Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
8 İğneada’da izole tatil Oksijen bolluğuna davet 19 TEMMUZ 2020 İğneada Resort Hotel&SPA, “Güvenli Turizm Belgesi” alan sertifikalı konaklama tesislerinden. İşletmenin yönetim kurulu üyesi ve genel müdürü Emre Sağışman, Covid19 tedbirlerini en başından itibaren benimsediklerini, en ince ayrıntısıyla uyguladıklarını, her 10 dakikada bir düzenli dezenfeksiyon işlemi yaptıklarını söylüyor. “En önemli kriterimiz şu: Önce biz sağlıklı kalalım. Tatilcilerimize de sağlıklı bir tatil sunmamızın yolu bu. İğneada şimdi izole tatilin parlayan yıldızı. Tüm Türkiye’yi buradaki doğal güzellikleri keşfetmeye ve sağlıklı, güvenli bir tatile davet ediyoruz” diyor. İğneada Resort Hotel&SPA, doğa oteli konseptiyle lüks ve konforu birleştiren dört mevsim tatil seçeneği sunuyor. 126 odalı, denize sıfır. Dışarı adım attığınız anda uçsuz bucaksız Karadeniz’le buluşuyorsunuz. ORMAN GÜLLERINI GÖRÜN İğneada Kırklareli’nin Demirköy ilçesine bağlı. Yıldız (Istıranca) Dağları’nın denizle buluştuğu noktada, dünyada nadir bulunan Longoz (su basan) ormanlarıyla kaplı, göllerle çevrili. Türkiye’nin kuzey batıdaki son noktası Beğendik köyünden geçen dereyle Bulgaristan’la sınır komşusu. Muhteşem doğası ile ciğerlerinizin temizlenmesini ve oksijen sarhoşu olmanızı sağlayacak bir atmosfere sahip. Tohumdan çıkma ulu orman, kuşların göç yolundaki durakları, pembe, mor nadir de olsa beyaz açan orman gülü... Görülmeye değer güzelliklerden yalnızca bir kaçı... u Cumhuriyet Pazar Koronavirüs salgını sürüyor, sosyal mesafe doğada mümkün Şimdi Karadeniz’i ŞÜKRÜ KARAMAN Yeşille mavinin kucaklaştığı Karadeniz, doğayla baş başa olmak isteyenleri çağırıyor. Samsun’dan Batum’a kadar her durakta ayrı bir pide ziyafeti var. keşfetme zamanı K üresel iklim değişikliği nedeniyle eskiye oranla daha sıcak yaz mevsimi yaşansa da diğer bölgelere göre serin, yağışlı havası ve yaylalarıyla doğa tutkunlarının her daim ilgisini çeker Karadeniz. lar. Atatürk’ün kenti Samsun’da tarihe yolculuk yapmak mümkün. Ulu önderin Kurtuluş Savaşı’nı başlattığı Samsun’da “Bandırma Vapuru” ziyareti sizi ülkenin dönüm noktası olan o tarihi günlere götürmeye yeter de artar bile. Kent mer ğumuz Çarşamba ilçesi, bereketli ovası ve Yeşilırmak ile size sıcak bir selam çakar. Meşhur pidesini yemeden “Amazonlar Kenti” Terme’den ayrılmayın. Üstüne bir de Halil İbrahim’in limonatalı dondurmasını yerseniz çeltik merkezi Terme’yi bir daha unutamazsınız. Ulaşım karayolu ve havaalanları ile ko kezindeki Atatürk Müzesi de Ulu Önder Terme’nin ardından sizi Ordu’nun şirin il lay. İstanbul, Ankara İzmir ve diğer illerden Atatürk’ün anısını hâlâ dipdiri taşıyor. çesi Ünye karşılar. Karadeniz’in en güzel il kalkan uçaklarla Samsun, OrduGiresun ve Orta Karadeniz’in cazibe merkezi çesi olarak nitelendirilen Ünye, Çakırtepe’den Trabzon havaalanlarına iniliyor. Samsun’da denize paralel doğu ve batı bul hem gündüz hem de gece başka bir güzel iz “Karadeniz’in Bodrum’u” olarak nitelen varlarında yürüyüş yapmak ayrı bir zevk. Gün lenir. Çakırtepe’deki Pelit Pideevi’nde çayı dirilen Sinop birbirinden güzel plajları ve geçtikçe gelişen Atakum’un birbirinden fark nızı yudumlarken, kendinize bir ziyafet çeke butik otelleriyle tatilcileri bekliyor. Sabahat lı lokantalarında pide ve balık keyfi ziyafetin bilirsiniz... tin Ali, Mustafa Suphi, Burhan Felek, Ke ilk adımı olacaktır. Ünye’nin ardından Ordu’nun ticari yoğunluğu rim Korcan ve Zekeriya Sertel’in hapis yat tığı Sinop Cezaevi’nin hüzünlü anıları tari ÜNYE DE FATSA ARASI üst düzeyde olan doğa harikası ilçesi Fatsa’ya ulaşabilirsiniz. Fatsa sahil bandının güzelliği ile he ışık tutuyor. Samsun; Karadeniz’in adeta giriş kapısı. Bu kapıdan içeri adım attığınız andan itibaren sizi yeşil doğa ve sıcakkanlı bölge insanı karşı Bafra Kızılırmak Deltası’ndaki Kuş Cenneti’nde yüzlerce kuşun uçuşuna tanıklık etmek, gün batımını izlemek büyük keyif. “Çarşamba’yı sel aldı” türküsünden aşina oldu dikkatinizi çeker. Buradan da Dolunay ve Yalçın otellerde mevsim balıkları ile yöresel yemekleri tatmadan ayrılmayın. Bolaman’ın meşhur pidesini yememek ise eksiklik olur. Nusret Doğan ( Uzun Saçlı), 1967 yılında Ordu’ya yerleşmiş ve çay ocağını açmış. İzlediği bir Kızılderili filminin oyuncularından esinlenerek saçını uzatmış. Çayı odun közünde, müşteriye özel demliyor... Tadı dillere destan çay keyfi için uğrayın... Uzun Saçlının Yeri Fatsa’danOrdu’yagiderken Medreseönü’ndeki “Uzun Saçlının Yeri”nde denize karşı közde demlenen çayı keyifle yudumlamak, Yason Burnu’nu gör Fındık ve kirazın anavatanı Giresun’da Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı’nda yanından ayırmadığı Topal Osman’ın mezarının bulunduğu Giresun Kalesi’nden mek için eski Perşembe yolunu tercih edin. Karadeniz’in azgın dalgalarının kıyıları Karadeniz’inilksakinşehriPerşembe,gözalı dövmesine tanıklık etmek ayrı bir zevktir. cı koyları ve canlı balıkları ile dikkati çekiyor. Ayrıca, Karadeniz’in tek adasına sahip Ordu’ya giderseniz teleferikle Boztepe’ye Giresun’un yayları Bektaş, Kümbet, Ku çıkabilirsiniz. Perşembe ve Çambaşı yaylala lak, muhteşem doğasıyla sizi bekler. Sahi rı Ordu’nun gelişen turizm merkezleri. Çam le boncuk gibi dizilen Keşap, Espiye, Tire başı, kış turizmiyle kayakseverlerin tercih et bolu, Görele ve Eynesil Giresun’un yöre tiği, giderek yıldızı parlayan yayla. sel özellikleriyle farklı şirin ilçeleridir. Mekânın bahçesi Ekmek diyarı Çavuşlu Görele’nin Karadeniz’in meşhur peynirinden yapılan yuvarlak tereyağlı pidesini tatmak bir ayrıcalıktır. Ekmeği ile meşhur şirin belde Çavuşlu’da güneşin denizden batışını izlemek çok farklıdır. Beşikdüzü’ne vardığınızda Karadeniz’in metropol kenti Trabzon size “Hoş geldiniz” der. “Sis Dağı” adından da anlaşılacağı gibi sislerin arasında kaybolan bir doğa harikasıdır. Trabzon’un ve bölgenin en büyük ilçesi Akçaabat’ta köfte ve piyaz yemenin tadına doyum olmaz. Trabzon’da “Uzun Çarşı”, “Atatürk Müzesi”, “Sümela Manastırı”, “Boztepe” ve turizmin son yıllardaki gözde yerleşim birimi “Uzungöl”ü ziyaret etmeden bölgeden ayrılmayın. Trabzon’un ardından yaylarıyla ünlü Rize ve Artvin’i ziyaret etmemek iki ile haksızlık olur. Özellikle buradaki yaylalar (betonlara esir düşse bile) doğanın mucizesine tanıklığınızı sağlar. Ulaşımı güç olsa da Artvin Karagöl ziyaretini ıskalamamak lazım.. Arhavi, Hopa ve Gürcistan’a giriş kapısı olan Sarp turuyla Doğu Karadeniz gezisini sonlandırabilirsiniz. Sarp’tan pasaport olmaksızın nüfus kâğıdı ile Batum’a günübirlik ziyaret yapmak olası. Dediğim gibi, sıcaktan bunalan, serinlemek isteyenler için yaylaları ve yağışlı havası ile şimdi Karadeniz zamanı. Entelektüel ikiyüzlülük ve ölçüt sorunu! 1 Sanatçıların/yazarların sadece yaratılarıyla değerlendirilmesi gerektiğine olan inanç yaygındır. Bunu tek koşulda benimserim; eğer o kişi, bize toplumsal meselelerde, etik konularda akıl vermeye kalkmıyorsa, kabul! Siyasal bir iddiayı taşıyıp, ısrarla öğretisini yansıtıyorsa yazar/sanatçı, o zaman salt eserleriyle anılamaz. Tarihte bir başka işlev edinmiş olur, bu da onu eserleri dışında da tartışılır kılar. 2 Geçen hafta Orhan Pamuk “Ayasofya’nın cami olarak ibadete açılması kararı, bizi seküler dünyadan koparıyor” türü bir söyleşi verdi. Konu Pamuk olunca tartışma elbette zenginleşiyor ve magazinel boyut alıyor. Pamuk kendini bir tür “proje yazar” olarak kurguladı. İlk günden bu yana “Nobelli ilk Türk” olacağına inanmış, kararlı biçimde bu yolda ilerlemişti. Nobel türü ödüllerin birçok dengeyi gözetmekle ilgili olduğunu biliyoruz. Pamuk değişen dünya koşullarını iyi okuyan, gereğini tastamam yerine getiren biri. Kurduğu ilişkiler sonunda amacına ulaşmasını sağladı. Edebiyatımızın keskin eleştirmeni Fethi Naci bugün yaşasa Pamuk hakkında ne derdi, bilemiyorum. Sosyalist bir yazar olarak “kandırıldım” der miydi mesela? Kuşkusuz her yazarın dönemleri var, hangi aşamasında Pamuk’a destek olduğu önemli. Ben kendi payıma Pamuk’un “Cevdet Bey ve Oğulları”nı pek sevmiştim. Sonraki metinleri mühendislik işi olarak, tatsız geldi. Hele “İstanbul”u hiç anlamadığı, yaşamadığı kanaatindeyim. 3 Ahmet Oktay’la ödüller konusunda söyleşirken “Hal püler kültür eleştirmenleri arasında ruhunu yitiriyor yazar. Bilişim olanakları değişirken, ne denli olumlu sonuçlar do dun Taner Öykü ğuruyor o da ayrı mesele. Ya Ödülü” üyeliği sırasında zarlık mesleği az kişi için ger verdikleri bir armağan çek anlamıyla yaşıyor. Geniş dan çok pişman olduğu kesim ucuz işlere meraklı. Gu nu anlatmıştı. İlk kitap in buna da gönderme yapıyor. ların riski de bu işte. Bü Elbette benim tarifimle “ente yük çıkış yapan yazar, lektüel mafya” her daim iş ba sonra sürdüremiyor. Ak şında. Has yazar bunları aşarak lıma Murakami’nin sap kendi yolunu buluyor. 5 A yçydgbllgtnaüuiaieaeiamlğnyrrnğzrikçidiomatiapneararsEgi.e”klny,ıielsAsaçtgiyraltafneoene”alrıkŞkıklizik,ddftaasooiMisiifrınry.alyçaıddetoYurmkeimuarğrutauğmkaakiayznmkyuuinagaliaanşıerl.uknmcsulamBnıaöu,r,ği.ığyeşsuinıdBşöuınndehzeau!rnPerÇiauştoiimamnnzrilGueuhmatknrauae:sgibdnC“iyaibtyaşheiazorr“rasriıp.trsseırİtınoşziynijoonöeerrMarivıdğzmAesauiırğmzerLalyalrkaaaıoolzlehrığmnsnaolaGeduçılnşaisı’ütnknyöıldom’dıymüetalu.ennn”rBş..umviilŞmareaözrsslgyaüaymdelrsraıeçeımuopneyşlyta.rd,ıaaskGuüzhdoek.m.saat,üıButnNklbnüıerikşecndoetrtıneleuılAnizmdskdnayikğutn:aemaeoakid“zopç.akoBeığotTnankukilkteruumAaıollylyednbeaaıdza 4 Geçen hafta Ursula K. Le Guin’in “Yazmak Üzerine Sohbetler” kitabını okudum. Pek çok tartışma konu “Yazarlar hangi ölçülerle değerlendirilir?” sorusu/sorunu dar bir çevrenin meselesi aslında. Şöyle düşünüyorum: Aynı ül su içeren ince kitabı keyifle okudum. kede yaşamak, aynı çağı paylaşmak, yüz Söyleşiyi yapan David Naimon sıkı sorular yüze olmak bizi etkiler. Kimi nesnel, bazı yöneltmiş. Uzun yaşamanın türlü sorunları, sı öznel gerekçelerle yaklaşırız yazara da olanakları var. Guin belli ki son döneminde yapıtına da! Pamuk’un Esad için yazılan yaşadığımız küreye dair daha keskin eleşti utanç bildirisine imza koyması her bağ riler yapmaya başlamış. Başlangıçtaki heye lamda kötüdür. Romancının kimle yan ya can, yerini bilgeliğe bırakıyor. Bazı yazarlar na durduğunu, neye hizmet ettiğini bilme hep bunun uzağında kalıyor. si gerekir. Edebiyat ajanları, yayıncılık mafyası, po Geri kalmış ülkelerin yazarı “ben sadece romancıyım, yanılabilirim” diyemez. Aziz Nesin, sadece yazarlık ederek yaşamını sürdürmek istediğini yazmıştı. Oysa bizim gibi ülkelerde farklı görevler de üstleniyor yazar/sanatçı. 6 Edebiyat dünyamızın ölçütleri tartışma götürür. Farklı bağlamlarda ikiyüzlü eleştirmenler olduğunu biliyoruz. Herkesle iyi geçinip şöhretini korumak isteyen yazarlar oldu her dönem. Ali Kırca, keşke romanları çıktığında onu arayan büyük(!) yazarları açıklasa! Şimdi burnundan kıl aldırmayan bu isimlerin çok satmak için kaç takla attıklarını anlatsa. O vakitler ATV ana haber mühimdi malum! Oysa arkadan ne kadar itilirse itilsin biri, eğer yazar değilse kimse ona bu yetiyi şırınga edemez. Elindeki kalemi, ekranları, köşeleri, sosyal medya gücünü zalimce kullananlara pabuç bırakmamak lazım! 7 “Entelektüel ikiyüzlülük” her gün biraz daha büyüyor; dar çevreler içinde iktidar kurarak bir yere dek yol alınabiliyor. Belki yazarın konumu, görevi de yeniden konuşulmalı. Çok zamandır gürültüsü yeteneğinden büyük, ‘adam sendeci’ güruh herkesi esir almış vaziyette. Güç günlerden geçiyoruz... Aklıma geliyor işte, meşhur gazeteye söyleşi verip; “ama benim oradan da okurum var” savunması yapan yazarı hangi ölçüyle tartacağız? “Düşkün aydınlar” diyoruz bu halde olanlara... ENVER AYSEVER KURŞUNKALEM Edebiyatımızın keskin eleştirmeni Fethi Naci yaşasa Pamuk hakkında ne derdi, bilemiyorum. Sosyalist bir yazar olarak “kandırıldım” der miydi mesela?Her yazarın dönemleri var, hangi aşamasında Pamuk’a destek olduğu önemli.