22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

2 26 OCAK 2020 Türkiye, listede ön sırada, kişi başı 6 kilonun GAMZE AKDEMİR üzerinde çay tüketiyor Okunuş olarak “ça”, Latin harfleriyle yazılımı “cha” olan bugün kullandığımız çay kelimesinin kökeni Çin’in bir lehçesi olan Mandarin’den geliyor. Çin İmparatorluğu’nun MÖ 2737 yıllarına tarihlenen çayın ilk içilebilir şekilde kullanılması ise MÖ 10. yüzyıla denk geliyor. Başta tıbbi sebepler ile kullanılmaya başlansa da ki Hindistan gibi kimi ülkelerde hâlâ tıbbi amaçlarla tüketiliyor sağladığı rahatlık duygusuyla günlük hayatın içinde kendine hatırı sayılır bir yer edinmesi de uzun sürmüyor. Sosyal hayatın yapı harçlarından biri olarak kahveyle bile güreşiyor! 4 BIN YIL ÖNCE DEMLENDI! Çayın açık kapta yapım metodu, Çin’in ilk imparatorlarından İmparator Shen Nung’a ait. Denilen odur ki; İmparator Yung, tesadüfen çay yapraklarının suya düşüş anına ve renk verişine şahit olur. O kadar etkilenir ki 7 yıl boyunca o bölgede kalarak sürekli çay içer. Demleme metodu ise 4 bin yıl önce geliştirilmiş. Ming Hanedanı zamanında, Çinliler çay yapraklarını kaynamış suya batırmaya başlamış. Çin’de bulunan en eski eczacılık kitabı “Shennong Bencaijing”te, “Shennong günde 100 çeşit otu tattı, bunlardan 72’si zehirli çıktı, ancak çayı içtikten sonra zehirin etkisi geçti” yazılıdır. MÖ 1122 ile MÖ 1116 arasındaki dönemde Sichuan bölgesinde, imparatora armağan olarak çay sunulmuş olduğunu gösteren bir kayıt da keşfedildi. Çay tutkunu İmparator Taizu, sarayda çay işlerinden sorumlu bir idare oluşturdu. Çin’de çayın memleketi olarak kabul edilen Hangzhou kentinde, müzeler, dernekler ve araştırma enstitüleri var. Çayın Çin’den sonraki durağı ise Japonya. MS VIII. yüzyılda Çin kültürünü incelemeye gelen ve çayla tanışan Japon rahiplerin bitkiyi ülkelerine götürmeleri üzerine Asya toplumları da çayla tanışır. Japonlar çayı o kadar severler ki önemli protokol toplantılarında çay seremonileri yapılmaya başlanır. ÜST SINIF IÇECEĞIYDI! Japonya’dan Hindistan ve İran’a yayılan çayın Avrupa topraklarına varması 18. yüzyılı bulur. Hollanda, Fransa, İspanya ve İngiltere çayla tanışan ilk Avrupa ülkeleri olur. Rusya da çayla Çin’den gelen ticaret kervanlarıyla aynı dönemlerde tanışır. Çay endüstrisinin Avrupa’daki temelleri, 18. yüzyılda çay eksperlerinin Çin’den Portekiz’e gidip çay ekmelerinin ve İngiltere’nin de Portekiz’den tohumları almasıyla atılır. Önceleri üst sınıf içeceği olarak rağbet görür. 1785’ten sonra ise İngiltere ve İrlanda öncülüğünde artık her kesimin demirbaş içeceği olur. 18 yüzyılın ilkyarısında sosyal hayat çay bahçelerinde de serpilir. Bu bol ağaçlı bahçelerde fenerli yürüyüşler, müzik, dans, güzel bir yemek bir fincan çaya eşlik eder. 1826’ya kadar çay, açıkta, sağlıksız koşullarla satıldı. 1826’da John Horniman mühürlenmiş, kurşun gömlekli çay paketlerini geliştirdi. Sonra paketler üze MERVE SAATÇİ Türk Kalp Vakfı Beslenme Uzmanı Binyılların içeceği çay! Çeşitli çalışmalarda vücut kitle indeksi 30’un üzerinde olan menopoz sonrası kadınlarda meme kanseri riski yaklaşık yüzde 30 oranında artıyor. Düzenli yürüyüşün korucuyu etkisi var. Doç. Dr. CEMAL KAYA Genel cerrahi uzmanı Meme rı bir başlık altında incelenebili. Bunlar 1. veya 2. derece akrabasında genç yaşta meme kanseri öyküsü bulunması ve meme kanserine neden olan BRCA1 ve BRCA2 gibi gen mutas Çayın beş bin yıllık uzun tarihi için Deniz Gürsoy’un “Demlikten Süzülen Çay” (Oğlak Yayınları) adlı kitabını mutlaka okuyun. Okakuro Kakuzo’nun “Çay Kitabı” (Alfa Yayıncılık) da çayın tarihine keyifli bir serüven sunuyor. ka (13 ton) çayın tedarik edilmesi gerektiğini bildirmektedir. Süleyman Nazif ise talebe şu karşılığı verir: “Çin İmparatorluğu’na gönderilmesi gerekirken yanlışlıkla valiliğe çekilen telgrafınız iade edilmektedir.” rine tıbbi mesajlar koydu ve eczacılara sattı. Thomas Sullivan adında New York’lu bir çay ithalatçısı çay örneklerini müşterilere küçük ipek poşetlerde gönderdi, büyük ilgi gördü. ÇAY IÇEN ILK TÜRK Çayın, Osmanlı topraklarında boy göstermesi ise İstanbul’da birkaç dükkânın çay ithalatı yapması ile başlamış. Pek çok kaynakta, 12. yüzyılda Kazakistan’da yaşayan Türk şair Hoca Ahmet Yesevi’nin çayı içen ilk Türk olduğu belirtilmiş. Kahve ithalatının oldukça pahalı olması Türkleri çay içmeye yönlendiren ilk husus. Sultan II. Abdülhamit döneminde, 1894’te, Orman, Madenler ve Tarım Bakanlığı’ndan dönemin sadrazamına bir belge yazılır. Belgede çayın ticari değerinin yanı sıra şifa kaynağı olduğu belirtilerek tarımının yapılması amacıyla onay istenir. Onayın ardından Japonya’dan çay fidanları getirtilerek Bursa’da ekilmeye çalışılır, fakat hava ve toprak şartları buna olanak vermez. Erzurum Valisi de 1895’te bölgede başgösteren bir kolera salgınında mikropları öldürmek için, belli merkezlere koydurduğu dev kazanlarda çay demletip dağıttırmış. Gülümseten bir anekdot da var; şöyle ki; Süleyman Nazif, Bağdat’ta vali iken bir telgraf gelir. Damat Hafız İsma RIZE VE BORÇKA’YA KANUN Ülkemizde çay üretimi yoğun olarak ise 1900’lerin başlarında yapılmaya başlanıyor. Hatta 1924’te devlet, çay yetiştirilmesi konusunda, Rize ile Artvin’in Borçka ilçesine özel 407 sayılı “Rize Vilayeti ile Borçka Kazasında Fındık, Portakal, Mandalina, Limon ve Çay Yetiştirilmesi Kanunu”nu çıkarıyor. Gürcistan’dan Hulusi Karadeniz tarafından getirilen tohumlar Rizeli üreticilere dağıtılır. Bu tohumlarla Artvin’in Borçka ilçesinde ilk deneme üretimleri başlar ve başarılı olur. Bugün bölgede 758 bin dekarda çay tarımı yapılıyor. İYI BIR ÇAY IÇIN... Çayı sıcak ve nemli ortamlardan uzak tutun, güneş görmesin. Rutubet tehlikesi olmayan bir yerde saklayın. Taze ve yumuşak su kullanın. Daha önceden kaynatılıp soğutulmuş suyla kesinlikle demlemeyin. Kaynayıp soğumuş su, daha az oksijen içerdiğinden çayın aromasını bozar. Porselen demlik tercih edin. Aynı demlikte farklı çay bitkileri demlemeyin. Demliği asla deterjanla yıkamayın, sadece sıcak suyla temizleyin. Siyah çayı demliğe almadan birkaç kez yıkamanız tozundan arınmasını sağlar. Demlikteki çayı karıştırın ve yüzeydeki çayları suyun dibine doğru itin. Suyun çok kaynar olması çayın tadını kaçırır. Suyu kaynattıktan sonra hemen demliğe dökmeyin. kanseri nedir? Meme kanseri kadınlarda görülen kanser tipleri arasında birinci sırada, kansere bağlı ölümlerde ise ikinci sırada yer alıyor. Hayat boyu her 8 kadından birinin bu kansere yakalanma riski var. Sağlık Bakanlığı Kanser Daire Başkanlığı verilerine göre, meme kanseri tüm kadın kanserleri içerisinde yüzde 25’lik bir orana sahip. Meme kanseri genellikle memenin süt üreten bezlerini (lobüler karsinom) veya süt kanallarını döşeyen (duktal karsinom) hücrelerinden gelişir. Meme kanseri tek bir hücrenin dönüşümüyle başlar, zamanla büyüyerek kitle oluşturur. Bu kitle büyüdükçe etrafında bulunan lenf ve kan damarlarını tutarak (invazyon) önce bulunduğu bölgedeki lenf bezlerine daha sonra da uzak organlara yayılıp metastaza yol açabilir. Meme kanserleri kendi aralarında birçok alt türe ayrılır. Alt türlerin içerdiği farklı özellikler nedeniyle bu kanserler farklı davranışlar sergiler, farklı hızlarda büyür ve yayılırlar. MEME KANSERI IÇIN RISK FAKTÖRLERI NELERDIR? Meme kanseri gelişiminde etkili olan risk faktörleri; cinsiyet (kadın), erken âdet görme (12 yaşından önce), geç menopoza girme (55 yaşından sonra), çocuk doğurmama veya emzirmeme, gögüs bölgesine radyoterapi maruziyeti olması, obezite, hareketsiz bir yaşam tarzı, alkol tüketme olarak sıralanabilir. Ayrıca yapılan araştırmalarda, sigara benzeri kansere neden olabilecek kimyasallara maruz kalmak ve gece vardiyasında çalışmaya bağlı hormonlarda meydana gelen değişikliklerin de meme kanseri riskini artırabileceği öne sürülüyor. Bunların dışında genetik risk faktörleri ay yonu taşımaktır. Kadın cinsiyeti, meme kanseri için en büyük risk faktörü olmakla beraber büyük bölümü yaşın ilerlemesi ile ortaya çıkar. Bununla birlikte meme kanseri nadir de olsa erkeklerde de görülebilir. Ancak kadınlarda erkeklere göre oran 100 kat daha fazladır. RISKI AZALTMAK IÇIN NE YAPABILIRIZ? Bir ömür boyunca birçok faktör meme kanseri riskini etkileyebilmektedir. Yaşlanmak veya aile geçmişi gibi bazı faktörler değiştirilemez, ancak diğer birçok faktör değiştirilerek meme kanseri riskinin azaltılması sağlanabilir. Çeşitli çalışmalarda vücut kitle indeksi 30’un üzerinde olan menopoz sonrası ka dınlarda meme kanseri riski yaklaşık yüzde 30 oranında artıyor. Obezite, menopoza girmemiş kadınlarda meme kanseri riskini yaklaşık yüzde 15 artırıyor. Bu nedenle düzenli egzersiz yapmak ve sağlıklı bir kiloda olmak meme kanseri riskini azaltmaya yardımcı olabilir. Haftada 1.52.5 saat tempolu yürümek meme kanseri riskini yüzde 18 oranında azaltıyor. EMZIRME VE ERKEN TEŞHİS ÇOK ÖNEMLİ Düzenli alkol tüketmek meme kanserini artırıyor ve tüketilen miktar arttıkça risk artıyor. Emzirmenin meme kanseri üzerine olan koruyucu etkisi ise artık bütün toplum tarafından biliniyor. Her 12 aylık emzirme kanser riskini yaklaşık yüzde 4 oranında azaltıyor. Emzirme süresi uzadıkça koruyucu etki artıyor. Hormon replasman tedavisi ve doğum kontrol hapları alınması durumunda olası riskleri ile ilgili bilgi sahibi olunmalı. Ailede meme kanseri veya bireyde BRCA1 ve BRCA2 gen mutasyonu varsa riski azaltmanın yolları hakkında bir doktora danışılmalı. Ancak unutulmamalıdır ki bütün önlemlere rağmen meme kanseri gelişmesi durumunda, erken teşhis ile tedaviye son derece olumlu cevap veren bir hastalık olduğu için düzenli tarama aksatılmamalı. Sağlıklı günler dilerim. il Hakkı Paşa 24 saat içinde on bin ok Suyun soğumasını bekleyin. Diyette makarna olur mu?Tek başına tüketildiğinde daha kısa sürede acıktırır Diyet yaparken ilk vazgeçilen besinler arasında makarna yer alır. Ancak, kilo verirken hiçbir besinin tek başına mucizevi bir etkisi olmadığı gibi, fazla kilolarınızın nedenini de tek bir besine bağlamamalısınız. Dengeli bir beslenme ve porsiyon kontrolüyle sevdiğiniz besinleri tüketerek de kilo verebilirsiniz. için yapılan bu işlem makarnanın besin değerinin düşmesine neden oluyor. u Makarnayı olabildiğince az suda pişirmeye çalışın ve pişirme suyunu dökmeyin. Pişirme suyu döküldüğünde makarnanın içindeki ve suda eriyen vitaminlerden olan B grubu vitaminleri de kaybolmuş olur. Eğer su miktarını ayarlayamıyorsanız kalan ma u Makarna, karbonhidrat içeren bir besin olduğu için tek başına tüketilmesi kan şekerinin hızlı yükselmesine ve dolayısıyla daha kısa sürede acıkmaya sebep olabilir. u Makarna seçimi yaparken besleyici değeri yüksek ve daha çok tokluk hissi veren tam buğday makarnaları tercih edebilirsiniz. Uzun süre tokluk için makarnanızı yo u Makarna sanıldığı gibi un ve sudan oluşmaz, protein içeriği yüksek olan durum buğdayından elde edilir. Durum buğdayı irmiğe dönüştürülür ve makarna bu irmikten yapılır. u Makarna pişirirken pişirme suyuna yağ eklemek en sık yapılan yanlışlardan biridir. Yağ eklemek, kalori alımını artırdığı gibi eklenen yağla kayganlaşan makarnanın hazırlanan sosla bütünleşmesi zor oluyor. u Makarnayı süzdükten sonra suya tutmayın. Genelde makarnanın daha diri olması karna suyunu çorbalara ekleyebilirsiniz. TAM BUĞDAYLI TERCIH EDIN u Gün içerisinde yeteri kadar sebze tüketmediğinizi düşünüyorsanız aynı zamanda makarnanın besleyici özelliğini artırarak tabağınızı sebzelerle zenginleştirebilirsiniz. Sebze sevmeyen çocuklarınızın mantarlı ya da julyen doğranarak renkli sebzelerle hazırlanmış bir makarna ile sebze tüketmesini sağlayabilirsiniz. ğurtlu, peynirli, ton balıklı, ızgara tavuklu veya kıymalı tüketebilirsiniz. u Diyetinizde makarnaya porsiyonuna dikkat ederek yer verebilirsiniz. 1 porsiyon makarnayı pişmemiş haliyle ortalama 100 gram olarak düşünebilirsiniz. Tercihen öğle öğününde yukarıdaki püf noktalara dikkat ederek haftada 1 kez tüketebilirsiniz. 34 yemek kaşığı makarnayı 1 dilim ekmek gibi düşünüp gün içindeki ekmek hakkınızdan çıkarma yapabilirsiniz. Ton Balıklı Makarna (2 kişilik) Malzemeler: u ½ paket tam buğday makarna u 200 gram ton balığı konservesi u 1 yemek kaşığı zeytinyağı u 1 adet domates u 1 diş sarmısak u 1 orta boy soğan u ¼ demet fesleğen u ½ çay kaşığı tuz u ½ çay kaşığı karabiber Yapılışı: Makarnayı kaynar suda yaklaşık 810 dakika haşlayın. Sosunda kullanmak üzere 1 çay bardağı kadar haşlama suyu ayırın. Sosu için; sarmısak, soğan ve domatesi rendeleyin, fesleğeni ince ince doğrayın. Bu karışımı zeytinyağında 2 dakika kadar kavurun. Yağını süzdürdüğünüz ton balığı konservesini ve baharatları ekleyin, domatesler suyunu çekene kadar sosu pişirin. Haşlama suyundan ayırdığınız kısmı ekleyin ve sosu kaynatın. Makarnayla harcı tencerede harmanlayın.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle