaçlarla yaptı bu işi. Sonrasını bir dedektif romanı okur gibi merakla bakalım cinayet çözülecek mi, Raskolnikov yakalanacak mı merakıylaokuduğumu hatırlıyorum. Bu arada Raskolnikov’un iç konuşmaları, kendini uzun uzun sorgulama ve savunmaları çok ilginçti, onu da hatırlıyorum. HHH Ama Joseph Frank bu yapıtı anlamak için “çeşitli izlek tellerinin düğümünü çözmek” gerektiğini söylüyor, böyle dedektif romanı gibi okumanın yetersiz Raskolnikov iki kutup arasında gidip geldi Suç ve Ceza Dostoyevski olduğuna işaret etmiş. Dostoyevski, “romanın merkezine Raskolnikov’un psikolojisini yerleştirmiştir” çünkü Dostoyevski için ideolojiyle psikoloji birbirinden ayrılmaz şeylerdir, diyor; romanda “Hiçbir ayrıntı ve olay ilişkisiz değildir”, “[o]layların gelişimi, Raskolnikov’un işlediği cinayetin anlamını okurun doğru şekilde anlamasına rehberlik edecek şekilde düzenlenmiştir” diye ekliyor. Bazı ayrıntılara ve metin ögelerine dikkat çekerek Raskolnikov’un bu cinayeti işlemesine yol açan gerçek dürtüyü keşfe çıkıyor: Raskolnikov bu ÜLKER cinayeti yüksek bir toplumsal yarar uğruna işlemedi diyor. INCE Yüksek bir toplumsal amaç için işlemediyse niçin işledi? J. Frank, “Raskolnikov’un bu cinayeti işlemesine yol açan gerçek dürtüyü keşfe çıkıyor” dedim ama bu işi aslında Raskolnikov’un kendisinin yaptığını söylüyor. Diyor ki cinayeti işledikten sonra Raskolnikov bu cinayeti niçin işlediğini bilmediğini fark etti çünkü tefeciyi öldürdükten sonra kadının parasını almakla ilgilenmemişti, almamıştı. Oysa cinayeti bunun için işlediğini sanıyordu. Demek ki asıl neden bu değilmiş diye düşünmeye başladı ve sonunda asıl nedeni buldu. HHH J. Frank, Raskolnikov’un, kitaptaki bütün öteki kahramanlar gibi iki kutup arasında başkalarının iyiliğini düşünmek gibi bir iyi yüreklilik ve merhametlilikle o muhteşem bencillik arasında gidip gelen bir kahraman olduğunu söylüyor. Raskolnikov bu cinayeti işlemiştir çünkü kendi gücünü denemek istemiştir, diyor. Ne gücü bu? Öldürme gücü. “Tanrı’nın elinde olan” ve başka hiç kimseye tanınmamış “insan hayatı üzerinde söz sahibi olma” hakkını kendinde bulma gücüdür. Raskolnikov bu gücü kendinde bulup bulamayacağını merak etmiş ve bunu anlamak için öldürmüştür, diyor. Bunu niçin merak etmiştir? Raskolnikov’a göre Napolyon gibi büyük adamlar böyledir, canları ne isterse onu yapabilecekleri inancıyla hareket etmişlerdir. Böyle bir adam (örneğin, Napolyon) “Kendisine her şeyin izninin verildiği gerçek efendi, Toulon’da fırtına gibi eser, Paris’te katliam yapar, Mısır’da bir orduyu unutur, Moskova seferinde yarım milyon adamını telef eder” der. Raskolnikov da büyük adam olmak istemiş, bu cinayeti işlemiştir ama sonuna kadar gidememiştir çünkü vicdanı işe karışmış, işin içine vicdan girince oyun bozulmuş, büyüklüğe giden yol tıkanmıştır. HHH Raskolnikov büyüklük sınavını kaybetmiştir çünkü vicdanı bir duvar gibi karşısına dikilmiştir, o duvar karşısına dikilmeseydi o büyük olma isteğinin gerisinde yatan “şeytani gurur” ve “azılı bencillik” belki de kazanacaktı. Çok ibretlik bir çözümleme, öyle değil mi? Kendilerini “büyük” hissetmek için kendilerine canları ne isterse onu yapmak, bu arada nelerin ya da kimlerin telef olacağını hiç umursamamak, hiçbir şeyden vicdan rahatsızlığı duymamak izni veren insanlar bunu nasıl yapabiliyorlar bilmecesi biraz çözülüyor sanki insanın kafasında.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle