02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

5 TEMMUZ 2020 5 Niyazi Koyuncu, 15 yıldır sahnede. O, bunu söyleyince ben hayretler içinde kalıyorum. Nasıl geçti bunca zaman? Karadeniz müziğinde devrim yapan, aslında kelimenin tam anlamıyla devrimci olan abisi Kazım’ı sonsuzluğa uğurlayalı da o kadar oldu demek... Anısı o kadar canlı ki... Ailesi için de biz sevenleri için de... Niyazi Koyuncu ile hem abisini konuştuk hem de yaylalardan, Hopa’dan sizlere selam getirdik. “Üç ay İstanbul’da kapalı kaldıktan sonra yaylaya çıkmak müthiş bir şey. Özgürlüğün, kıymetini bilelim doğanın” diyor. “Abimin şarkı söylemekten başka dertleri de vardı. Abimi anıp, şarkısını paylaşan kimi isimlere bakıyorum, bir yerde bir sıkıntı var ona bir şey demiyorlar. Abimin mutlaka söyleyecek bir lafı olurdu. Onu örnek alacaksak bütünüyle örnek almalıyız.” Niyazi Koyuncu ile 15. ölüm yıldönümünü geride bıraktığımız Şair Ceketli Çocuğu da andık “Keşke 80 milyon bir masada konuşabilse, bu ülke hepimizin, kimseyi ötekileştirmemek lazım.” Güzelliği yok ediyoruz Fotoğraf: Eren Dağıstanlı u Nasıl geldi köy havası? Özgürlük... Böyle bir şeymiş. 5 Haziran’da geldik. Zor dönemden geçiyoruz, tüm dünya, tüm insanlık. Her duyarlı vatandaş gibi karantina kurallarına uyduk. Uymaya da devam ediyoruz, memlekette insan teması çok olmuyor zaten. Genelde köydeyiz, yayladayız, annemle ablamla bile aynı evde kalmıyorum. Ne olur, ne olmaz? Ama sarılamamak çok kötü bir şey. Biz sarılmaya, kucaklaşmaya alışkın bir toplumuz, birbirimizi sırtımıza vurarak severiz, o yüzden birazcık zorlanıyoruz tabii... u Anneniz de sarılamadı bu durumda... Sarılamadı vallahi, kadına dert oldu... Ben korkuyorum aslında. Hopa’da vaka yok, Artvin’de sıfırlandı diye biliyorum, annem de çok yaşlı sayılmaz ama 70 yaşında yine de bir şey olursa bana olsun, ailemize olmasın diye düşünüyoruz, eşimle kendimizi izole ediyoruz. Bilim insanları da temastan kaçınmamızı söylüyor, biz de uymalıyız, sorumluluğumuzu yerine getirmeliyiz. u İnsanlarda rahatlama oldu ama... 1 Haziran’dan beri böyle, belki yetkililer biraz da sınırlı bir rahatlamadan söz edebilirlerdi. Umarım atlatırız yakında... u Neler yaptınız karantinada? Film izledim. Beste yaptım, geçmişte yaptıklarımı biraz toparladım. Üretimime katkısı oldu ama evde kalmak çok sıkıcıydı. Hayatımda hiç bu kadar evde kalmamıştım. u Ev işleri nasıl bölüşüldü peki? Eşime zaten yardım ediyordum ama karantinada cam bile sildim! Ev işi çok zormuş tabii bunu da iyice görmüş olduk... u Salgın olmasaydı yeni bir albümle selamlayacaktınız dinleyicilerinizi değil mi? Her şey hazır aslında. Stüdyoya girip, çalıp kaydedeceğiz. Bir, bir buçuk aylık işi var. Şimdi konserden söz eden hiç yok. Albümü şimdi yayımlasak, maalesef çabuk eskiyor, popüler kültürün etkisi... Albümde çok büyük emek var. Çok kıymetli bir iş. O stüdyoyu görseniz. O tartışmaları...Üç senenin emeğini 50 dakikaya sığdırıyorsunuz. 10 saniyelik bir introyu koysak mı diye haftalarca tartışıyorsunuz... DERELERIMIZ KURUYOR, ÇOK ACI u Tabii insanları müziksiz bırakmadınız bu sürede. Mini Instagram konserleri yaptık, evet... u Ben sevmedim o konserleri... Gerçek bir konser gibi asla olamaz. İlk zamanlar çok yaptık tabii özlüyorsun şarkı söylemeyi, dinleyenlerin de var ama ne kadar kaliteli müzik çıkıyor? Zamanla onu da tükettik aslında şu anda kimse pek canlı yayın yapmıyor. Gerçi burada sosyal medyaya pek bakamıyorum. u Telefonda her şeyi izlemekten hiçbir şey izleyemeyecek hale geldik... Aynen... Ben Hopa’ya geldim geleli telefon çekerse akşamları Twitter’a bakıyorum, ne var ne yok diye. Bazen bir şey yazmaya elim de varmıyor. Kendimi dinliyorum, denize giriyorum, dağa çıkıyorum. u Tekneyle açılıyorsunuz... Burada bütün tekneler bizim, arkadaşlarımızın balıkçı tekneleri. Hopa’da Kemalpaşa’dan, Fındıklı Limanı’ndan denize açılıyoruz. Denize atlayınca, elimizle çekiyoruz birbirimizi yukarı, öyle tekneler bunlar. Çocukken de böyleydik. Çok keyifli. Dereye de giriyoruz tabii. Aslında biz dereciyiz, denize çok sonradan girdik. Şu çok üzücü, çocukken yüzdüğümüz dereleri elektrik santrallarıyla yok ediyorlar. Bütün çocukluğumuzu yok ediyorlar aslında. Bencillik bu. En acısı, bizden sonraki kuşak bizim yaşadığımız güzelliği yaşayamayacak. u Para hırsı... Rant hırsı... 15 yıllık bir enerji için dereyi kurutmak... O kadar söylüyoruz, sonra başımız da belaya giriyor. Yazıktır... Ben bilime inanıyorum. Mühendislere danışılsın, doğayı yok etmeden enerji üretmenin illa ki bir yolu vardır. Olmalı. Başka ülkeler yapıyor. Sadece burası değil ki. Ülkemizin her yeri çok güzel. Hasankeyf mesela, sular altında artık. Aklım ermiyor buna. Çok acı. u Karadeniz’in de bir gün böyle bir ranta kurban edileceği hiç aklıma gelmezdi benim. Bodrum, Marmaris yaşardı “Evine ekmek götüremeyen çok insan oldu, desteklenmemeleri çok üzücüydü... Sanat emekçileri mesela... Aylardır tek maaşları yok...” u Kazım Koyuncu’nun takımı Trabzonspor’du tabii... Bu sene abim için Trabzon’un şampiyon olmasını istiyorum... Abimin Trabzonsporluğu çok başkaydı. Kalbimin bir tarafında Trabzonspor var. u Futbolla aranız nasıl? Eskisi gibi takip etmiyorum. Fenerliyim. Hopaspor’u önemsiyorum. Amatör ruh beni daha çok mutlu ediyor. Arkadaşlarım yönetimde. Üçüncü ligdeyiz bu sene, her hafta 78 bin kişi maç izliyor, teyzeler, amcalar, gençler... Bir dönem ben de alt yapıda oynamıştım Hopaspor’da. genelde bu yıkımı... dinlemiş. Araştırmış, öldüğünü öğrenince hüngür hüngür ağ Aynen öyle. Bazen bir yerden bir fotoğraf paylaşıyorum, lamış, bir gün onun mezarına geleceğim Dido’yu söyleyece sonra “ulan acaba yapmasa mıydım” diyorum. O hale geldik. ğim demişti... 36 yaşındayım. Karadeniz’de o kadar özgün yer var ki. Doğası, tarihi başka. Deniz eskiden evimizin karşısındaydı ama sahil yolu denizi bizden uzaklaştırdı. Hâlâ dolduruyorlar sahili. Biz güzel şeyleri yok ediyoruz, çok ayıp ediyoruz! Bizden sonrakini hiç düşünmüyoruz. u Artvin halkı diğer Karadeniz illerine göre daha bilinçli değil mi? u Yokluğuna alışmak kolay değil... Hiç değil. Her 25 Haziran’da her şey çok taze. u Anneniz nasıl? Hâlâ evde abimin şarkısını çalmıyoruz. Hazır değil duymaya. Duyunca baygınlık geçirdiği oldu birkaç kez... Ben de iki sene hiç dinlememiştim, izleyememiştim... Mücadele ediyorsun ama ne kadarını kurtarabiliyorsun ki... u Karantina sonrası ilk konser nerede olacak? Doğa her şeyden üstün, dokunma kardeşim. Başka dertlerimiz Maalesef ufukta gözükmüyor bu sene... Herkes evinde o var; işsizlik, geçim sıkıntısı, intiharlar... Bunlara çözüm bula büyük günü bekliyor ben de sahneyi çok özledim. En son 1 lım. Doğayı katlederek nereye varacağız. Her şeyi vatandaş Mart’ta Almanya’daydık. Şimdi ekip olarak “ilk konserimiz tan yahut devletten bekleyemeyiz, sorumluluklarımızı bilelim beş saat mi sürse acaba” diye konuşuyoruz. karşılıklı, çözüm burada. u Karandeniz’de en çok nerede huzur buluyorsunuz? Hemşin’in yaylalarında. Bu hafta Elevit’e çıkacağız. Yıldızları sayacağız... KÖTÜ ÇOCUKLAR DEĞILIZ u Sanat emekçileri çok zor günler geçirdi... Bir değerimizin olmadığını gördük. Bodrum’u da severim ama üç beş gün sonra buraları özle u Aslında çok değerlisiniz... rim. Burada istediğim zaman denize giriyorum, kimse benden plaj parası almıyor ya da kimse bana bir şey satmaya çalışmıyor. Biraz fazla yağmurlu memleket ama bu yeşilik de yağmur Eskiden de öyleydi. İlk önce hep müzik susturuluyor. Bu işten geçinen en az 1 milyon insan var... Bu insanların dört aydır tek bir maaşları yok. Fabrikalara, onlara, bunlara birçok dan. Gece fırtına vardı şimdi yanıyor mesela... yardım paketi açıklandı, içinde biz yokuz, esamimiz okunmu u Müzisyen olmaya karar vermeseydiniz ne olurdu? yor. Az da olsa bir yardım yapın, gönülleri alın... O yardım Müzik beni tercih etti galiba. Hopa’da arkadaşlarımla evde paketlerinin yüzde 10’unu geçmezdi. gitar çalıyorduk ama ilk Eskişehir’de sahneye çıktım ve bir da u Hiç izlenmeyen konserlere yüksek paralar ödendi... ha da inmek istemedim sahneden. Bana mutluluk verdi, huzur Umurumda değil kimin ne kadar aldığı ama bu ötekileştir verdi, bazen de öfkelendirdi. İçinizi döküyorsunuz sahnede... medir. Birilerini desteklerken diğerlerini desteklememek ol u Abiniz müziğe ilginizi biliyor muydu? maz. Sorgulayınca da vatan haini oluyorsunuz. Onun karşısında hiç şarkı söyleyemiyordum, hep çekin u Tepkilerinizi dile getirmekten çekindiğiniz oluyor dim. Ailemin karşısında da 4 yıl önce ilk kez söyledim... Baş mu? ka başka duygular da oluyor tahmin edersiniz. Abim bir kere Korkmuyorum, kaybedecek neyim var ki. Biz kötü çocuk duymuştu sesimi çok beğenmişti, seni stüdyoya götüreyim di lar değiliz. Barıştan, doğadan yanayız. Şarkı söyleyenden za ye çok ısrar etti ama çekinmiştim gitmemiştim. Keşke... rar gelmez ama muhalif kimliğimiz olmak durumunda. Bir yer u Nerede duymuştu? de kötülük varsa, yanlış yapılıyorsa söylemek durumundayız. İstanbul’da Cihangir’de yanına gitmiştim... Bizde Lazlar’da u Ama susanlar da var. adettir lavaboda şarkı söylemek... O, onun tercihi, eskiden eleştirirdim ama şimdi boş verdim, u O ısrar etmedi mi? Etti de biraz inatçılık vardı bende. u İzleseydi ne derdi acaba? Bilmem. Keşke yaşasaydı da izleseydi. Yaşasaydı da ben onu dinleseydim. 20 bin nüfuslu Hopa’dan çıkan bir adam ülkedeki müzik ruhunu değiştiriyor, pek çok şeyle birlikte. 20 sene önce söylediği şeyler bugün geçerli. İdol oldu. Karadeniz’in gerçek yüzüyle tanıştırdı insanları, Temel fıkralarından ibaret olmadığı gösterdi, dili değiştirdi. Yıllar önce Brezilya’dan bir öğretim üyesi bana bir eposta göndermişti, Fatih Akın’ın filmini izlemiş onun şarkısın o tayfadan bir beklentim yok. Ama ben, arkadaşlarım inandığımız şeyleri yazıp çizmeye devam ediyoruz. Denizler’in idamında da ses çıkarmayan sanatçılar oldu... Bugün abimi anıyoruz. Ben diyorum ki biraz da onun inandığı felsefeden bahsetmek lazım. u Abinizle bir anınızı paylaşır mısınız bizimle? Halı saha maçlarını çok severdik. KTÜ’de okurken abim çağırırdı giderdim. Evde play station’da atacağımız golün provasını yapıyorduk. “Bu adamlar atıyorsa biz de atabiliriz” derdi. Sahada 1015 fark yemişiz, son saniyeler. Ben korner attım, abim ön direğe geldi kafasıyla gol attı, deli gibi seviniyoruz. “Deli misiniz” der gibi bize bakıyorlar. Abim, “Biz bu pozisyona akşam çok çalıştık ve aynı golü attık” demişti. Mağlupken, galipmişiz gibi çıktık o maçtan. Kazım Koyuncu ABİM DE BEN DE ALAMADIK O DİPLOMALARI 17 yaşında üniversite eğitimi için Hopa’dan ayrıldı. KTÜ’de işletme okurken ikinci sınıfta bıraktı, Eskişehir Anadolu Üniversitesi kamu yönetimi bölümüne girdi. İkinci sınıfta oradan da ayrıldı. İlk sahneye çıkışı Eskişehir’de oldu. “Okullara başlıyorum, sonra farklı hayaller kurmaya başlıyorum derken iki üniversiteyi de bıraktım. Yol arkadaşlarım okul zamanından. Göksel, flütçümüz, 14 yıldır müzik yapıyoruz. Ailemiz çok istiyordu abim de ben de o diplomaları alamadık. Abim de İstanbul Üniversitesi siyasalı bırakmıştı. Abim iyi ki müzik yaptı, kaymakam olsa yine çok severdim onu ama müzik yaptı ve birçok şeyi değiştirdi” diyor. Niyazi Koyuncu ile dönüp dolaşıp Karadeniz’deki doğa katliamına geliyoruz. Hayallerini sorunca “Huzur, barış, eşitlik içinde bir dünya, yoksulun olmadığı, çocukların açlıktan ölmediği...” diyor. HİLAL KÖSE Hep hayal kurarak uyuduğunu söylüyor. “Ya Türkiye” diye sorunca, “Huzur” diyor ve ekliyor. “Birleşelim, birlik olalım. Gerisi zaten gelir. Var olanı koruyalım. Biz bir şey yapmayı beton olarak görüyoruz. Bu çok tehlikeli..”
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle