Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
8 İncecik yağan yağmurun tanrısı 1 Y ağmurlu günler türlü ken, sırtımızda solgun biçimde yorgun emekçilerin ışıklarını hissettik. duyguların Hayatın tüm yükünü geçit törenine döner; taşımayı kimse istemez, öfkeyi de içinde baeğer hakikati söylemirındırır çoğu zaman, yorsa yazı, şarkı, yonnedense salt güzel tu ne için vardır ki? Elduygular uyandırdıbet hakikat türlü türlü ğı sanılır; türlü imgegörünür yaratıcı kişilerden farklı düşünceye; ancak sahte, senteler üretmenin yaratıtik olanı hemen anlarız. cılıkla ilgisi var mıdır, yoksa kısaca mizaçla açıklanabilir mi? ENVER AYSEVER KURŞUNKALEM Herkes yalnızlığını sağaltmak için gürültüye kaptırıyor kendini, dolu Tek başına ayakta meyhaneler, sürekli tedurmayı beceremeyen kimse tanrısına sakTanrı, şair, laşla koşturan kalabalık delilidir bunun. lanır o tanrı çok zamandır yorgun olsa gerektir; “hangi biriinsan üçlüsü bazen bir araya İtiraf edeyim garip ikirciklik yaşadım; bir yandan gençlerin nenizle uğraşayım?” de gelir. Hangisi şesini seyretmek homediği için dilsiz sanırız onu, oysa açık konuşur! diğerinin yaratısıdır şuma giderken, öte yandan, hele de salgın günlerinde bu bencil, Yağmurun tanrı yaratısıyla ilgisi yokkarışır. kayıtsız mutluluk öfkelendirdi beni. sa da hem ona hem Bereket kadeh kalde inanana iyi geldiği dırdığımız dostlar geiçin itiraz etmeden baceyi güzel kılıyordu. karım öylece... İçimde büyüyen yaşlılığa duyduğum öfkeyle çocukluk düşlerinin kargaşası arasında kaybolurum. Bilinçaltı dedikleri anlamsızlık değildir, şiire bulanmış yeni bir tür anlamdır. 2 Yolculuk çok kimseye cazip gelir; tuhaftır, yer değiştirmek5 Yolculuk yorgunluğu hemen yatağa bırakıverdim kendimi. Otellerle aramda gelişen tuhaf ilişkiyi düşündüm. Bazı insanlar nasıl sever, kolay yaşam sayar otelde olmayı; oysa ben kutu kutu ayrışan, hapishaneye benzeyen odalarda irkilirim, bir türlü uyku tutmaz. Yol arkadaşım Onur ten hep kaçındım uzun Behramoğlu’na telefondan; “uyku yıllar, belki analistin bulması ge tutmadı” diye yazdım. Yürüyüşe reken yanıt bu olacaktır bana dair. çıktık geç saat. Memur aileleri yerleşik hayat özDemek memur ailesi ortaklığı, lemi duyar, belki de bundandır yer büyüyen yabancılık dahil, otelledeğiştirmekten kaçınmam. Memur re yönelik de aynı açmazı paylaşailelerinin yazgısı benzerdir ayrıca; mışız. Denize varınca, hele de sadaimi göçebelik halleri hikâye ol kince dinlenen İzmirli bir vapusa, hep diğerini çağrıştırır. ru görünce keyfimiz yerine geldi. Romancı ve şair, üstelik alıSığınacak bank bulduk. Az sonra şık olmadığımız konforlu koşuloltacı bir adam geldi, yanımızda larda yola düşerken elbette bunlaAtölyede... rı düşünmedim. Yazmak; olan bitenin ardından “yazıyı hak eden” her neyse onu bulmaktır. Yolculuğun nedeni de yazmak, okumak üstüne konuşmak olunca, yol bu izlek üzerinde ilerledi. Söyleşmenin de yol olduğu öğrenilir. Söyleşilen kişinin kim olduğu da yola kimlik katar ayrıca... 3 İ zmir eskisi kadar uzak değil. AKP yıllarında köprüler, yollar yapıldı. Biri hemen: “Teşekkürü çok görüyorsun ama” diyecektir. Çevreyi gözlerken geçen araba sayısına bakarak, Hazine’nin her gün ne kadar zarara uğradığını anlamaya çalıştık. Halkın parasıyla yapılan köprülerin, yolların o halk tarafından kullanılamaması neden kimseye tuhaf gelmiyor anlamış değilim. Elbette yolculuğu böylesi kederli düşüncelere terk edecek değildik. Pek kimselerin ilgilenmediği konuları bularak eğlenmeye başladık. Önce “rezil şiirler antolojisi” planladık. Seçici kurullarda üye olan biri olarak, kime ödül verdiğimizin de yapıtlarımız kadar bizi anlattığını düşündüm yeniden. Her sözünü değerli sayan insandan şair olur mu? Bu soruyu bizden başka dert eden var mıdır peki? 4 İ zmir hafta sonu daha bir canlı, renkli oluyordur; hoş, biz uzaktan İzmir’e gidenler hep o neşeli haline tanıklık ederiz, memur ailelerinin yazgısı gibi, işçi mahalleleri de aynıdır. Kordon’a doğru yol alırözenle yaptığı balık tutma işini tamamladı, ardından sahile kurduğu gece mekânında nargile içmeye koyuldu. Hep birlikte denize bakıyorduk. 6 Eski havagazı fabrikasını kültür mekânı haline getirmek, iyi fikirmiş doğrusu. İki gün boyunca, yaşamdan yalıtılmış şekilde, kitaplardan ve edebiyattan konuştuk. Hoş hangi uğraşın yaşamın kendisi olduğu sorusu da hep akla düşsün, diye çabaladım. Yazarlığın işçilik, meslek olduğunu anlatırken, kütüphane sahibi olmanın ne anlama geldiğini de tartıştık. Sorular soruldu, tartışmalar yapıldı. Baktım yanda Onur bizi seyrederek yeni şiirin ilk dizesini yazıyor; böyledir işte, olur olmadık yerden çiçek verir imge. Son gün, edebiyat tarihçisi için ilginç, beni hayli sarsan yepyeni bir bilgi ile karşılaştım. Yol boyu düşündüm, yazmak ve yaşamak arasındaki ince çizgiyi. 7 H içbir hakikati söylemeyen imgenin güzelliği sentetiktiröyle bir şairin duyuracağı ne olabilir ki? Kendi imgesini yaratmak o sesi bulmak dediğimiz yaşamdır sanatçının tek uğraşıdır. Kimsenin umurunda olmasa bile yaşamayı sürdürmek nasıl çılgınlık ve irade isterse o şiiri kimsenin okumayacağını bildiğin halde yazma ısrarı da aynıdır. Yağmur İzmir’de eşlik etmeye başladı bize, İstanbul’da iyice sağanak halini aldı. 25 EKİM 2020 Kapadokya’da son zamanların favorisi atlı turlar Güzel atlar ülkesinin SERKAN OCAK yesilhafiye @gmail.com Havalar soğudu, deniz sezonu bitti bitecek. Şimdi başka coğrafyaları keşfetme zamanı. Pandemi var, uzaklara gitmek zor. Yurtdışını şu sıralar zaten unutun. Döviz kurları da artmışken size hem güzel hem de hesaplı bir önerim var; Kapadokya... Sanırım son 78 yıldır yılda bir kez gidiyorum Kapadokya’ya. Âdeti bozmadım. Geçen hafta da gittim. Üstelik hiç yaşamadığım özel durumlarla karşılaştım. Önce genel havayı anlatayım. Kapadokya pandemi öncesi bu mevsimlerde tıklım tıklım oluyordu, iyi otellerde yer bulmak imkânsız hale geliyordu. Pandemi nedeniyle işler değişti. İyi otellerde yer bulabiliyorsunuz üstelik eskisinin yarı fiyatına... Yabancı turist yok denecek kadar az. Genel olarak fiyatlarda bir düşüş var. Örneğin normalde balon turu kişi başı 200 Avro. Hatta çok yoğun zamanlarda 250 Avro’ya çıktığı bile oluyor. Ancak şu anda 80 Avro’ya yer bulmanız mümkün. Kapadokya’da otellerin yüzde 90’ı butik. Gezilecek alanlar geniş. Müzelerde pek fazla insan yok. Tatil yapmak isteyenler için biçilmiş kaftan. Kapadokya’nın en güzel mevsimi başlıyor. Ağaçların rengi de toprağın rengine uyum sağlıyor. Ortalık tam bir renk cümbüşüne dönüyor. Hava fazla soğuk olmadığından peribacalarının arasında uzun yürüyüşler yapabilirsiniz. Kapadokya’da çok fazla elma ağacı var. Birkaç hafta önce gitmiş olsam elmaları da yiyecektim, ama kaçırdım. Şimdi ayva zamanı, sahipsiz bir sürü ağaç var. Koparıp çantanıza atabilirsiniz. Ben öyle yaptım... KENDI ROTANI KENDIN ÇIZ Kapadokya’nın turistik yerlerinden biraz uzaklaşıp, kendi rotanızı çizerseniz hem sosyal mesafeniz olur, hem de yeni keşifler yapabilirsiniz. İlk kez gidiyorsanız elbette Üç Güzeller, yeraltı şehirleri, balon turu, Uç Hisar, Kızıl Vadi gibi yerleri mutlaka gezin. Ben her gidişimde yeni bir güzelliğiyle karşılaşıyorum. En son gittiğimde 38 kilometre koşmuştum. Daha öncekinde bisikletle gezmiştim. Balona da binmiştim. Hepsi ayrı bir keyifti. Bu yıl büyük organizasyonların neredeyse tamamı iptal oldu. Cappadox yapılmadı, Balon Festivali yoktu. Her yıl dört gözle beklediğim Salomon Kapadokya Ultra Trail da ipzamanı tal edildi. Ancak bunun yerine bir rekor denemesine ev sahipliği yaptı Kapadokya. Türkiye’nin en iyi ultra maraton koşucularından Salomon sporcusu Mehmet Soytürk, 63 kilometrelik parkuru 5 saatin altında koşmayı denedi. Olmadı, 5 saat 20 dakika bitirdi. Onunla birlikte birçok koşucu Kapadokya’daydı. Geçen hafta çok önemli bir olay daha yaşandı. İlk kez bir Türk firması tarafından üretilen balon kumaşı denendi, kalkış başarılıydı. Bunun anlamı şu: Normalde bir balonun fiyatı 100 bin Avro. Ancak yerli üretim ortalama 5060 bin Avro civarında olacak. Bu balonların ömürleri ise kullanım durumuna göre yaklaşık 5 yıl. Yerli üretime geçilince turların ucuzlayacağı beklentisi var. Umarım olur da bu eşsiz deneyimi yaşamayan kalmaz. Kapadokya’daki pandemi vaka sayıları da yazın sona ermesiyle birlikte düşmüş durumda. Ürgüp Belediye Başkanı Mehmet Aktürk, günlük vaka sayısının 34 civarında olduğunu söyledi. VADILER NEFES ALDI Pandeminin Kapadokya açısından bir olumlu tarafı da bölgenin rahat bir nefes alması oldu. Bölgedeki turizm firmalarından Argeus’un kurucusu Aydın Ayhan Güney’e göre Kapadokya’ya giden turist sayısı yılda ortalama 2 milyon. Bu yıl ise yaklaşık 100 bin civarında. Bölgede yoğun bir turist baskısı vardı. Peribacalarının olduğu vadiler bu baskıdan nasibini alıyordu. Motorlu taşıtlarla vadilerde yapılan turlar vadilere zarar veriyordu. Aşırı derecede insan vadilere giriyordu. Doğa kendini yenileme fırsatı buldu. Son bir not: Âşıklar Vadisi günbatımı için en kalabalık yer. Yabancılar gelmese de yine burası haddinden fazla kalabalık. Pandemi de var, bir de üstüne belediye giriş ücreti alıyor. Trafiği söylemiyorum bile... Bence Kapadokya’nın kendisi koca bir âşıklar vadisi... Her yer güzel. Güneşi nerede batırmak istiyorsanız oraya gidin. Kimsenin olmayacağı o kadar çok yer bulabilirsiniz ki... Biz denedik. Kızım ve eşimle en güzel noktayı bulup en güzel fotoğrafı da çektirdik. Mutlaka deneyin! Atını nereye park ettin? Kapadokya’nın anlamı güzel atlar ülkesi. Ben bu gidişimde ilk kez ata bindim. Suriyeli seyisim önde ben arkada yürüme hızıyla Âşıklar Vadisi’ne gittik. Kapadokya’nın tozlu patikalarında at sürmek Vahşi Batı’yı aratmayan eşsiz bir sahne gibiydi. Bu yıl aklımda kalan en güzel anılardan biri bu oldu. En sevdiğim sözse atları bağladıktan sonra birbirimize sorduğumuz “Atını nereye park ettin?” sözüydü.