Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
8 KASIM 2020 3 İzmir’de hem kurtarıcı hem depremzede oldular Yıkılan evler ve can dostlar İzmir depreminde enkaz altında kalan Buse’nin bir arama kurtarma köpeği yardımıyla bulunmasının ardından sosyal medyada hayvan hakları yasası talepleri yine gündeme geldi. İtilen, kakılan, zehirlenen, şiddet gören bu hayvanların, insanların zor gününde yardıma koşması, çoğumuzu yine duygulandırdı. Arama kurtarma köpekleri insanlardan katbekat gelişmiş, koku alma ve ses duyma yetileriyle, kurtarma ekiplerinin has elemanlaAres, Rıza Bey apartmanından 58 saat sonra kurtarıldı. PATI GÜNLÜKLERI rı olarak görev başındaydılar. Bob isimli Alman kurdu da yıp kedi, köpek ilanıyla dolu. enkazdan bir kedi kurtararak Özellikle kedi ilanıyla. gündemde yerini aldı. Lübnan patlamasından sonÖNCE KÖPEĞİM! Kurtarıcı olmalarının yanı sıra, bu depremde hayvanlar insanların ailelerinin birer parçası olarak da öne çıktılar. Öyle ki, “İzmir’de her evde bir hayra da, benzer bir durum yaşanmıştı. Çok sayıda hayvan enkazdan kurtarılmış, evlerden kaçan, kayıp hayvanlar korumaya alınmış ve ailelerine kavuşturulmuştu. DEN IZ YAVAŞOĞULLARI cdenizy@gmail.com van herhalde” dedik... Enkaz HASTANE DOLDU altından kurtarılan 16 yaşınİzmir veteriner hekimler odaHayvanların daki İnci’nin, kendinden önce Fıstık adlı köpeğini kurtarmalarını istemesi de ayrıca duysı koordinasyonunda, THVB merkez konseyi, KLIVET ve Royal Canin işbirliğiyle dephayatımızın her alanında gulandıran bir olaydı. Köpeğiyle enkazdan beraber kurtarılan başka bir vatandaşın da bahsi geçti. Yıkılmasın diye remde evleri hasar almış kişilerin, evcil hayvanlarının beslenme ve barınma ihtiyaçlarını ücretsiz karşılanacağı duyuönemli yerleri var. Enkaz alanlarında vinçlerle desteklenen (haberlerde sıkça gösterilen) binada mahsur kalan kediler için, yıruldu. İzmir Büyükşehir Belediyesi hayvan hastanesi, tam kapasisahaya sürülen köpekler, kımın onlar kurtarılmadan başlamayacağına dair belediyeden söz alındı. AKUT’un kurtardıkları arasında bir tavşan teye ulaştı. Hayvanlar için, koruyucu aile, geçici yuva çağrıları yapıldı. Mansur Yavaş, Ankara Bücanlıların yardımına koşarken, çok dahi var. Depremden 58 saat sonra, Ares adlı köpek Rıza Bey apartımanından kurtayükşehir Belediyesi adına yardım gönderirken, hayvanları da es geçmeyerek kilolarca sayıda kayıp ilanı da etrafta rıldı. Onun dışında her yer, ka mama yolladı. dolaşıyor. SÜHEYLA HANIM KEDILERIN I BIRAKIP GITTI İstanbullu dernek Haykurder, İzmir’e gidip zorda kalan hayvanlara destek adına sahada elinden geleni yaptı, çok sayıda hayvanı aileleriyle buluşturdu. Yerle bir olan Rıza Bey apartmanının zemin katında beslenen 50 kedinin enkaz altında kaldığının bilgisini de ilk onlardan aldık. Bir gün sonra, ne yazık ki, 50 kediyi besleyen Süheyla Erdönmez’in cansız bedenine ulaşıldı. Kedileri kurtarıldı. Depremin, hayvanlar konusunda en acılı haberlerinden biriydi bu... Sayısız hayvan kayıp, bir o kadar da bulunan hayvan var. Tüm bunlardan bahsetmişken, Covid19 yüzünden yoğun bakımda olan Muhittin Böcek’in Elazığ depreminde yaralanan bir kediyi sahiplendiğini hatırlatalım. Toros adını verdiği kedicik, artık çok güzel bir Hayat yaşıyor. Keşke Süheyla hanımın kedileri de ortada kalmasa... Eğer siz de depremi yaşayan biriyseniz, baktığınız hayvan kayıpsa veya korumaya aldığınız hayvanlar varsa, Twitter’da "gören duyan" adlı bir hesapta, çoğu ilanı bir arada bulmak mümkün. Kayıplarınız için ayrıca, İzmir Büyükşehir Belediyesihayvan hastanesine bakmanızda fayda var. İçinizde şişen tüm sözcüklerle Türkiye’yi kullanma kılavuzu Bir yakınım “Türkiye’de yaşayamazsın, sadece hayatta kalmaya çalışırsın” demişti. Ona göre “yaşamak” bizim topraklara ait bir olgu değil, gerçek başarı ise güme gitmemekti. Fransız mizah dergisi Charlie Hebdo’nun Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı hedef alan son karikatürünün Türkiye’de geleneksel ve sosyal medyada paylaşılmaması bana bu sözü anımsattı. Bu ülkede yaşayanlar, tüm dünyanın görüp üstüne rahatça yorum yaptığı karikatürü paylaşmanın onları güme götürecek ağır bedelini, çoğunlukla birinci elden bilir çünkü. Çünkü iktidarların genellikle ilk hamlesi sivri dilleri kesmek olur. O diller meydanlarda ibret olsun diye teşhir edilirken, diğerlerinin ne dediği, ne yazdığı, nasıl söylediği şahince gözlenir. KONUŞMAYA TÖVBE Eğer fazla konuşursanız, önce yalancılıkla sonra aşağılamakla sonra ülke kutsallarına saldırmakla suçlanırsınız. Sosyal medyada yedi yıl önce paylaştığınız bir yorum yüzünden sorguya çekilebilirsiniz. Sokak röportajlarında sıradan bir vatandaş olarak öfkenizi yansıtırsanız, eviniz basılabilir. Muhalefetin dilini temsil eden bir siyasetçi ya da gazeteciyseniz hapislerde çürüyebilirsiniz. Siyasi oyunlarla işinizi, itibarınızı, hayatınızı kaybedebilirsiniz. Dilinizi tutmanız, tonunuzu düşürmeniz, konularınızı sınırlamanız buyurulur, aksinin buz gibi sonuçları olduğu derhal öğretilir. yatlarını duyarsınız. Adaletsizliğin, yolsuzluğun, haksızlığın, sahtekârlığın, yoksulluğun, sömürünün, cinayetlerin, tecavüzlerin çığlıkları kafanızın bütün deliklerinden içeri sızar. Ama tepenizde kapkara bir örtü...Ağzınızı açsanız, sizi yutacak diye susmaya devam edersiniz. “Benim gücüm ne ki” dersiniz kendinizi avutmak için. “Ben konuşsam, ses çıkarsam ne olacak. Değişim benimle başlamaz ki”... Ayakta kalmak için size dayatılan kullanma kılavuzuna sığınır, koşullandığınız sloganı tekrarlarsınız; “Sus ve önüne bak”. Yuttuğunuz sözcüklerin bedeniKorku, kaygı, tasa insani duygu nizi ve ruhunuzu zehirlemesine enlar. Siz de dudağınıza gelen sözgel olamazsınız. ‘Esas olan yaşacükleri yutmaya, dilinizin altına mak değil hayatta kalsaklamaya, başınızı dimak’ diye ikna etmeye ğer tarafa çevirmeye başlarsınız. ÇUVALDIZ çalışırsınız kendinizi. Hele bir de ağzınız SONRA NE MI? yanmışsa, konuşmaya Sonra bir gün, kulağıtövbe edersiniz. Dostnıza bir ses çalınır. Uzun larınızla buluştuğunuzsüredir konuşmadığınız da telefonlarınızı uzakiçin sesleri de tanımanız laştırır, önce çevrenikolay değildir artık. ze bakar, sonra fısıltıyBir türkü, bir kahkaha, la size dert olanları anlatırsınız. Aileniz size “Bu konulara girme, başın yanar” diye nasiELÇİN POYRAZLAR elcpoy@gmail.com bir şiir, bir çağrı... Kara örtünün altı boğucudur, ama ses size yine de ulaşır. Ruhunuzu ele geçirir. hat eder. İşte o anda, zehrin siDiğerleri “Konuşsak zi felç ettiğini düşündüne olacak, biz mi çözeceğiz sorun ğünüz, nefesinizin en çok tıkandığı ları” diyerek sizi rahatlatmaya ça o anda, ciğerlerinizi yırtarak bağırlışır. Ellerinden hiçbir şey gelme manız gerekir. diğini kabul ederek sırtlarındaki İçinizde şişen tüm sözcükleri o ürpermeyi bastırmak için ‘hafif’ kara örtüye doğru haykırmak ve konular seçerler. onu yırtmak... Siz diğer tarafa bakarken konuş Sonrası mı? ma gafletine düşmüş olanların fer Sonrası umudun ılık neşesi... İki öğretmen köylere kütüphane götürüyor Bu kitaplar geziyor 1 9 5 0 ’li yıllarda eşek sırtında köylere kitap götüren ve “Eşekli Kütüphaneci” olarak bilenen Mustafa Güzelgöz’ün hikâyesinden ilham alan iki sınıf öğretmeni, “Okumak Yolda Olmaktır” projesiyle Şanlıurfa’nın Suruç ilçesindeki köylere kitap ulaştırıyor. İkinci el bir minibüsü gezici kütüphaneye dönüştürerek Şanlıurfa’nın köylerini ziyaret eden Nusrettin Biçer ve Abdulkadir Korkmaz, çocuklara kitap okuma alışkanlığı kazandırmayı hedefliyor. Düzenli olarak 8 köye giden gezici kütüphane, çocukları sadece kitaplarla değil, kukla, bilim ve sanat atölyesi gibi etkinliklerle de buluşturuyor. Köyleri iki haftada bir tekrar ziyaret ederek çocuklardaki kitap okuma alışkanlığını pekiştirmeyi hedefleyen ve çocukların gelişimlerini takip eden öğretmenler, ilerleyen dönemlerde daha fazla sayıda gönüllü öğretmenle Suruç’taki tüm köy okullarına ulaşmak istiyor. BIZE UMUT VERIYOR Sabancı Vakfı Fark Yaratanlar Programı’nın 11. sezonunda “Fark Yaratan” seçilen “Okumak Yolda Olmaktır” projesini anlatan vakıf genel müdürü Nevgül Bilsel Safkan, “Bir toplumun kalkınmasında öğretmenlere kilit rol düşüyor. Dokunduğu hayatları değiştiren, dönüştüren ve geliştiren öğretmenler var olduğu sürece toplumun da güçleneceğine gönülden inanıyoruz. Bu inançla, sınıf öğretmenleri Nusrettin Biçer ve Abdulkadir Korkmaz’ın Şanlıurfa’da köy köy gezerek, ikinci el bir minibüsü gezici kütüphaneye dönüştürüp çocuklara ulaşmaları ve onların hayatlarına dokunmaları bizlere umut aşılıyor.” BIN KITAP BAĞIŞI Sabancı Topluluğu çalışanları da öğretmenlere bin kitap bağışında bulundu. Vakıf Başkanı Safkan’ın verdiği bilgilere göre, Fark Yaratanlar programı seçim sürecine dahil edilen Sabancı Üniversitesi Toplumsal Duyarlılık Projesi dersinin 600 öğrencisi de, “Okumak Yolda Olmaktır” projesine “Özel Ödül” verdi. REHBER ODASI FİGEN ATALAY İkinci el bir minibüs gezici kütüphaneye dönüştürüldü. Şanlıurfa’nın köylerini ziyaret ediyor.