Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
29 KASIM PAZAR 5 Fazıl Say, yeni kitabı “Suya Yazılan”ın ardından yeni bir albümle buluştu sanatseverlerle: “Şu Dünyanın Sırrı.” Albüm, bestecinin pandemide içe döndüğü anların ürünü. Serenad Bağcan’ın güçlü yorumuyla da öne çıkıyor. Bağcan’la daha önce de çalışmıştı Say. Birlikte Anadolu’dan bir demet sunuyorlar çağlayan misali. Say, “Bazı dönemler ‘içinden ne geliyorsa onu yap’ diyorum kendime. Ve içimden yine şairlere dönmek, şiirlere şarkı olmak geldi” diyor. Metin Altıok’un “Kendinin Avcısı”, Aziz Nesin’in “Sivas Acısı” ve Sabahattin Ali’nin “Ruhumun Dalgaları” şiirlerine yaptığı besteler de var albümde. Şairlere dönmekle çok iyi yapmış usta besteci, keyifle, hüzünle dinlemek düşüyor bize de... Say ve Bağcan’ın yeni albümü “Şu Dünyanın Sırrı”na ve ülke meselelerine dair “Ben bir yeteneğin kiracısıyım ve ödemem gereken faizler var. Kendime soruyorum iyi müzik yaptım mı?” Felsefeyi hatırlayalım u Yeni albümünüz hayırlı uğurlu olsun. Çok güzel... Albümün ismine gönderme yaparak hemen şunu sormak istiyorum: Nedir dünyanın/hayatın sırrı? Bence asıl mesele; bu dünyanın sırrına eremememiz ve sırrı çözemememiz. Ömer Hayyam bin yıl önce yazdığı bir rubai ile bunun cevabını en iyi şekilde vermiş. Galiba ona kulak vermek gerek. “Dedim: Artık bilgiden yana eksiğim yok; Şu dünyanın sırrına ermişim az çok. Derken aklım geldi başıma, bir de baktım: Ömrüm gelip geçmiş, hiçbir şey bildiğim yok.” u Şarkıları oluştururken nasıl bir sıralama yaptınız? Nasıl bir hazırlığın ürünü bu albüm? Bu albüm, pandemi döneminde tamamen kendiliğinden oluşmuş bir albüm. Parçaların çoğunu pandemi döneminin ilk başladığı aylarda, Urla’daki evimizde besteledim. Yoğun bir konser ve çalışma döneminin ardından, pandemiyle birlikte kendi içime dönebildiğim ve bu anlamda kendimi özgür hissettiğim zamanda bestelendi parçalar. İçimden yeniden şairlere dönmek geldi. Pir Sultan gibi, Yunus Emre, Kaygusuz Abdal gibi yüzyıllar öncesinin şairlerine dönmek istedim. Bunun yanı sıra ilk kez bestelediğim bir Sabahattin Ali şiiri de var albümde. Hem fikir olarak ortaya çıkması hem de eserlerin bestelenmesi, kaydedilmesi ve albümün yayımlanması anlamında, pandemi döneminde kendiliğinden doğan bir albüm olduğu için; bir hazırlık süreci var diyemeyeceğim. Bu süreçte ben de öğrendim ve beslendim. KOLAYLIKLA UNUTUYORUZ u Anadolu’nun acıları ve coşkusu bende ağır basan duygu oldu. Sizin sunmak istediğiniz neydi, neyi paylaşmak istediniz Anadolu’dan... Türkiye’de biliyorsunuz sanattan spora, siyasete kadar her konuda tartışmalar var ama bu tartışmalar yaşanırken eksik olan bir konu da var. O da felsefe... Türkiye’nin felsefe ortamı zayıflıyor. Filozoflar eksik. Böylesi bir ortamın izdüşümü olarak şunu söyleyebilirim: Bu albümdeki tüm şiirler bir felsefe içermekte. Türkiye’de, Anadolu tarihinde felsefe yok değil, aksine hep var. Hatta âlâsı var. Yunus Emre’nin inancında, içine, kalbine dönmesi konusunda yaşadığı kendi hesaplaşmalarında, Kaygusuz Abdal’ın ince bir mizah içeren anlatımlarında, Pir Sultan’ın, hayatına mal olmuş onu tehdit eden öğelere karşı kendi düşüncelerini ortaya koyduğu sorgulamalarında, 20. yüzyılın yaralı şairleri diyebileceğimiz Sabahattin Ali’de, Aziz Nesin’de ve Metin Altıok’ta biz bu felsefeyi fazlasıyla görüyoruz. Türkiye, felsefesiz bir ülke değil. Sadece biz bunları kolaylıkla unutuyoruz. Bu albüm sadece şair hatırlatmak için yapılan bir albüm değil, biraz da felsefe hatırlatmak için yapılan bir albüm. u Albümde ‘benim için yeri ayrı’ dediğiniz eser hangisi? Besteciler için genellikle son besteleri önceliklidir. En son çocuğumuz, tabii ki değerlimizdir. ‘Şu Dünyanın Sırrı’ndan sonra pek çok yeni beste de yaptım. Bu albümdeki parçaların hepsi benim için değerli. Bestelerden birinin yeri, diğerinden ayrı diyemem. Albümde yer alan sekiz parça arasında ayrım yapmak saçma olur. Çünkü çok farklı şairlerin, birbirinden çok farklı felsefeleri, dünyaları yer alıyor. Albümü yaparken, önemli olan sunumdu. Bestecilik anlamında, teknik ve etik olarak sanatsal zarafetti. SERENAD’I BEKLEDILER u Serenad Bağcan’ın yorumunu nasıl buldunuz? Bugüne kadar Serenad Bağcan ile çok fazla çalışmamız oldu. Nâzım Oratoryosu, Hermias, Sait Faik gibi sahne eserlerimde birlikte çalıştık. İlk Şarkılar, Yeni Şarkılar albümlerinin ardından Şu Dünyanın Sırrı albümünü de yine birlikte yaptık. Serenad Bağcan’ın yorumu ile ilgili olarak şunu söyleyebilirim: Bunlar hakikaten söylemesi çok zor parçalar. Serenad, klasik kökenli bir şancıdır ve altodur. Bunun yanı sıra; Bağcan ailesinin halk müziği geleneklerindeki gırtlak kullanımını, nostaljik müzik kullanımını çok iyi kombine ederek, kendine özgü bir sentez oluşturuyor. Benim şarkılarımı birebir, tam istediğim gibi yorumlayan, bu parçaların sesini yaratan bir yorumcudur. Fazıl Say müziğinin yorumcusudur. Bu şarkıların salt bir operacı gibi söylenmesini istemiyordum. Ben bu şarkıların, Serenad’ın sentezindeki gibi, tonunun bulunarak “Zor bir ülkede, zor bir dönemde, başımıza çok büyük hayat bulmasını istiyordum. İlk Şarkılar albümündeki parçaları 1994 yılında besteledim. Alhaksızlıklar geldi. 50 yılda 50 CD... 85 bümse neredeyse 20 yıl sonra çıktı. Yani aslında parçalar yorumcusunu müzik eseri yazdım. yani Serenad Bağcan’ı Konser sayımı beklemişti. hatırlamıyorum.” u Fazıl Say deyince önce müzik tabii ki sonra da ülke mesele“Her şiiri her şairi piyano ile uzunca anlatmak istediğim bir müzik doğdu bu albümde” leriyle ilgili fikirlerinizi samimiyetle paylaşmanız benim tışmasının sonu hiçbir yere varmıyor, bir çıkmaz sokak giaklıma geliyor. Pek çok kişi “sadece işimi yaparım” di bi. Hepimiz, hepimizin mutlu olabileceği bir ülke ve dünyebiliyor. Konuşmayı seçenlerdensiniz. Neden? ya için çalışmalıyız diye düşünüyorum. Korona sürecinde Bu yüzyıl çok sallantılı başından itibaren, son yirmi yıldır bile çok şey öğrendik aslında. öyle bir dönem yaşıyoruz ki... Bu süreç boyunca tabii ki susup Hepimiz yaşamlarımızı sorguladık. Bir virüs tüm denakvaryumdaki balık gibi kalabilirdik. Ben de kalabilirdim, her geleri değiştirirken, bunun ardında neler olabileceğini, vikes kalabilirdi. Ki kalanlar da oldu. Ama bir şeyler dememiz rüsün nasıl ortaya çıktığını, doğal olarak mı oluştuğunu gerekiyordu. Güçlüyken de güçsüzken de dememiz gerekiyor yoksa laboratuvarda mı üretildiğini, bundan sonra neler du. Başımıza bela açabilirdik ya da açmayabilirdik. olabileceğini, vs... düşündük. Birçok konuda, birçok şeHer türlü risk olmasına rağmen gerekiyordu bu! Ben ge yi sorguladık. Aslında hayatlarımızı düşünmemiz, sorgurekenleri her zaman söylediğime inanıyorum. İyi bir savun lamamız ve yaşamımıza sahip çıkmamız için de bir fırsat, mayla, bu ülkede bazı değerleri korumakta bir faydam oldu yeni bir bakış açısı oluşturdu korona. ğunu da düşünüyorum. İyi ki yapmışız diye düşünüyorum. u Türkiye’de kutuplaşma uzun zamandır konuşulan bir mesele. Bir Başkadır dizisiyle de bunu gördük. HeİNSANLAR MUTSUZ u Müzisyen olmasaydınız, siyasette olmayı düşünür men her konuda sevenler, reddedenler var. Ortası müydünüz? ven, Mozart, Bac yok gibi. Siz alıştınız mı bu duruma, ortama? Nasıl görüyorsunuz toplumumuzu hem kutuplaşma konusunda hem de dinamikler açısından? Bu kutuplaşma ve ötekileşme sorunu; 1520 Bakın, bizler yorumcu olarak o anda neyi çalışıyorsak, Aktif siyasette var olmayı asla düşünmüyorum. Ben bir müzisyenim. Müzisyen olarak doğdum, müzisyen olarak da öleceğim. Kendimi ifade etme şeklimin müzik olduğunu düşünüyorum. İnsanlara yararlı olabilecek Beetho h, Chopin? yıldır, hatta daha da en çok onu severiz. Mesela o müzikler yapmauzun, belki 30 yılgünlerde Bach mı çalışıyoruz, Bach yı istedim her zadır hepimizin koseveriz. Mozart mı çalışıyoruz, Mozart man. Bunu yapnusu oldu. Topseveriz. Çünkü hayatta bir şeyi öğrenirken, tığıma inanıyolumun içerisinde hiçbir zaman bir “tamamına ermişlik” olmuyor. rum. Bundan farklı düşünce ve Ve her seferinde, bu dipsiz kuyuda, her şeyi sonra da bunun yaşayışta insanyeniden keşfetmek gerekiyor. Bu besteciler, çok derin için uğraşmaya lar, farklı sosyobesteciler. Özünde matematik de yatan müzikleri, devam edecekültürel yapılar olabildiğine derinlemesine bir okyanustur. Keşfedecek ğim. Son kitamevcut. Maddi imkânlar ya da imkânsızlıklar, gelinen çevre gibi birçok neden neticesinde... Türkiye’de her kesimi ilgilendiren sosyal sorunlar var. Türkiye’de hepimiz, daha çok şey barındırıyor. Elli yaşımdayım ve bir yorumcu olarak 50 cd yaptım. Bir besteci olarak da... Yine en baştaki sorunuzun yanıtına döneceğiz, Ömer Hayyam’ın sözlerine... Bildiğimiz tek şey; aslında hiçbir şey bilmediğimiz. Dünya basınında da birçok basın mensubu tarafından bana şu sorulmuştur: “Hangi besteciyi çalmayı, daha çok seviyorsunuz?” Bunun yanıtını vermek çok zor. Önemli olan, tüm bestecilere bım “Suya Yazılan” ve daha önceki kitaplarımda da yazmıştım. “Ben artık siyaset sevmiyorum. Siyasetçileri de takip etmiyorum” diye... Eminim sadece ben değil, birçok insan yeryüzünde siyasethepimiz için bir şeyeşit değer vermek zorundayız. Çünkü ten ve dünyayı yönetenlerden ler düşünebilirsek var olabunları “iyi” çalmak eşit zorlukta memnun değil. İnsanlar mutcağız gibi bir gerçeklik var. bir şeydir. Ve eşit oranda suz. Demek ki dünya, bu siyasetBen haklıyım, sen haklısın taremek gerektirir. çilerle bir yere varamıyor. Fotoğraf: Ece Dağıstan Say HİLAL KÖSE Say, müziği kadar duruşuyla, sosyal meselelere olan duyarlılığıyla da ilgi odağı. Pek çok sanatçının arkasını döndüğü meselelere o sessiz kalmadı. “Her türlü risk olmasına rağmen gerekiyordu bu! Ben gerekenleri her zaman söylediğime inanıyorum. İyi bir savunmayla bu ülkede bazı değerleri korumakta bir faydam olduğunu da düşünüyorum. İyi ki yapmışız diye düşünüyorum” diyor. Yeni albümde 8 eser var.