29 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 26 OCAK 2020 KAYNAK NE? Zihin değiştikçe olduğun kişi değişir. Çakma kimliği bırakıp yeni bir sen olursun. Değişim geçicidir. Dönüşün kalıcı olur. Dönüşüm tamamen zihinde olan bir şey. Kim olduğunu fark etmekle ilgili. “Sen neye kaynak olursan bu sistem sana kat kat onu deneyimletir. Öfkeye kaynak oluyorsan öfke, şefkate kaynak oluyorsan şefkati yaşayacağın deneyimler getirir. Bire bir aynalama yöntemi misali. İşlemeyen insan halimizden çıkmamız lazım.” NEFES ALMAK 37 yaş arası oluşan zihin dünyası bizim nefes alışımızı dahi etkiliyor. Nefesi tutmaya başlıyoruz. Diyafram kasımızın çalışması engelleniyor. İnanç, korku ve kaygılarımız sebebiyle. Beden farklı çözümler arıyor ve biz çarpık nefes geliştiriyoruz. Nefes kapasitemiz giderek azalıyor. Gerçekten nefes almak kaybettiğim canlılığı verdi. 7’sinde neysen 70’inde olma! “Hiç utanmıyoruz bu lafı sahiplenmişiz. İnsan bu kadar mı gelişemiyor... Zihin mekanizmasıyla 7 yaşında olduğumuz şeyi kırıp gerçeğimizin ortaya çıkması gerekiyor” diyor. Piraye’nin ‘kendini özgürleştirme’ adını verdiği dört günlük programı, Birleşmiş Milletler Eğitim ve Araştırma Enstitüsü’ne (UNITAR) bağlı Bahçeşehir Yönetici ve Liderler için Uluslararası Eğitim Merkezi (CIFAL) tarafından onaylandı. Amaç kişiyi kendi zihin koçu yapmak. MİNE ESEN “Seyir eden misin, seyreden misin bu âlemde”... Kim olduğumuzu başkalarının yargılarının biçimlendirdiği yalan aynalardan görmek, çocukluktan gelen, farkına bile varmadan üstümüze yapıştırılan çakma kimliklerle var olmaya çalışmak... Mona Yayınları’ndan çıkan Seyir isimli romanıyla her yönden kendini değersiz gören bir kadının dönüşüm hikâyesini, gerçek kendini tanıyıp, bir sahte kimlikten özgürleştirme macerasını anlatıyor Piraye Erdoğan. Yaklaşık 7 yıldır nefes, zihin koçluğu üzerine çalışmalar yapan Piraye, kendi hayat örgüsünden izler kadar gözlemlerini de kitaba yansıtmış. “Olaylar ve karakterler kurgu ama deneyimler gerçektir” diyor. u İlk romanın kadınların içinde olduğu nefessiz durumu düşününce bir umut hikâyesi de barındırıyor. Aslında dönüşüm dediğimiz zaman kadını erkeği fark etmiyor. Hepimizin bu dönüşümü geçirmesi lazım. Bu benim için işlemeyen insanın işler hale gelmesi demek. Erkek ve kadın olmaya dair inanılan yanlış tanımlar var. Kadın olmanın ölçüsü nedense bir erkek üzerindeki etkiyle hesaplanıyor. Ne kadar beğeniliyor, seviliyor, dinleniyor gibi... Seyir hikâyesi şurdan çıkıyor: Derdim işlemeyen Piraye’yi işletmekti. Varlıklı bir ailede büyüdüm, imkân verildi, iyi okullarda okudum, hayata iyi başlangıç yapmış biriyken tıkandım. İş hayatından özele, neden bu hayatı yürütemediğimle ilgili sorgulamaya başladım. Öfkeli, depresif, kendini değersiz hisseden biri haline geldiğim noktada çare aramaya yöneldim. Kişisel gelişim gibi konularda 2739 yaş arası gitmediğim kurs, okumadığım kitap kalmadı desem doğru olur. Hepsinden bir şeyler öğrenmekle birlikte sancılarıma bir çare bulamadım. 39 yaşında kendi rehberim olmaya karar verdim. 7 yıl insan zihni konusu üzerine eğildim. u “Özgür zihin, özgür nefes” programının da uygulayıcısısın. Günümüzde en büyük sorulardan biri de gerçekte kimim sorusuna yanıt bulamamak. Neden? Herkes 37 yaş arası kendi dünyasını oluşturuyor. Çocuk bu yaşta ne alırsa direkt bilinçaltına atıyor. Bir anlamda ka yıt yapıyor. Yüklediği anlamlarla orada bir dünya oluşuyor. Anne çocuğuna mutfakta bir şey kırdığında sakar, beceriksiz diyorsa, bu tekrarlanıyorsa, sonunda gelinen noktada o kişi “evet ben beceriksizim”i sahipleniyor. Kendine bunu yüklüyor. u Zihin bizimle oynuyor mu? Aslında görevini yapıyor ama 37 yaş arası bilinçaltında o dünya oluştuğu için, o dünyayı sabit tutma peşinde. Ben değişmek istesem de o bana aynı dünyayı tekrar ettirmek için çalışıyor. Bir daha bunu yapmam dediğimiz davranışları tekrar etmemek için uğraşıyoruz, ama hop yine aynı şeyi yapıyoruz. Niye, çünkü zihin aynı kimliği yaşatmaya çalışıyor. Makine gibi... u Doğru nefes çok önemli değil mi? İnsan, tabiatta tasarlandığı gibi işlemeyen tek varlık. Acaip bir durumda. Nefes almayı bile beceremiyoruz. Kendim de gördüm. Doğru nefes almak beni güçlendirdi, enerji verdi. “Beynime kan gitti” sözünü adeta hissettim. Aldığımız nefesin yüzde 25’i beynimiz tarafından kullanılıyor zaten. Yeterli nefes yoksa yaşam enerjisinden mahrum, üstelik nefesin arındırıcı etkisinden de mahrum toksin biriktirerek yaşıyoruz. u Ya gençlerin durumu? Gençlerde uyuşturucu, iç ki kullanımı, sosyal medya, bilgisayar oyun bağımlılığında artışlar görülüyor. Bizler 40’lı yaşlarımıza kadar denedik, çözemedik, pes ettik ve bunalımların dibine vurmaya başladık. Şimdiki çocuklar da bizi seyrediyor. Çok daha erken anlamsızlık noktasına geliyorlar, ne yapacağım, neye yarayacak ki gibi... Kendinden kaçış başlıyor. u Sizce çözüm nerede? Hayatta her şey geçici. Amaçlarımızdan biri sürdürülebilir mutluluğu bulmak olmalı. Hayatı aslında çok zorlaştırıyoruz. Sistemimizin nasıl işlediğini bilmiyoruz. Sonra bir çorba halinde yaşıyoruz. u İlk nereden başlamalı? Kişi, artık, kendi yaşamımın sorumluluğunu almam gerekiyor demeli. 37 yaş arası, bilinçaltımda oluşturduğum kayıtların dışına çıkabilmem lazım. Adeta bir çocuk kafasıyla işliyoruz. 36 yaş arasındaki kafa bizi yönetiyor. Bu çocukluktan çıkıp bir yetişkin olmalısın, düşleyip gerçekleştirme sürecine adım atacaksın o zaman. Dönüşüm mümkün. Yeter ki sorunu doğru tanımlayın. SADELIK IÇIN BENIM ÖNERIM IDRAK Önce farkındalık, uyanmak gerekiyor. Kendin zannettiğin sen değilsin, yaşam dediğin de yaşam değil zaten, önce buna uyanmak gerekiyor. Mevzu, sen, ben değil aslında, hepimiz. Genel insanlık. İnsan istediği her deneyimi yaşayabilecek kapasitede