22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 6 ARALIK 2020 Umur Talu’dan insanlığın salgın maceraları Kahrolsun !bağzı şeyler Agatha Christie AGATHA CHRISTIE: “Ağır bir gripten yatmıştım. Çok sıkılmıştım. Annem Claire Miller, bir hikâye yazmamı önerdi.” İkinci ağır gribinde eczacı iki kadından stikin, dijitoksin, arsenik gibi zehirleri öğrendi. Hepsini öykülerinde kullandı! Dijitoksin, koronavirüsün akciğerleri çürütmesini engelleyici bir alternatif olarak gündeme geldi. PROUST’UN AİLESİ: Astımlı yazar Marcel Proust, 1922’de bronşitten ölecekti. Babası Prof. Adrien Achille Proust, salgınlarla mücadelede ünlüydü, hijyen öncüsüydü. Avrupa’da koleranın silinmesi onun da eseri sayılıyordu. Kardeşi Dr. Leon Proust, kanser tedavisinde radyoterapiyi geliştirdi. Adına bölüm açılan, öldüğü Tenon Hastanesi’nin 50 sağlık personeli koronaya yakalanıp karantinaya alındı! Ön cephede ve her cephede mücadele ederken yitirdiklerimize, bütün kayıpların anısına diye başlıyor Talu, “Senin Adın Corona Olsun... İnsanlığın Salgın Maceraları” kitabına... Tarihten koparılıp birleştirilmiş sayfalar, zaman sıçramalarıyla değişmeyenler, birbirini kovalayan, iç içe geçen yaşam ve salgın hikâyelerini anlatıyor. Mücadeleyi ve “salgınların her şeyin üzerinde nasıl bir oyun kurucu, tarih yapıcı” olduğunu apaçık ortaya koyuyor inceleme. Kitabında hepimizin evvel zaman yani korona öncesi farkındalık düzeyimizi de anımsatıyor Talu: “Salgın sanki Ebola gibi Afrikalılara, bir de AIDS’lilere mahsustu. Çocukluğumda hâlâ korkulan ‘kolera’ bile, koca İstanbul’da nihayetinde Sağmalcılar’a sıkışmış sayıldı; onun adı da Bayrampaşa yapılınca geçti gitti… Yeter ki işte ‘evlerden uzak dursun’du bunlar ve çoğu haneden hakikaten uzak durdukları için ‘ötekinin derdi’ydi. Başımıza gelmedikçe vah vah, tüh tüh!” Balkan Savaşı’nın şiddetlendirdiği salgında, İstanbul Şehremini Cemil Topuzlu yani belediye başkanı askerlerde kolera tespit eder. Çatalca, Yeşilköy, Yakacık ve Tuzla’da karantina oluşturur. Şeyhülislam, tüm camilerin hasta ve muhacirlere tahsisi için fetva verir. Türkiye’de tıbbın öncülerinden Topuzlu, küçükken annesini veremden, kısa süre önce tek evladını menenjitten yitirmiştir. İntihara bile kalkışır. Camide karantina döneminin padişahı Sultan Reşad, 1918’de İspanyol gribine yenilir. Bir mikrop yüzünden tarihin ray değişimlerinden biri yaşanmak üzeredir. Almanya İmparatoru Kayzer II. Wilhelm ile İngiltere Başbakanı Lloyd George da hastalanır ama kurtulur. Fransa Başbakanı Georges Clemencau da epey mücadele eder. MUSTAFA KEMAL de YAKALANIR En şiddetli hasta ise ABD Başkanı Wilson olur, öyle ki neredeyse delirir! Ve Almanya’ya (belki Osmanlı’ya da) ağır şartlar dayatılmasına karşıyken İspanyol gribi ateşi altında, Fransa’nın ısrar ettiği Versailles Anlaşması’nı kabullenir. Versailles’ın aşağılayıcı hükümleri, mağlupmazlum Almanya’dan zalim Nazi Almanyası’nı doğurur. Mustafa Kemal, Veliaht Vahdettin’le çıktığı Almanya gezisinin ardından İspanyol gribiyle mücadele eder. İyileşene kadar Avusturya’da kalır. Cottage Sanatoryumu’nda tedavi gördüğü 28 Temmuz’da günlüğüne yazar: “07.30’da uyandım. Üzerimde rahatsızlık derecesinde kırgınlık. Üşütmüş gibi öksürüyorum. Viyana Hatıratı için yeni defter açıyorum.” Dr. Cemil Topuzlu, Fransız Cerrahi Cemiyeti üyesidir (1894). Covid19’dan ilk kaybettiğimiz doktor ise Prof. Dr. Cemil Taşcıoğlu’dur. Mehmet Topuzlu’nun oğlu Prof. Cemalettin Topuzlu ve torunu Prof. Gonca Topuzlu Tekant da 2020’de korona salgınına karşı tıp seferberliği içinde yer alır. Zaten bir asırlık tarih bir bakıma bir salgından bir salgına da yazılmıştır: İspanyol gribinden koronaya.. Bir Prof. Cemil’den bir Prof. Cemil’e... Topuzlu, Paris’te Dr. LucasChamponniere’le de çalışmıştır. LucasChamponniere, salgınların birbirini kovaladığı o günlerde, basit bir hijyen kuralıyla, sadece el yıkamayla ölümleri azaltan bir öncüdür. Onca yıl sonra tıbbın ilk tavsiyesi yine bu olur: Ellerinizi yıkayınız! Hong Kong gribi salgınında dünyada ise 1 milyon ölüm olduğu tahmin edilse de 3 milyon diyen de vardır. 68 Mayıs’ı, Vietnam Savaşı, Ay’da ilk adımlar, Prag Baharı, Afrika savaşları arasında koskoca Dünya Sağlık Örgütü, 1969 Ekimi’nde salgın için “Avrupa’da bir salgın yok. Her zamanki grip” demiştir. Korona patlak verdiğinde böyle diyen yetkililer olduğunu anımsayınca zamanı bükmeye gerek bile kalmıyor, Talu’nun ortaya koyduğu gibi “Kahrolsun bağzı şeyler” de değişmiyor! Marcel Proust Tüm salgınlarda en önemli koruyucu hep maske oldu. GAMZE AKDEMİR Umur Talu’nun incelemesi “Senin Adın Corona Olsun... İnsanlığın Salgın Maceraları” Literatür Yayınları’ndan çıktı. Kitap, bir gazetecinin salgınlar boyu iz sürümü. Merkezde Apollinaire, Gustav Klimt, Sultan Reşad’ın da (5. Mehmet) canını almış İspanyol gribi ve elbette korona var. Facia: Fransız Rivierası Cote d’Azur’daki huzurevlerinden hatta en Tarihteki lükslerinden biri de “zengin” köy Mougins’te, aylığı 4 bin Avro’yu bulan “La ilk salgın Riviera”ydı. Oradan 40 kadar yaşlının cenazesi çıktı korona yüzünden! O sırada bile, huzurevi şirketinin web sitesinde tanıtım olarak “imtiyazlı bir hayat sunar” yazıyordu! Sicilya, Covid19’dan 510 yıl önce “Adı resmen konan ilk büyük grip salgını”nın Afrika’dan Avrupa’ya atladığı merkezdi. Virüsün Çin’den yola çıktığı, Kudüs ve Mekke’den geçip Osmanlı topraklarına bulaştığı, oradan Kuzey Afrika, Mağrip derken Malta Adası yoluyla gemilerle Sicilya’ya gelip İtalya ile unutmak: Lyon’da Edouard Herriot Hastanesi’nde çalışan genç doktor Pierre Dellamonica’nın Hong Kong gribi salgınına ilişkin notu: “Ölüleri taşımaya vaktimiz yoktu. Yoğun bakımın sonundaki bir odaya yığıyorduk cesetleri. İnsanlar felaket bir halde geliyordu. Akciğerleri iflas ediyor, dudakları grileşiyor, ölüyorFransa’da Marsilya ve Nice limanlarından bütün Avrupa’ya yayıldığı kayda geçmişti. Hastalar kapüşonlu pelerin giydiği için “boğmaca” anlamına da gelen “koklüş” ya da “kokkoluçio” adları da verilmişti ama hastalık “Influenza salgını” diye tescil edildi. İspanyol gribinden dört asır önce ilk küresel grip salgınıydı. Fransa ile İtalya birlik ordularının Cenova Savaşı’nın ortasına denk gelmişti. Paris’te günde bin kişi ölüyordu, hastanelerde yer kalmamıştı. Osmanlı’daki bazı Levanten mektuplarında “Fluxo” deniyordu hastalığa. lardı. Her yaştan insan. 20, 40... Aralıkta bu 1015 gün böyle çılgın gibi sürdü, sonra sakinleşti. Ve çok gariptir ki daha da Osmanlı’dan Rusya’ya hızlı unutuldu.” Çaykovski, St. Petersburg’daki konserden sonra Leiner’de dr kaval: Adapazarlı Zaruhi Kavalcıyan, Boston Tıp mezunu Dr. Serob Kavalcıyan’ın kızıydı. 1903’te Illinois Tıp’tan mezuniyetle vatanına döndü. I. Dünya Savaşı’nda yaralılayemeğini yedi. O gece fenalaştı. 6 Kasım 1893’te öldü. Teşhis koleraydı. Kimilerinin iddiası ise intihar ettiğiydi! Kimine göre arsenikle, kimine göre kolera salgınında bile bile kaynatılmamış su içip kendini enfekte ederek... Kolera, Rusya’da 800 bin kişiyi öldürdü. Osmanlı Devleti, topraklarını da kavuran salgında Rusya’yı suçladı ve suçlarken de “şöhretli bestekâr” Çaykovski’nin ölümünü kanıt gösterdi. ra, İspanyol gribinde hastalara baktı. Hep Üsküdar’da yaşadı ve hep hasta baktı. 1969’da 92 yaşında ölene kadar Üsküdar Amerikan Koleji’ne ve hastalara adanmıştı “Doktor Kaval.” Anadolu’nun ilk yerli kadın doktoruydu! Umur Talu BİRDEN DÜŞTÜ! Osmanlı’da salgınla mücadelenin kilit ismi, İstanbul doğumlu sıhhiye genel müfettişi Leh asıllı Charles Bonkowski Paşa’ydı. Salgında perişan olan Tarsus’u şöyle anlattı Mağmumi: “İlaç yazarken reçete yetiştiremeden ölüm geliyordu. ‘Giderken düştü, otururken düştü’ sözüne inanmayanlar Tarsus’u görmeliydi mutlaka.” 20 küsur yıl sonra İspanyol gribinde de bütün dünya böyle bir tanıklık yapacaktı: “Sokakta yürüyordu, birden düştü...!” Çalışmak serbest, sohbet yasak! Sınırlı İngiltere’de müzisyenlerin eyleminden. umutlar Çember iyice daraldı. Kendimiz yakalanmasak bile Covid19 olanların sayısı ve Covid19’dan ölümler arttı. Pazartesi akşamı daha sıkı önlemler açıklandı. Esnek çalışan, maaşı her ayın başında hesaba yatanlar ve evde kısıtlı yaşam imkânı kurabilenler için hayati bir sıkıntı yok. Ancak restoranlarda çalışanlar, aylardır konser gelirleri kesilen sanatçılar, onlara bağlı çalışan birçok sektörün durumu vahim. Örneğin yaşadığım şehir olan Ankara’da, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, karantinadaki vatandaşlara, belediye mutfağının yetişemediği durumlarda küçük esnaf lokantalarından destek alacaklarını açıkladı. Sonki3dört yapımı, “Türkiye’de Müzisyen Olmak” adlı belgeselin birinci bölüm başlığı “Ben insan değil miyim?”, herhangi bir sosyal güvencesi olmayan müzisyenlerin hayatına eğiliyor. Sistemde olmayan müzisyenlerden Balık Ayhan şunları söylüyor: “Pandemi döneminde arkadaşlarımız sosyal yardım kuruluşla STATİK ENERJİ va almak, dolaşmak, restorana gitrına başvuru yaptılar. Sanatını göstemek, iki arkadaşla sohbet etmek, sirecekleri bir kartları yoktu… Eskiden nema, tiyatro ve de konsere gitmek makara yaptığımız söylenirdi… Usta yasak. Ama çalışmak serbest. Ama nasıl işler? Evde zeytin yok. Evet, şu anda evde zeytin yok, yok…” Belediyeler dönemsel destek verseler bile bu desteğin kısıtlı olduğu ve de şarkıcılar çalışamıyor veya restorandaki garsonlar… Bu listeyi uzatmak mümkün. devletin bu yeni yasaklarla beraber herÇİÇEKLERE BAKIYORUM hangi bir sosyal güvence açıklamadığını da belirtmek gerekiyor. Özge Mumcu Aybars Bir kriz döneminden geçiyoruz. Ekonomik krizin de ağırlaştığı bu dönem Birleşmiş Milletler verilerine göre 2021 yılında 235 milyon kişi, açlık, savaş, koronavirüs salgını ve iklim değişikliği nedeniyle insani yardıma ihtiyaç hayata dair bildiğimiz her değer, her anlam değişiyor. 2019 yıllarının sonunda yaşadığımız hayat, geleceğe dair “sınırlı umutduyacak. Salgın en korunaksız ülkelerde büyük lar” vaat ediyordu. O “sınırlı umut” ile hayatımıbir yıkım yaratmış, bir başka deyişle de insani zın bir sonraki dönemini kurmaya çalışıyorduk. yardıma ihtiyaç duyanların sayısı yüzde 40 art Siyasi atmosferin ruhumuzu hapsettiği bir dönemış durumda. min üstesinden gelmeye çalışırken virüs bedenHER AN KONTROL ALTINDAYIZ lerimizi eve hapsetti. Ve de geleceğe dair “sınırlı umutları” da rafa kaldırdı. Açıkçası ruhumuzun bu Marksist filozof Slovaj Zizek’e göre Covid dönemden nasıl sağlam çıkacağını düşünüyorum. 19 döneminde, devletler küresel bir dayanışma Sosyalleşmeyen çocuklarımızın bu dönemden nayı desteklemek zorunda ve de bu eylemlerin direkt olarak koordine edilmesi gerekiyor. Alınan önlemlerin kendisinin politik bir anlamı var Zizek’e göre. Bugüne kadar hayatımızı kontrol eden devletler, hayatımızın her anını kontrol etmeye başlıyor. Bugün saat 21.00’den sonra hasıl sağlıklı çıkabileceğini üzerine düşünüyorum. Kendi adıma “sınırlı umutlar”ı bir başka bahara bıraktım, akvaryumdaki balıklara, saksıdaki çiçeklere bakıyorum. Bir de ekranlara, telefon, televizyon, bilgisayar. İyi pazarlar.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle