Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
15 KASIM PAZAR “Bu kadar ikiyüzlülük karşısında kalbim kırıldı tabii ama yıkılmadım. Koronadan ülkecek sağ salim çıkabilelim diye bakıyorum. Onlar kura bakmıyor ama ben bakıyorum. Ve ülkemiz iflas edecek diye çok korkuyorum. Ebleh, şapşal troller ‘Beğenmiyorsan git’ diyor. Diyorum ki ‘Beğenmediğim sizsiniz.’” 5 “Roket at böyle ölmem, diyor ya gençler, çok seviyorum bu lafı. Çabuk yara almam ben... Troller yazadursun...” Fotoğraf: Cumhuriyet Pazar “Gitmiyoruz, seviyoruz, mücadelemiz ülke için. Ülkem daha iyi bir yer olsun diye uğraşmak istiyorum. Kimsenin kimseyi bir yere yollamaya hakkı yok. Bunlar beni linç ederlerken, iki gözüm iki çeşme ağladığımı zannediyorlarsa söyleyeyim, Netflix’ten dizi açıyorum ya da kitap açıp okuyorum.” Berna Laçin’le 2020 yılının ona getirdiklerine dair pazar sohbeti Yıkılmadım, kırıldım Berna Laçin, sanat yaşamında farklı bir dönemi yaşıyor. 30. yılına özel sahnelediği Hayal Satıcısı, Karadeniz turnesinde yasaklanmak istendi, hatırlayacaksınız. Laçin, boyun eğmeden oyununu oynuyor ama havuz medyasının ona yönelik keyfi ambargosu da sürüyor. Reklamları, içinde sesi bile olsa hiçbir işi kanallarda gösterilmiyor, az sayıda dik durabilen yayın organı hariç. O ise itirazını mahkemeye yeni yapabildi! Yağmurlu bir günde Göksu Deresi’nin yanında bir araya geldik. Hem falcı Serpil’e hayat verdiği Hayal Satıcısı’nı hem de Amerika’da adalet raporlarına dahi giren ambargoyu konuştuk. Ve tabii salgını... u Evinizin baş köşesindeki kolonyadan başlayalım mı? Ben unutmuştum mesela kolonyayı... Elimin altında her zaman kolonya vardır. Gelene bir tur dökerim. Ne kadar haklıymışım (gülüyor). Ada iki buçuk yaşındaydı ona da öğretmiştim. Oyun gibi çok hoşuna gidiyordu. u Koronadan önce de böyle yaşıyordunuz yani dikkatli... Aslında disiplinli yaşayan oyuncular sporcular gibidir. Cihan Ünal mesela çok titizdir. Takılıp kızdırırız kendisini. Oturduğu yerdeki pencerelerin açısına bile dikkat eder. Birlikte çok oyun oynadık. Bir gün birbirimize itiraf ettik. Turnedeyiz, otele giriyoruz ekiple meğer o da benim gibi önce odada bütün kapı kollarını, kumandaları, muslukları, elektrik düğmelerine kadar dezenfektan ya da kolonya ile siliyormuş. BEN BÖYLE MUTLUYUM u Güzelmiş... Gittiğim yerde hiçbir şeye dokunmam. Ben elimi de hiç yüzüme değdirmem, saçımı düzeltmem. Telefonumu masaya koymam... Millet dedi ki “sen biliyormuşsun koronaya hazırlanmışsın bunca yıldır.” u Ne durumdaydınız karantina ilk geldiğinde? Pandemi patladığında galiba 20’li yaşlarımdan beri en anormal yoğun dönemimdi. Yeni oyuna başlamıştım, Erdal Ağabey ile oynadığımız Hoş Geldin Boyacı’nın Avrupa turnesi vardı. Üç beş gün sonra bir anda hiçbir şeyim yoktu artık. Kendimi duvara çarpmış hissettim. Kendimi hayatım boyunca hiç bu kadar işe yaramaz hissetmemiştim. u İşler birden durunca... Dünyada bir şey oluyor ve senin elinden hiçbir şey gelmiyor. Bu bende travmatik oldu. Acaba ilkyardım gibi eğitim mi alsam dedim. “Ben ne işe yararım ki” diye düşündüm. Elimden geldiği kadar politik her şeyin karşısında durabilirim. Savaşları önleyemem belki ama savaşın kötü bir şey olduğunu anlatmaya çalışırım. Pandemide gördük ki hayatta önceliğimiz doktorlar, hemşireler, sağlık görevlileri. Ne politikacı ne cumhurbaşkanı ne başka biri, hepimizi toplasan bir doktorun tırnağı etmiyoruz günün sonunda. u Bu kadar duyarlı olunca, psikolojik olarak nasıl üstesinden gelebiliyorsunuz? Duyarlıyımdır ama hassas değilimdir. u Bazıları sadece işini yapıp arkasını dönüyor. “Bana ne abi” diyen çok, evet. Çok arkadaşım, beni de sevdikleri için eleştiriyor. “Kızım ne bulaşıyorsun, bak sen işine... Alacaktın paranı, sen manyak mısın” falan diyorlar... Ama ben buyum, başka biri olamam bu saatten sonra. Bu bir varoluş meselesi. Mutluyum. Böyle nefes aldığımı, yaşadığımı, var olduğumu hissediyorum. u Anne olmakla ilgisi ne kadar bu tutumun? Bazısı diyor ki “Senin çoluğun çocuğun var, hiçbir şeye bulaşma.” Ben de tam da çocuğum olduğu için daha fazla görmeye başladım. 20’li yaşlarda gayet tontiş bir genç kızdım, oyuncu olmak, ödüller almak istiyordum... Genç yaşta bunları da yaptım, çok çabuk doydum. Çok erkenden çok iyi orijinal çantalar aldım (gülüyor). Ve 30’a geldiğimde “eee” dedim “Sonra ne olacak?” u Ne yanıt geldi bu soruya? Çocuğum eşitlikten yana olsun ve bir eşitlik içinde başarı sağladığında onun tadını alsın istedim. Torpille bir yere gelsin istemedim. Ben çocuğuma iyilik etmek istedim. Benim çocuğum, insanların aç, mutsuz, istemediği işi yaptığı bir dünyada altınların da içine koysan keyif alamayacak. Öyle olsa dünyada çok zenginlerin çocuklarında bu kadar uyuşturucu, bu kadar intihar vakası yaşanmazdı. Arkadaşınla bir ekmeği bölüşmenin tadı. Çocuğum da bunu yaşasın istedim. KADIN MESELESI POLITIKTIR u Hayal Satıcısı’nda kadınlara “kurban olmak zorunda değiliz” diyorsunuz... Bende kalan o oldu. Kurban edilmeye çalışılıyoruz ama ne zaman “kurban değiliz” diyeceğiz o zaman kurtulacağız. Kurbanlaştırılmışlara da biz destek vereceğiz. Kadınlara destek veren erkekler de bizden. Birçok kadın gerçekten çaresiz bırakılıyor. u İzledikten sonra düşünmeden edemedim, bu oyuna neden salon vermek istemediler? Çok naif bir oyun. Tabii ki çok politik oyun, inkâr etmiyorum. Kadın meselesi politiktir. Oyunun türü, taşlama. Alayını taşlıyor ama kadınları da taşlıyor, iktidarı ve erkekleri taşladığı kadar. Serpil’in bir anti kahraman oluşu çok güzel. Salon vermeme meselesi şahsıma ve bana yapılmış bir küçük politikacı hareketiydi. Kraldan çok kralcı olanların, maalesef liyakatin olmadığı ülkemizde kendilerini gösterme çabalarının çirkin bir tezahürüydü. Bunu yapanlar üç gün sonra Allahlarından buldu. Oh olsun demedim ama. u Kadına yönelik şiddetin kaynağı ne sizce? Erkeğe odaklı bir dünya kurduğun zaman, bunu da normal bir şeymiş gibi kabul ettiğin zaman sıkıntı başlıyor. Bir babanın etrafında dünya şekilleniyor. Baban ne der? Sonra koca ne der oluyor. Hayatlarımız bir şablon içinde, problem bu. SIZ BIR DURUŞ SERGILEYEMEDINIZ! u Adam diyor ki akşam evde olacaksın, önüme yemeğimi koyacaksın. Aynen öyle... Onun beklentisi o, kadının beklentisi başka. Erkekler kendilerine verilmiş bu haklardan vazgeçmiyor şu an tartışma oradan çıkıyor. Zurnanın zırt dediği yer: Erkek dediğin ailesine bakar. Bakamıyor, bakamaz. Bakamadıkça da erkekler manyaklaştı. u Havuz medyasının ambargosunu sorabilir miyim? Pandeminin göbeğinde, tarihimizdeki ilk resmi ambargo uygulandı bana.Turkuvaz Medya grubu, bir sürü iftira atarak yalanları alt alta sıralayarak basın bildirisi yayımladı. Bunu tarih yazdı. Ancak bugün onları ispata davet ediyorum dava açarak çünkü mahkemeler yeni açıldı. Pandeminin ortasındaydık, can derdindeydik. Ben bir insanı düşmanım belleyeceksem de onu sırtından vurmayı kendime yakıştırmam. Tek başına bir kadın oyuncuya orduyla saldırıyorsun ve elinin en kıstırılmış anını bekliyorsun. Kimin aklıysa, kendine yakıştırabildi. u Şimdi devam ediyor mu ambargo? Etrafa da şöyle bir şey yaydılar “Yukarıdan emir aldık.” Diğer kanallar da korkudan kestiler benim yayınları. Çok büyük bir ambargo. Büyük kanallardan bir tek FOX yayımlıyor. Yüzde 80’i uydu. Bu olacak bir şey değil. Bu var ya Zimbabve’de bile olmaz, ülkem adına üzülüp, utanıyorum. u Ya kırgınlık? Kuruluşlarında yıllarca çalıştığım, en büyük reytinglerle işlerimi döndür döndür yayımlayan kanallar da korkudan ambargoya uyduklarında “Kalbim kırıldı” dedim. Bu kadarını nasıl yapabiliyor insanoğlu? Yapımcı arkadaşlar “tam senlik bir şey var ama...” diyorlar. Çok çirkin... Birlikte yıllarca çalıştığım, yemek yediğim insanlar, buna boyun eğdiler ya ona kalbim kırıldı. Onların aczini gördüğümde, “elimiz kolumuz bağlı” dediklerinde kalbim kırıldı. “Yuh be, bunca senedir bu kadar insan bana o saygıyı gösterdi, siz bir duruş sergileyemiyorsunuz. Bunlar yalan diyemiyorsunuz.” Bu böyle kalmayacak hayatım. “Bülent Ersoy sahneye çıkamaz” diyenler, gazinolarda kuyruğa girdiler. HILAL KÖSE “Her gün çok kıymetli, güzel yaşamak istiyorum. Kimse aç kalsın istemiyorum. Herkes yazın çoluğunu çocuğunu denize sokabilmeli, sinemaya, tiyatroya götürebilmeli. Çocuklar iyi bir eğitim alabilmeli. Bu standart herkesin hakkı. Konfor severim ama başkaları açken hiçbir şeyin tadını çıkaramıyorum, o lükse sahip de olsam. O yüzden kendim de onlardan vazgeçtim. Herkes güzel tatiller yapsın da çok parası olan yatıyla tatil yapsın...” PAcYtucaZamomzAmıhnaR.utımTnrr’iEıdyeeStİ “Asker çocuğu olmak ayrı bir ülkede yetişmek gibidir. Benim babam dünyanın en demokrat adamıdır ama çok disiplinliydi.” YENİ OYUN: HAYAL SATICISI “30. senem için kendime bir armağan istiyordum. ‘Bir orijinal çanta mı alayım? Onun yerine bir oyun yapayım’ dedim (gülüyor.) Kendimi de zorlamak, kendimle rekabete girmek istedim. Zehra İpşiroğlu’nun oyunu. Onun kadınlarla röportajlardan oluşan Haneye Tecavüz adlı kitabı vardı. Oradaki falcı Serpil’i oyunlaştırmış. Berfin Zenderlioğlu, yönetti. Metni meddah geleneğine uygun ve Serpil’i daha alaturkalaştırarak yeniden yazdım. Seyirciyle sohbet ettiğim interaktif bir oyun... Dekor hariç A’dan Z’ye kadın işi... Esprili bir dille anlatmak istedim kadın meselesini...” FALCILAR BİLDİ, ŞAŞIRDIM “Hiç falla alakam olmadı. Ve ben falcı falcı gezdim bu iş için. Bayağı da para harcadım! “Nereden falcı bulacağım” dediğimde en aklıselim arkadaşlarım liste çıkardılar. Meğer hepsi falcı falcı geziyorlarmış! Bazılarından çıkarken “hadi be” dedim. Kimsenin bilmesine imkân olmayan birkaç bir şey söylediler. Falla insanın hayatına yön vermesi akıldışı benim için. Kadınlar erkek meselesiyle ilgili çok fazla falcıya gidiyorlar. Kocam bana dönecek mi? Genelde kocalar başları sıkışınca döndüğü için iflas ya da hastalıkta fal da çıkıyor (gülüyor). Falcılar çok zekiler.” ÇATI ÇÖKTÜ, YIKILDI TEPEMİZE “Bu zamana kadar kurulmuş aile algısı, aile rolleri çatısı var ya işte o çatı kafamıza çöktü. El ele tutuşup, paylaşarak sevgiyle, dayanışmayla aile kavramını yeniden inşa etmek zorundayız. Ya uyum sağlayıp, rolleri yeniden tarif edecekler ya da herkes birbirini vurup öldürecek. Kadın görüyor artık, her şeyi. Aklıselim insanlar önermelerde bulunmalı. ‘Kadın erkek el ele tutuşursa aile güzeldir’in altını çizmeli dizilerde... Bir devlet büyüğü ‘Kadının yeri evidir, kocasından izinsiz dışarı çıkamaz’ diye konuşunca olmuyor, topluma iyi gelmiyor. Yok öyle bir şey çünkü olamaz artık...”