yaratılmış bir varlık. Oysa hep kendi girdabında dönen, hep aynı kişi oluyoruz. O nedenle öncelikle insanın neden işleyemediğine uyanması gerekiyor. Yani önce bilgi, idrak sonra da nasıl çıkacağımızı bulmak gerekiyor. KIŞI ANCAK O ZAMAN OLUR Yaşam aslında bir seyir, yolculuk. “Seyir eden misin, seyreden misin bu âlemde” diye sordum çünkü insan gerçeğe uyandıkça anlıyor ki bu yolculuğu yapan da, nasıl yapıldığını izleyen de sensin. Bugün ne yapmak istiyorsun hayatında onun kararını vermelisin. Dönüşümü, insanın kendini yöneten zihninden özgürleşerek kendini gerçekleştirebileceği bir yaşama geçişi olarak özetleyebilirim. Kişi ancak olmaya geldiği kişiyi gerçekten dünyada ifade edebildiğinde ve deneyimleyebildiğinde tatmin, başarı ve huzur yaşayabilecek. GÜNE NASIL BAŞLAMALI? Kesinlikle hareketle başlayın. Bilenler nefes egzersizi ile başlamalı. Güne hangi düşüncelerle başladığınız önemli. Düşüncelerimiz duygularımızı yaratıyor. Kişi düşünce seyrini takip ederse, o zaman duygusunun halinin neden böyle olduğunu görebilir. Dönüşüme ikna edebilir. Bu yol basit ama kolay değil. Sadece pozitif düşünce çözüm değil, neden pozitif düşünemediğinizi çözmek lazım. İstediğiniz kadar söyleyin o olumlamaları, içselleştirmediğiniz sürece kalıcı olmaz. Nefesi yeniden şifalandırmamız lazım ama zihin dönüşümüyle. Fotoğraf: Kurtuluş Arı Bİ DÜNYA İNSAN Mumcu: Sır olmayan ‘failsiz’ cinayet Elinde kaleminden başka mücadele aracı olmayan biri olarak, toplumda etkisi büyüktü Uğur Namus, ahlak vs. gibi şimdi nedense dinle özdeşleştirilen ama benim ısrarla dindışı olarak değerlendirmeyi seçti Mumcu’nun. Özalizmin ğim bu kavramlarla başladığı yıllarda “ar cinayete yaklaşanla tık Mumcu tarzı gazetecilik öldü” diyerek, sanki yerine daha iyisini ge MUSTAFA K. ERDEMOL rın sözlerini anımsamak gerek. Eski İçişleri bakanlarından İs tirmişler gibi “analiz met Sezgin’in “Bu ler” döktürenlerin aksine, cinayeti aydınlat “araştırmacı gazeteciliğin” hak mak devletin namus borcudur” de kını vermiş müthiş bir gazeteciy yişi, öncekiler de sonrakiler de ol di Mumcu. mak üzere tüm “devlet sorumlula Toplumsal duyarlılık, bilgi biri rını” bağlayıcı bir “borç”tur. Öde kimi, eşit yurttaşlık, hukukun üs mekle yükümlüler, “devletin na tünlüğü gibi dindışı erdemlerle donatılmışlı Mumcu “rahat musu” için. Tercihini, kimi ğının yanı sıra kuşkusuz herkeste olmayan bir cesarete de sahip duran” bir gazeteci değildi. lerinin solculuğuna uymayabilir pekâlâ, soldan yana yapmış ti. Öldürülmesine yol Kaleminden sorumluluk sahibi açan da bu cesareti oldu aslında. Onun gibi düşünürsünüz ya da yolsuzlukları da okurdunuz, bir gazeteci olarak kurcalamadığı hiçbir konu yoktu. Ağca düşünmezsiniz, yazdıklarının hayatına mal olmuşluğuna saygı devletin tuhaf bağlantılarını da... adlı uğursuzun kimler tarafından silahlandırıldığını, Papa duymalısınız. suikastının uluslara Üzerinde bir sır perdesi olduğu rası bir organizasyon olduğunu da na inanmakta hep zorluk çektim ondan öğrendik örneğin. ben bu cinayetin. Dönemin DGM Savcısı Ülkü Çoşkun’un “Bu işi devlet yaptırmıştır” demişliği var O GAZETECİLİK BİTMESEYDİ bir kere. Mehmet Ağar’ın saygı Uyuşturucu kaçakçılarının dev değer Güldal Mumcu’ya “Soruş letle bağlantılarını da. “Artık bit turmanın önünde tuğla tuğla duvar miş bir tarz” denen Uğur Mumcu var, birini çekersem duvar yıkılır” gazeteciliğinin ürünleriydi bunlar. demişliği de. Ne sırrından söz edi Ortaya çıkarılmaları az şey değiş liyor hâlâ? Bu zatların bu sözlerine tirmemiştir. “Kutsal”lık atfedilen rağmen sır olan nedir? ne varsa aslında hiç de öyle olma İRAN: YANILTMAK İÇİN dığını, “devlet vs.” gibi kavramların “insan marifetiyle” pekâlâ kut Cinayetin anında İran’a yüklen sallık dışı olabileceğini kendi adı mesi, bölgede istikrarsızlık yaratıl ma Mumcu’dan öğrendim. ması için en muhteşem kapışmaya, Ölümünün üzerinden onca za İranTürkiye kapışmasına yol aça man geçti. Okurları, sevenleri, cak bir ge rekçe ya ratma çabasıydı elbette. “Türkiye, İran’la İlhan Selçuk’la birlikte. Mumcu öl dürüldü diye mi kapışa caktı yani?” diyenler el bette haklı dır. Tabii ki Mumcu için kapışmış ol mayacak tı. İran’ın Türkiye’de operasyon meslekte onu takip edenler ha yapıyor iddiasına gerekçe için iyi la müthiş bir boşluk duyuyorlar. bir fırsat oldu Mumcu’nun katle Dağlarca’nın dizesinde dediği gi dilmesi. Dönemin iktidarının baş bi, “sen gidersin yokluğun kalır”. ta Irak olmak üzere birçok konu Mumcu’nun kaybının bende ya da ABD payandalığı yaptığı sıra rattığı duygu da budur. da, İran’a özellikle yüklenildiğini Bunca yıl geçti aradan, herke unutmamalıyız. sin “bir şeyler bildiği” ama “sır Tetiği çeken radikal İslamcı ola perdesi”yle örtülü sandığı, sade bilir. İslamcı olmayan bir baş ce tetiği kimin çektiğini bilmedi kası da. Her zaman böyle birile ğimiz bir cinayetti bu. Bu cina ri bulunur cinayet için. Sorun ar yeti kim çözerdi peki? Özalizmin tık tetikçinin kim olduğu değil, yancısı gazetecilerin “artık öldü” Mumcu’nun kim tarafından, neden dediği Mumcu tarzı gazetecilik hedef seçildiğidir. çözerdi elbette. Bir gazeteci neden tehlikeli ola Evet, Uğur Mumcu bu tür bir bilir? Yanıtı basit: Mumcu “rahat cinayeti çözerdi. “Artık bu tarz duran” bir gazeteci değildi. Kale gazetecilik bitti” diyenler, eğer minden yolsuzlukları da okurdu bittiyse “neyin bittiğini” görüp nuz, devletin tuhaf bağlantıları meslekleri adına utanç duymalı nı da. Cunta yönetiminin Türkiye lar. Çözmeyi niyeti olanlar varsa Cumhuriyeti’nin imamlarının pa yazsınlar şunu bir tarafa: rasını Suudi Rabıta örgütüne ödet “Dava 2023’te zamanaşımına tiğini ancak Mumcu sayesinde du uğruyor. yabilirdik, duyduk da. Vicdanınızı aşındırmayın bari.”
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle