29 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

8 Mehmet Kuşman artık bıraktı Urartucayla bir ömür on Urartulu’ olarak anı‘Slan Mehmet Kuşman, 80 yıllık ömrünü Urartuca’yı öğrenmeye ve Urartulardan kalan Van’ın Gürpınar ilçesindeki 2 bin 700 yıllık Çavuştepe Kalesi’ni korumaya adamış. Dünyada BAKKALDAN BİR DEFTERKALEM itabeler çıkmaya K MEHMET KIZMAZ devam eder. Bir an hocaya ‘Bu dili öğrenemez miyim?’ diye soruverir Kuşman. “Zor” yanıtını alır “Git Urartu alfabesini derleyen ve başımdan.” Kazı ekibi de gübu dili yazabilen ilk ve tek kişi olma un ler bir yandan da “Van Kalesi’ne git. vanına sahip. 22 yaşında başladığı ve Yazıtları topla. İstersen öğrenebilir2005’te emekli olduktan sonra gönülsin” derler. Bakkaldan bir defter ve lü devam ettiği kale bekçiliğini bıraktı. kalem alıp kaleye gider. Asurca daSağlığı ve yaşı izin vermedi artık. hil tüm yazıları deftere geçirir. UrarKuşman, ilkokul mezunu. 7 yaşından tuca kitap ve kelimeler bulmak için itibaren çobanlık yapıp tarlalarda çalıGürcistan’a, Ermenistan’a, Suriye’ye, şır. Bir gün köyü Çavuştepe’ye kazı için Irak’a ve kaçak yollarla İran’a giarkeologlar gelir. Kuşman, onlara “Beder. 3 yılda Urartu alfabesini bir arani de çalıştırın” der. Ekibin başkanı İsya getirir. Basında haber olunca batanbul Üniversitesi’nden Prof. Dr. Afif kanlıkça Ankara’ya çağrılır. MilErzen gülerek “Daha bugün askerden li Kütüphane’de düzenlenen sempozgelmişsin. Dinlen” deyince ısrar eder yumda alfabeyi tamamlayıp tablete çive sabaha işe başlar. Yol yoktur, Erzen vi yazısıyla yazdığına önce inanmazHoca’yı atıyla kazıya götürür, getirir. lar sonra şaşkınlık ve alkış gelir... Her şeyi bırakıp kaleye odaklanır. Kısa Kuşman, “25 yılımı verdim. 750 kasüre sonra kalenin resmi bekçisi olur. dar kelime öğrendim. Zor bir dil, Kazıda çıkan kitabeleri kimsenin oku cümle kuramıyordum. İstanbul yamaması dikkatini çeker: “Bir kitaÜniversitesi’nde bir hocaya gittim. be bulundu. Erzen Hoca’nın yanına git‘Vazgeçiyorum, yapamıyorum’ dedim. tim. ‘Hocam niye dalgınsınız? Sevinme Beni Beyazıt’ta Çeçence bir lügat kilisiniz!’ dedim. O da, ‘Peki kime okutatabı almaya gönderdi. O hocanın descağız’ diye sordu. Profesörlerin her şey teğiyle yazmayı da konuşmayı da tam bildiğini düşünüyordum. Espriyle, ‘Bu öğrendim. Elektriğin olmadığı döyazıyı okuyamadıktan sonra profesörlük nemlerdi, gece yarılarına kadar hem nasıl oluyor?’ diye sorunca ‘Oğlum alaUrartucayı hem Türkçeyi geliştiriyornım değil’ dedi. O sene Ankara’dan bir dum. Şu an yaşım biraz genç olsaydı hoca çağırdılar, kitabeyi okuyup gitti.” Asurca’yı da öğrenirdim” diyor. Urartuların baş tanrısı Haldi’nin tapınağı olan kale, 2. Sarduri tarafından da bir eyalet merkezi olarak, iki tepe üzerine kurulmuş. Kuşman, Türkiye’de Urartucayı bilen (altısı hoca) 7, dünyadaki 12 kişiden biri. Çocuklarını Urartuca sayesinde okuttu 11çocuk babası olan Kuşman’ın yıllarını adadığı Urartuca da, onu yarı yolda bırakmamış, ekmek kapısı olmuş. Çocuklarını Urartuca sayesinde okutmuş. Bekçiliğin yanında, derelerden topladığı taşların üstüne, tanrıları, kralları, kraliçeleri çizmeye ve isimlerini yazmaya başlamış. Turistlerin ilgisiyle satılmaya başlayınca ek gelir elde etmiş. Şu an ardına baktığında “İyi ki de yaptım” diyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın yönlendirmesiyle ABD, Almanya ve Belçika’ya gittiğini anlatıyor: “ABD’ye 5 kez gittim, 2007’de, 14 yıllık vize verdiler ama ailem orada çalışmamı istemedi.” Kuşman, yıllarca her sabah, gün doğmadan yola çıkıp otostopla kaleye geliyordu. Defineciler herhangi bir yeri kazmış mı diye bakıyor, çöpleri topluyordu. Turistleri gezdiriyordu. Urartulardan çok etkilendiğini dile getiriyor: “Savaşçı olmamaları, çok çalışkan ve azimli olmaları beni etkiledi. Bugün dahi yapılamayacak ve birkaç yıl öncesine kadar da kullanılan su tünelleri yapmışlar. Kaleye aşığım. Bekçiliğe başladığımda biraz sıkılıyordum. Sanki zaman durmuştu. Bazen Urartuların geleceğini hissediyordum. Günün sonunda kalede ben ve Urartular kalıyorduk. Ölene kadar burada kalmak istiyordum ama yaşam buna el vermiyor. Benden sonra devam ettirecek kimsenin olmaması üzüyor. Urartucayı şu an SGK’de memur olan oğluma da öğrettim. Kaymakamlık sınavına girdi. ‘Baba, kaymakam olursam 30 çocuğa öğretirim’ diyor. Son umudum o.” 22 KASIM 2020 “İginç bir şey fark ettim. Çok küçük bir hayvan da büyük bir hayvan kadar yer kaplıyor fotoğraf karesinde. Boyları eşitleniyor. Hepimiz örneğin bir filin ya da ayının neye benzediğini biliyoruz ama bir serçeyi ya da bir kurbağayı, solucanları bilmiyoruz. Ağaçlarda ya da suyun içinde yaşayan birçok hayvan yok olup gidebilir ve biz bunları hiç bilmeyebiliriz. İşte biz burada devreye giriyoruz...” Ünlü fotoğrafçı Joel Sartore: ‘Bu seferki tükeniş bizim suçumuz’ oel Sartore, dünyaca ünlü bir foJ toğrafçı. Küçük yaşlardan beri doğaya ilgi duyan Sartore’nin hayatı National Geographic dergisi ile değişmiş desek yanlış olmaz. Gazetecilik mezunu Sartore 80’li yıllardan bu yana elinde kamerası dünyanın dört bir yanını geziyor ve doğal hayatı fotoğraflıyor. Onun hayatının son dönemine damga vuran devasa projesi ise yine National Geographic ile birlikte gerçeğe dönüştürdüğü Photo Ark... Adını Noah’s Ark’tan (Nuh’un Gemisi) alan proje için öncelikle soyu tükenmekte olan canlıları fotoğraflamaya başlayan ve bugüne dek 10 bini aşkın hayvanı çeken Sartore’nin fotoğraflarından oluşan bir sergi geçen şubat ayında İstanbul’da da açılmış, pandeminin başlamasından sonra açıkçası biraz gümbürtüye gitmişti. Önümüzdeki cuma (27 Kasım) ilk kez izleyiciyle buluşacak iki bölümlük belgesel ise Bein Connect ve Kablo TV üzerinden yayımlanan National Geographic NOW’da izlenebilir. Proje dolayısıyla Joel Sartore’ye bağlandık ve Photo Ark’ı mercek altına aldık. BİR SÜRE EVDE KALINCA u Öncelikle yıllar önce bu projeye başlamanızdaki ana motivasyon neydi, onu merak ediyorum. Bu projenin başlamasına aslında eşime meme kanseri teşhisi konması yol açtı diyebilirim. Şimdi iyi neyse ki. Bundan 16 yıl öncesinden bahsediyorum, kemoterapi ve radyasyon görüyordu. Üç küçük çocuğumuz var ve onları büyütmek gerekiyordu... Benim için bir hayli değişik bir durumdu çünkü genellikle National Geographic dergisi için seyahatte olurdum. O yılın sonlarına doğru iyileşmeye başladı, ama o sırada ben de sırf fotoğraf çekmiş olmak için evimizin yakınındaki Lincoln Hayvanat Bahçesine gidip çekim yapmaya başladım. Orada beyaz bir kesme tahtasının önünde bir çıplak kör farenin (Heterocephalus Glaber) fotoğrafını çektim. Ondan sonra oradaki tüm hayvanları beyaz ya da siyah bir fon önünde çekmeye başladım. Sonra Omaha’daki hayvanat bahçesine gittim, Denver’a ve Oklahoma’ya gittim... Bir yıl sonra tüm konsantrasyonumu bu projeye vermeye karar verdim ve adını da Photo Ark koyduk. Tüm kayıtlı hayvanat bahçelerini gezmeyi planlıyorum ve ayrıca doğadaki hayvanları da... Pandemi başladığından bu yana böcek türlerini, balıkları ve küçük kuşları da çekmeye başladım. Ne olursa olsun devam ediyorum yani. u Bir keresinde dünyanın var olduğu zamandan bu yana yaşamış tüm canlı türlerinin yüzde 98’inin tükenip gittiğini okumuştum. Bu bilgi doğru gibi görünüyor. Bir noktada bizim de soyumuz tükenecek... Ama bu sözünü ettiğimiz tükenmeler doğal seçilimle oldu ve milyonlarca yıl sürdü. Ama gelmekte olan altıncı büyük tükeniş tamamen insan yüzünden olacak. Habitatı yok ettik, hayvanlara müdahale ettik, toprağı tarım yapmak için kullandık... Bu seferki farklı yani. Ve kendi varlığımızı sürdürmemiz için gezegene iyi bakmalıyız. Örneğin yağmur ormanlarına ihtiyacımız var, sadece dünyayı soğuttukları için değil yağmur döngüsünü sağladıkları için. Yani şu anda olan tükeniş çok daha önemli ve hepimizi endişelendirmeli. Joel Sartore EMRAH KOLUKISA Photo Ark projesi için dünyanın dört bir yanında hayvanları fotoğraflayan dünyaca ünlü fotoğrafçı Joel Sartore, kamerasıyla 15 yılda 10 binden fazla canlı türünü ölümsüzleştirdi. “Hesaplarımıza göre 10 ya da 15 yıl daha çalışırsak dünyadaki tüm hayvanları fotoğraflamış olacağım” diyor. “Beni en çok zorlayan şey aslında hayvanat bahçesine gitmek ve çekim öncesi hazırlıklar. Çoğu hayvan yiyeceklere cevap veriyor ve bir çoğunu sadece birkaç sebze yoluyla yönlendirebiliyorsunuz. Sadece bir keresinde şempanzelerle bir olay yaşadık. Manhattan’daki (Kansas) bir hayvanat bahçesinde şempanzelerle yapacağım çekim için büyük beyaz kağıtlar kullandık ve yapıştırıcı bantlarla kâğıtları sabitledik. Şempanzeler akıllı uslu hayvanlardır bir sorun yaşamayız ve moda çekimi kolayca hallederiz diyordum ama öyle olmadı. Şempanzeler gelir gelmez 5 saniye içinde tüm kâğıtları yırtıp attılar. Kâğıda basmadılar bile... O zamandan beri büyük, güçlü hayvanlarla çekim yaparken kâğıt kullanmıyorum. “Aslında sadece tükenmekte olan hayvanları değil tüm hayvanları fotoğraflıyoruz. Nerede soyu tükenmeye yakın bir tür olsa bizimle iletişime geçiyorlar ve biz de onları öncelikli listemize alıyoruz.”
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle