Katalog
                    Yayınlar
                
                - Anneler Günü
 - Atatürk Kitapları
 - Babalar Günü
 - Bilgisayar
 - Bilim Teknik
 - Cumhuriyet
 - Cumhuriyet 19 Mayıs
 - Cumhuriyet 23 Nisan
 - Cumhuriyet Akademi
 - Cumhuriyet Akdeniz
 - Cumhuriyet Alışveriş
 - Cumhuriyet Almanya
 - Cumhuriyet Anadolu
 - Cumhuriyet Ankara
 - Cumhuriyet Büyük Taaruz
 - Cumhuriyet Cumartesi
 - Cumhuriyet Çevre
 - Cumhuriyet Ege
 - Cumhuriyet Eğitim
 - Cumhuriyet Emlak
 - Cumhuriyet Enerji
 - Cumhuriyet Festival
 - Cumhuriyet Gezi
 - Cumhuriyet Gurme
 - Cumhuriyet Haftasonu
 - Cumhuriyet İzmir
 - Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
 - Cumhuriyet Marmara
 - Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
 - Cumhuriyet Oto
 - Cumhuriyet Özel Ekler
 - Cumhuriyet Pazar
 - Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
 - Cumhuriyet Sokak
 - Cumhuriyet Spor
 - Cumhuriyet Strateji
 - Cumhuriyet Tarım
 - Cumhuriyet Yılbaşı
 - Çerçeve Eki
 - Çocuk Kitap
 - Dergi Eki
 - Ekonomi Eki
 - Eskişehir
 - Evleniyoruz
 - Güney Dogu
 - Kitap Eki
 - Özel Ekler
 - Özel Okullar
 - Sevgililer Günü
 - Siyaset Eki
 - Sürdürülebilir yaşam
 - Turizm Eki
 - Yerel Yönetimler
 
                        Yıllar
                    
                    
                
                    Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
                    Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
                    Sayfayı Satın Almak İstiyorum
                
            
                6  19 TEMMUZ 2020  Sıcaklar bunaltırken  Yaz aylarında, evcil hayvanların tıraş  edilmesi konusunu ele almıştık, çok soru  geldi. Meseleyi veteriner hekim Özgür  Öztürk ile konuştuk.  Veteriner hekim Özgür Öztürk, “Kedi ve köpekler sıcak havalarda çok  PATI GÜNLÜKLERI  zorlanırlar. İnsan vü  cudu harareti atmak  için terler ama kedi ve  köpeklerin ter bezleri  yoktur, sıcak havalar  dan çok daha fazla etkilenirler. Hızlı sıcak çarpmaları, hipertermi krizleri ve buna bağ  DEN IZ YAVAŞOĞULLARI cdenizy@gmail.com  lı ölümler çok sık gö  rülür. Özellikle de gü  neş altında kalmış arabalarda sahiplerini bek  leyen köpekler konusunda çok dikkatli olun  malı” diyor.  IYI MI KÖTÜ MÜ?  Tıraş konusunu sorunca da “Hayvanların  kürkleri onları hem soğuktan hem de güneş  ışınlarından korumak üzere şekillenmiştir.  Çok özel bir durum yoksa yapılmasını doğ  ru bulmuyorum (hayvan sahibinin alerjik bir  durumu, kedinin/köpeğin tüylerinde keçe  leşme gibi problemler, aşırı tüy yumağı olu  şumu, cerrahi durumlar gibi.) Tıraştan sonra  bir çok kedi ve köpek depresyona girer, me  tal alerjileri oluşabilir, tıraş ortamının hijye  nine bağlı mantar ve bakterilerin yol açtığı  bazı cilt enfeksiyonları gelişebilir. En önem  lisi doğru  dan ultravi  yole ışınlara  maruz kala  cağı için deri  kanseri,”hot  spot” gibi  problemler  gelişebilir”  yanıtını ve  riyor.  Sahiplerin  evcil hay  vanların fe  rahlayacağı  Özgür Öztürk  nı, rahat ede  ceğini dü  şündüklerini ancak durumun böyle olmadı  ğını vurguluyor: “Apayrı türleriz ve fizyolo  jimiz, anatomimiz farklı. Yaptırıyorum, hiç  bir şey olmadı diyenler olabilir ama biz ter  si durumlarla da karşılaşıyoruz. Olmaz de  meyin..”  Kedi tıraşına dair de şöyle düşünüyor:  “Kediler çoğunlukla tıraş makinasından ve  sesinden korkarlar, tıraşı imkansız hale geti  rirler. Sedatif ilaçlar gerekir, başta basık bu  runlu ırklar, yaşlı, kronik kalp/akciğer hasta  lığı olan kediler bu ilaçları tolere edemeyebi  lir, uyanamayabilirler. Bazı kedilerde tüyler   kalıcı ya da geçici çıkmayabiliyor.”  Özgür Bey’in bir de müjdesi var; “Kedi  tüyüne alerjisi olanlar biraz sabırlı olsunlar,  yakında büyük bir mama üreticisi kedilerde  ki, insanda alerji yapan proteini ciddi oranda  nötralize eden bir mama piyasaya çıkartacak,  klinik araştırmalar tamamlanmış ve güzel so  nuçlar vermiş.”  Fotoğraf: Vedat Arık  OZAN YURTOĞLU Bazı anlar, durumlar, kişiler vardır. Üzerinden zaman geçse de unutulmaz o “ilk anlar.” Sadık Gürbüz de o isimlerden. Kaset zamanlarının derin sesi. Birçok insanda izi olan derviş bir ozan... Müziğin dijitalleştiği günümüzde, mahcup bir şekilde “dijital dünyada elbette olmak isterim” diyor.  Halk müziği sanatçısı Sadık Gürbüz’le pandemi, dünya, Türkiye ve insanlık halleri üzerine... Uzaklığı  yendikçe  Sadık  başardık  Gürbüz  Sadık Gürbüz... Pandemi sürecinde 65 yaş üstüne uygulanan yasaklar için evinde çektiği video ile konuşuldu en son. “İhtiyarlara yer yok” denilen süreçte “biz de varız, bizi bu kadar hor görmeyin” isyanına ince ve derinden, kendine has sesiyle ses verdi, ortak oldu. Kardeş Payı’nın Şerif Abi’si olarak birçok insan onu tanısa da, aslında o çoğumuzun çocukluğunun tanıdık sesi. Bağlama ve batı enstrümanlarıyla söylenen çoksesli türkülerin ilk örneklerini veren ustalarımızdan. 12 Eylül sonrasının karanlık günlerinde herkesin müziklerini dinlediği bir derviş ozan. İşte bu derviş ozan Sadık Gürbüz’le dünyayı,Türkiye’yi ve salgını konuştuk. TEMELDE HALKIN KÜLTÜRÜ u Sadık Gürbüz müziğini nasıl anlatırsınız? İnsan kendini anlatamaz. İnsan yaşadığı toprakların müziğini sese getirir. Bastığı topraklarla vardır sanatçı, sanatçı hangi alanda ise onunla vardır. Çağının gelişimini, gelişmişliğini müziğinde dener. Ama bunu uygularken, kopya olarak yapmaz. Temelinde kendi halkının kültürü vardır. Kendi halkını tanımadan, dünyaya tanıtıma çıkamazsın. Ben halk müziğinde sazın yanına, ilk yaptığımız çalışmalarda rahmetli Atilla Özdemiroğlu ile birlikte, fagot kullandım. Flüt koydum, korolar koydum, Ruhi Su Korosu vardı o dönemde. Çoksesli müzik haline getirdim halk müziğini. Ama bunlar ilk denemelerdi. Ve o çabada başarılı olduğumu görüyorum. Delice bir şeydi, dediler ki “Satmaz”. Ben de “Satsın diye yapmıyorum. Delinin biri, bir zamanlar yaptı, diye yapıyorum” dedim. O çalışmaların benzerlerini başka arkadaşlar da yapmaya başladı. u Zamanın ruhu size ne diyor şimdi?  Sol, bir şeyler anlatandır. Slogan atmakla sol olmaz. Demokrasiyi, insan haklarını, dayanışmayı, tevazuyu anlatmak solun değerleridir. İnsanların aklına gelen sloganlar değildir sol. Sol halkın yanındadır, halkla beraber gider, halkla paylaşır. Hem anlatır, hem dinler. Sizden bir şey öğrenir, öğrendiklerini başkalarına iletir. Dünyanın örneklerini de kendi halkına, henüz “bilinçlendirilmemiş” değil, “bilgilendirilmemiş” halkına anlatma misyonu da vardır. Şimdiki zamanlar... Biz türkülerimize, çağdaş şairlemizin şiirlerini ezgilemekle başladık. Örneğin bu da yoktu. Ruhi Su ve Nâzım’la başladı. Nâzım Hikmet, Ahmet Arif, Enver Gökçe, Melih Cevdet Anday, Hasan Hüseyin Korkmazgil gibi şairler... (Birisini atlarsam ayıp olur.) Bildiğimiz çağdaş şairlerin şiirlerini müzikle birleştirdim. Onlara müzik giydirdim. Ve bu müzik yapısı içerisinde insanlar, o şiirin anlattığını dinledi. Ne kadar uzak kaldıysak, ya da uzaklığı yendiysek o kadar başarılı olduk. Yönetimler bizden neden korkarlardı? İşte bunun için korkuyorlardı. Onların istediği gibi sanatçı olsaydık, bolluk için de yaşayabilirdik. Tabii bunu kendimize yedirebilirsek! AŞKIM TİYATRODUR u Müziğin dışında bir de sinema ile ilgilendiniz. İzleyeci sizi en son Kardeş Payı’nda sizinle tam zıt bir karakterde görünen Şerif Abi’de gördü. Birçok kişi de bu sayede belki tanıdı. Yeni projeler olacak mı? Sinema projeleri keşke olsa. Müzikten önce tiyatro ile ilgileniyordum, lise yıllarımdan beri. Yavuz Özkan, Macit Koper’lerin ekibi vardı. Orada oynarak başladım. Belediye Şehir Tiyatroları’na girdim. Muhsin Ertuğrul, görevden alınana kadar devam ettim. Onun yetiştirdiği ekiple birlikte beni de saf dışı bıraktılar, tiyatrodan ayrılmak zorunda kaldım. Benim büyük aşkım tiyatrodur. Tiyatrodan  DİJİTAL DÜNYADA OLMAK İSTERİM... u Müziğinizin önemli bir hayran kitlesi var. Bu kitlenin büyük bölümünün geçmişinde çocukluktan kalan bir sessiniz belki. Ve bu kitle artık Sadık Gürbüz’ü dijital platformlarda da duymak istiyor. Benim bilgisayar ve dijital dünya ile ilgili bilgim sınırlı. Telif haklarımı takip eden bir şirket de var. Anladığım onların da bu tür girişimi yok. İsterim ki insanlar dijital platformlarda kolaylıkla erişsinler müziklerime. Bu zamana kadar yaptığım albümlerden, plaklardan para kazanamadım. O nedenle yeni müzikler yapamıyorum. Yeni şeylerin yayımlaması biraz da ekonomik durumla ilgili. atıldığıma, ayrılmak zorunda kaldığıma üzülüyorum. Tiyatro benim özümde var. O nedenle sinema, bana tatmini veriyordu. 76’da ben tiyatrodan ayrıldıktan sonra müziğe başladım. Müzik bitti, 12 Eylül onu da yasakladı. Bu defa da avukatlığı elime aldım. Aşamalı geçti yaşam. HORLANACAK YAŞTA DEĞİLİZ u Pandemi sürecinde yayımladığımız 65 yaş videosu çok ilgi gördü. Hangi duygularla paylaştınız? Küçüklükten beri taşlamalar yaparım ve bu taşlamalar da Sadık Gürbüz formatına uymadığı için yayımlanmaz! Dostlarla paylaşır, güleriz. İçinde her türlü şey vardır o taşlamaların. Büyük suçlar vardır!.. Arkadaşlarla kendi aramızda paylaşıyoruz. Gülüyoruz, eğleniyoruz. Bu da öyle bir şeydi. Bunun kaydını da öyle yapmıştık. Evde otururken yaptım. Bir, iki arkadaşla paylaştım. Gruplarda paylaşıldı, derken yürüdü gitti. Ben 65 yaş üstüyüm. Tamam, ama horlanacak duruma da gelmedik. İsyanı ti’ye aldık ama olay ciddi idi. Her aileden işini kaybedenler oldu bu pandemi sürecinde. İnsanlar kendi hikâyelerini dinlediler. Ozanlar kendi türkülerini söylerler; ama onlar da yaşadıkları toplumun bir bireyi olarak sonuçta ortak sorunları, ortak duyguları dile getirirler.  Etiyopya’da şarkılarıyla iktidar değiştiren politik bir müzisyendi  Hundeessaa’nın sesi sonsuza kadar duyulacak  Müziğin gücü tabii ki. Etiyopya’da ait olduğu Oromo toplumunun sorunlarını son derece politik melodilerle dile getiren genç bir sa  bi okuduğu lisede başlamış. Gizli bir öğrenci hareketine elinde silahıyla değil, dilinde müziğiyle katılmış. Bu çabasında en büyük destekçisi de annesi, ki bir ev kadını sadece. 17 yaşındayken  sizleştirme, mülksüzleştirme, güvencesizlik, ötekileştirme nihayet sevgi vurgusu üzerine dikkat çekmek için kullandı. Tüm ülkeye, Oromo’lar dışında herkese, şarkılarını topluca söyleten bu müthiş  natçı olan Haacaaluu Hundeessaa’nın  Oromo Özgürlük Cephesini (OLF) des  sanatçı elbette iktidarı rahatsız etti. Çok  29 Haziran’da teklemekle suçlanıp hapse de yollan  düşman kazandı. Sürekli ölüm tehditleri  bir suikast so  mış. Yaşa bakar mısınız? 17. Egemen  aldı. 2017’de bir konser sonrasında gü  Bİ DÜNYA İNSAN  nucu öldürül  lerin kavrayamadığı şu: hapishane, alı  venlik güçlerinin lincinden zor kurtuldu.  mesi, bu kırılgan ülkeyi ciddi bir kaosa soktu. Hundeessaa’nın cenaze töreni sı  koyma, işkence, kararlı insanları yolundan döndürmek şöyle dursun daha da inançlı, kararlı yapar. 22 YAŞINDA BİR YILDIZ  O ARTIK ÖLÜMSÜZ Öldüğünde doğduğu yere gömülme isteğini bile çok gördü, üstelik başbakan olmasına katkıda bulunduğu, Abiy hükü  rasında/sonra  Etiyopya tarihini okuyacak zaman bul  meti. Bir sanatçıyı hakları için tüm ye  MUSTAFA K. ERDEMOL  sında 166 kişi  du hapishane yıllarında, ki saçma sa  çıkan çatışmalar pan suçlamalarla beş yıl yatmıştı. 2009  teneğini sergilediği halkının bulunduğu topraklara gömmemek... Bardağı taşıran  sonucu öldü. Bilenler söy  yılında ilk albümü Sanyii Mootii (Royalty) ile Etiyopya müzik çevrelerine  Hundeessaa, ülkesinin sorunlarını müziğiyle dile getiren kültürel/siyasi bir ikondu.  damlanın bu olduğu söyleniyor. Kızgın kalabalıklar polisle çatıştı, sonuçta 166  lüyor; herhangi bir sanatçı değildi öldürülen. Geerarsa olarak da bilinen Oromo direniş müziğinin en başırılı temsilcisi olan bir sanatçı söz konusu olan. Bu özelliği onu koca bir etnik topluluğun neredeyse lideri haline getirmişti. 20152018 yıllarındaki Oromo protestoları, artık marş haline gelmiş bu genç adamın müziği eşliğinde yapılır olmuş. Müziğinin sözlerinde sert tonlar olsa  girdi, sözlerini hapishanede yazdığı bu albüm, 22 yaşında onu ülkesinin yıldızı yaptı. 2015’te yaptığı, müzik otoritelerinin “büyüleyici” olarak nitelendirdiği, Oromo halkının tarihini şaşırtıcı bir derinlikle dile getirdiği Maalan Jira (Varlık benimdir) şarkısı çıktı sonra ortaya. Şarkıda başkent Addis Ababa çevresindeki 150 binden fazla Oromo çiftçisinin zorla tahliyesine yol açan mülksüz  sına yol açan bir kıvılcım oldu bu şarkı. Youtube’da dinledim, elbette bana çok uzak bir müzik ama dinleyince de insan şarkının gücünü hissedebiliyor. Ekim 2017’de Haacaaluu, Maalan Jira’nın devamı olan Jirra’yla (Biz Buradayız) yine fırtınalar estirmiş. Şarkı hep ezilmiş Oromo topluluğunun iyimserliğini, nihayet güçlü yükselişini anlatı  Devrimci Demokratik Cephesi’nden (EPRDF) üst düzey kamu görevlilerinin katıldığı Addis Ababa’daki Milenyum Salonu’nda olağanüstü bir konser verdi. Bu performans başarısının yanısıra, halkın desteği EPRDF içinde yer alan Oromo temsilcilerinin ellerini güçlendirdi, siyasi değişime yol açtı. Bir Oromo olan Abiy Ahmed, Etiyopya’nın yeni başba  kişi çok sevdikleri, ikonlaşmış bu sanatçı için can verdi. Bir zamanlar, coğrafyamızda, şimdi devrilmiş bir diktatörün, ezdiği halkın bir sanatçısı için “Diğerlerini boş verin, onu susturun” deyişi geliyor aklıma. Müziğin silahtan daha güçlü olduğunun bir örneği de Haacaaluu Hundeessaa’nın öldürülmesi oldu. İyi de, bilmezler mi ki notalar insanlardan  da barışçıl bir müzik adamı olan Hun leştirme politikasına da itiraz vardı. Ma yor. Müziğiyle kendisini öyle kabul etti kanı olarak yemin etti. Bir konserin yol daha uzun yaşar. Kurşunun sesi duyulur  deessaa babasının tıp okuması isteğini alan Jira’nın ülke çapında protesto ha  ren Haacaaluu, Aralık 2017’de, ülkenin açtığı bu siyasi sonuca başka hangi ülke biter, melodi ise öyle mi?  müziği tercih ederek reddeden zeki, en reketini canlandıran bir melodi olduğu önemli politik figürü Abiy Ahmed; Sa de rastlanır?  Haacaaluu Hundeessaa öldü. Sesi ya  telektüel bir sanatçıydı. Politik bir ya nu söylüyorlar. Öyle ki, Başbakan Hai vunma Bakanı Lemma Megersa da dahil  Olağanüstü bir sese sahip olduğu söy da şarkıları peki?  şam sürmesi, çoğumuzun yaptığı gi  lemariam Desalegn’in görevini bırakma olmak üzere iktidardaki Etiyopya Halk lenen bu genç adam şarkılarını kimlik  Asla.   
            
    
